webcozumleri
Posts by :
Kriz Yönetimi: Zor Zamanlarda Başarılı Olma Yolları
Kriz yönetimi bir kuruluşa ve paydaşlarına yönelik tehditlere etkili bir şekilde yanıt verebilmek anlamı taşır. Bir başka ifade ile kriz yönetimi; kuruluşların kritik bir olayı tanımlamaya ve tepki vermeye yönelik süreç ve stratejisidir. Bu açıdan şirketler, işletmeler, markalar için çok önemli bir yaklaşım olan kriz yönetimi, yapısı gereği kaotik bir süreçten iyi bir şekilde çıkmak için planlar gerektirir. Bu yaklaşımda kritik bir olaya müdahale etmeye ve bu olaydan sonra toparlanmaya hazır olmak esastır. Kuruluşlar bu nedenle olası kritik olaylara karşı A, B, C planlarına sahip olmalıdır. Zira iş, sürekliliğini sorunsuz bir şekilde devam ettirirken belki aniden olumsuz bir olay baş gösterir.
Krizin, özellikle beklenmedik bir durum olarak ortaya çıkması, hızlı ve etkili eylem planlarının gerekliliğini meydana getirir. Genelde önceden kestirilemeyen veya potansiyel risk olarak değerlendirilen bir olayın öngörülemeyen sonucu olarak ortaya çıkar. Tüm bunlar, işletmelerin her zaman hazırlıklı ve planlı olmasını gerektiren dinamiklerdir. Ayrıca kriz yönetiminde iletişim, altın değerindedir. Bu nedenle kuruluşların iletişim ve medya konuşmacıları ile kriz iletişimi hakkında eğitimler alması çok değerlidir. Doğru iletişim metotları ile krizin yaratabileceği tahribatı, kriz iletişimi ile önlemek mümkündür. İşletmeler, ihtiyaç duyduğu takdirde bu alanda mutlaka eğitimler almalı, seminerlere katılmalıdır. İçeriğimizde kriz yönetimi nedir, nasıl olmalıdır gibi pek çok soruya yanıt bulabilirsiniz.
Kriz Yönetimi Nedir ve Neden Önemlidir?
Öncelikle “kriz” sözcüğünün TDK sözlüğündeki bazı açıklamalara bakalım: “1. Bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk, 2. Bir şeyin çok kıt bulunması durumu, 3. Toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem” Bu gibi tanımlardan da anlaşılıyor ki kriz, bir işleyiş içerisinde ortaya çıkan problemler demektir. Bunun karşısında kriz yönetimi ne demek bakmak gerekirse; olası bir problemde kuruluşların zararı sınırlamak için hızlı bir şekilde karar almasıdır.
İşinizi, paydaşlarınızı, çalışanlarınızı, müşterilerinizi ve gelirinizi etkileyen yıkıcı durumlar karşısında hazırlanmanız ve bunları yönetmeniz gerekir. Aksi takdirde ticari faaliyetleriniz, markanızın itibarı, mali durumunuz olumsuz yönde etkilenir. İşletmeler için bir kriz, içeriden ya da dışarıdan bir unsur dolayısıyla yaşanır. Krizler arasında doğal afetler, finansal sorunlar ve siber güvenlik saldırıları vs. yer alır. Tüm işletmeler bu krizlere karşı oldukça hassastır. Bu nedenle, kurumsal bir çöküşe yol açabilecek bir durumdan korunmak için önünüze çıkabilecek olası sorunlara hazırlıklı olmanız gerekir. Kriz yönetimi nedir kısaca bahsettiğimize göre bunun önemine de değinelim.
Kriz yönetimi neden bu kadar önemlidir? Bu yaklaşım, beklenmedik olumsuz olaylara ve tehditlere hızlı yanıt vermeyi içerir. Hatta medya krizin farkına varmadan süreci yönetebilirseniz durumu daha iyi kontrol edebilirsiniz. Kötü bir kriz yönetimi, bir şirketin medyada olumsuz bir şekilde yer almasına dahi yol açar. Hisse senedi fiyatlarında da kötü sonuçlar doğurur. Bu nedenlerle bir krizi sağlıklı bir şekilde atlatmanın en iyi yöntemlerinden biridir. Başarılı bir şekilde sürdürülen kriz yönetimi süreci ile elde edebileceğiniz pek çok fayda vardır.
Örneğin, marka itibarının korunması bunların başında gelir. Krizler bir işletmenin imajını ve güvenilirliğini zedeler. Müşteriler, yatırımcılar ve çalışanlar gibi diğer paydaşların güveninin kaybolmasına neden olur. Kuruluşlar, etkili kriz yönetimi stratejilerini uyguladığında ise tüm paydaşlarına güven aşılar. Kriz yönetimi ile beraber iş sürekliliğini de büyük ölçüde korursunuz. Yıkıcı bir krize rağmen temel operasyonlar ve işler devam eder. İş sürekliliği sayesinde müşterilere ve çalışanlara temel hizmetler / standartlar sunarsınız.
Kriz Öncesi Risk Değerlendirmesi
“Erken kalkan yol alır.” atasözünü hepimiz duymuşuzdur. Söz konusu kriz yönetimi olduğu zaman bu söz, işletmeler için de altın değerindedir. Çağımızın hızlı temposu içerisinde ve öngörülemeyen dünyasında krizleri etkili bir şekilde atlatabilme yeteneği çok değerlidir. Bu nedenle kriz yönetiminden önce, olası bir kriz öncesi yönetimine de sahip olmak gerekir. Kritik olaylar gerçekleşmeden önce bir kriz yönetimi planına sahip olmak, hazır olmak demektir. Bunun farklı aşamaları vardır. Öncelikle sağlam bir zemin inşa etmek gerekir. Kuruluşlar, risk değerlendirmeleri yaparak proaktif önlemler almalıdır. Kriz öncesi risk değerlendirmesi sayesinde potansiyel güvenlik açıklarını tespit etmek mümkündür. Dahası, tespit edilen güvenlik açıklarını en aza indirmek için eylemler de gerçekleştirmek gerekir.
Pek çok araştırma gösteriyor ki; kriz yönetim becerilerine kriz öncesi sahip olmak sorunları, tehlikeleri ve riskleri daha önceden tespit etmeyi sağlar. Böylece uyarı sinyallerini erkenden almak ve hatta krizleri yaşamadan atlatmak dahi mümkündür. Bunun yanı sıra kuruluşlarda yaşanan her problem, olası bir krizin başlangıcı da olabilir. Yaşanan pek çok krizin, küçük ve önemli olmadığı düşünülen problemlerden kaynaklandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu da kriz öncesi risk değerlendirmesi yapmanın ne kadar değerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Kriz Yönetiminde Liderlik ve Karar Alma Süreçleri
Kriz yönetimi ve liderlik birbiriyle iç içe geçen iki kavramdır. Krizleri iyi bir şekilde atlatmak için etkili bir liderlik yaklaşımı gerekir. Öncelikle liderlerin, yöneticilerin kriz yönetimi nasıl olmalıdır bunu öğrenmesi, özümsemesi gerekir. Bu gibi durumlarda liderlik, bir kuruluşun karşılaştığı zorluklara yanıt vermesi ve bunların gelecekte ortaya çıkmasını önlemesi demektir. Bu noktada bir kriz liderinin elindeki en büyük güçlerden biri kriz anında iletişimdir. Örneğin, liderler bu süreçte açık iletişim sürdürebilirler. Paydaşların endişelerini kabul edebilirler. Böylece gelecekteki olası krizleri de yönetmek için etkili planlar gerçekleştirebilirler. Liderler, kriz yönetiminde iletişim becerilerini sürdürerek müşterilerin ve çalışanların ihtiyaçlarına öncelik vermeli, olumlu kamuoyu algısı sağlamalıdır.
Bir örnek ile devam edelim. Mesela bir şirketin imalat için daha fazla hammadde temin etmesini zorlaştıran bir krizi ele alalım. Böyle bir durumda kriz liderleri, şirketin mevcut envanterini ilgili çalışanları ile paylaşabilir. Böylece liderler çalışanlarından da destek ister ve farklı çözüm önerilerinden yararlanır. Bu süreçte çalışanların motivasyonunu korumak da çok değerlidir. Bir lider, çalışanlarının işlerini kaybetmeleri ile ilgili endişeleri hakkında da açık iletişim uygulamalıdır. Çeşitli eylem planları ile bu krizin nasıl çözüleceğine yönelik bir vizyon oluşturmalıdır.
Ayrıca kriz bitinceye değin, çalışanların gelişimine destek olmak için liderler kendilerini sorumlu tuttuğunun da altını çizebilir. Kriz ortamlarında kimi zaman asılsız söylemler de baş gösterir. Liderler, hızlıca bu dedikoduların önüne geçmeli ve çalışanlara gerçeği anlatmalıdır. Belirli bir çalışanın dedikodu yaydığı biliniyorsa liderler bu konuyu doğrudan o çalışanla konuşmalıdır. Tüm bunlar gördüğünüz üzere etkili iletişim yöntemleri gerektirir. Bu nedenle liderler ve yöneticiler, kriz iletişimi üzerine mutlaka eğitim almalıdır.
Bunun için dilerseniz, İndeks Konuşmacı Ajansı kurucusu Yaprak Özer’in Kriz İletişimi eğitim hizmetlerinden yararlanabilirsiniz. Kurum sözcülerine özel olarak verilen eğitim; kriz iletişiminde mesajın kurgulanması, kriz sözcüsü seçimi, kriz sonrası iletişim gibi içeriklerden oluşan eğitimde tüm sorularınıza yanıt bulabilirsiniz. Eğitim 1 tam gün sürmekte olup ihtiyaca göre yarım günlük alternatifleri de değerlendirebilirsiniz.
Kriz Yönetimi Planı Nasıl Oluşturulur?
Kriz yönetimi planı, bir kriz meydana geldiği zaman işletmenizin buna nasıl tepki vereceğinin ana hatlarını çizer. Bu planda kimin nasıl hareket edeceği, hangi çalışanların hangi rolleri üstleneceği gibi maddeler vardır. Bu plan kurgusunun amacı tabii ki hasarı en aza indirmek ve iş faaliyetlerini mümkün olan en kısa sürede eski haline getirmektir. Peki kriz yönetimi evreleri hangi bileşenlerden oluşur? Genel olarak bir plan için aşağıdaki beş adım öne çıkar:
- Kriz liderliği ekibinizi oluşturun: Öncelikle bu süreçte işbirliği yapacağınız lider ekibinizi belirleyin. Ekibiniz kriz anında harekete geçecek kişilerden oluşmalıdır. Ekibinizi kriz yönetimi planlamasının başındayken bir araya getirin. Böylece tüm lider ekibi, kriz stratejinizin ayrıntılarına hâkim olur.
- Risk değerlendirmesi yapın: Şirketinizin karşılaşabileceği çeşitli riskleri değerlendirin. Bunun için çalışanlarınızla bir beyin fırtınası yapın. Değerlendirme sonrası bir risk listesi oluşturun. Ayrıca hangi risklerin meydana gelme olasılığının yüksek olduğunu görselleştirin.
- Risklerin etkilerini belirleyin: Risk değerlendirmesi yaptınız ve bir risk listesi çıkardınız. Şimdi lider ekibiniz ile beraber bu risklerin iş üzerindeki olası etkilerini tartışın. Her risk farklı sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle hepsini ayrı ayrı ele alın. Müşteri kaybı, gelir kaybı, ceza, satışların gecikmesi gibi etkilere göre kategorize edin.
- Eylem planını oluşturun: Bahsi geçen risklerden biri yaşanırsa nasıl bir müdahalede bulunacağınızı tartışın. Listenizdeki tüm riskleri alın ve ekibinizin bunlara nasıl yanıt vereceğine yönelik eylem planı oluşturun. Mesela şirketinizin siber saldırıya uğraması hâlinde güvenliği sağlayacak, müşteriler ile iletişime geçecek vs. kişileri belirleyin.
- Güncellemeyi ihmal etmeyin: Son olarak kriz planınızı oluşturduktan sonra hiçbir hata olmadığından emin olun. Bunun için planınızı periyodik olarak inceleyin. Gerekirse ekibiniz ile planı güncellemekten çekinmeyin.
Kriz Sonrası Değerlendirme ve Öğrenme
Unutmayın ki kriz yönetimi, kriz bittikten sonra da devam eder. Kuruluşların, tüm deneyimlerinden sonra değerlendirme yapması ve ders alması gerekir. Buna kriz sonrası dönem de dâhildir. Gelecekteki olası kriz senaryolarına karşı ders çıkarmak, daha sağlam bir plan oluşturmak, çalışanlar ve paydaşlar ile bu süreci atlatmanın mutluluğunu paylaşmak kriz sonrası yapılacaklar arasındadır. Bu noktada çok önemli bir bilgiyi aktarmak gerekir: Pek çok araştırmaya göre işletmeler, kriz sonrası şu 3 davranıştan biriyle hareket eder: savunma, açıklık (açık sözlülük) ve unutkanlık. Bazen bu aşamaların hepsi de yaşanabilir. Bunları yaşamamak için değerlendirme ve öğrenme aşamaları şarttır.
