webcozumleri
Posts by :
Örgütlerde İletişim Kalitesi
Haluk Gürgen “Örgütlerde İletişim Kalitesi” kitabında “İletişim soruları yalnızca örgütlerde değil evimizde, sokakta, siyasette kısacası yaşamımızın her alanında yaşanıyor. Neredeyse hepimiz kendimizi anlatamamaktan, başkalarınca yanlış anlaşılmaktan yakınıyoruz. Birçoğumuz ise nerdeyse iki insanın birbirini anlamasının olanaksız olduğuna inanıyoruz. Oysa istersek gerek örgütsel gerekse kişisel iletişim sorunlarımızı çözebiliriz. Yeter ki bu sorunların çözülebileceğine inanalım. Bunun için zaman ayırıp, iletişim bilgi ve becerimizi geliştirmek için gerekli okumalar, araştırmalar yapalım, öğrendiklerimizi uygulamaya çalışalım” diyor.
Bu kitap, örgütlerde iletişim sorunlarını, insan ve örgüt düzeyinde çözümlerin bulunmasında yardımcı olmayı amaçlıyor.
Kitap, örgütlerde kişilerarası iletişim sürecini ve işleyişini tanıtarak, örgütlerde iletişim kalitesini yükseltmenin yollarını tartışıyor. Bu çerçevede, iletişimin temel özelliklerini, örgütsel faaliyetler açısından işleyişini değişik boyutlarıyla ele alarak incelemeye, bu sorunların çözümlerini bulmaya çalışıyor.
Reklamcılık ve Halkla İlişkiler alanında profesörlük unvanına sahip olan Haluk Gürgen’in Örgütlerde İletişim Kalitesi kitabının yanı sıra Anadolu Üniversitesi’nden çıkardığı Reklamcılık ve Metin Yazarlığı, Halkla İlişkiler, Halkla İlişkiler Ortam ve Araçları, Halkla İlişkiler Uygulamaları ve Örnekler, Kuşaklararası Hareketlilik Araştırması, Televizyon Reklamlarında Yaratıcı Strateji, İşletmelerde Halkla İlişkiler Uygulamaları, Reklamcılık ve Satış Yönetimi konularında akademik yayınları da bulunuyor.
Göklerin Bilgeliği
Hakan Kırkoğlu astroloji alanında uzun yıllardır sürdürdüğü çalışmalarını “Göklerin Bilgeliği” adlı kitabında gün yüzüne çıkarıyor.
Kitabın ana izleğini astrolojinin köklü geleneği oluşturuyor. Kırkoğlu kişinin kendini bilme, kozmos içindeki rolünü en iyi biçimde yerine getirme ve kendisini evrene bırakabilme yeteneğini geliştirmede bu bilimin anahtar rol oynadığının altını çiziyor.
Kitap, göklerin dilini çözmek, evrende yerimizi belirlemek ve rolümüzü abartmadan yaşamak için sağlam bir yol rehberi. Yazara göre, kitap aynı zamanda da astrolojinin rönesansı için bir havaî fişek… Kaybolmuş teknikleri bulmaya yönelik, bireyin kişiliğinin ve kaderinin boyutlarını aydınlatan birçok doktrini yeniden oluşturmaya çalışan, eski astrolojiyi araştıran Kırkoğlu, kendini bu mesleğe adayanlara yol gösterici olmaya aday bir eser koyuyor ortaya.
Ruhun Yolculuğu
R. Hakan Kırkoğlu, bu kitabında ruhun da bir geçmişi olabileceğini söylüyor. Ruhun Yolculuğu Astroloji’ye bakış açımıza yeni bir farkındalık getirirken, nedenleri, n’içinleri sorguluyor.
Bu kitap, ruhun sonsuz döngüsü, yolculuğu içerisinde, hayatımızın ana şifrelerini her bir tutulmayı 12 burca ayırarak anlatıyor. Her bir bölümde bir ruh teması öne çıkıyor. Burcun sahip olduğu sembolden başlayarak, hayatta edindiğimiz rollere, ruhsal olarak hissettiğimiz itilimlere, geçmişten gelen rollerimize değiniyor.
Pazarlama 3.0 – Yeni çağın pazarlama yaklaşımı
Pazarlama 3.0 – Yeni çağın pazarlama yaklaşımı, birbirinden çok farklı bakış açılarını ve birbiriyle çok ilgisizmiş gibi görünen bilgi ve deneyimleri bir araya getirerek bir potada eritiyor ve okuyucuya yeni bir pencere açıyor. Ama Pazarlama 3.0’ın okuduğunuz diğer pazarlama kitaplarından asıl farkı bu değil. Bir araya geldiklerinde Pazarlama 3.0’ı benzersiz hale getiren üç önemli faktör var.
Birincisi yazarların 20 yılı aşan uygulama deneyimleri. Profesyonel hayatın değişik kademelerinde kazandıklarının üzerine, girişimci olarak edindikleri deneyim ve çok değişik sektörlerde gerçekleştirdikleri uygulamalar, Pazarlama 3.0’ın “gerçekçilik” boyutunu belirliyor.
İkincisi, yazarların siyaset bilimi, kamu yönetimi ve ekonomi gibi disiplinlerde Türkiye’nin önemli isimlerinin tedrisatından geçmiş olmaları. Bu altyapının üzerine gelen pazarlama bilgisi, Pazarlama 3.0’a benzersiz bir bakış açısı sağlıyor.
Üçüncüsü ise basit anlatım ve akıcılık. Biri mesleki olarak pazarlama disiplininden gelen, diğeri ise gazetecilik, özellikle de ekonomi gazeteciliğinden pazarlamaya yönelmiş olan iki güçlü kalemin elinden çıkan Pazarlama 3.0, aynı zamanda pazarlama konusunda, gazeteci diliyle yazılmış ilk kitap olma özelliği taşıyor ki, bu özellik Pazarlama 3.0’a olağanüstü bir okuma zevki ve akıcılık katıyor.
Hoca
Türk Dış Politikasın’da “Davutoğlu Etkisi”
Kavga
Arap Baharın’da Türk Dış Politikası 2010-2013
Bendeki Kulak Van Gogh’ta Yok
Değerli okuyucu adayı, öncelikle sizi bir konuda uyarmak istiyorum. Bir kitabı arkasına bakarak ve oradaki yazıları okuyarak anlayamazsınız? Kitapların arkasına basılan, yazara ve kitaba övgü dolu satırlar yanıltıcıdır. “Yazar Gani Müjde bu başyapıtında gene bizi kahkahadan kırıp geçiriyor” gibi yazıları yazarlar zaten kendileri yazarlar. Referans olma niteliğindeki kişiler tarafından yazılan övgü dolu satırlar, örneğin “Gani Müjde’nin kitabı bir şaheser. Ben okudum pek güldüm, siz de alın siz de gülün. Cem Yılmaz” türünden tavsiyeler ise genellikle kitabı okumadan yazılan “arkadaşa ayıp olmasın” türünden gevezeliklerdir. Yazarın arka kapakta komiklik yapması gene sizi hiç etkilemesin. Kitabın arkasına komik şeyler yazarak “memurin muhakemat kanunun tam metnini” size mizah kitabı diye kakalayabilirler. Bu nedenle elinde tuttuğun kitabı alıp okumadan fikir edinmen mümkün değil sevgili okurum. Israr etmiyorum ama maalesef gerçek bu! Seni etkilemek istemem ama daha önce 120 bin kişi böyle yaptı. Bu kadar siner (Bu ne demek?) yanılmış olamaz…
İsim, Şehir, Hayvan, Bitki
İsim, Şehir, Hayvan, Bitki… Genç kuşağın usta mizah yazarlarından Gani Müjde, çocukluğumuzun bu güzel oyunundan esinlenerek vaktiyle Öküz Dergisi’nde usta işi bir yazı tarzı oluşturmuştu. Okurken yer yer hüzünleneceğiniz, yer yer güleceğiniz ama mutlaka büyük keyif alacağınız bu yazılar işte şu an arka sayfasını okuduğunuz bu kitapta toplandı. Eee ne durursun be, alasın kitabı okuyasın da, te şimdi varasın tadına!
Seni Sevdiğimi Kimseye Söyleme Çünkü Ben Herkese Söyledim
Sayın okuyucu…
Kitabın arkasını çevirip baktığınıza göre niyetiniz ciddi. O halde sizi biraz ikna etmek istiyorum. Çünkü bu kitabı almanız için beş neden var… Aslında belki daha çok neden var ama sadece beşe kadar sayabiliyorum n’apiyim.
1- Bu kitap Sadettin Teksoy’un okuyup da anlayamadığı 3 kitaptan birisidir.