Değerlendirme şunları içerebilir: Kriz sürecinde plana uygun hareket edildi mi? Kriz liderleri ve çalışanlar, rollerini iyi üstlendiler mi? Öngörüler ve tahminlerimizde ne kadar yanıldık? Kriz iletişimimiz iyi miydi? Bundan sonra ise öğrenme aşaması kalıyor. Burada da, söz konusu krizdeki uygulanan modellerden ders çıkarmak önemlidir. Bu sayede gelecekte yaşanabilecek olası diğer krizlere karşı tecrübe kazanılabilir. Ayrıca bu aşamada kriz liderleri kendileri hakkında da önemli dersler alabilir. Bir krizi iyi yönetmek için nelerin gerekli olduğunu bizzat deneyimleri üzerinden görebilirler. Burada da en az kriz aşamasında olduğu kadar etkili iletişim önemlidir.
Uluslararası İş Birlikleri ve İttifaklar
Uluslararası iş birlikleri içerisinde devletler, çeşitli çıkarlar doğrultusunda birbirilerini iş birliği yapabilecekleri ortaklar görürler. Bu doğrultuda çeşitli ortalıklar ve ittifaklar meydana getirirler. Genellikle bu gibi birliktelikler ülkelerin güvenliği ve iç refahı amaçlar. Bu doğrultuda yapılan iş birlikleri, dönemin konjonktürüne göre değişkenlik gösterir. Bu dinamiklere göre çeşitli anlaşmalar, birliktelikler ve uluslararası iş birlikleri meydana gelir. Bu uluslararası ortaklık ve anlaşmalar içerisinde eğitim yaygın olarak akla gelir. Bununla beraber farklı konular ve alanlar da vardır. Siyaset, sağlık, ekonomi, finans, askeriye, bölgesel ve küresel iş birlikleri gibi farklı alanda çeşitli ittifaklar, ortaklıklar kurulur. Tüm bu ittifaklıklar ve iş birlikleri, uluslararası ilişkilerin temel olgularından da biridir.
Tanımlar ve Yaklaşımlar
Tüm bunlara rağmen ittifak ile ilgili üzerinde uzlaşılan tek bir tanım ve yaklaşım yoktur. Ancak herkesçe kabul edilen nokta, ittifakların genellikle güvenlik ihtiyacından kaynaklandığıdır. Örneğin, Alman – Amerikan akademisyen Hans Morgenthau’nun (1904 – 1980), ittifak tanımı dikkat çekicidir. Morgenthau ittifakları “güç dengesinin zorunlu bir fonksiyonu” olarak ifade eder. Bir diğer akademisyen Stephan Walt ise ittifakları ikiye ayırır. Buna göre “iki ya da daha fazla devlet arasındaki resmi ya da gayriresmi bir güvenlik iş birliği” olarak adlandırır. Profesör George Liska’nın tarifi ise diğerlerinden biraz daha ayrıdır. Liska’ya göre ittifaklar biraz daha farklıdır. İki ya da daha fazla devletin kendilerinden daha güçlü bir başka devletten gelen tehditlere karşı oluşturduğu birlikteliklerdir. Bu nedenle Liska, uluslararası iş birliklerini “bir şey olmak” şeklinde tanımlamaz. “Bir şeye karşı” kurulan birimler şeklinde yorumlar.
Tüm bunlar, uluslararası iş birlikleri hakkında önemli fikirler edinmemizi sağlayan tanımlardır. Bazı tarifler birbirinden farklı da olsa hepsini kapsayan, genel sonuçlara ulaşmak mümkündür. Buna göre uluslararası iş birlikleri ve ittifaklar iki ya da daha çok devletten oluşur. Devletlerin kendi güvenliğini merkeze alarak oluşturduğu ortaklıklardır. Bu güvenlik salt askeri ya da siyasi olmak zorunda değildir. Aynı zamanda ekonomik güvence gereği de çeşitli uluslararası iş birlikleri vardır. Örneğin, geçtiğimiz COVID – 19 pandemisi ile beraber ülkeler arasında aşı iş birlikleri olmuştur. Hatta bulaşıcı hastalıklar söz konusu olduğunda ülkeler arasındaki iş birliklerine tarihte de rastlanmaktadır.
Mesela, ilk Uluslararası Sağlık Konferansı, 1851 yılında kolera, veba ve sarı hummaya karşı düzenlenmiştir. 1960’lardaki Soğuk Savaş döneminde birbirini düşman olarak kabul eden ABD ve Sovyetler Birliği dahi, çocuk felci ve çiçek hastalığı aşıları için iş birliği yapmıştır. Dolayısıyla uluslararası iş birlikleri ve ittifaklarını farklı konu başlıkları içerisinde görmek de mümkündür. Bu noktada gelecek dünya düzeni, diplomasi, strateji, politik psikoloji gibi kavramların da her biri büyük değer taşır.
Uluslararası İş Birliklerinin Amacı ve Önemi
Uluslararası iş birlikleri ve ittifakların amacı da önemi de konuya göre değişkenlik gösterir. Örneğin, yukarıda örneğini verdiğimiz iş birlikleri daha çok küresel sağlık alanındadır. Bu nedenle dünya genelindeki salgınların azalması, durması, bitmesi gibi amaçlar taşır. Burada tabii ki devletler kendi ülkelerinin vatandaşlarına öncelik verir. Bununla beraber, sonuç olarak dünya genelinde salgının seyrinin düşmesi gibi amaçlar da vardır. Bu nedenle iş birliklerinin önemini örnekler üzerinden anlatmak daha uygun olacaktır. Ekonomiden bir emsal olarak G20’yi ele almak mümkündür.
G20 Dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden oluşur. Ayrıca Avrupa Birliği Komisyonu’ndan meydana gelir. çeşitli amaçları ve hedefleri vardır. Küresel ekonomik istikrar, sürdürülebilir büyüme, gelecekte meydana gelebilecek finansal krizleri önlemek bu hedeflerden bazılarıdır. Askeri alandaki iş birlikleri içerisinde ise Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) örnek verilebilir. NATO’nun asli görevi, üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini korumaktır. İş birlikleri sosyal alanlarda ve sporda da kendini gösterir. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) de spor alanında iş birliklerini kapsar.
Tüm bu örneklere bakacak olursak; uluslararası iş birlikleri farklı hedefler, amaçlar ve önemleri kapsar. Tabii ki önem dereceleri birbirinden farklıdır. Örneğin, askeri alandaki en önemli iş birliklerinden olan NATO, bugün dünyadaki en önemli uluslararası kuruluşlardan biridir. Politik ve askeri bir ittifaktır. Üye ülkeler güvenlik ve savunma konuları üzerinde bir araya gelirler. Dolayısıyla dünya ölçeğindeki en önemli uluslararası kuruluşlardan biri NATO’dur.
Ekonomi alanında ise G20’nin yanı sıra Dünya Ticaret Örgütü (WTO) en önemli uluslararası kuruluşlardan biridir. Dünya Ticaret Örgütü’nün amacı ticarete odaklıdır. Uluslararası ticaretin önündeki engelleri ortadan kaldırmak, ticaret kurallarını şeffaflaştırmak, küresel ticaret hacmini artırmaktır.
Çift Taraflı, Bölgesel ve Küresel İş Birlikleri
İş birlikleri, yapı ve işleyişi bakımından da kendi içinde türlere ayrılır. Organik tarımda Türk – Alman çift taraflı iş birliğinin yapıldığı “Sürdürülebilir Tarımsal Kalkınmanın Rehber Modeli Olarak Organik Tarım ve Araştırmalarda Yenilikler” konulu çalıştay oldukça değerlidir. Alman hükümeti tarafından desteklenen ve 2011 yılında başlayan iş birliği projesinin esas amacı, Türkiye’deki Organik Tarımı ve Organik Ürünlerin Avrupa pazarındaki ihracat olanaklarını artırmaktır. Bunun yanı sıra başta Ankara Anlaşması olmak üzere ortaklık anlaşmaları, Avrupa Anlaşmaları, İstikrar ve Ortaklık Anlaşmaları ve Ortaklık ve İş Birliği Anlaşmaları da iki taraflı karma anlaşmalara verilebilecek örneklerdir. Çift taraflı iş birliklerinin en önemli özelliği ise üye devletlerin yapılan anlaşmanın birlikte bir tarafını oluşturmalarıdır.
Bölgesel iş birlikleri içerisinde ise Bölgesel İşbirliği Konseyi (BİK) önemli bir örnektir. BİK’in esası ve görevleri, Güneydoğu Avrupa’da bölgesel iş birliğine odaklı anlayışın sürdürülmesidir. Katılımcılar ülkeler şunlardır: Türkiye, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Moldova, Romanya, Sırbistan, Yunanistan ve Slovenya’dır. AB, donör ülkeler, uluslararası kuruluşlar ile uluslararası mali kurumlar da üyedir. BİK’in 6 faaliyet alanı vardır. Ekonomik ve sosyal kalkınma, enerji ve altyapı, adalet ve içişleri, güvenlik iş birliği, insan kaynağının geliştirilmesi, parlamentolararası ilişkiler.
Küresel iş birlikleri ise tabii ki genelde kapsamı en geniş iş birliği tipidir. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) buna bir örnektir. 1961 yılından beri varlığını sürdüren OECD, Avrupa ekonomilerini desteklemek ve iyileştirmek amacı ile oluşturulmuştur. OECD’nin tüzüğünde pek çok amaç vardır. Ekonomik büyüme ve istikrar, ticaret, yatırım, girişimcilik gibi alanlarda refah düzeyinin artırılması en önemli amaçlar arasındadır. Bunun yanı sıra örgüt, sağlıklı ve etkili bir yönetim için sosyal eşitliğin sağlanmasını ve istihdam olanaklarının herkes için artmasını da amaçlar. Türkiye, ABD, Fransa, Kanada, Avusturya, İngiltere, Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda, İsveç, İspanya, Portekiz, Norveç, İzlanda, İsviçre, Danimarka, Yunanistan, İrlanda ve Lüksemburg OECD kurucu üyeleridir.
NATO’nun Rolü ve İşleyişi
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ise uluslararası iş birlikleri ve uluslararası güvenlik açısından önemlidir. Bu örnekler arasındaki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün en önemli oyuncuları ise bizzat üye ülkelerin kendisidir. Siyasi ve askeri ittifak, örgütün en temel bileşenleri arasındadır. Siyasi ayağında NATO, üyelerin sorunları çözmek, güven oluşturmak ve uzun vadede çatışmayı önlemek için iş birliği yapmalarına olanak tanır. Askeri alanda ise kendi tarifine göre NATO; diplomatik çabaların başarısız olması durumunda kriz yönetimi operasyonlarını üstlenebilecek askeri güce sahiptir. Örgüt üyeleri herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma amacı taşır. Tüm NATO üyelerinin toplam askerî harcaması, dünyadaki savunma harcamalarının %70’inden fazladır. Bu da örgütünün önemini ortaya koyar. Bu nedenle askeri ve siyasi ittifak alanında NATO en önemli uluslararası iş birlikleri örnekleri arasında yer alır.
Türkiye’nin ittifaka 18 Şubat 1952 yılında üye olmuştur. İttifakın diğer üyeleri şu şekildedir: ABD, Almanya, Arnavutluk, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İspanya, İtalya, İzlanda, Kanada, Karadağ, Kuzey Makedonya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan. NATO’nun asli görevi, tüm üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini korumaktır. Gelecek dünya düzeni içerisinde de NATO’nun önemli bir yeri vardır. Örneğin, NATO’nun 2030 vizyonu bu açıdan değer taşır. Güvenlik ortamında meydana gelen gelişmelere bağlı olarak kendi dönüşümünü sağlayan örgüt, bunun bir parçası olarak NATO 2030 raporu hazırlanmıştır. Rapor, NATO’nun küresel ve bölgesel güvenlik ortamına ilişkin stratejik öngörüsünü içerir. Rapor ayrıca ittifakın gelecekte kendini nasıl konumlandırdığına dair de bir vizyon belgesidir.
BM’nin Rolü ve İşleyişi
1945 yılında kurulan, New York merkezli teşkilatın 193 üye ülkesi bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) teşkilatının çeşitli amaçları vardır: Savaşları ve barışa yönelik tehditleri önlemek, ülkeler arasında dostane ilişkiler kurmak ve uluslararası ekonomik ve sosyal iş birliğini sağlamak şeklinde özetlenebilir. Kuruluş amacı da 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemektir. Türkiye, kurucu üyelerinden biri olduğu BM içerisinde pro aktif bir yaklaşım sergiler. Göçten silahsızlanmaya, sürdürülebilir hedeflerden terörle mücadeleye, çevreden iklim krizi sorunlarına kadar tüm alanlardaki çalışmalara Türkiye de etkin katılım gösterir. BM Güvenlik Konseyi ise uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması ve korunmasında en önemli çok taraflı forum olma özelliğini taşır. Güvenlik Konseyi, BM Antlaşması uyarınca uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından birincil sorumluluğa sahiptir.
AB’nin Rolü ve İşleyişi
Avrupa Birliği (AB) ise bir bakıma ülkeler kulübüdür. Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) bakımından dünyadaki en büyük ekonomidir. Bu da AB’yi oldukça değerli bir konuma çıkarır. Bu açıdan AB, toprakları büyük ölçüde Avrupa Kıtası’nda bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenme modelidir. Avrupa Birliği, tüm üye ülkeleri bağlayan standart yasalara sahiptir. Üye ülkelerin bu standartlara karşılaması gerekir. Birliğe üye ülkeler Euro para birimini ortak olarak kullanır. Avrupa Birliği, devletlerarası ve çok uluslu bir oluşumdur. Birlik içinde kimi konularda devletlerarası anlaşma ve fikir birliği de gerekir. Bu açıdan bir ittifak dinamiği içerisinde ilerler. AB, Avrupa halklarının ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda birbirleriyle kaynaşmasını öngörür. Uluslarüstü bir yapı olması, dünyadaki en büyük ekonomi olması ile önem kazanır.
ASEAN’ın Rolü ve İşleyişi
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN), ekonomik, sosyal, kültürel, teknik, eğitim ve diğer alanlarda iş birliği, adalet kavramına, hukuk ve Birleşmiş Milletler ilkelerine saygı çerçevesinde bölgesel barış ve istikrarın sağlanması amaçlarına sahiptir. 1967 yılında kurulan birliğin üyeleri şu şekildedir: Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler ve Singapur (kurucu üyeler), Bruney (1984), Vietnam (1995), Laos (1997), Myanmar (1997) ve Kamboçya (1999). AB, ABD, Kanada, Rusya, ÇHC, Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda ise birliğin diyalog ortaklarıdır. Türkiye, ASEAN’a üye değildir ancak 23 Temmuz 2010’da ASEAN Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasına taraf olmuştur. ASEAN, kuruluş yıllarında çatışmaların durdurulması ve siyasi istikrarın sağlanması gibi amaçlar taşımıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise daha çok ekonomik iş birliğinin geliştirilmesine odaklanmıştır.
SCO’nun Rolü ve İşleyişi
Hükûmetlerarası kuruluş olan Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO), 2001 yılında kurulmuştur. SCO’nun amacı, üye ülkeler arasında iyi komşuluk, dostane ilişkiler ve karşılıklı güveni güçlendirmektir. Ayrıca bölgesel barış, güvenlik ve istikrarın korunması için ortak çabalar da sarf edilir. Terörizmle, organize suçlarla, yasa dışı göçle mücadele etmek; siyasi, ekonomik, bilimsel, teknolojik ve enerjinin yanı sıra çevre konularında da iş birliğini güçlendirmek yine örgütün esasları arasındadır. Üye devletler Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan, İran’dır. Türkiye ise Sri Lanka, Kamboçya, Nepal, Azerbaycan, Ermenistan, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar ile beraber örgütün diyalog ortaklarıdır. Üye ülkelerin Orta Asya güvenliği ile ilgili sorunlarına odaklanması bakımından SCO değer taşır.
Uluslararası İş Birliklerinin Ekonomi ve Siyasete Etkileri
Uluslararası iş birlikleri, ekonomi ve siyaset alanındaki belirgin etkileri ile oldukça önemlidir. Örneğin, COVID-19’da olduğu gibi, emtia güvenliği de küresel bir endişedir. Bu nedenle iş birlikçi çabalar ile ele alınması gerekir. Kontrol edilmediği takdirde gelir dağılımı arasındaki uçurumun daha da kötüleşmesi tehdidi baş gösterir. Bu nedenle uluslararası iş birlikleri, farklı koşullar içerisinde ekonomik olarak değer taşır. Devletler, iş birliği çabası doğrultusunda yardım ve dayanışma içerisinde olur. Her tür uluslararası iş birliği, devletlerin kendi ülkelerindeki güvenlik ve iç refahı ile ilgilidir. Bunun bir parçası olarak ekonomi de özellikle iç refah noktasında ortaya çıkar. Örneğin, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) üye ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunmayı amaçlar. İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) ise mali istikrarı korumayı amaçlar. Ayrıca sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ve istihdamı sağlamak gibi amaçlar taşır. Bu iş birlikleri sayesinde üye ülkeler, kendi iç refahları noktasında daha iyi bir mertebeye ulaşmayı amaçlar.
İş birliklerinin siyasete etkileri de kaçınılmazdır. Öyle ki ekonomi ve siyaset bu noktada iç içe geçebilmektedir. Siyasi iş birlikleri ekonomi, güvenlik, refah gibi alanları etkileyebilir. Ayrıca küresel ölçekte alınan kimi kararlar, iş birliklerine göre çeşitli siyasi kararlar da olabilmektedir. Bu nedenle devletler, kendi ülkeleri için en faydalı iş birliklerinde yer almayı amaçlar. Uluslararası iş birliklerinin pek çoğu siyaseti etkileyebilmektedir. Özellikle dış siyasette karşılıklı güvenceye dayalı sıkı iş birlikleri yapmak pozitif sonuçlar getirebilmektedir. Benzer şekilde stratejik iş birliklerinin eksiklikleri de siyasi yönden olumsuz sonuçlar doğurur. Örneğin, Türk Devletleri Teşkilatı başlıca amacı siyasi iş birliği olan bir örgüttür. Burada politika planlama, vizyon belgesi gibi hamlelerde bulunulmaktadır. AB siyaseti de bu noktada oldukça önemlidir. Uluslararası politikada etkili olan AB, özellikle yumuşak güç unsurlarına sahiptir. Bu sayede diğer ülkeleri ikna edebilmekte ve davranışlarını değiştirebilmektedir. Politikaları sayesinde, AB hükümetleri dış dünyayı etkilemede birlik içinde hareket edebilmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak uluslararası iş birlikleri, ilgili kuruluşa üye devletlere ekonomik ve siyasi olarak çeşitli avantajlar sağlar. Üye ülkeler, kendilerinden daha güçlü bir dış devletle karşı karşıya kalındığında kendi iş birliklerini daha çok önemseyebilmektedir. Dış siyaseti ve ekonomik dinamikleri belirleyici güce sahip olabilmektedir. Dilerseniz, İndeks Konuşmacı Ajansı’ndaki Küresel Strateji – Güncel Gündem Analizi Konuşmacıları listesini de keşfedebilirsiniz. Küresel strateji ve uluslararası ilişkilere odaklanan Türkiye’nin en iyi konuşmacılarını inceleyebilir, kuruluşunuzu destekleyecek eğitimler alabilirsiniz.
Design Thinking: Problemleri Yaratıcı Şekilde Çözme Sanatı
Design thinking (tasarım odaklı düşünme), sorunları kullanıcı odaklı şekilde çözmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. İnsanı odak noktasına koyduğu için design thinking’in en önemli bileşenlerinden biri empati kurmaktır. Bu yaklaşım içerisinde sorunların çözümü bu şekilde ilerler. Eskiden beri süregelen bir kavram olsa da IDEO’nun CEO’su, tasarımcı Tim Brown’un Harvard Business Review’da makalesi ile modern iş dünyasında da ivme kazanmıştır. Yaratıcı düşüncenin önemli bir parçası olan design thinking, ürün ve hizmetleri bir tasarımcı gibi düşünerek oluşturmayı sağlar. Ayrıca tasarım odaklı düşünme, problem odaklı olmak yerine çözüm odaklıdır. Kullanıcı merkezli olması açısından diğer inovasyon ve fikir oluşturma süreçlerinden de farklıdır. Şirketlerde inovasyon kültürü oluşturmak açısından da modern iş hayatı için çok önemli bir yaklaşım hâline gelmiştir. İçeriğimizde design thinking nedir, neden önemlidir gibi tüm soruların yanıtlarını bir araya getirdik.
Design Thinking Nedir ve Neden Önemlidir?
Design thinking nedir bakmak gerekirse; Türkçeye “tasarım odaklı düşünme” şeklinde geçer. Bu yaklaşımda kullanıcı merkezli olmak ve problem yerine çözüme odaklanmak esastır. Bu, sorunun kendisi yerine sorunun çözümüne odaklanmak anlamına gelir. Örneğin, bir ekip uzaktan çalışma modeline geçmekte zorlanıyorsa design thinking, ekibi çalışan katılımını nasıl artırabileceklerini düşünmeye teşvik eder. Bu metot içerisinde çözüm bulmaya çalışıyorsanız, “bunun arkasında yatan insan ihtiyacı nedir?” sorusunu sorun. Ekiplerin kullanıcıları anlaması, varsayımlar yerine yenilikçi çözümler üretmesi, sorunları yeniden tanımlaması, buna göre ürün ve hizmetlerini geliştirmesi gerekir.
Design thinking ne işe yarar? Tasarım odaklı düşünme son derece kullanıcı odaklıdır. Her şeyden önce insana odaklanır. İnsanların ihtiyaçlarını anlamaya ve bu ihtiyaçları karşılamak için etkili çözümler üretmeye çalışır. Sorun çözmede “çözüm odaklı yaklaşım” dediğimiz şey de budur. Çözüm odaklı düşünme yöntemi, bir sorunu etkili bir şekilde çözmek için yapıcı adımlar atmak demektir. Bu, engellere ve sınırlamalara odaklanma eğiliminde olan problem odaklı düşünmenin tam tersidir. Böylece ideal çözüm bulunana kadar süreç kendini tekrar eder. Ekiplerin yaratıcı teknikleri ve yöntemleri kullanmalarına olanak tanıdığı için de önemlidir. Bu sayede beklentileri karşılanmamış kişilerin (müşterilerin, tüketicilerin vs.) ihtiyaçlarını anlayabilirsiniz.
Üstelik design thinking, yalnızca o günkü problemi anlık olarak çözmenin de ötesine geçer. Devrim niteliğinde çözümler üretme potansiyeli vardır. İster ticari ister kişisel olsun design thinking yaratıcılığı ve yeniliği teşvik eder. Sorunları çözmede bizi sınırlayabilen kalıpların ötesine de tasarım odaklı düşünerek geçebiliriz. Bu, iş hayatından kişisel yaşama kadar birçok alanda fayda sağlar. Özellikle şirketlerin inovasyon kültürü oluşturması için çok idealdir. Böylece denenmiş ve test edilmiş aynı yöntemleri tekrarlamak yerine, bizi at gözlüklerimizi çıkarıp alternatif çözümler düşünmeye teşvik eder. Bu şekilde sorunları hem insan odaklı ve yaratıcı bir şekilde çözebilir hem de sektörünüze yepyeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz.
Design Thinking’in Aşamaları Nelerdir?
Tasarım odaklı düşünmek için design thinking aşamaları vardır. Özellikle bu yöntem ile yeni tanışıyorsanız referans alabileceğiniz çeşitli adımlar vardır. Bu aşama ve adımlara design thinking ilkeleri de denir. Stanford’daki Hasso Plattner Institute of Design’a göre tasarım odaklı düşünmenin beş aşaması vardır. Genel olarak da bunlar design thinking aşamalarında bunlar geçerlidir. Şimdi bu beş aşamaya bakalım:
- Empati Yapın: Birinin ne düşündüğünü veya hissettiğini bildiğinizi varsaymayın. Birinci adımda kullanıcı odaklı olmak ve empati yapmak vardır. Zaten design thinking’i farklı yaklaşımlardan ayıran en temel özelliklerden biri de budur. Sürecin ilk aşaması kullanıcıyı tanımak ve onların isteklerini, ihtiyaçlarını anlamaktan geçer. Bu, insanları psikolojik ve duygusal olarak anlamak için gözlemlemek, onlarla etkileşime geçmek anlamına gelir. Bu aşamada tasarımcı varsayımlarını bir kenara bırakır. Bunun yerine kullanıcılar hakkında gerçek bilgiler edinmeye çalışır.
- Anlamlandırın: Empati aşamasında elde ettiğiniz bilgileri ikinci adımda anlamlandırmaya çalışın. Örneğin, kullanıcılarınız hangi zorluklarla karşılaşmakta? Ekibinizin çözmesi gereken en büyük kullanıcı sorunu nedir? Müşterinin bizden bekledikleri neler? Buradaki anahtar, sorunu kullanıcı merkezli bir şekilde çerçevelemektir.
- Fikirleştirin: Artık potansiyel çözümler üzerinde çalışmaya başlamanın zamanı geldi. Sorunu kelimelere döktükten sonra çözümler üretmeye başlayın. Tasarım odaklı düşünme sürecinin üçüncü aşaması, yaratıcılığın gerçekleştiği yerdir. Bu nedenle üçüncü aşama oldukça kritiktir. Burada üreteceğiniz çözümler, design thinking iskeletinizi oluşturur. Mümkün olduğunca çok sayıda yeni bakış açısı ve fikir ortaya çıkarmak için ekibiniz ile toplantılar yapın. Burada yerleşik olan yöntemlere meydan okuyun. Bu nedenle beyin fırtınası ya da provakasyon gibi yöntemler yaygındır.
- Prototip Oluşturun: Prototip temelde ürünün veya hizmetin küçük bir versiyonudur. Bu aşamada deneme ve fikirleri somut ürünlere dönüştürmekle ilgilenin. Çözüm önerilerinin başarılı olup olmadığı prototip aşamasında kendini gösterir.
- Test Edin: Prototip oluşturmanın ardından sıra kullanıcı testindedir. Sürecin sonudur. Genelde test aşaması sizi bir önceki adıma geri götürecektir. Daha önce düşünmediğiniz yeni fikirleri ortaya çıkarmanız için ihtiyaç duyduğunuz bilgileri sağlayacaktır. Bu açıdan prototip ile test aşaması arasında bir döngü olması doğaldır.