(Diğerleri “İstanbul Telefon Rehberi” ve “Ayşegül Tatilde” adlı resimli kitaptır.)
2- Bu kitabı yağmurlu havalarda şapka olarak kullanabilirsiniz. Sisli havalarda şapka olarak kullanmanızda ise hiçbir engel yoktur.
3- Bu kitap Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday bir kitap olduğu kadar konserlerde ve maçlarda ideal bir minder de olabilir.
4- Bu kitapla pikniklerde mangal tutuşturabilirsiniz. Hatta ormanı bile…
5- Bu kitap içindeki kıymetli bilgilerle hayatınıza renk kattığı gibi, Paparazzilere yakalandığınızda ideal bir siperlik de olabilir.
5- Bu kitap aşk hayatınızı zenginleştirecektir. Çünkü kızlar mizah kitabı okuyan erkekleri severler. Ama kitabın düz tutulması koşuluyla elbet…
5- Matematik bilgimi en kısa zamanda geliştirmeliyim.
Beraber ve Solo Kaygılar
Sayın Okur… Kitapların arkası genellikle yazarları tanımanız için yazılan yazılarla doludur. Siz “kim bu hıyar?” diye kitabın arkasını çevirdiğinizde yazarla ilgili bilgiler bulursunuz. Şu ödülü kazandım, şu uluslararası yarışmada bilmem ne ödülü benim oldu, üç mansiyonum var gibi… Evet kitaplarım çok satıyor ama Londra’da dolaşırken paramı kapmaya çalışan bir dilencinin gözüne iki yumruk patlatmanın dışında benim öyle ulusal veya uluslararası sizlere anlatacak bir başarım yok. Fakat benim çiçek gibi karnelerim vardır. Ben okullarda okurken hep teşekkür ve takdirname almışımdır. Öğretmenlerim kulağımı çekerek “seneye çok çalış eşşoğlu eşşek” derken bir gün bir yazar olup bu karnemi size göstereceğimi nereden bilebilirlerdi? Benim hakkımda olumlu bir fikir edinmek istiyorsanız bu karneyi inceleyebilirsiniz. Ne kadar akıllı ve zeki olduğumu göreceksiniz. En azından o yıllarda öyleydim.
Burası T.ö.rkiye
Az önce kitabın kapağına bakarak alsam mı almasam mı diye tereddüt ettiğinizi biliyorum. Bakın sizi asla etkilemek istemem. Ama bu kitabı mutlaka almalısınız. Etiketteki fiyata bakıp “Amaan bu kitabı okuyacağıma gider iki hamburger yerim” demeyin. O yiyeceğiniz hamburgerler karın doyurmaz. En azından benimkini… İnanın bu kitabı okumak size çok sükse yaptırır. Sağda solda “Gani Müjde’nin yeni kitabını okudunuz mu? Ben okudum” dediğinizde hiç kimse çıkıp da “Kim ulan Gani Müjde? Böyle birini tanımıyorum” demez. Yani hiç olmazsa kibarlıktan demez. Hala ikna olmadınız mı? Peki, bundan önceki kitabım Peynir Gemisi’nin 21 baskı yapmış olması da sizi etkilemedi mi? Durun başınızı hemen iki yana sallamayın lütfen…
Peynir Gemisi
Sosyetede hızla yayılan İman’a gelme modası 80’li yıllarda ortalığı kasıp kavurdu. Adnan Hoca’nın çabalarıyla yayılan “New Nüslim’s”, “Yeni Müslümanlar” arasında Boğaziçi Üniversitesi, Saint-Benoit (Bir Kâfir Lisesi), Cambridge College öğrencileri başı çekiyordu. Bunların arasına Sanayi-i Nefise’de (Güzel Sanatlar) anadan üryan hatunların edep yerlerini çizip gusül abdesti alan bir gurup “Art lover” da katılmıştı…
Sonsuz Türk Mutfağı
Türkiye’nin en önemli aşçılarından Eyüp Kemal Sevinç bugünün damak tadına uygun olarak hazırlanan birbirinden lezzetli tarifleri “Sonsuz Türk Mutfağı”nda bir araya getiriyor.
Boraniden bulgur köftesine, haydariden ahtapot yahnisine bildik tatlar… Yepyeni lezzetler peşinde olanlar için karidesli füme patlıcan, taze kekikli zeytin çorbası, zerdeçallı ve avokadolu füme piliç salatası veya portakallı rokalı pide… Farklı tatları modern bir yorumla kaynaştıran rakı dondurması, pişmaniyeli cezerye ve kırmızı biber tatlısı…
Eyüp Kemal Sevinç’ten bugünün damak tadına uygun olarak hazırlanan birbirinden lezzetli tarifler bu kitapta yer alıyor.
Benzersiz Lezzetler
Günümüz modern dünya mutfağının lezzetlerinden oluşan bir küçük yemek ajandası. Kartlardan oluşan ajandada farklı kültürlere ait Eyüp Usta’nın süzgecinden geçen 35 yemek tarifi ve o yemeklerle içilmesi tavsiye edilen şaraplar yer alıyor.
Sonsuz Mönü
Eyüp Kemal Sevinç değişik coğrafyalardan gelen tatları harmanlayarak Sonsuz Mönü’yü oluşturdu. Çok farklı kültür iklimlerinden gelen insanlar için kaleme alınan kitapta alternatifli mönü hazırlamanın zorluğuna değiniliyor. Kitap; malzeme zenginliği, baharatlar ve soslarla bunu sağlamak biraz olsun mümkün olsa da bir eksik yan var gibidir, şefiniz, aşçıbaşınız” diyor.
Finansal Aracılığın Evrimi
Prof. Dr. Emre Alkin Finansal Aracılığın Evrimi’nde Dr. A. Tuğrul Savaş ve Vedat Akman’la birlikte çalışıyor. Kitapta, Türk Bankacılık Sistemi ve Risk Yönetim Sistemleri’nde IMF’in görevi, risk yönetimi, bankaların karlılıkları, mali yapıları ve senaryo analizleri konu ediliyor.
Yaşat ki Yaşayasın
Değerli çevre dostları,
Çok kırılgan bir yapıya sahip olan doğada, insan eliyle bilerek veya bilmeyerek meydana getirilen bir tahribatın geriye dönüşü, ne yazık ki mümkün olmamaktadır. İçinde barındırdığı birbirinden bağımsız ekosistemlerle hayatın en temel öğesi olan bu eşsiz hazineyi koruyarak güzel ve mutlu yarınlara ulaşmak hepimizin asli görevlerinin başında gelmektedir.
Yarım yüzyıllık çalışmalarım sonucu edindiğim tecrübeler ile yerli ve yabancı bilim insanlarının görüşlerinden faydalanarak kaleme aldığım bu kitap; çocukluk yıllarımdan bugüne önce merakla, daha sonraları ise hayranlıkla araştırmalar yaptığım doğanın her geçen gün daralan yeşil alanlarının ve kötüleşen denge sisteminin çok geç olmadan korunabilmeleri amacını gütmektedir.
Kitap hazırlama fikrim, bu husustaki teşvik ve desteklerin yanı sıra, sadece çok sevdiğim ülkem insanına bildiğim konularda hizmet etmek arzusundan kaynaklanmıştır.
İlginizi çekeceğini ümit ederim.
The women and the ladies
“When the men get sick they start to seek a cure for women.’ This sentence keeps spinning in my head, because the world is going through some interesting times. This is not only happening in ‘crazy’ countries like Turkey or Pakistan. This time, the very heart of Europe is experiencing the same insanity. Rising populism and misogyny are taking over – not only in the political sphere, but also in our very daily lives.”
13th June 2017
http://sister-hood.com/ece-temelkuran/the-women-and-the-ladies/
ECE TEMELKURAN, AUTHOR OF WOMEN WHO BLOW ON KNOTS, ON WHY SHE ‘ADOPTS’ DAUGHTERS
You collect your own family of talented young women. The author and political commentator on why everyone should ‘adopt’ a daughter.
The Sunday Times, July 2 2017
https://www.thetimes.co.uk/article/ece-temelkuran-author-of-women-who-blow-on-knots-on-why-she-adopts-daughters-8wmtkjhwn
İyilik,Güzellik
Ece Temelkuran’la Can Yayınları’ndan çıkan son kitabı İyilik Güzellik üzerine konuştuk. Temelkuran denemelerini derlediği kitabı hakkında, “Kurgu olan gerçeği büyü yoluyla değiştirebilir. Kurgu-dışı olansa öfke ile değiştirir. Bana göre özne yaşamdır” dedi.