İş Dünyasında Design Thinking
Design thinking nedir, ne işe yarar gibi soruların yanıtlarını öğrendik. Şimdi bu yaklaşımı profesyonel hayat özelinde de açalım. Öncelikle design thinking yaklaşımının, müşteriler – kullanıcılara odaklandığını belirtmiştik. Çeşitli adımlarla kullanıcı beklentilerine odaklanmak, onların sorunlarına yaratıcı çözümler bulmak bu şekilde mümkün. Bu yöntemi başarıyla sürdüren işletmeler, kendi sektörlerinde devrim niteliğinde yenilikler de ortaya çıkarır. Bu konuda dilerseniz İş Dünyası – Yönetim Konuşmacıları seminerlerinden yararlanabilirsiniz.
Bir medya ve yapım şirketi olan Netflix, dev bir marka olmak için tasarım odaklı düşünmeyi sıklıkla uygular. İlk yıllarda şirketin rakibi olan Blockbuster, DVD kiralamak için fiziksel olarak mağazalara gitmeyi şart koşuyordu. Netflix ise abonelik sistemi ile DVD’leri doğrudan müşterilerin evlerine teslim ederek bu sorunu ortadan kaldırdı. Airbnb üzerinden de bir örnek verelim. Airbnb, kullanıcıların geçici kalacak bir yerde ne aradığını hayal etmeye başladı. Seçilmiş birkaç oda yerine her odanın gösterilmesini, açıklamada SPA veya havuz gibi olanakların listelenmesini, konutun yakınındaki alanların vurgulanmasını istedi. Son olarak çevrim içi yemek siparişi sunan Uber Eats yemek teslimatının daha sorunsuz yapılması için restorandan müşteriye adım adım yol tarifleri sunmaya başlamıştı.
Bu örnekler gösteriyor ki design thinking; rakipleri geride bırakmak, sektöre yaratıcı çözümler sunan bir marka olmak için çok değerli. Bunun yanı sıra tasarım odaklı düşünme, ürün geliştirmeden müşteri hizmetlerine kadar her yerdedir. Ayrıca tüm işletmelerin müşterilerde yankı uyandırarak satışları artırma gibi hedefleri vardır. Bu çözümler duruma göre yüksek maliyete sebep olur. Oysa design thinking, insanların ihtiyaç duyduğu spesifik çözümlere odaklanmanızı sağlar. Bu da büyük miktarda tasarruf etmenize yardımcı olur.
Tasarım odaklı düşündüğünüzde, işletmenize para kazandıracak çözümler oluşturmak için kritik öneme sahip içgörülere de ulaşırsınız. Bu, net kazancı artırabileceği gibi sektördeki pek çok yarışmada ödül kazanmayı da sağlar. Son olarak insanlarla etkileşim kurmak ve kullanıcı deneyimini iyileştirmek modern iş hayatının artık ayrılmaz bir parçası. Bu nedenle işletmeler hedef kitlesini elinde tutmak, potansiyel müşterilerini de kendilerine çekmek için design thinking eğitimleri alabilir.
Design Thinking ile İş Süreçlerini Geliştirmek
İş süreçlerinizi şekle sokarken, design thinking yaklaşımı ile hareket edecekseniz yukarıdaki aşamaları izlemenizi öneririz. Örneğin, bir mobilya imal ediyorsanız, kullanıcı geri bildirimlerini incelemekle işe başlayın. Bunun için e-ticaret sitelerinde ürünleriniz hakkındaki yorumları takip edebilirsiniz. Bunun yanı sıra müşteri hizmetlerinize gelen talep, şikayet ve önerileri dikkate alabilirsiniz. Hatta müşterileriniz ile etkileşime geçebileceğiniz anketler, formlar da oluşturabilirsiniz. Bu sayede empati için gerekli verileri toplayıp diğer aşamalara geçebilirsiniz.
Kendinize bir rol model almak için sektörünüzdeki büyük markaların design thinking yöntemlerini inceleyebilirsiniz. Rakip analizi, size başarılı bir design thinking süreci için ilham verebilir. Tüm bu süreçte hangi departmanlarınıza nasıl bir rol vereceğinizi de baştan oluşturmanız gerekir. Genellikle tasarım odaklı düşünmede şirketlerin farklı pek çok ekipleri işbirliği yapar. AR – GE departmanından müşteri hizmetlerine kadar geniş bir alana yayılabilir. Bu nedenle yalnızca beyin fırtınası yapacak tasarım ekiplerinden fazlasına ihtiyacınız var. Ek olarak bu iletişimi organize etmek için de etkili bir iletişim sürdürmeniz gereklidir.
Bu, bir anlamda klasik sorun çözme modellerinden farklıdır. Zira design thinking doğrusal değildir ve düz bir çizgide ilerlemez. Sorunun çözümünün gittiği noktaya göre farklı konumlandırmalar vardır. Bir başka ifade ile tasarım odaklı düşünme, karmaşık sorunları kullanıcı odaklı çözmekle ilgilenen hem bir ideoloji hem de bir süreçtir. Bu nedenle pratik ve yaratıcı problem çözme için kullanılan bir yaklaşımdır. Ayrıca design thinking genelde tasarımcıların kullandığı yöntemlere ve süreçlere dayanır. Bununla beraber mimarlık, mühendislik, işletme, dijital pazarlama gibi birçok sektör de kullanır.
Dilerseniz, Yaprak Özer’in Lider İletişimi hizmetlerinden de yararlanabilirsiniz. Üst yöneticilere hitap eden eğitimde yaratıcı liderlik, vaka incelemeleri gibi pek çok içerik var. Bu eğitimlerden yararlanarak tasarım odaklı düşünme sürecinizdeki lider iletişiminizi geliştirebilirsiniz.
Design Thinking’i Şirket Kültürüne Entegre Etme Yöntemleri
Peki tasarım odaklı düşünmeyi kendi işinize nasıl uyarlayacaksınız? Bunun için bir UX tasarımcısı olmanıza gerek yoktur. Yöntemin sadece tek bir tarafına da odaklanabilirsiniz. Örneğin, olumlu müşteri incelemeleri toplamakta zorlanıyorsanız, kullanıcı görüşmeleri yapabilirsiniz. Tasarım düşüncesinin işbirlikçi doğasına odaklanmak isterseniz, bu durumda çeşitli ekipler oluşturabilirsiniz. Bu ekipler ile çeşitli toplantılar ve oturumlar gerçekleştirebilirsiniz. Tasarım odaklı düşünmeyi uygulamanın giderek daha popüler hale gelen bir başka yöntemi de atölyelerdir. Yeni bir ürün fikri bulmak veya çalışan bağlılığını nasıl artıracağınızı bulmak belli sorunları bu yolla çözebilirsiniz. Bir tasarım odaklı düşünme atölyesi, tüm tasarım odaklı düşünme sürecini kısa sürede ele alacaktır. Bu sürecin tek bir kişinin – departmanın uzmanlığı ile yürümeyeceğini unutmayın. Bu nedenle bir proje ekibi de oluşturabilirsiniz. Ardından bu projeden kimlerin sorumlu olacağını belirlemeye başlayabilirsiniz. Bunları sürecin başında yapmanız çok önemlidir.
Tüm bunların yanı sıra design thinking alanında danışmanlık hizmeti de alabilirsiniz. Ürün, hizmet ve deneyimlerinizde müşterilerinizi merkeze koymanız için size yol gösterecek hizmetler var. Bu şekilde profesyonel bir el yardımı ile şirket kültürünüze design thinking’i entegre edebilirsiniz. Peki hangi şirketler için design thinking’e çok ihtiyaç vardır? Özellikle işletme içinde inovasyon liderliğini ve yeni bir fikri hayata geçirmek isteyenler için bu süreç çok gereklidir. Bunun yanı sıra projeye nereden başlayacağını bilmeyen şirketler, kullanıcı deneyimini iyileştirmek isteyen markalar, süreci tüm departmanlara uygulamak isteyen firmalar design thinking modeline geçebilir.
Sürdürülebilirlik ve İş Dünyası: İş Modellerini Değiştirme
Sürdürülebilirlik ve iş dünyası, profesyonel hayatta artık yan yana ele alınması gereken iki başlık. Şirketler, çevreye karşı daha duyarlı olmak amacıyla çeşitli sürdürülebilirlik politikaları uygular. Dahası, günümüz müşterisi – tüketicisi de iklim sorunlarına, küresel ısınmaya kafa yoran şirketlere daha çok değer vermekte. Gerek bu hassasiyet gerek sürdürülebilirliğin başlı başına önemi, şirketleri de bu konuda proaktif olmaya itiyor. İş dünyasında sürdürülebilirlik, firmaların iş operasyonlarından kaynaklanan olumsuz çevresel ve sosyal etkileri ortadan kaldırması amacı taşır.
Şirketlerin, olumsuz çevresel etkileri azaltma stratejisi günümüzde pek çok proje ile beraber hayat bulmakta. Öyle ki 2030 yılına kadar ulaşılması amaçlanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sürdürülebilir kalkınma hedefleri bunun en önemli örneklerinden biri. Üstelik sürdürülebilirliği yalnızca çevresel şartlar üzerinden ele almak da eksik olur. Bunun içerisinde yoksulluk, eşitsizlik gibi sosyal gelişmeler de vardır. İş dünyasında sürdürülebilirlik; çevre ile beraber toplumu da olumsuz etkilemeden iş yapmayı ifade eder. Sürdürülebilir bir iş stratejisinin amacı ise bu alanlardan en az birinde olumlu bir etki yaratmaktır.
Giderek daha fazla sayıda kuruluş, işletme sürdürülebilirliği iş stratejilerine entegre etmekte. Şirketler sorumluluk üstlenmedi takdirde, bunun tersi gerçekleşir. Ve çevresel bozulma, eşitsizlik, sosyal adaletsizlik gibi sorunlara baş gösterir. Sürdürülebilir kuruluşlar, operasyonel kararlar alırken çeşitli faktörleri göz önünde bulundurur. Bunlar genelde çevresel, ekonomik ve sosyal faktörlerdir. Bu kuruluşlar, kısa vadeli kârların uzun vadeli yükümlülüklere dönüşmesini önlemek isterler. Bu nedenle iş faaliyetlerinin etkilerini izlerler. Sürdürülebilirlik ve iş dünyası, tüm bu unsurlar ele alınarak değerlendirilmesi gereken kavramlar. Ayrıca iş dünyasında sürdürülebilirlik farklı anlamlara da gelir. Örneğin, kimi işletme için sürdürülebilirlik ve iş dünyası üretimde sürdürülebilir malzemelerdir. Bir başka firma, sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedefler. Peki sürdürülebilirlik nedir? Nasıl oluşur? Ayrıca sürdürülebilirlik ve iş dünyası nasıl ele alınmalıdır? İçeriğimizde merak ettiğiniz pek çok konuyu bir araya getirdik. İyi okumalar!
Sürdürülebilirlik Nedir?
Geniş anlamı ile sürdürülebilirlik, bir süreci sürekli devam ettirme yeteneğidir. Yani sürdürülebilirlik, konudan bağımsız olarak bir uygulama biçimini ifade eder. Çevresel anlamda ise tanım biraz daha özelleşir. Buna göre sürdürülebilirlik hakkındaki en yaygın tanım, BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun tanımıdır. Komisyon, “sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğini tehlikeye atmadan bugünün ihtiyaçlarını karşılayan kalkınmadır.” der. Sürdürülebilir uygulamalar ekolojik, insani ve ekonomik sağlığı destekler. Kaynakların sınırlı olduğuna yönelik bilinçlenmemizi sağlar. Kaynakların kullanım şeklinin sonuçlarına dikkat etmemiz gerektiği vurgular. Doğal veya fiziksel kaynakların tükenmesini önlemeyi amaçlamaktır. Böylece bu kaynakların uzun vadede kullanılmasını hedefler. Yani sürdürülebilirlik en basit ifadeyle gelecek nesiller ve onlara bırakacağımız dünya ile ilgilidir.
Sürdürülebilir politikalar, herhangi bir iş uygulamasının insanlar, ekosistemler ve ekonomi üzerinde gelecekteki etkileri vurgular. İnsan kaynaklı iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilikle ilgili endişeler yaygınlaştıkça sürdürülebilirlik de ivme kazanmaktadır. Bu nedenle dünya, öncelikle bu tür iş operasyonlarını benimsemeye başladı. Yeşil teknolojiye yapılan yatırımlar, diğer uygulama ve politikalar da bunu göstermekte. Bunun yanı sıra sürdürülebilirlik, genellikle üç ana başlığa ayrılır. Ekonomik, çevresel ve sosyal. Bu üç başlık farklı bir tarif ile “kâr, gezegen ve insanlar”dır. Çevresel sürdürülebilirlik, üretimin veya insan yaşamının sürmesi için korunması gereken atmosfer gibi faktörlere vurgu yapar. Sosyal sürdürülebilirlik ise ekonomik sistemlerin insani etkilerine odaklanır. Eşitsizlik, yoksulluk, istihdam oranları ile ilgilidir.
Son olarak sürdürülebilirlik kavramı, 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından ortaya atılmıştır. 1983 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kurulan komisyon, 1987’de sürdürülebilir kalkınmanın tanımlanmasında standart haline gelen bir rapor yayımlamıştır. Bu raporda yer alan tanım ve tarifler, bugün de sürdürülebilirlik hakkındaki standartları karşılamaya devam etmekte. 1992 yılında, Rio de Janerio’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansı da (Rio Konferansı) önemli bir adım olmuştur. Ulusların çevreye duyarlı yönetim şekilleri benimsemesine yönelik bir dizi ilke burada kabul edilmiştir. Örneğin, Rio Bildirisi ile Orman İlkeleri kabul edilmiştir.