Gazete Duvar,röportaj, 9 Kasım 2017
https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2017/11/09/ece-temelkuran-siz-raf-kadar-varsaniz-ben-de-kendimi-gozden-gecirebilirim/
Temelkuran Speaks on Turkish Politics and Her New Novel The Time of Mute Swans
Turkish journalist and author Ece Temelkuran presented a talk organized by the BostonBul organization at the Massachusetts Institute of Technology (MIT) on November 27. This event was part of the tour for the newly published English translation of her book
The Time of Mute Swans. Mirror Spectator ,7 December 2017
https://mirrorspectator.com/2017/12/07/temelkuran-speaks-turkish-politics-new-novel-time-mute-swans/
Yet again Turkey’s children have awoken to darkness at dawn
I remember the Turkish coup of 1980. Now it is my nephews’ turn to see adults terrified, fearing for their lives and their country’s future.
Until I was eight years old, I had never heard the word “dawn”. Then, early one morning, I woke up to the radio playing loudly in the living room, and found my mother and father chain-smoking as they listened to the declaration of a coup. Their faces darkened as the day broke. It was 12 September 1980, the first time I saw the dawn.
New Yorker ,18 December 2017
https://www.theguardian.com/commentisfree/2016/jul/17/turkey-children-coup
Şu Sizin Çılgın Ülkeniz
Londra… Sanırım bugün onuncu gün. Londra’da “Türkiye: Çılgın ve Hüzünlü” kitabının tanıtım programı için geldim. Kitabı bir yıl önce Türkçe yazmıştım, aynı anda Almancaya çevrildi, Euphorie und Wehmut adıyla yayınlandı ve bir yıl sonra bugünlerde İngilizcede çıktı. Türkiye bütün dünya gündeminin ilk sıralarında yer aldığı için de hareketli bir konuşma, etkinlik ve röportaj programı vardı. Favori programım Hard Talk’ta zorlu bir soru-cevap cehenneminden sonra efsanevi televizyoncu Jon Snow ile Channel 4’de bir röportaj yaptım. Tariq Ali ile uzun bir röportaj çektik. Aynı anda London Review of Books, Front Line Club ve Waterstones gibi saygın sayılan mekanlarda konuşmalar yaptım. Avam Kamarası da bunlara dahil. Kitap vesile elbette, insanlar Türkiye konuşmak istiyor, öğrenmek istiyor bazen de bildiğini sandığı şeyleri duymak istiyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşanan süreç hakkında merak var, endişe de elbette.
Sanki herkesin yüzünde ne kadar acı çektiğimizi anlatmamı bekleyen bir ifade var. Şöyle demelisin “Biz Türkiye’de var ya, mahvoluyoruz. Sabah akşam işkence!” Böyle demediğiniz ve hikayenin tamamını, aslında bu hikayede kimsenin masum olmadığını ve sanıldığından, dışarıdan görüldüğünden daha karmaşık bir mesele olduğunu söyleyince sanki biraz oyunbozanmışsınız gibi davranıyorlar size.
Bir tarafta sizin anlattıklarınızla öfkelenen ülke, bir tarafta yeterince öfkeli olmadığınız için hayal kırıklığına uğrayan yabancılar. Sanırım hikayenin tamamını anlatmaya karar verenleri kimse o kadar da sevmiyor.
Reel politik bir kenara garip bir duygu bu. Türkiye ile ilgili konuşmak yani. Daha da garibi bir süre sonra sanki Türkiye’den başka hiçbir hikayen yokmuş gibi hissetmeye başlamak. Garip ve karmaşık ülkelerden geliyorsan başka ne anlatabilirsin ki! Sanırım genel kanaat bu. Milyonlarca Suriyeli mülteciyi düşünüyorum. Hayat onlara belki de hiçbir zaman yenilgilerinden başka hiçbir hikaye anlatmak şansı vermeyecek. Ne acı bir insanın bütün hikayesinin ne kadar acı çektiğinden ibaret olması…
Ve daha da zoru galiba insanın kendine kelimelerden yeni bir ev inşa etmek zorunda kalması.
Bir süredir dikkatimi çekiyor. Ne zaman yurtdışında adaletli ve objektif şekilde Türkiye’den söz etmeye başlasam insanların yüzünde “Acı var mı acı?” gibi bir ifade görüyorum. Sanırım artık Türkiye yabancıların çoğu için “her şeyin olabileceği o delirmiş ülkelerden” biri gibi görünüyor. Eğer sizin anlattığınız hikaye bu “deli resmi” doldurmuyorsa hikayeyi eksik anlattığınızı düşünüyorlar.
Konuşmalar, röportajlar biterken bir de o soru var insana ne söyleyeceğini şaşırtan:
“Peki biz ne yapabiliriz?”
Bu soru öyle rahatsız edici bir şefkatle soruluyor ki sanırım içimde bir yerde saklı kalmış “gururlu kız” burnunu havaya dikiyor:
“Biz başımızın çaresine bakarız!”
Öte yandan yabancılardaki bu “ezilen Türk entelektüellerine destek” psikolojisi bende bir web sitesi üzerinden evlat edinilmeye çalışılan panda yavrusu hissi uyandırıyor. Sadece ayda 10 pound vererek siz de bir panda kurtarabilirsiniz! Bütün bu ekşi hisler yaşadığımız karmaşanın bir parçası elbette ve muhtemelen hiç de sağlıklı değil. Ama işte karmaşık bir ülkede yaşamak insanın hakikaten kafasını karıştırıyor.
Eşit bir konuşma… Bunu öneriyorum. Ne zaman “Ne yapabiliriz?” sorusu sorulsa söylediğim şey bu: Eşit bir konuşma. Çünkü o eşit konuşmada aslında kimsenin o kadar da “şanslı” olmadığı ortaya çıkıyor. Batılı entelektüel bizim ülkemizdeki bir yazardan daha mı özgür hakikaten? Bunu konuşalım mesela. Ya da Batılı bir gazeteci Türkiye’deki bir gazeteciden daha mı etkin? Bütün bir dünya örgütlenmiş ve harekete geçmiş cehaletin pençesinde kıvranırken hangimiz diğerinden daha üstte ki alttakini kurtarsın!
Bunlar elbette bir panda yavrusunu kurtarıvermekten daha karmaşık bir bağlam yaratıyor ve çoğunluğun bunları düşünmeye vakti, hali, yeri yok. Üstelik zavallı Doğulu entelektüelleri kurtarmak çoğu durumda her iki taraf için de daha avantajlı oluyor. Ezilen entelektüel cesareti için alkışlanıyor ve Batılı entelektüel sağduyusu için vicdan madalyası kazanıyor.
Bütün bunların dışında kalıp hikayenin tamamını anlatmak için insanın epey sağlam bir sinir sistemi olması lazım. Sanırım bir de geleceğe güvenmek gibi garip bir nahifliği. Gelecekte birileri anlayacak diyorsun. Bütün bu meseleleri yüksek bir ahlak standardıyla anlamlandırmaya, elinden geldiğince öyle yaşamaya çalışanların sadece gerçeği, ama bütün gerçeği anlattığını…
Bir tarafta ne desen seni suçlu sayacak bir iktidar. Öte tarafta iktidarı ama sadece onu suçlamazsan seni adamdan saymayacağını tekrar eden başka tür bir iktidar. Ve Londra her zamanki gibi berbat yemekleri ve daha da berbat kahvesiyle insanın işini hiç kolaylaştırmıyor.
Karakarga Dergisi 7. Sayı (Ekim 2016)
Nefeste Saklı Hayat
Nefeste Saklı Hayat, gündelik yaşamı kolaylaştıracak, kendinizi daha iyi, daha sağlıklı ve daha mutlu hissetmenizi sağlayacak uygulamaları içeren rehber niteliğindeki bir kitap. Aynı zamanda bu uygulamalardan birini gündelik rutininize eklediğinizde zaman hayatla, dünyayla ve hatta evrenle ilgili farkındalık seviyenizi yükseltebilecek bir egzersiz kitabı.
Ülkemizde bugüne kadar yazılan ilk video film uygulamalı nefes egzersizleri kitabı olarak dikkat çeken Nefeste Saklı Hayat kitabında yer alan QR kodları ile Ebru Şinik’in hazırladığı videoları izleyerek nefes tekniklerini gündelik yaşamınıza kolaylıkla entegre edebilir ve ofiste, evde, metroda, tatilde ihtiyacınız olan nefes tekniğini kendi kendinize detaylı bir şekilde öğrenebilirsiniz. Uluslararası saygınlığı olan tıp hekimleri ve araştırma görevlilerinin de referans olduğu Nefeste Saklı Hayat kitabı ile keyifli ve heyecanlı bir dönüşüme hazır olun!
Yumuşak Güç
“İçerik ve anlatışı mükemmel buldum. Sevgiyi, saygıyı, anlayışı bir kenara iten, kini, nefreti, kibiri içinde barındıran siyasi söylevler toplumu öylesine kutuplara ayırdı ki. Üstelik kötü örnek de oluşturdu ve oluşturmaya devam ediyor.
…Salı Grup toplantılarında kin, nefret ve öfkenin dayanılmaz yükselişini görüyor ve gerçekten üzülüyorum. “Yumuşak Güç” ü önce siyasilere öğretmek gerekiyor. “
-Cengiz Solakoğlu, TEGV Kurucu Mütevelli ve Yönetim Kurulu Üyesi Yönetim Danışmanı-
“Kaya gibi güçlü, su gibi berrak, ateş gibi sıcak, pamuk gibi yumuşak” insanlardaki “yumuşak güç” tanımı. Sayın Çabuk bu değerli eseriyle yediden yetmişe insanlar arası iletişimi anlatırken yaşamın tüm alanlarında doğru iletişimin açacağı kapıları bir kez daha gözler önüne seriyor. Zevkle okuyacağınız, okurken düşüneceğiniz, öğreneceğiniz güzel bir kaynak…”
-Psikolog Dr. Nur Velidedeoğlu Kavuncu, Profesyonel Koç – Eğitmen-
Çağlar Çabuk, okurlarına yaşamın her alanında şiddetin, sığ ve sahte bir otoriterliğin gereksizliğini sıcacık bir bir dil ve renkli örneklerle anlatıyor. Tam bir diktanın metaforu olarak görülebilecek şef ve orkestra ilişkilerinde bile yumuşak güce inanan biri olarak, bu kitapta defalarca kendimi ve her çalışmada karşılaştığım dinamikleri gördüm.
-Cem Mansur, Orkestra Şefi-
“Çağlar Çabuk, “Yumuşak Güç”le her insanın iş ve toplum ilişkilerinde, her zaman ve her yerde uygulayabileceği bir bakış açısı sunuyor. Yaşamı kolaylaştıracak, ilişkileri güçlendirecek, umutları arttıracak bir yaşam felsefesi… Üstelik kitabın akıcı ve yalın diliyle bu felsefeyi anlamak ve uygulamak da çok kolay…”
-Celal Seçkin, EFQM Yönetim Danışmanı-
Koçluk ve 4. Boyut
Sadece basketbol takımlarının değil, koca koca devlet yöneticilerinin, dev holdinglerin en üst düzeydeki yöneticilerinin, dünyaca ünlü sanatçıların da koçları olduğunu ilk kez duyduğumda çok şaşırmıştım. Neden peki, buna ihtiyaçları var mı? Hepsi birbirinden başarılı bu insanların beyinleri kendi sorunlarını çözmeye yetmiyor mu ki bir koçun desteğine ihtiyaçları olsun? Bu sorunun yanıtı aslında çok basit: Çünkü biz insanız. Davranışlarımızı sadece mantığımız değil, aynı zamanda duygularımız da etkiliyor. İşte bu yüzden duygulardan arınmış bir başka gözün bakışına, bir başka beynin düşüncesine, desteğine ihtiyacımız var, dünyanın en başarılı devlet yöneticisi, en yetenekli CEO’su, en ünlü sanatçısı bile olsak.
Evet, içinde yer aldığımız uzay 3 boyutlu, ama yaşadığımız hayatın bir boyutu daha var: Zaman. Bütün yaşamımız bu 4 boyut içinde geçiyor. Çocukluğumuzdan yaşlılığımıza, gençliğimizden olgunluğumuza, geçen yıldan gelecek yıla, dünden yarına doğru. Bu zaman yolculuğunda çevremizdeki her şeyle birlikte biz de değişiyoruz. Gelin, birlikte 4. boyutta bir yolculuğa çıkalım.
Sıfıra Sıfır Elde Var Mobbing
Kitabı her çalışanın ve her çalıştıranın okuması gerek; en azından kendimizi daha iyi tanıyabilmek, içimize fener tutabilmek, yalnız olmadığımızı anlamak için. Dahası, nasıl mücadele edebileceğimizi öğrenmek için. Üstelik bir solukta okunan, söyleyeceğini eğip bükmeden söyleyen, keyifli bir kitap.
Oya Baydar
Sosyolog, Yazar
Çağlar Çabuk, yara almış ya da yara almaya aday insanların safında, onlara kalkan olmak isteyen, insana yaraşır bir tavırla duruyor. Çalışma yaşamına adım atacak ya da çalışma yaşamının içindeki herkesi, eğitsel değeri yüksek bu güzel kitabı okumaya davet ediyorum.
Doç. Dr. Arın Namal
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Çoğuna tanık olup, önemsemeden, hatta ne gibi sonuçlar doğuracağını düşünmeden görüp geçtiğim, hatta bazen gülüp geçtiğim nice nice mobing… Okurken kendi yaşamınızda tanık olduğunuz irili ufaklı bir dizi olayı hatırlayın. Bana hak vereceksiniz.
Aydın Engin
Gazeteci, Yazar
Çağlar Çabuk’un çalışması, kolay anlaşılır bir el kitabı olarak karşımıza çıkıyor. Hem mobing mağdurlarının hem de mobing yapanların mutlaka okumaları gerektiğine inanıyorum.
Dr. Ethem Şanlıer
İşyeri Hekimi, İş Sağlığı Uzmanı ve Eğitmeni
Ademimerkeziyet Elkitabı
Ademimerkeziyet Türkiye’nin çok ihtiyacı olan ama bir türlü tartışamadığı temel bir konu. Ademimerkeziyet iyi yönetim, vatandaşın kamusal kararlara katılımı, tasarruf, doğru karar ve vatandaş taleplerine cevap vermek için ülkenin genelinde uygulanması gereken bir yönetim biçimi.
Ekümenik Patrikhane
6. yüzyılda ekümenik sıfatı, Konstantinopolis Patriği’ne, Roma İmparatorluğu başkentinin episkoposu olduğu için verilmişti. Fethin ardından Fatih Sultan Mehmed, Bizans’tan Osmanlı’ya hiçbir değişime uğramadan devrolan tek meşru kurum olan Büyük Kilise’yi ihdas ederken, söz konusu makamın temsil ettiği evrenselliği siyasetine dahil etme niyetini ilan ediyordu.
Doğu Roma’dan Cumhuriyet dönemine dek kesintisiz süren Patrikhane’nin dinî olduğu kadar siyasi yeri ve anlamı, Cumhuriyetçilerin dini devre dışı bırakan laik siyaset anlayışıyla sona erdi. Lozan Antlaşması’nda Patrikhane’nin ekümenik sıfatı ve bundan kaynaklanan ruhani yetkileri, münakaşa konusu yapılmadıkları ölçüde onaylandı. Ancak Patrik ve Patrikhane, siyaseten yeni ulus-devletin, dinen de laikliği dünyevi din mertebesinde telakki eden pozitivist tasavvurun, tıpkı hilafet gibi “öteki”si oldular.
Lozan ile başlayan bu Patrik ve Patrikhane “takıntısı” günümüzde, İslâm’ın yaygın olduğu Türkiye’de Ortodoks Patrikhanesi’nin dinî sıfatının ne olmaması gerektiği konusunda abes bir tartışma halinde sürüyor. Ekümenik Patrikhane’de yer alan yazılar konunun tarihî, dinî, hukuki ve siyasi boyutlarını ele alırken, bilgi eksikliğini gidermeyi ve bilgi kirliliğini temizlemeyi amaçlıyor.