Sürdürülebilirlik Standartları ve Sertifikalar
Peki belgelendirmeler nedir? Sürdürülebilirlik ve iş dünyası açısından önemli pek çok standart vardır. Sürdürülebilirlik standartları, aslında çeşitli kılavuzlardır. Bu kılavuzlar, çevresel güvenlik, gıda güvenliği, sosyal ve etik şartlar gibi konularda üreticiler, hizmet sağlayıcıları için hazırlanır. Şirketlere verimliliklerini artırmak için çeşitli yönergeler sunar. Dünya genelinde bu tür 400’ü aşkın standart olduğu belirtilmektedir.
Sürdürülebilirlik standartları, bir trend olarak 1980’lerin sonunda başlamıştır. 1990’larda organik gıda ve diğer ürünler için çıkan Ecolabels (eko etiketler) ilk örnekler arasındadır. Ecolabels gıda ürünlerine yönelik bir etiketleme sistemidir. Uluslararası ekolojik, organik ve doğal ürün sertifikasyon programı olan Ecolabels, gönüllü bir belgelendirmedir.
ISO 14001 de en yaygın çevresel sürdürülebilirlik standartları arasındadır. Çevresel sorumluluklarını yönetmek için pratik araçlara ihtiyaç duyan her şirket, ISO 14001 standardını benimsemeli. Faaliyet alanı veya sektörü ne olursa olsun her şirket için bu belge önemlidir. ISO 14001, şirketin içindekilere olduğu kadar paydaşlara da çevresel etkinin iyileştirildiği konusunda güvence sağlar.
IFRS (ISSB) ise Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kuruludur. IFRS’nin dört temel hedefi vardır: Sürdürülebilirlik açıklamalarında küresel standartlar oluşturmak, yatırımcıların bilgi ihtiyacını karşılamak, şirketlerin kapsamlı sürdürülebilirlik bilgileri sunabilmesini sağlamak ve paydaş gruplarını hedefleyen açıklamalarla birlikte çalışabilirliği kolaylaştırmak. IFRS şirketlere sürdürülebilirlikle ilgili güvenilir bilgi sağlamayı amaçlar.
Sürdürülebilirlik standartları arasında TCFD (İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü) oldukça önemlidir. Bu sayede kuruluşlar, iklim riskleri gibi konuları daha etkili bir şekilde değerlendirir. Kısa, orta ve uzun vadedeki riskleri de daha iyi bir şekilde ele alırlar. TCFD bu noktada kendini şeffaflığa adamıştır. Bu şekilde, iklimle ilgili risklerin potansiyel mali sonuçlarına ilişkin anlayışın artmasını amaçlar.
Sürdürülebilirlik standartları bunlarla sınırlı değildir. CDP (Karbon Saydamlık Projesi), UNFSS (Birleşmiş Milletler Gıda Sistemleri Zirvesi), B Corp gibi birçok standart ve sertifika da bulunmaktadır. Genellikle kâr amacı gütmeyen kuruluşların oluşturduğu bu standartlar, sürdürülebilirlik ve iş dünyası açısından son derece önemlidir.
Sürdürülebilir İş Modelleri Nasıl Oluşturulur?
Sürdürülebilirlik ve iş dünyası söz konusu olunca çeşitli iş modelleri de önemlidir. Günümüzde sürdürülebilir bir iş modeli oluşturmak birçok şirket için en önemli öncelikli hedefler arasındadır. Genel olarak müşteriler de dünyaya olumlu etki sunmayı önemseyen şirketlere yönelir. Bunun yanı sıra sürdürülebilirlik sadece büyük şirketler için geçerli değildir. Her büyüklükteki işletme, belirli uygulamaları takip ederek bu konuda stratejiler oluşturmalı. Öncelikle sürdürülebilir iş modeli nedir bir bakalım. İşi sürdürmeye yardım eden kaynakları tüketmeden operasyonların sürdürülmesi demektir. Bu model, çevresel etkileri değerlendirir. Raporlamada da şeffaf ve eksiksiz olan bir yapı sunar. Bu modelin çeşitli faydaları vardır. Örneğin, şimdi olduğu kadar uzun vade içerisinde de başarı vadeder. Sezonsal iş modelleri, trendler kısa bir süre kârlıdır. Bununla beraber uzun vadeli stratejiler de vardır. Bu iş modelleri açısından da değerlidir. Birkaç sene sonra da kârın devamlılığını destekler. Kullandığınız kaynakları uzun vadede kullanmaya da devam edebilirsiniz.
Peki sürdürülebilir iş modelini nasıl oluşturacaksınız? İlk adımda kaynak kullanımınızı planlayın. İhtiyacınız olan hammaddelerin bir listesini yapın. Malzemelerinizi nereden temin edeceğinizi düşünün. Kaynakların nereden geldiğini ve nasıl taşındığını düşünün. Yakıt maliyetini nasıl azaltabilirsiniz, listenizdeki en riskli kaynaklar nelerdir ve onlara olan ihtiyacınızı nasıl azaltabilirsiniz? Bunları planlayın. İkinci adımda iş süreçlerinizi ana hatları ile belirleyin. Örneğin, en çok israfa yol açan üretim süreçleriniz hangisi? Bunu nasıl en aza indirebilirsiniz? Peki ya ürünlerinizi nasıl paketliyorsunuz? Ayrıca atıklarınızı tekrar değerlendirir misiniz Peki çalışma koşullarınız nasıl? İşçileriniz, personeliniz adil ücret alıyor mu? Mola zamanlarına saygı duyuluyor mu? Sektörünüz elveriyorsa personelinizin uzaktan çalışmasına da izin verebilirsiniz. İş akışlarında ise kâğıdı ortadan kaldırıp bulut bilişim altyapısı kullanabilirsiniz. Ayrıca müşterilerinizi sürdürülebilirlik konusundaki tartışmalarınıza dâhil de edebilirsiniz. Çevrim içi gruplar aracılığıyla tüketicilerinizin sürdürülebilirlik fikirlerini kitlesel olarak alabilirsiniz. Sürdürülebilirlik ve iş dünyası konularında tüm bunlarla yola koyulabilirsiniz.
Sürdürülebilirlik Raporlaması ve Şeffaflık
Raporlama ve şeffaflık son derece önemlidir. Sürdürülebilirlik raporlaması, şirketlerin eylemlerinin çevre, toplum ve ekonomi üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini aktarmasını sağlar. Sürdürülebilirlik raporu veya raporlaması ile şirketler çevresel, sosyal ve yönetimsel hedeflerine doğru ilerlemelerini açıklar. Bunun birçok faydası vardır. Sürdürülebilirlik raporu neden önemli bakarsak bunu birçok madde ile açıklayabiliriz. Örneğin, sürdürülebilirlik raporlamasının faydaları arasında kurumsal itibarın artması vardır. Tüketici güveninin artması, riskler ve fırsatlar konusunda daha şeffaf olmak gibi farklı faydaları da vardır. Başka olumlu değerler de vardır. Sürdürülebilirlik raporlaması, uzun vadede şirketlerin riskleri ve fırsatları değerlendirmesine, yeşil operasyonları sürdürmelerine, maliyet tasarrufunu artırmalarına yardımcı olur.
Peki sürdürülebilirlik raporu nasıl oluşturulur? Öncelikle gereksinimleri belirleyin. Bir şirketin sürdürülebilirlik raporunun, zorunlu düzenlemelere uygun olduğunu göstermesi gerekir. Örneğin, AB, belirli büyük şirketlerin çevresel ve sosyal konularla ilgili bilgileri açıklamasını şart koşar. Birleşik Krallık ise şirketlerin yıllık sera gazı emisyonlarını açıklamasını şart koşar. Buna göre mevzuat uyumluluğu gereklidir. Bunun yanı sıra şeffaflık çok önemlidir. Tam bir şeffaflık için ise sürdürülebilirlik raporlarına fotoğraflar, sayılar, grafikler, infografikler eklenmelidir.
Şirketinizin bu konudaki karnesini ortaya çıkarmak için İndeks’in profesyonel ekibinden hizmet alabilirsiniz! İndeks’ten içerik-tasarım-çeviri-dijital uygulamaları kapsayacak şekilde “paket teslim” rapor alın veya yalnızca içerik ya da sadece tasarım-uygulama hizmeti de alabilirsiniz. Bunun için Sürdürülebilirlik Raporları sayfasını ziyaret edin!
Sürdürülebilirlik Eğitimi ve Farkındalığı Artırma
Sürdürülebilir kalkınma için eğitim programları da vardır. Bu eğitim, insanların daha kaliteli yaşam sürdürmelerine katkı sağlar. Bunun için gerekli bilgi, beceri, değer ve dünya görüşlerini geliştirir. Geleceğe yönelik olan bu eğitimler, çevreyi korumayla ilgilidir. Ayrıca ekolojik ve sosyal açıdan daha adil bir dünya yaratmaya odaklanır. Bu eğitimler bireyler, öğrenciler, topluluklar, şirket çalışanları vs. gibi pek çok kesime içindir. Bu tür eğitimlerin içerisinde öne çıkan başlıklar aşağıdaki gibidir:
- Bilinçlendirme: Farkındalığın artması ve buna yönelik eylemleri amaçlar. Topluluk içinde sürdürülebilirliğe dair değişimi başlatmak için bilgi, beceri ve kapasitenin ortaya çıkmasını hedefler.
- Herkes İçin Eğitim: Sürdürülebilirlik eğitimi her yaştan, her kökenden insanı kapsar. Buna göre geniş bir eğitim anlayışı sunar. Bu doğrultuda yaşam boyu öğrenme esastır.
- Politik Sistemler: Sürdürülebilirlik eğitimi çevresel, sosyal ve ekonomik olaylar ile politik sistemler arasındaki bağlantıları anlamaya yardım eder. Güncel ekonomik konular politik sistemlerle yakından ilgilidir.
- Eleştirel Düşünme: Sürdürülebilirlik eğitimi, bireyleri ve grupları eleştirel düşünmeye teşvik eder.
- Faaliyetlerin Etkisini Görme: İnsanların kolektif faaliyetlerinin dünyanın ekosistemini nasıl değiştirdiğini göstermek de sürdürülebilirlik eğitimlerinin amacıdır.
NFT ve Sanat Konuşmacıları
NFT ve sanat konuşmacıları küratörlerden öğretim görevlilerine, sanat üreticilerinden yazarlara geniş bir alana yayılıyor. Özellikle NFT (Non-Fungible Token – Nitelikli Fikri Tapu) üretiminin ivme kazandığı günümüzde dijital sanat da çok önemli bir yer kaplamakta. Sanat üretim ve sunum biçimlerini ciddi ölçüde etkileyen NFT, dijital çizimler, resimler, müzik, film, şiir veya kitap vs. aracılığı ile bir sanat çerçevesi içinde kabul edilmekte. Bununla beraber NFT ve sanat tartışmaları da devam ediyor. NFT ve sanat konuşmacıları da değişen sanat üretim biçimlerinin anlaşılması bakımından değer kazanıyor. Siz de NFT ve sanat konuşmacıları hakkında bilgi almak, sanatın geleceğine dair bilgiler edinmek ve fazlası için içeriğimizi inceleyebilirsiniz!
Sanatın Dijital Devrimi
İnsanlık tarihinde sanat, daha çok mağaralardaki hayvan tasvirleri ile başlar. Bu açıdan yazı ya da ses gibi materyallerden önce görsel sanatın kökenleri öne çıkar. Dijital sanat devrimi de internet kültürü ile beraber yaşanmakta. Özellikle de görsel işler aracılığıyla. Aslında dijital sanat, 1980’lerin sonunda kişisel bilgisayarların piyasaya sürülmesiyle yavaş yavaş ortaya çıktı. Bugün ise ortalama bir insanın günün pek çok saatinde dijital ekranlar ile etkileşime geçtiği bir dünyadayız. Bu da sanatın dijital ortamda üretilmesi ve sunulmasını ortaya çıkaran önemli bir faktör. Dijital sanat nedir bakmak gerekirse; dijital medya aracılığıyla seri üretim yöntemlerini kullanan çağdaş sanattır. Daha çok resim ve çizim gibi görsel işler akla gelir. Bunun yanı sıra heykel, müzik, edebiyat gibi farklı sanat disiplinlerini de içerir. Dijital çizimlerden resimlere, illüstrasyonlardan fotoğraflara, videolara ve hatta heykellere kadar çok çeşitli işler dijital sanatın içerisindedir. Bu değişimin arkasında tabii ki dijital dönüşüm yatar.
Dijital dönüşüm, tıpkı iş dünyasını ve çalışma modellerini etkilediği gibi sanat üretim biçimlerini, sunumlarını da etkiliyor. Heykelden resime, müzikten yazıya kadar pek çok sanatsal iş dijital olarak yaratıldıkları, sergilendikleri sürece dijital sanat olarak sınıflandırılır. Ulaşılabilirlik, bütçe, hız gibi avantajlar sunduğu için dijital sanat yaklaşımı sık tercih ediliyor. Bu noktada NFT ve sanat konuşmacıları tarafından da özellikle NFT üretimi sık ele alınıyor. Sanatta dijital devrimin en popüler örneklerinden biri tabii ki NFT. “Non-Fungible Token” anlamına gelen kavram, “Nitelikli Fikri Tapu” olarak Türkçeye geçiyor. Temelinde ise blockchain (blok zinciri) teknolojisi var. NFT’ler genellikle sanat eserleri, fotoğraflar, videolar ve ses gibi içeriklerden oluşmakta. Bu açıdan sanat ve dijital dönüşümün en belirgin olarak kesiştiği yer NFT’lerdir. Sonuç olarak dijital teknoloji araçlarıyla oluşturulan sanat formları günden güne popülerliğini artırıyor. Bu da dijital tasarımcıların, sanatçıların, fotoğrafçıların vs.’nin önünü günden güne açıyor.
Dünden Bugüne Dijital Sanat
Dijital sanat teriminin ilk kullanımı 1980’lerin başındadır. Sanatçı Harold Cohen (1928 – 2016) AARON adında bir robota çizim yapmayı öğretmeyi içeren bir program meydana getirmişti. AARON, Harold Cohen bir ressam, matbaacı ve tekstil tasarımcısıydı. Bu program da kağıtlar üzerine büyük çizimler yapmak için tasarlanmış robotik bir makine bilinmeye başlamıştı. 1973’te tasarlanan AARON, öngörülen bir dizi programın ilkiydi. Başlangıçta makine soyut çizimler oluşturuyordu. Daha sonra makine doğadaki şekilleri de taklit etmeye başlamıştı. Yapay zekaya yönelik bu erken girişimi ile Cohen, dijital sanat teriminin de öncülerinden biridir.
NFT ve sanat konuşmacıları tarafından da sık sık anlatılan Cohen’in pek çok eseri, röportajı ve videosu internet ortamında kolayca bulunmakta. Ayrıca Cohen’in icat ettiği bu program, bugünkü anlamıyla yapay zekanın bir habercisi olarak kabul edilmekte. Bundan sonraki süreçte dijital sanat bilgisayarda oluşturulabilen, fare ve klavye kullanımı ile çizilebilen görseller için öne çıkmaya başladı. 1990’lı yıllarda dijital teknolojideki gelişmeler sayesinde videoların bilgisayarlara indirilmesi mümkün hale geldi. Böylece video kamera ile çekilen görüntüler üzerinde de oynanma imkânı doğdu. Bu da sanat üreticilerine görsel kolajlar oluşturmak için ciddi olanaklar sağladı.
Bugün dijital sanat için şunu diyebiliriz: Yazılım, bilgisayar veya diğer elektronik cihazlar kullanılarak yapılan sanat biçimi. Animasyonlar, fotoğraflar, illüstrasyonlar, videolar, dijital resimler vs. dijital ortamda üretilen pek çok iş, dijital sanat olarak sınıflandırılabilir. Dijital sanattaki bu dönüşümler, “yapay zeka sanatçıları” kavramını da çıkardı. Örneğin, Mario Klingemann isimli sanatçı, 2017’de yapay zeka modellerini kullanarak yaptığı altı baskıdan bir seri oluşturdu. Mario Klingemann, 2017’de ürettiği “Imposture Series” baskılarından biri olan “Kasap’ın Oğlu” çalışması ile teknolojiyle yaratılan sanat işlerine verilen Lumen Prize Altın Ödülünü aldı. Dijital sanat ve yapay zeka sanatı alanında öne çıkan isimlerden biri tasarımcı Refik Anadol. Soyut çalışmalar yapan Refik Anadol’un “Casa Batllo: Yaşayan Mimari” adlı NFT eseri de 2022 açık artırmada 1 milyon 380 bin dolara alıcı bulmuştu.
Dijital Sanatta NFT
Günümüzde artık NFT ve sanat konuşmacıları da olduğuna göre önce NFT nedir bir bakalım. Bir blockchain (blok zinciri) teknolojisi üzerine inşa edilen NFT; “Non Fungible Token” ya da Türkçe’deki karşılığı ile “Değiştirilemez Token” olarak ifade ediliyor. NFT’ler ağırlıklı olarak koleksiyon değeri gören ürünlerden oluyor. Örneğin eskilerde çok popüler olan oyun kartları NFT ortamında büyük yankı uyandırabiliyor. Yani NFT’ler sanat eserleri ya da oyun kartları gibi dijital veya gerçek dünya öğelerini temsil edebilir. Dijital sanatın günümüzde en çok ses getirdiği alanın da NFT olması dikkat çekiyor. NFT’ler eşi benzeri bulunmayan varlıklara verilen isimler. Onları bu kadar değerli kılan bu benzersizliği.
Ayrıca NFT’ler kripto para birimlerinin de dâhil olduğu kripto varlıklar içerisinde yer alıyor. Bu varlıklar coinler ve tokenlar olarak ikiye ayrılabilir. Genelde Ethereum blok zinciri ağı üzerinde ERC-721 standardına göre oluşturulduğu için NFT’lerin hepsi biriciktir. Peki NFT nasıl yapılır? Akıllı telefonunuz ile çektiğiniz bir fotoğraf da kolayca NFT olabilir. Bir bakıma görselleştirilebilen her içerik, NFT’ye dönüştürülebilir. Blok zinciri tabanlı olduğu için NFT yüklemelerinde bir blok zinciri seçmeniz ve cüzdanınızı bağlamanı şart. Daha sonra NFT pazar yeri platformlarından birine girmeniz gerekir. Bunlar içerisinde Opensea en popüler pazar yerlerinden biri.
Üretim ve sunuş biçimlerinin bu denli kolay olması da NFT sanatını popüler kılıyor. Peki NFT ile geleneksel sanat arasındaki farklar neler? Öncelikle depolama! Geleneksel fiziksel sanat, depolama alanı gerektirir. NFT sanatı, blockchain teknolojisiyle saklanan dijital bir dosya gerektirir. Ardından ise mekansallıklar farklıdır. Geleneksel sanat eserleri internet üzerinden, sanat galerilerinde ve müzayede evlerinde satılabilir. NFT’ler ise çevrim içi olarak satılmaktadır. Hedef kitle ve potansiyel kitle gibi noktalarda da NFT’ler büyük imkân tanıyor. NFT sanatı internet üzerinden birçok potansiyel alıcıya ulaşabilmektedir. NFT sanatının başka bazı avantajları da var. Gelir elde etmenin yeni bir yolu olması, dijital sanatın zarar görme riskinin az olması, NFT pazarlarına katılma maliyetinin geleneksel sanat satışına göre daha düşük olması bunlardan bazıları.
Toplum Tarih ve Kültür Konuşmacıları listemizi de keşfedin!
Sanat Dünyasında NFT Tartışmaları
Sanat dünyası, pek tabii ki NFT hakkında pek çok açıdan tartışmalar yürütüyor. NFT’nin ne olduğu, fiziki sanatı nasıl etkileyeceği, dijital sanatın ne demek olduğu popüler tartışmalar arasında. NFT ve sanat konuşmacıları tarafında da sıklıkla bu tür tartışmalar ele alınabiliyor. Dahası, “sanatta NFT bir devrim mi yoksa soygun mu?” gibi radikal sorular, bakış açıları da var. Öncelikle bir NFT’yi standart bir dijital çalışmadan ayıran şey, blockchain üzerinde kayıtlı bir sertifika kavramıdır. Dolayısıyla herhangi bir dijital işten, sanat üretiminden farkı budur. Bu noktada NFT’leri her şeyi değiştirecek radikal bir devrim olarak görenler var. Diğer tarafta ise daha şüpheci ve mesafeli yaklaşanlar var. Film yapımcısı ve yazar Hito Steyerl bu taraftaki isimlerden biri. Hito Steyerl, konu hakkında şunları söylüyor: “Bu büyük şirketlerin yaptığı harika bir halkla ilişkiler hamlesi. Ne kadar çok insan konuşur ve bu konuyu takıntı haline getirirse şirketler o kadar kâr eder.”
Bir başka görüşe göre NFT’ler, sanat dünyasına erişimi demokratikleştiriyor. Böylece salt tutkularından geçimini sağlayamayacak sanatçılar için yeni fırsatların önünü açıyor. Zira dünyanın herhangi bir yerindeki herkes bir NFT oluşturup satabilir. Böylece çalışmalarını takdir eden hayranlar kazanabilir. Koleksiyonerler de pazara daha kolay girebiliyor. Hangi sanatçıların orada olduğunu daha iyi görebiliyorlar. Bunun karşısında ise başka bir görüş de var. Mesela yetersiz telif hakkı koruması, dolandırıcılığa yatkınlık, geleneksel – fiziki sanatı domine etmesi bu görüşlerden bazıları. Fakat bunun karşısında da yine bir başka yorum var. O da şu ki NFT pazar yerleri, kullanıcılarını elde tutmak için telif hakkı, güvenlik gibi noktalarda beklentileri karşılayacak. Böylece NFT’lere yönelik en büyük eleştiri konuları da giderek çözüme kavuşacak. NFT ve sanat konuşmacıları da bu açıdan önemli görüşler, müjdeler, yorumlamalarda bulunuyor.
Blockchain Teknolojisi ve Sanatın Geleceği
NFT’lerin, temelinde blokchain (blok zinciri) teknolojisinin zeminine oturduğunu söylemiştik. Peki blockchain teknolojisi tam olarak nedir? Blockchain bir bilgisayar ağındaki gelişmiş bir veritabanıdır. Bir zincir üzerinde birbirine bağlı bloklarda verileri depolayan blockchain, bir diğer deyişle bir defterdir. Zincir üzerindeki bloklar, değiştirilemez ve kronolojik olduğu için son derece sistemli ve güvenlidir. Bu özellik, üçüncü taraflara olan ihtiyacı da azaltıyor. Peki blockchain neden bu kadar önem kazanıyor? Bir örnek üzerinden açalım. Bir evin satıldığını düşünün. Bu işlemde para el değiştirecek ve evin mülkiyet hakkı da alıcıya geçecektir. Hem alıcı hem de satıcı parasal işlemleri kaydedebilir fakat bu iki kaynağa da güvenememe riski vardır. Satıcı, parayı alsa da almadığını iddia edebilir. Benzer şekilde alıcı da ödeme yapmadığı halde ödeme yaptığını söyleyebilir. Bu da önemli bir güvenlik zaafiyetidir. Blockchain teknolojisinde ise alıcı ve satıcının ikisi için de bir defter oluşturulur. Tüm işlemler her iki tarafça onaylanmalıdır. Bu da daha fazla güven sağlayan bir sistem.
Kripto paraların da oturduğu zemin blokchain teknolojisidir. Peki sanat bunun neresinde? NFT’leri konuşmuştuk. Bitcoin ve diğer sanal para birimlerinin dayandığı bu teknoloji, özellikle aracıları azaltması bakımından bir dönüşüme yol açmakta. Örneğin, sanat müzayedelerinin öncüsü konumunda olan Maecenas Fine Art, blok zinciri teknolojisini kullanıyor. Bu mecrada sanatçılar eserlerini sergiliyor. Alıcılar da bu mecra üzerinden satın alım yapıyor. Ortada bir aracı olmadan, eserlere çok daha kolay bir şekilde erişiliyor. Bu nedenle blokchain teknolojisinin sanattaki en büyük yansımalarından biri aracıları azaltması oluyor. Ayrıca fikri mülkiyet ve telif hakkı noktasında da önemli avantajlar söz konusu. Blockchain sayesinde bir eserin fikri mülkiyetini kalıcı olarak bulutta saklamak mümkün. Ayrıca “kriptografi” (bir tür şifreleme) kullanımı sayesinde bir eserin başlangıç & bitiş noktasına kadar yolculuğunun tamamı takip edilebilir. Sanayi tekelini kırması, küçük sanat girişimcilerine alan açması gibi diğer özellikleri sayesinde de blokchain, sanatın geleceğinde ciddi bir söz sahibi olacak.
Türkiye’nin En İyi NFT ve Sanat Konuşmacıları
NFT ve sanat konuşmacıları, Türkiye’nin önde gelen isimleri ile İndeks Konuşmacı Ajansı’nda! Yerli – yabancı pek çok popüler ismi keşfedebileceğiniz NFT ve sanat konuşmacıları listesinde, kültür – sanat tutkunlarından içerik üreticilerine kadar pek çok alanda boy gösteren uzmanlar var. Hem bireysel hem de kurumsal olarak hizmet alabileceğiniz NFT ve sanat konuşmacıları, sanat ve dijitalleşme ilişkilerini ufuk açıcı bir şekilde ele alıyor. Dilerseniz, Tüm Konuşmacılar sayfamızı ziyaret edin, NFT ve sanat konuşmacıları listesindeki birbirinden nadide isimleri keşfetmeye başlayın.
Wellness Konuşmacıları
Wellness konuşmacıları, tam bir iyilik hali olan “wellness” kavramı üzerine ilham verici bakış açıları sunar. Farklı çok alanda uzmanlaşmış olan wellness konuşmacıları, zengin bilgi birikimlerini etkili anlatım teknikleri ile birleştirir. Gerek işletmeler gerek bireyler için önemli hizmetler sunan wellness konuşmacıları, sağlıklı ve mutlu bir hayat için kendi bakış açılarını sunar. Hem fiziksel hem ruhsal açıdan tam iyi bir iyilik halini ifade eden wellness, özellikle 21. yüzyıl insanı için büyük önem taşımakta. Kişinin bedenini ve ruhunu tanıması ve bunlardan olumlu bir çıktı almasını amaçlayan wellness ile daha tatmin edici bir hayat sürülmesi hedeflenir. Tüm bunları wellness konuşmacıları sıklıkla işler. Peki tüm bunlar ışığında wellness nedir? Eğitim süreci neleri kapsar? Wellness konuşmacıları nasıl kimselerdir? Tüm sorularınızın yanıtlarını bir araya getirdik.