Alexis Alexandris, Baskın Oran, Cem Sofuoğlu, Cengiz Aktar, Elçin Macar, Emre Öktem, Kürşat Demirci, Panteleimon Rodopoulos, Paraskevas Konortas ve Samim Akgönül’ün makaleleriyle…
Avrupa Birliği’nin Genişleme Süreci
Derleyen: Cengiz Aktar
Yazar: Gülüm Çapan|GürbüzSarı|Rana Birden
Bugün Avrupa Birliği dördüncü ve en kapsamlı genişleme sürecini yaşıyor. Bu süreç, 1945’ten bu yana bölünmüş Avrupa’yı Soğuk Savaş sonrasınra yeniden birleştirme amacını ve bu sayede de, yeni bir güç olarak dünya dünya sahnesine çıkacak Büyük Avrupa’yı yaratma amacını taşıyor. Bu sürecin dinamiğini de üye ve aday ülkeler oluşturuyor. “Genişleme Süreci” ise, üye ülkelerle adayların arasında oluşacak sinerjinin adı. Bu kitap, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün 2-2001 ders yılında gerçekleştirdiği “Avrupa’nın Genişlemesi Süreci” semineri kapsamında hazırlanan çalışmalardan derlendi. İçinde bulunulan genişleme süreci, kendine münhasır bir süreç. Daha önceki genişleme dalgalarının felsefe ve pratikleri bu süreçle bire bir örtüşmüyor. Bu anlamda sürecin bütün aktörleri biraz da el yordamıyla yol alıyor. Bu kitap bu çerçevede ele alınmalı ve yavaş yavaş dolacak bir boşluğun ilk temel taşlarından biri olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Türkiye’nin Batılılaştırılması
Batılılaşma, 18. yüzyılın sonlarından bu yana Türkiye insanının soyut ve somut tüm etkinliklerini belirleyen baskın süreçtir. Başlangıçta Batı’dan devleti ayakta tutabilmek için teknik ithal etmekle sınırlı olan bu süreç bugün toplumun temel dinamiği haline gelmiştir.
Günümüzdeki işleyişin eksiklik ve aksaklıkları ise başlangıçtaki yaptırımcı iradenin ve bu iradenin aktörleri olan Osmanlı-Türk aydınının tarih ve mirasıyla çok yakından ilgilidir. Devletin bekâsı amacıyla “örümcek kafalı” halka zorla hazmettirilmeye çalışılan Batılı “güzellikler” bu iradenin “düzen” saplantısıyla sınırlıdır.
Batılılaşma özünde eskiye ve yeniye yönelik birbirine koşut iki normalizasyon sürecinde somutlaşır: Bir yandan geleneksel farklılıkların gayrimeşruiyeti ve bu farklılıkların eşitlenmesi, ama öte yandan böylelikle temellendirilen demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan toplumsal çelişkinin gayrimeşru addedilmesi. Devletin toplum üstündeki velâyeti işte burada ortaya çıkmaktadır.
Bir yandan onu gerçek bir demokratik işleyişe ulaştıracak çelişki mekanizmasından özürlü, öte yandan ona demokratik çağların yalnızlıklarıyla baş edebilme gücünü verebilecek geleneksel toplumsallıklardan yasaklı, sınırlandırılmış bir toplumun serpilip gelişebilmesi kolay değildir. Demokrasi donanımı böylesine zayıf bir toplumun, bu yüzden, devletlerin zorbalıklarına karşı kendisini savunabilmesi çok zor olmaktadır. Ve toplum kimi zaman paternalist devlete karşı kendini ifade etme aracı olarak “zor”a başvurmak durumunda kalmaktadır.
“Cengiz Aktar çalışmasında, “Türk modernleşmesi” gibi bir olgunun tarihini yazmayı değil, o “Türk modernleşmesi” denilen sürecin aslında, Türkiye’nin Batı’ya uyumlulaştırılması süreci olduğunu ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Gerçek demokratik süreci sakatlayıcı “yabancı” bir kavramı topluma uyarlamanın ne denli çatışmalı bir ilişki yarattığını vurguluyor.”
Avrupa Okumaları
Batılılaşmak Türkiye’ye miras kalan ve Türkiye’nin de bir türlü dindiremediği iki yüzyıllık bir sancı. İçinde bulunduğumuz günler, bu sancıyı azaltmak için en somut adımların atıldığı bir tarihsel dilime rastlıyor. Avrupa Birliği’ne katılmak amacıyla peş peşe uyum yasaları çıkarılıyor, yıllardır yaşadığımız antidemokratik uygulamaları kınayanlar Avrupa Birliği taraftarlarının katılımıyla artıyor, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye getireceği ekonomik artılar ve eksiler tartışılıyor.
Yine de Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilgili sorunlarının neler olduğunu tam olarak anlamak mümkün değil. Bu konuda başvurulacak derli toplu kaynaklar kıt.
Cengiz Aktar, Avrupa Birliği’nin derinleşme ve genişlemesini, bu süreçlerin bilfiil içinde yer alarak izliyor. Avrupa Okumaları yazarın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarının yanı sıra daha önce yayımlanmamış yazılarını bir araya getiren her gün yeni bir gelişmenin kaydedildiği bu alandaki en son gözlemleri ve yorumları içeren bir kaynak.
Avrupa Yol Ayrımında Türkiye
Türkiye’nin çağdaşlaşması devlet eliyle başladı ve sürdürüldü. İki yüz yıllık bu süreci aynı zihniyetle sürdürmeye olanak yok. Çünkü bu zihniyet artık iflas etmiş durumda. Eğer ülke çağdaşlaşmasını sürdürmek istiyorsa bunun yolu Avrupa’dan, Avrupalılaşmadan geçiyor. Tarihî ve coğrafî nedenlerden bu ülkenin pek başka seçeneği yok. Bugünkü kavga, bu yolu tıkayanlarla açmaya çalışanlar arasında. Türkiye’deki kavganın en önemli aktörlerinden biri Avrupa’nn kendisi. Kurulacak yeni ortaklık, Türkiye’nin Avrupa’da kendini evinde hissetmesini sağlayacak.Türkiye bu sayede hem dünya hem de kendisiyle barışacak. Batı’ya gittikçe, özündeki Doğu’nun hakkını verecek.
Türkiye’nin Avrupalı olmaya ihtiyacı varsa, Avrupa’nın da kemale erebilmesi için bu “farklı”yı, “öteki”yi kabullenebilmesi gerekiyor. 21. yüzyıldan dünya gücü olmaya aday Avrupa Birliği, bunu bu suretle başarabilecek.
Atatürk İndeksi
“Atatürk İndeks’ini, öncelikle bu ülkeyi yaratan Mustafa Kemal Atatürk’e olan şükran borcumu göstermek ve ona teşekkür etmek için hazırladım. Moda ve klişelerin dışına çıkarak, ne yaptığını, niye yaptığını, nasıl yaptığını anlatmak istedim. Mustafa Kemal’in düşünce, eylem ve gerekçelerini anlatmaya çalıştım. Bu eserin temel kaynağı Nutuk’tur.”
Arayış
“Arayış”; siyaset, ekonomi ve uluslararası siyaset alanlarındaki güncel olaylara farklı bir bakış açısı sunuyor. Yazar Cemil Özer, bilgi ve deneyimleriyle harmanladığı arayışı okuyucularla paylaşıyor.
Özer bu kitapta “Arayış, bir hedefle sonlandırılmamalı ve yaşla sınırlanmamalıdır. Ulaşılan her hedef, bir sonraki için başlama noktası olmalı. Arayış, beşikten mezara kadar süren doğal bir çabadır. Hayatın zorlukları, acımasızlıkları, insanlara eşit fırsat ve imkân vermiyor. Buna rağmen herkesin her zaman kendi çapında yapacağı bir şey mutlaka vardır.
En doğru hedef, ulaşılabilecek olandır…
En büyük güç, ümit ve kendine güvendir…
En kutsal iş, insanlığa hizmettir…
Sis perdesi aralanıp karanlık aydınlığa dönüştükçe, dünyanın güzellikleri ve imkânları daha net görünecek, refah artacak, güvenlik güçlenecek, insanlar arasında sevgi ve saygı bağları kuvvetlenecektir. Paylaşılmaktan duyulan hazzı, paylaşmayanların bilmesi mümkün değil” diyor.
Cemil Özer’in Arayış isimli kitabına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz: https://www.icerikfabrikasi.com/Content.php?ID=1921
Başardın
Türkiye’de ilk fotoğraflı kredi kartının, ilk elektronik piyango bayisinin, ilk telefon bankacılığının, ilk Migros Kartın fikir babası ve uygulayıcısı Bülent Şenver, deneyimlerini anlattığı kitabı Başardin’de yönetim felsefesini formüle ediyor ve başarının ipuçlarını bir hap gibi sunuyor. Başardin, okunması kolay bir başucu kitabı ve başarı örnekleri ile dolu. Kitabı okuduğunuzda hayatta bazı küçük şeylerin başarı kapılarını nasıl açtığını anlayacaksınız. Yaşanmış olaylarla zenginleştirilmiş Başardin, başarmanın hiç de zor olmadığını gösterecek.