Wellness Nedir?
Hiç oturup kendi kendinize “Daha mutlu ve sağlıklı olmaya ihtiyacım var” dediniz mi? Belki ihtiyacınız olan şey, wellness yaklaşımıdır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “wellness” kavramını şu şekilde açıklar: “Wellness sadece hasta ve güçsüz olmamak değil kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.” Bu tanıma göre wellness, hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkta daha iyi sonuçlar elde etmek için çeşitli uygulamalardır. Böylece yalnızca hayatta kalmak değil, daha iyi bir şekilde yaşamak amacı vardır. Fiziksel sağlıktan fazlası olduğu için wellness çok boyutludur. Bunun içerisinde fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal, çevresel sağlık ve faktörler vardır.
Örneğin, fiziksel sağlıkta egzersiz, iyi beslenme, iyi uyku gibi kriterler vardır. Duygusal sağlık tarafı ise duyguların farkındalığı, başkalarının duygularını anlamak gibi davranışları içerir. Sosyal sağlıkta ise başkaları ile anlamlı ilişkiler kurmak vardır. Tüm bunlar, tam bir iyilik halini ifade eden “wellness” kavramının bileşenleridir. Günlük olarak basit ve sağlıklı seçimler yaparak stresi azaltma, olumlu sosyal etkileşimler kurma ve optimal sağlığa ulaşma yolunda ilerlemek gerekir. Bu, wellness konuşmacıları tarafından da öne çıkarılan hamlelerdir. Wellnes aynı zamanda aktif bir süreçtir ve yaşam boyu sürer. Öyle ki The National Institute of Wellness, bu kavramı “insanların daha başarılı bir var oluşun farkına vardığı ve buna yönelik seçimler yaptığı aktif bir süreç” olarak tanımlar. Demek ki wellness süreklilik teşkil eder ve birden fazla bileşeni hesaba katar.
Wellness Nasıl Yapılır?
Peki wellness nasıl yapılır? Wellnes fiziksel, ruhsal, sosyal, çevresel sağlık gibi pek çok bileşenden oluştuğu için birçok adıma sahiptir. Bunların bazıları için aşağıdaki maddeleri takip edin:
- Daha Fazla Su İçin: Genel olarak yetişkin bir kadının günlük 2,7 litre, yetişkin bir erkeğin günlük 3,7 litre sıvı alması gerekir. Bunun içerisine suyun yanı sıra farklı sıvı çeşitleri de girer.
- Daha Fazla Uyuyun: Wellness uygulamalarına ihtiyaç duyuyorsanız, belki sebebi az ve düzensiz uykudur. Vücudumuzun düzgün çalışması için uykuya ve dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bu, gün boyu süren fiziksel ve zihinsel aktivite için gereklidir. Yetişkin bir vücudun günde yaklaşık 6 ila 7 saat uykuya ihtiyacı vardır. Bu nedenle yeterince uyuduğunuzdan emin olun.
- Daha Çok Yürüyün: Ortalama bir kişi tüm gün boyunca 10. adım atmayı hedeflemelidir. Masa başı bir işiniz varsa, her 30 dakikada bir kalkıp ofiste dolaşın veya öğle yemeğinizi egzersiz için kullanın.
- Sigara ve Alkolden Uzak Durun: Alkol ve tütün ürünleri, sağlığa harcanan çabaların çoğunun boşa gitmesine neden olur. Bu nedenle tütün ve alkolü bırakmak da wellness adımlarının bir parçasıdır.
- Olabildiğince Sosyal Olun: İzolasyon ve iletişim eksikliği depresyonun tetikleyicisidir. Aynı zamanda zihinsel ve fiziksel hastalıkların da en büyük nedenlerinden biridir. Arkadaşlarınıza biraz daha zaman ayırmaya ve onlarla sosyalleşmeye çalışın.
- Yeni Hobiler Bulun: Bazı aktivitelere ilgi duyduğunuzda ve bunları yapmaktan keyif aldığınızda duygusal sağlığınızı geliştirmek için sağlıklı adımlar atarsınız.
- Kendi Yemeğinizi Hazırlayın: Daha sağlıklı olmanın basit bir yolu kendi yemeklerinizi hazırlamanızdır. Restoran yemekleri lezzetlidir ancak kimi zaman istenmeyen içeriklere sahiptir.
- Evinizde Derin Temizlik Yapın: Örneğin, çarşaflarınızı ve yastık kılıflarınızı 1-2 haftada bir temizleyin. Ayrıca bakteri içerebilen süngerleri de en az haftada 1 kez temizleyin.
- Açık Havaya Çıkın: Açık hava, hele ki güneşli hava stres seviyesini azaltır ve pozitif enerji sağlar. Açık havaya çıkmayı unutmayın.
- Hedef Belirleyin: Hedef belirlemek ve bunları yazmak, bir amaç duygusu verir. Bu, kimi zaman yaşanan boşluk ve anlamsızlık duygularını önler.
- Anı Yaşamayı Öğrenin: Hedefler ve gelecek planlamaları elbette olmalı. Bunun yanı sıra geçmiş olaylara takılıp kalırsak sürekli kaygı yaşayabiliriz. Şimdiki zamanda yaşamayı öğrenin ve gelecek hakkında çok fazla düşünmemeye çalışın.
Stres Yönetimi ve Zihinsel Sağlık
Herkes hayatının çeşitli dönemlerinde stres yaşar. Bu, çeşitli güçlüklerle karşılaşanların gösterdiği normal bir tepkidir. İnsan vücudu strese hem zihinsel hem fiziksel olarak reaksiyon verir. Bu nedenle stres yönetimi çok değerlidir ve wellness konuşmacıları da stres yönetiminden sıklıkla söz açar. Stres yönetimi, wellness yaklaşımının bir parçasıdır ve daha dengeli ve sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olur. Problem çözme, zorluklarla başa çıkma yeteneği gibi becerilerinizi de stres yönetimi ile geliştirebilirsiniz. Aksi takdirde sürekli yüksek düzeyde stres ile yaşamak sağlığı riske atmak demektir. Genel fiziksel ve zihinsel sağlığınızın yanı sıra duygusal dengenize de zarar verir. Bunların üstesinden gelmek için wellness konuşmacıları hizmetlerinden yararlanın. Ayrıca online kanallarla da kendinizi besleyin. Mesela stres yönetimi ile ilgili aşağıdaki maddeleri keşfedin:
- Hayatınızdaki stresin kaynaklarını belirleyin: Stres yönetimi hayatınızdaki stresin kaynaklarını belirlemekle başlar. Bu çok da kolay bir eylem değildir. İş değiştirmek, taşınmak veya boşanmak gibi ana stres unsurlarını belirlemek aslında kolaydır. Bunun yanı sıra kronik stresin kökenini bulmak zordur. Bunun için birkaç yöntem deneyin. Örneğin, alışkanlıklarınıza, tavrınıza ve bahanelerinize yakından bakarak işe başlayın.
- Bir defter tutun: Hayatınızdaki düzenli stres etkenlerini ve onlarla başa çıkma şeklinizi tanımlamak için yazın. Her stresli hissettiğinizde bunu günlüğünüze not edin. Hatta telefonunuza stres takip aracı uygulaması da indirin. Bu araçlara stresinizin kaynağını yazın. Bunun size ne hissettirdiğini açıklayın. Nasıl tepki verdiğini de itiraf edin.
- Stresle başa çıkmanın sağlıksız yollarını ortadan kaldırın: Kolaya kaçmak günü kurtarmaktır. Tütün kullanmak, yoğun alkol içmek, abur cubura aşırı düşkünlük, sosyal çevreden uzaklaşmak, çok uyumak, ertelemek, üşenmek stres yönetiminin kötü yollarıdır. Dahası bunlar bir stres yönetimi değil, kaçınmaktır.
- Harekete geçin: Eylemlilik hali çok önemli. Stresliyken egzersiz yapmak kulağa kötü gelir. Fakat deneyin. Egzersiz, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan endorfin salgılanmasına izin verir.
- Başkalarıyla bağlantı kurun: Kendinizi güvende hissetmenizi sağlayan başka bir insanla vakit geçirin. Özellikle de yüz yüze etkileşime izin verin.
- Rahatlamaya zaman ayırın: Eğlenmek suç değil. Hayatın koşturmacasına, başka hiçbir şey yokmuşçasına kapılmayın. Boş zaman yaratın. Sevdiğiniz bir şeylere her gün az da olsa zaman ayırın. Mizah anlayışınızı geliştirin…
Sağlıklı Beslenme ve Egzersiz
Wellness konuşmacıları çalışmaları içerisinde doğru beslenme ve egzersiz büyük yer tutar. Öyle ki wellness konuşmacıları özellikleri içerisinde sağlığa dikkat etmek, ideal oranlarda spor yapmak büyük değer taşır. Dengeli beslenin, yürüyün, koşun veya takım sporları gibi fiziksel aktivitelere yer açın. Önce yeme – içmeye bir bakalım. Ne yemek gerek? Bunun için yediklerinizi çeşitlendirin. Bol sıvı tüketin. Süt, yoğurt, peynir, yağsız et, balık, kuruyemiş gibi yiyecek ve atıştırmalıkları ideal oranda tüketin. Ayrıca aktivite seviyenize göre yeterli miktarda yiyecek yiyin. Mesela sporunuza devam etmenizi sağlayacak ölçüde karbonhidrat tüketin. Bunun için güvenilir bir beslenme uzmanından da destek alabilirsiniz.
Biraz da egzersiz tarafına odaklanalım. Bunun için kendiniz bir plan hazırlayın. Spor hocalarından destek alın ya da wellness konuşmacıları tarafından yapılan ilham verici konuşmaları takip edin. Wellness özelinde egzersiz önerileri şunlardır: Doğaya çıkın! Evet, biraz temiz hava eşliğinde yürümek gibisi yok. 5 – 10 dakika meditasyon yapmak, online toplantılarınızın bazılarını yürüyüş esnasında yapmak, her gün 5 dakika nefes egzersizi, günlük esneme hareketleri bunlardan bazılarıdır. Ayrıca kendinizi yönlendirmek için sağlıklı yaşam bültenlerini de takip edebilirsiniz.
İyi Uyku Alışkanlıkları ve Sürdürülebilir Yaşam Tarzı
Wellness konuşmacıları eğitimi içerisinde sağlıklı bir uyku rutini de büyük yer kaplar. Çoğu yetişkinin her gece düzenli 7 saat kadar uykuya ihtiyacı vardır. Yeterli uyku almak yalnızca toplam uyku süresiyle ilgili değildir. Uyandığınızda kendinizi dinlenmiş hissetmeniz gerekir. Bunun için düzenli bir uyku programı oluşturmalısınız. Dahası, uyku ortamını da buna göre dizayn edebilirsiniz. İyi uyku alışkanlıklarının fizikel ve zihinsel sağlığa birçok artısı vardır. Daha az hastalanma, kalp hastalığı gibi riskleri azaltma, daha net düşünce trafiği, iyi kararlar verme, daha iyi iletişim bunlardan bazılarıdır. Sağlıklı bir uyku için önce uyku problemini tanımlamak gerekir. Stres, kaygı, ağrılar, mide ekşimesi, kimi ilaçlar, alkol gibi faktörler uyku problemine yol açar. Ayrıca problemin yüksek seviyelere ulaştığı durumlarda, profesyonel tıbbi yönlendirme de almak gerekir.
Sürdürülebilir yaşam tarzları da yer kaplayan bir konudur. Wellness konuşmacıları içerisinde salt bu konuya eğilen gurular dahi vardır. Sürdürülebilir yaşam, yaşam tarzı seçimlerimizin çevremizdeki dünyayı nasıl etkilediğini anlamamıza yardımcı olur. Örneğin, dünya genelinde insanların sahip olduğu eşya sayısı hızla artmakta. Buna karşın dünyanın belirli bölgelerinde ise pek çok kişi temel ihtiyaçları karşılamakta zorlanıyor. Ayrıca iklim, çevre problemleri, toprak ve su yönetimi konularda da sürdürülebilir yaklaşımlar hem bireyler hem şirketler için elzem. Bu noktada wellness konuşmacıları hizmetlerinden yararlanmak, bu konu hakkında eğitimler almak çok önemli.
Wellness Süreçlerinde Meditasyon ve Zihin Temizliği
Meditasyon, son derece erişilebilir bir uygulamadır. Böylece wellness uygulamalarına adım atmak isteyen hemen hiç kimse, meditasyondan mahrum kalmaz. Meditasyon binlerce yıldır uygulanmakta. Meditasyon başlangıçta yaşamın kutsal ve mistik güçlerinin anlaşılması amacı taşıyordu. Günümüzde ise sağlıklı yaşamın bir parçası haline geldi. Meditasyon sırasında odaklanır, zihninizi meşgul eden ve strese neden olabilecek karışık düşünce akışını ortadan kaldırırsınız. Bu da harika bir zihin temizliği demektir. Hem duygusal sağlığınıza hem de genel sağlığınıza fayda sağlayabilecek sakinlik, huzur ve denge hissini meditasyon uygulamaları ile kazanın. Sırtınız dik olacak şekilde oturabilir, ardından derin bir nefes alarak işe başlayabilirsiniz. Biraz nefes aldıktan sonra ise vücudunuzu düşünün. El, ayak, kafa, baldır, kalça… O sırada farkındalığınızın aynı anda tüm bedeninizi kapsamasına izin verin. Bu gibi süreçler müthiş bir zihin temizliği vadeder.