Gençlere Mektup
“Tecrübelerinin toprak olmasını istemeyen” ve iş yaşamında başarı yolunda ilerlemek isteyen herkese seslenen bu kitapta, kendi alanlarında başarılı olmuş 52 değerli şahsiyet, kişisel tecrübelerini ve zenginliklerini paylaşıyor…
Kulağınıza Küpe Olsun
Ünlü isimlerden başarı öğütleri, hayat dersleri ve birbirinden ilginç anekdotlar…
Bu kitap, tanınmış, başarılı olmuş değişik kesimlerden zirvedeki 152 ismin öğütlerinin, güzel sözlerinin, anılarının ve fıkralarının bir araya getirildiği bir eser. Her zaman okunabilecek ve sonraki nesillere bırakılabilecek nitelikler taşıyan kitap okurlara verdiği öğütler ile başarının sırrını keşfetmelerine yardımcı oluyor. Kitabın içinde Sakıp Sabancı, Vehbi Koç, Bülent Eczacıbaşı, Feyyaz Berker, İshak Alaton, Nezih Demirkent, Üzeyir Garih gibi iş adamlarının yanı sıra Süleyman Demirel, Turgut Özal, Rauf Denktaş ve Fatih Terim gibi liderlerin de başarılı olmak için önemsedikleri değerlerin ipuçlarını bulabilirsiniz. Her yaşta okunabilecek, her okuduğunda başka anlam, başka yorum ve derinlik bulabileceğiniz bir eser olan Kulağınıza Küpe Olsun, Türkiye’nin 152 önemli insanını ölümlerinden sonra da yaşatacak ve onların tecrübelerinin nesiller boyu paylaşılması sağlayacak bir başucu kaynağı.
Yöneticilere başarı formülü
Altın Öğütler
- İnsanları sevin
- İşinizi sevin
- Takım oyunu oynayın
- Çalışkan olun
- Zamanı iyi kullanın
- Risk almasını bilin
- Yenilikleri izleyin
- Dürüst ve adil olun
- İlkeli ve kararlı olun
- Sabretmesini bilin
- Mütevazı olun
- Dayanışmayı bilin
“Farklılaştırılmış entegrasyon” evrimi
Küresel ortamda şirketleri, finans, teknoloji ve sanayi birikimi ile dünya ekonomisinde AB; güç odağı olmaya devam ederken, ABD ile Transatlantik Ortaklık; G.Kore, Japonya, Hindistan, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika ile serbest ticaret anlaşmalarını hızlandırıyor. Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki çok taraflı süreçte de kısmi ilerlemeler olacak. G20 ise gezegenin nüfus ve ekonomik yoğunluğunu en iyi kapsayan uluslararası platform olarak gelişiyor.
Avrupa kendi içinde “farklılaştırılmış entegrasyon” yönünde bir evrime girdi: merkezde daha federal yapıda bir çekirdek Euro bölgesi, etrafında Euro bölgesini de içine alan geniş AB çemberi. Bu geniş çember de bugüne göre daha derinleşmiş bir tek pazar olacak. Ayrıca Kopenhag siyasi kıstasları, enerji, çevre, sosyal politikalar gibi alanları da kapsayan bugünkü AB’nin daha etkin işleyen bir yapıya dönüşmesi anlamına gelecek. Türkiye de geniş AB’nin üyesi olma yolunda hızla ilerlemeli.
Bu yönde en etkili adım Avrupa için de örnek olacak, özgürlükçü, yaratıcı ve yalın bir 21. yüzyıl anayasasına sahip olmak olur. Özgür, yaratıcı ve özgüvenli insanlar ülkesi olabilmek toplumsal ortak hedefimiz olmalı. Ayrıca AB hedefi mevzuat uyumunun yanı sıra bir dizi alanda da somut hedeflerle desteklenmeli. Örneğin yenilenebilir enerji kullanım oranı, kadınların iş yaşamına katılımı, eğitim reformu, ar-ge, hızlı internet kullanımı, kobilerin istihdam yaratma gücü, yatırım ortamı… AB 2020 Stratejisi de bu çerçevede temel hedefler için önemli bir referans teşkil ediyor.
Çok eksenli küresel ortamda AB Türkiye için yegâne eksen değil. Ancak dünyanın en etkili demokratik değerler sistemi ve en büyük ekonomik güçlerinden biri olarak AB, Türkiye için ana eksen olma özelliğini koruyor. Avrupa kıtası Türkiye’nin en önemli ticaret, yatırım, finans, turizm, teknoloji ve sosyal işbirliği kaynağı olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci uluslararası yatırımlar açısından ülkenin çekim gücünü etkiliyor. Daha aktif dış politika ve dış ekonomik ilişkiler, hem küresel rekabet gücü hem de AB süreci açısından son derece gerekli. Fakat ulusal egemenlik açısından, AB karar sistemi dışında kalmaktan kaynaklanan sorunlar ancak AB üyeliği ile çözülür. Bu arada değişen dünya koşullarında Avrupa’da farklı entegrasyon çemberleri belirebilir. Bu senaryo karşısında Türkiye için en güçlü konum, AB üyeliğine hazır ve uluslararası ekonomik açılımları başarılı bir ülke olmaktır.
Dünya Nasıl Değişiyor? Türkiye Nereye Gidiyor? G20 Gezegeni 2
Ekonomi ve Doğa eş zamanlı olarak zor durumda. Dünya ekonomisi bir daralıyor, bir toparlanıyor, bazen durur gibi oluyor. Gezegen oksijen solumakta zorlanıyor. Mevcut uluslararası siyasal ağlar inceliyor. Kapitalizm kendini yenileme sancıları çekiyor. Yeni çarklar ve ağlar ufukta beliriyor. Serap mı görüyoruz? Yoksa 21. Yüzyılın dünya düzenini mi?
Avrupa Yolunun Haritası: Brüksel Seyir Defteri
Bahadır Kaleağası’nın bu kitabında geçen yüzyıldan bu yüzyıla taşınan Avrupa-Batı serüvenimizin yolculuğunun evirilme noktalarını anlatıyor. Kaleağası, bu tanıklığı hem içeriden, hem de dışarıdan bir bakışla gerçekleştiriyor. İlgiyle, düşünerek, tartışarak okuyacağınız bir kitap Avrupa Yolunun Haritası.
Kitapta Avrupa’nın küresel düzendeki konumu ve Türkiye-AB ilişkileri, akademik bir temel üzerine inceleme, anı, yorum ve mizaha dayalı bir günlük kapsamında anlatılıyor.
Avrupa Galaksisinde Türkiye Yıldızı
TÜSİAD ve TİSK Avrupa Birliği ve UNICEF Temsilcisi Dr. Bahadır Kaleağası, kaleme aldığı Avrupa Galaksisinde Türkiye Yıldızı ile Türkiye’nin AB yolunda geçirdiği ve geçireceği aşamaları, bir uzman gözüyle derinlemesine irdelerken, politik, ekonomik ve sosyal boyuttaki soru işaretlerini de aydınlığa kavuşturuyor.
Avrupa Galaksisinde Türkiye Yıldızı, dünden bugüne ABD politikaları, küresel düzeni belirleyen ABD-AB ilişkileri, Türkiye-Avrupa-Amerika üçgeni, 25 AB üyesi ülkenin birlik içindeki durumu, uluslararası kuruluşların önemi gibi pek çok konuda “AB yolunda Türkiye” için önemli bir başucu kitabı.
N’olacak Bu AB İşi
Yıllardır Avrupa çalışmaları içinde bulunan ve gelişmeleri topluma aktaran Bahadır Kaleağası’nın, gençlerin AB ile ilgili sorularına yanıtlarından oluşan “N’olacak bu AB işi?”, ülkemizde AB hakkında yaygın olarak benimsenmiş çelişkili bilgileri ve özellikle gençlerin bunlardan geliştirdiği AB algısını saptamak amacını taşıyor.
Sivil Toplum Kurumu YÖRET Vakfı’nın GençYÖRET’li öğrencileriyle birlikte projelendirdiği bu çalışmada, Sosyolog Yazar Sevgi Özkan önderliğinde hazırlanan Bahadır Kaleağası söyleşisine yer veriliyor. “Gençler Soruyor Bahadır Kaleağası yanıtlıyor” üst başlığı ile yayımlanan “N’olacak bu AB işi?”, AB’ye girecek miyiz, neden AB, Avrupa’nın geleceği gibi sorulara yanıt verirken okuyucuların sağlıklı düşünmesini kolaylaştırarak gençlerin doğru fikir ve kararlar üretebilmelerine yardımcı oluyor.
G20 Gezegeni
G20 Gezegeni’nde, dünya ekonomisinin yüzde 90’ını temsil eden 20 gelişmiş ülke çerçevesinde Türkiye ve Avrupa Birliği’ne ilişkin geleceğin kısa tarihi anlatılıyor.
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde en deneyimli isimlerinden Bahadır Kaleağası Avrupa halklarının ne istediğinden, Türkiye’nin AB üyeliğinin “neden, ne zaman, nasıl”ına; Çin ve Hindistan’ın hamlelerinden, uluslararası futbol turnuvalarına; vize sorunundan lobi faaliyetlerine kadar, geleceğin inşasında rol oynayan her şeyi bu kitabında okuyucuyla buluşturuyor.
Turkish State and Turkish Society
The importance of Turkey rests on its special strategic position and, increasingly, on its growing economic power. Although Turkey has begun to play its part in the arena of European affairs, its national and local institutions and issues are little understood. Turkey’s recent history has appeared to fluctuate between tentative democracy and martial rule dependent upon the balance of power within the military and bureaucracy. “Turkish State and Turkish Society” examines the causes and effects of the tension between Turkey’s formal constitution and the actual way power is exercised in society. Approaching the concept of power from perspectives as diverse as that of Kurdish tribesmen, urban feminists, soldiers, and national and local administrators, the book provides an expansive picture of Turkish society.
Turkey: What Everyone Needs to Know
Turkey occupies a strategic position in today’s world: culturally, historically, and geographically, it is the link between Islam and Western democracy, between Europe and the Middle East. The only predominantly Muslim nation to be a member of NATO and an ally of Israel, Turkey straddles both Europe and Asia. And it boasts an economy larger than any of the states that have joined the EU in recent years–Istanbul alone has a bigger economy than that of Hungary or the Czech Republic–with pipelines that carry much of the world’s oil and gas. Andrew Finkel has spent twenty years in Turkey writing about the country for a number of leading news media such as The Economist and Time magazine. In this concise book, Finkel unravels Turkey’s complexities, setting them against the historical background of the Ottoman Empire, the secular nationalist revolution led by Kemal Ataturk, and repeated political interventions by the military, which sees itself as the guardian of Ataturk’s legacy. Finkel reveals a nation full of surprises. Turkey’s labyrinthine politics often lead to such unexpected outcomes as leaders of the untra-nationalist party starting on the road to EU membership by voting to scrap the death penalty–which also meant giving a reprieve to the convicted leader of the Kurdish separatist movement. And where else but in Turkey, Finkel writes, would secularist liberals have supported a prime minister who was once jailed for promoting religious extremism? From the Kurdish question to economic policy, from Turkey’s role in Iraq to its quest for EU membership, Finkel illuminates the past and present of this unique, and uniquely consequential, country.
Gezi Parkı Sürecine Dijital Vatandaş’ın Etkisi
”İstanbul’dan başlayarak önce tüm Türkiye’de, sonrada dünyada etkisi hissedilen Gezi Parkı sürecinin sosyal medya boyutunun incelendiği bu kitap, günümüzün insanı olan Dijital Vatandaşı anlatmak üzerine hazırlandı. Yaşananlara ışık tutmakla birlikte, bundan sonra ne olacak sorusunun cevabı da bu kitapta.”
Satışta Profesyonellik – 1997
Profesyoneller, satış mesleğini sürdüren ya da sürdürdüğünü sanan toplam kişi sayısının yüzde 20’sini bile oluşturamıyor. Herkes onların peşinde ama onlar bulunmaz Hint kumaşı gibi zor bulunuyorlar. Bu kitapta yazar, profesyonellerin ligine giriş kurallarına değiniyor.
Satışı Cepheden Yönetmek – 2002
Satışı Cepheden Yönetmek kitabı, Ali Kırman’ın kariyer hayatı boyunca edindiği tecrübelerini, satış yönetimi konusunda edindiği bilgilerini aktarıyor. Kitapta, sizi hedeflerinize götürecek teknik ve taktikler yer alıyor.
Bir Konuşma Yapar Mısınız?
Bu kitap, yalnız iş dünyasındakilere değil, öğrencilere, öğretmenlere, eğitmenlere, eğitim görevlilerine, politikacılara ve bir grup insan önüne çıkarak konuşması gereken herkese, en çok gereksinim duyulan ve büyük farklılık yaratan, etkili konuşma tekniklerini sunuyor.
Umutlar Başka Bahara Kalmasın
Bu romandaki ana öykü çeşitli karakterlerce aktarılmaktadır.
Bu karakterlerden biri; yaşadığı onca zorluğa rağmen asla ümitsizliğe düşmeyen, kaybettiği anlarda dahi dürüst olmaktan taviz vermeyen, adam gibi adam, canla başla çalışan birisi. Hani yanında çalışanları çocukları gibi seven ve koruyan biraz da filmlerdeki Hulusi Kentmen gibi babacan bir iş adamı, aileden zengin ama sonraları ticaretle uğraşırken yaşanan krizlerle zor duruma düşen mal varlığını büyük ölçüde yitiren ama çekirdekten yetişme bir patron…
Onun ve ailesinin yaşadıkları ile onlarca ana ve yardımcı karakterin yaşamından kesitler sunuyor roman…
Okuyacaklarınız klasik yapının dışında bir kurguyla sizi o dünyalara çekecek. İşte o an romanın temelde bizleri belki de firmanızı, sizi hatta ülkemizi ve insanımızı anlatan boyutlarını göreceksiniz.
Mutluluk Üretimi A.Ş.
Müşteri İlişkileri Yönetimi Hakkında Bilinmesi Gerekenler; Kişisel firma olarak başarılı olmak istiyor musunuz? Etkinlik ve konferanslara gidiyor ve üzerinde konuşulan “CRM yani Customer Relation Management” terimini merak ediyorsanız bu kitapta sorularınıza cevaplar bulacaksınız.
CRM; hem ön ofis (pazarlama, satış ve müşteri servisi) hem arka ofis (muhasebe, üretim, lojistik) uygulaması olmakla kalmayıp aynı zamanda diğer tüm bölümler, müşteriler ve iş ortakları ile koordinasyonu ve iş birliğini sağlayan müşteri merkezli bir ilişki yönetimi felsefesidir.
CRM terimi sizin için eğer sadece bir yazılımı çağrıştırıyorsa ve o yazılımın da sadece çağrı merkezlerinde kullanılacak bir çözüm olduğunu düşünüyorsanız, daha kötüsü o yazılımın kullanıcı eğitimi size CRM eğitimi olarak sunulmuşsa bu kitabı okumanız gerekiyor.
Eğer doğru anlar ve uygularsanız CRM bir yönetim felsefesi olarak firmanızı başarıya taşıyacaktır. Bu kitabı okumanız sonrası eğer firmanızdaki diğer yöneticileri ve konuyu öğrenmek isteyenleri CRM konusunda bilgilendirmek isterseniz kitaptan onlara da hediye edebilirsiniz.
Size ve firmanıza CRM yolculuğunuzda başarılar diliyorum. (Tanıtım Yazısından)
Rekabet avantajı için Müşteri İlişkileri Yönetimi
“Müşteri İlişkileri Yönetimi (MİY) ya da kısaca popüler ifade ile CRM (Customer Relationship Management) içinde geçen müşteri kelimesi genelde satışı çağrıştırdığından bir çoklarınca bir pazarlama/satış yaklaşımı olarak düşünülmekte, hatta bazı yazılımcı ve satıcılar tarafından böyle tarif edilmektedir. Oysa pazarlama/satış CRM’in sadece bir boyutunu ifade edebilir, çünkü CRM, içinde pazarlama/satış boyutunu da bulunduran çok boyutlu bir yönetim felsefesidir…
Başarının anahtarı Müşteride, Başka Yerde Aramayın..”
Krizlerden Yükselerek Çıkın
Sorun, Problem ve Krizlere Çözüm Önerileri. Bu kitabı özellikle “krizleri yok sayanlar”” okumalı, öte yandan “krizleri kabul eden ve yönetmeye çalışanlar” için ise kitapta bolca bilgi, örnek ve bakış açıları var. Kitapta; sorunlar, problemler, askeri, siyasi, bölgesel ya da küresel riskler, sosyal, ekonomik krizler, terör ve savaş, batık bankalar, AB, IMF, doğal afetler, 11 Eylül, Çin tehdidi, özelleştirme, yönetim, liderlik, eğitim, teknoloji, satış, pazarlama, strateji, suni gündem, magazin, uyutulma kültürü yanında iş dünyası, aşk, siyaset ve talan dörtlüsü konularına değiniliyor. Eğer, “Bazı krizleri yönetmek ne güzel olurdu” diye düşünüyorsanız ve krizlerin farkında olarak çözümler arıyorsanız doğru kitabı buldunuz…
Kriz, Çincede “fırsat” ve “tehlike” kelimelerinden oluşmaktadır. Kriz deyince aklımıza nedense sadece “ekonomik kriz” geliyor. Doğal afetlerle ilgili krizleri ise yönetemiyoruz. Dahası genelde merkeziyetçi, gelişmeye, dünyaya kapalı, emir komuta zinciri ile yönetilmeye çalışılan şirketlerimizin çokluğu ve yönetimlerinin krizleri örtbas etmeleri nedeniyle yönetimsel krizleri pek tanımıyoruz. Oysa kriz, yaşantımızda ve iş hayatında ölüm veya vergiler kadar kaçınılmazdır. Bu kitapta birçok kişinin görüşlerini de bulacaksınız. İşte bazıları; Aziz Bulgu (Migros Türk A. Ş.), Atilla Yıldıztekin, Serdar Erkoca, Mehmet Nuri Çankaya (Microsoft Türkiye), Prof. Dr. Güler Aras (Yıldız Teknik Ünv.), Prof. Dr. İbrahim Kırcova (Yıldız Teknik Ünv.), Prof. Dr. Sedefhan Oğuz (Yeditepe Ü nv.), Dr. Yılmaz Argüden (Arge Danışmanlık), Artemiz Güler, Levent Karadağ (Türkiye Bilişim Derneği – İstanbul), Bülent Şenver, Hakan Ömer Gider, Süleyman Orakçıoğlu (Orka Tekstil / İHKİB), Doç. Dr. Serdar Pirtini (Marmara Ünv.), Doç. Dr. Gürcan Papatya (Süleyman Demirel Ünv.) Rahmi İlhan Duygu (İstanbul Bilgi Ünv. MBA), Bülent Sağlam, Edin Güçlü Sözer, Deniz Ağgül Güler, Oğuz C. Gel, Mehmet Önder (Uyumsoft / KOBİDA), Taner Özdeş, Yavuz Onay (Türk – Çin İş Konseyi Başkanı) yanında çeşitli kişiler ve “Sizin Bölümünüz” var. Bu kitapta sizin görüşlerinize de yer var. Bunun için kitabı almanız yeterli. Eğer çevrenizi kriz yönetiminin önemi hakkında bilgilendirmek istiyorsanız “konuya ilgi duyanlar” yanında “kriz kelimesini dahi kabul etmeyen” ve “krizleri yönetemeyen” kişilere bu kitaptan hediye edebilirsiniz. Türkiye krizlerini hep yönetmiştir ve yönetecektir. Yeter ki kriz yönetiminden doğru yararlanalım. (Arka Kapak)
Satış-Pazarlama Öyküleri
Bu kitapta satış ve pazarlama konusunda alanında uzman 32 yazarın kaleminden eşsiz öyküler ve örnekler sizi bekliyor…Bağımsız Danışman Abdullah Bozgeyik’in liderliğinde oluşturulan, çok sayıda satış/pazarlama danışmanı ve eğitmenin katkıda bulunduğu bu eser e-kitap olarak okuyucusuyla buluşuyor. (Tanıtım Bülteninden)
Plazalar Vadisi
Bu vadide, bir taraftan varlıklı bir ailenin çocuğu olan, yurt dışında en iyi okullarda okuyan, sonrasında kendi şirketlerinin yöneticiliğini üstlenen Yaşar, diğer taraftan orta gelirli bir aileden gelen ve kendi gayretiyle birçok firmada üst düzey yöneticiliğe yükselerek iş dünyasının ulaşılmaz plazalarında kendine yer edinmeyi beceren Murat… Onların özel yaşamlarında, kişisel gelişim çabalarında, aile ve iş yaşantılarında kendi hayatınızdan kesitler bulacaksınız. Televizyon dizileri veya filmlerde belki de gıptayla izlediğimiz hayatları ve şirketlerin üst düzey yöneticilerinin ilişkilerinin gerçek hikâyesini bir solukta okuyacaksınız. Kısaca; kimi zaman iş yaşamının mafya, derin devlet, tefeciler, hortumculuk, entrika, ihanet ve tabii ki aşk ile renklenen, kimi zaman ise ruhsuz soğuk bir kül rengine bürünen hatta teknoloji casusluğunun hüküm sürdüğü beton-çelikten oluşan kafeslere ayna tutan “Plazalar Vadisi” ile heyecan dolu bir yolculuğa çıkmak isteyenler yerlerini ayırtsınlar.
Krizleri Fırsata Dönüştürmek
Bu kitabı, ‘krizi yok sayanlar’ okumalı. Öte yandan “krizi kabul edenler ve krizden söz edenler” ise kitapta kendilerine hitap edecek çok şey bulacaklar.
Günümüzde yaşanan çeşitli krizler nedeniyle yaşamın bir parçası haline gelen ‘kriz’ tanımı ve türleri eskisi gibi değil. Kriz tek kelime ama onlarca türü var. Önceleri kriz kelimesi bize sinir ve kalp krizini, Körfez Savaşı sonrası ise Körfez Krizi’ni hatırlatıyordu.
Aynadaki Yüz
Biz iş adamlarının hayatı zenginlik, lüks ve ihtişam içinde geçer; plazalar, jipler, villalar, yatlar, kadınlar…
Bütün bunlar gözlerinizi kamaştırıyor, değil mi? Büyük bir olasılıkla da, “Neden tüm bunlara ben de sahip değilim?” diye kendinize soruyorsunuzdur…
Sonra da bizleri hem kara para, yolsuzluk, hortumlamalar, rüşvet sarmalında görüp, hem de siyasiler ve mafyayla ilişkilerimizden hatta yaşanan krizlerden dolayı suçlayıp kendinizi rahatlatıyorsunuzdur.
Çünkü iş hayatında başarının ancak böyle elde edileceğine inanıyorsunuz, değil mi?
Sizi rahatlatacaksa itiraf ediyorum; evet, her şeyi ben yaptım…
Peki, sizce tek suçlu ben miyim? Sizin hiç suçunuz yok mu? Eğer imkânınız olsaydı benim yaptıklarımı siz de yapmaz mıydınız?
İtiraf edin ve kurtulun bence… Neyi niçin mi itiraf edeceksiniz?
Bu kitapta tüm hayatımı ve yaptıklarımı anlattım, hem de tüm açıklığıyla, henüz okumadınız mı?
Ben her şeyi itiraf ederek rahatladım. Sıra sizde… Okuyun ve size tuttuğum aynada kendinizle yüzleşin; cesaretiniz varsa tabii…
Girişimcilere Yol Haritası
Girişimci olmayı hiç düşündünüz mü veya denediniz mi? Yaş ile sınırlı değil girişimcilik. Emeklilerin, kadınların, engellilerin ve gençlerin girişimci olabilmesinin önündeki tek engel kendileridir. Başarabilirsiniz, başarabiliriz, yeter ki ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilelim, inanalım ve başarmak isteyelim. Girişimcilikte bir tarafta başarı isteği iştahınızı kabartırken diğer tarafta ise başarısızlık riski sizi korkutuyor olabilir. Hatta bu korku size çeşitli engeller çıkarıyorsa ve deneyemiyorsanız merak etmeyin, bu kitapta yüreklendirici çeşitli fikirler ve yazılar bulacaksınız.
Konuk Yazıları: Doç. Dr. Güler Aras, Osman Faik Bilge, Dr. Yılmaz Argüden, Yrd. Doç. Dr. Nurhan Papatya, Adnan Kasapçı, Recep Aksoylu, Atilla Filiz, Ecmel Ayral, Melek Bar Elmas, Osman Arslan Tunçelli, Murat Yanıklar, M. Emre Civelek, Ulaş Bıçakçı, Şerif Kaynar, Nevzat Aydın, Ali Türker, Atilla Yıldıztekin, Recep Bozlağan. Röportajlar: Yurtsan Atakan, Mithat Bereket, Asaf Savaş Akat, Rasim Yılmaz, Artemiz Güler, Ulaş Bıçakçı, Yaprak Özer, Ayşen Arıduru, Cem Yeker, İbrahim Demir, Uğur Develi, Erkin Murat Küçük, M. Emin Aydar, Melek Bar Elmas, Tansu Yeğen, Aykut Altındağ, Atıf Ünaldı, Ziya Gökalp, Murat Albayrakoğlu, Doç. Dr. İbrahim Kırcova, Yrd. Doç. Dr. Gürcan Papatya, Yrd. Doç. Dr. Serdar Pırtını, Hüseyin Özer, Emin Hıtay, Bülent Sağlam, Nevzat Aydın, Osman Arslan Tunçelli, Hayrettin Karaca, İbrahim Mırmahmutoğulları, Metin Erdoğdu, Ahmet Nazif Zorlu, Süleyman Orakçıoğlu, Faik Somer, Canan Ediboğlu (Arka Kapak’tan)