Türkiye’nin En İyi Wellness Konuşmacıları
Wellness konuşmacıları kimler merak ediyorsanız, İndeks Konuşmacı Ajansı’ndaki isimleri keşfedin! Hemen Tüm Konuşmacılar sayfamızı ziyaret edin. Türkiye’deki üst düzey wellness konuşmacıları listesini inceleyin. Zihinsel değişim, sağlıklı beslenme, bütünsel sağlık gibi alanlarda hizmet veren wellness konuşmacıları, hem işletmeler hem bireyler için etkili anlatılarda bulunur. Köklü eğitim ve kariyerleri, derin bilgi birikimleri, etkili anlatım tekniklerine sahip wellness konuşmacıları için hemen siz de İndeks Konuşmacı Ajansı’nı ziyaret edebilirsiniz!
Yapay Zeka Konuşmacıları
Yapay zeka konuşmacıları, şirketlerin hayatta kalabilmeleri ve ilerleyebilmeleri için bu gelişen teknolojilerle etkileşime geçmesine önayak olur. Günümüzde yapay zeka (AI) farklı pek çok iş kolu ve sektör için adeta kaçınılmazdır. Örneğin, sohbet robotu ChatGPT uzun süredir dünyayı kasıp kavuran gelişmelere imza atmakta. Yalnız bu da değil. E – ticaret, finans yönetimi, görsel tasarım, müzik üretimi, IT gibi pek çok alanda gelişmiş yapay zeka aracı var. Tüm bunlar, yapay zeka konuşmacıları tarafından sıklıkla işlenen, işaret edilen konular. İşletmelerin birçoğu da kendi işlerini kolaylaştırmak, rekabete devam edebilmek adına bu trende bir yerinden dahil olmak durumundalar. Peki yapay zekanın iş hayatına nasıl bir etkisi olacak? Gelecekte bizi neler bekliyor? Yapay zeka konuşmacıları neden giderek daha çok rağbet görmeye başladı? Tüm merak edilenlere bir araya getirdik.
Yapay Zeka ve Derin Öğrenme Algoritmaları
Yapay zekadan konu açılında mutlaka derin öğrenmeden de bahsetmek elzem. Derin öğrenme nedir bakmak gerekirse şöyle özetleyebiliriz: İnsanların belirli bilgileri öğrenme şeklini taklit eden bir makine öğrenimi ve yapay zekadır. Görsel verileri tanımlamak, ses dosyalarını yazıya dökmek gibi işleri otomatikleştirmek için derin öğrenmeyi sık kullanırlar. Yani derin öğrenmeyi, bir göreve hizmet etmek üzere önceden eğitirler. Esasen makine öğreniminin bir alt kolu olan derin öğrenme, insan beyninin davranışlarını simüle etmeye amaçlar ve bu nedenle tasarlarlar. Böylece otomasyonu geliştiren ve fiziki bazı işleri insan müdahalesi olmadan yapabilen yapay zeka uygulamalarını da yönlendirir. Dijital asistanlar, ses ile kullanılabilen uzaktan kumandalar günlük hayatta derin öğrenme örnekleridir. Bununla beraber sürücüsüz arabalar gibi yeni yeni ortaya çıkan teknolojilerin altında da derin öğrenme vardır.
Bu örneklere göre de derin öğrenme hakkında konuşalım. Derin öğrenme algoritmaları, bir göreve hizmet etmek üzere önceden eğitilmiş bir dizi karar verme ağıdır. Böylece bilgiyi öğrenmek için birbirine bağlı nörona sahip insan beynini simüle eder. Peki derin öğrenmenin önemi nereden gelir? Pek çok alanda derin öğrenme algoritmalarından yararlanmak mümkün. Finansal hizmetler, kanunlar, müşteri servisleri, sağlık hizmetleri buna örnektir. Bir kuruluş derin öğrenme algoritmaları sayesinde sahtekarlık tespiti ve yüz tanıma gibi uygulamaları kullanır. Bunun yanı sıra sohbet robotları da etkili bir müşteri servisi olarak faaliyet göstermekte. Tüm bunlar iş hayatındaki kaotik süreçleri kolayca düzene sokması bakımından çok etkilidir.
Peki derin öğrenme nasıl çalışır? Öncelikle derin öğrenme muazzam miktarda bilgi işlem gücü gerektirir. Bunun yanı sıra verilerdeki karmaşık yapıları keşfederek öğrenir. Örneğin, evrişimsel sinir ağı olarak bilinen bir derin öğrenme modeli vardır. Bu modeli, milyonlarca görüntü kullanılarak eğitirler. Örneğin, bir kedinin özelliklerini temsil eden pikselleri; pençeler, kulaklar ve gözler gibi özellik gruplarıyla sınıflandırlar. Bu örnekte önemli olan şey, sisteme çok sayıda kedi görüntüsü sağlamaktır. Özetle, derin öğrenme bir dizi veriyi alır ve çıktıları tahmin etmek için çalışır.
Yapay Zeka ile Otomasyon ve İşgücü Dönüşümü
Otomasyon ve yapay zekanın emek, ücretler, istihdam talebi üzerindeki etkileri uzun süredir tartışma konusu. Makineler ve yapay zekanın emeğin yerini almasıyla otomasyonun yarattığı değişiklikler yapay zeka konuşmacıları tarafından da sık ele alınan bir konu. Bu değişimin, emek ve ücret talebini azaltma eğiliminde olduğunu söyleyen uzmanlar da var. Bunun yanı sıra otomatik olmayan görevlerde işgücü talebinin artması ile bunun dengelenebileceği söylenmekte. Peki otomasyon nedir? Çeşitli işlerde insan faktörünün aza indirildiği görevler vardır. Bu görevleri gerçekleştirmek için teknolojinin kullanılmasına “otomasyon” denir. Otomasyon kendi içerisinde farklı kategorilere sahiptir. Örneğin, temel otomasyon basit, tekrarlanan görevleri alır ve bunları otomatikleştirir. Birçok büyük banka, müşteri araştırması, hesap açma, sorgulama işleme ve kara para aklamanın önlenmesi gibi görevleri otomatikleştirmek için temel otomasyon kullanır. Bunun yanı sıra proses otomasyonu vardır. Müşterinin sipariş ve kredi kartı bilgilerini göndermesinin ardından işlem gerçekleştirilmesi buna örnektir.
Peki otomasyonla birlikte iş gücü becerilerine olan talep nasıl değişecek? Öngörülerden biri şu: Önümüzdeki 10 ila 15 yıl içinde otomasyon ve yapay zeka teknolojilerinin benimsenmesi ile iş modelleri dönüşecek. Peki bu dönüşümü nasıl okumalı? İleri teknolojiler, nasıl çalıştıklarını anlayan ve bunları yenileyebilen, geliştirebilen ve uyarlayabilen insanlara ihtiyaç duyar. Bu nedenle özellikle BT ve programlama becerilerine olan ihtiyacın artması beklenmekte. Bu alandaki üst düzey uzmanlar genelde azınlıktır. Bununla beraber yeni otomasyon çağı için herkesin temel dijital becerileri geliştirmesine ihtiyaç var. Çünkü temel dijital beceriler, en hızlı büyüyen alanlardan biri.
Bunun yanı sıra tabii ki çoğu fiziksel ve el becerisine olan ihtiyaç azalacak. Fiziksel ve el becerilerine olan talep yaklaşık 20 yıldır azalmakta. Bu düşüş otomasyonla birlikte devam edecek. Araçların çalıştırılması veya ürünlerin stoklanması ve paketlenmesi buna örnektir. Ne var ki sosyal ve duygusal becerilere sahip insanlara ihtiyaç artacak. Bu beceriler, makinelerin ustalaşamadığı alanlar. İş hayatındaki bu dönüşümü yapay zeka konuşmacıları da çok sık işler. Bu nedenle işletmeniz adına dönüşümü iyi okumanız, buna hazırlanmanızda yarar var.
Eğitim ve Sağlık Hizmetlerinde Yapay Zeka
Yapay zeka, eğitimdeki en büyük zorluklardan bazılarının üstesinden gelme potansiyeline sahip. Ancak hızlı teknolojik gelişmeler, kaçınılmaz olarak pek çok zorluğu da beraberinde getirir. Bu nedenle yapay zeka konuşmacıları da dâhil olmak üzere pek çok guru, eğitimde yapay zekanın kullanımını değerli bulur fakat dikkatli olmak gerektiğini de vurgular. Eğitimde yapay zekanın potansiyeli faydaları şunlardır:
- Kişiselleştirme: Bir öğretmenin kendi sınıfındaki her öğrencinin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını anlaması zordur. Bununla beraber yapay zeka her öğrencinin bireysel öğrenme ihtiyaçlarını kolayca anlar. Öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerine göre kişiselleştirme sağlar.
- Not Vermeye Yardımcı Olma: Yapay zeka, bir cevap anahtarı kullanarak sınavlara not verilmesine yardımcı olur. Ayrıca öğrencilerin nasıl performans gösterdiğine ilişkin verileri derler.
- Geri Bildirimde Bulunma: Kurs kalitesi, eksik materyallerin tespiti, öğrenci değerlendirmelerine yardım gibi geri bildirim alanlarında da yapay zeka destek sunar.
Yazar, fütürist ve teknoloji danışmanı Bernard Marr şöyle der: “Yapay zeka öğretmenler için bir tehdit değil; öğretmenlerin yerini almak için değil, çocuklarımıza daha iyi bir eğitim vermek için var.” Sınıf dışında özel ders ve destek, tüm öğrenciler için evrensel erişin imkanı gibi konularda yapay zekadan faydalanmak da mümkün. Peki sağlık hizmetleri içerisinde yapay zeka nasıl konumlandırılır? Sağlık hizmetleri açısından yüksek öneme sahip bazı belirli yapay zeka teknolojileri vardır. Sanal hemşirelikten idari iş akışlarına kadar sağlık hizmetlerinde yapay zeka büyük değer vadetmekte. Bunları da sıraladık:
- Sanal hemşirelik asistanları: Yapay zeka destekli sohbet robotları, ilaçlarla ilgili soruları yanıtlar. Hatta raporları doktorlara iletir ve hastaların bir doktorla ziyaret planlamasına yardımcı olur.
- İdari iş akışı: Sağlık çalışanları, evrak işleri ve diğer idari görevleri yerine getirmek için çok fazla zaman harcar. Yapay zeka ve otomasyon, bu sıradan görevlerin çoğunu gerçekleştirir. Örneğin hekimler çeşitli notları “eller serbest” olarak yazdırır.
- Daha güvenli ameliyatlar: Kimi durumlarda yapay zeka destekli robotlar, hassas organ ve dokuların etrafında çalışır. Böylece kan kaybını, enfeksiyon riskini azaltır.
- Dolandırıcılığın önlenmesi: Sağlık sektöründeki dolandırıcılık çok büyük boyuta ulaşmış durumda. Faturalandırma veya sigorta taleplerindeki olağandışı ve şüpheli hareketlerin tanınmasına yapay zeka yardımcı olur.
Yapay Zeka ve Siber Güvenlik
Yapay zeka konuşmacıları açısından da en önemli konuşma temalarından biri bu alandır. Peki yapay zeka, siber güvenlik açısından ne gibi faydalar sağlar? Bu konu, hızlı dijital dönüşümlerin yaşandığı çağımızda büyük önem taşır. Günümüzde hızla gelişen siber saldırılar nedeniyle yapay zeka tehdit tespitini otomatikleştirmeye yardım eder. Yapay zeka siber güvenlik avantajları hakkında aşağıdaki maddeleri inceleyin:
- Yeni Tehditlerin Tespiti: Yapay zeka, siber tehditleri, kötü niyetli kullanıcıları tespit etmek için kullanılabilir. Gelişmiş algoritmalar kullanılarak kötü amaçlı yazılımları tespit eder.
- Botlarla Mücadele: Botlar günümüzde internet trafiğinin büyük bir kısmını oluşturur. Aynı zamanda tehlikeli olabilirler. Kimlik bilgilerinin çalınması, hesapların ele geçirilmesi, veri sahtekarlığı bunlara örnektir. Yapay zeka, web sitesi trafiğinin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını destekleyebilir. Bunun yanı sıra iyi botlar (arama motoru tarayıcıları gibi) ve kötü botlar arasında ayrım yapılmasına yardımcı olur.
- Uç Nokta Güvenliği: Uç nokta güvenliği;bilgisayarlar ve cep telefonları gibi cihazları kötü amaçlı yazılımlardan koruyabilen bir teknolojidir. Antivirüs çözümleri ve uygulamaları ise yapısı gereği eksik kalabilir. Yeni bir kötü amaçlı yazılıma karşı ise yapay zeka güvenliğe yardımcı olur.
Yapay Zekanın Geleceği
Yapak zeka ileride dünyaya nasıl değiştirecek? Yapay zeka konuşmacıları, bu teknolojinin mevcut gelişmelerinin yanı sıra yakın ve uzak gelecekten de bahseder. Bu alandaki değişimler baş döndürücü bir hızda gerçekleşmekte. Bu noktada özellikle çeşitli sektörler ve iş kollarında büyük değişimler beklenmekte. Bu açıdan pek çok fiziki işin otomasyon sistemlerine bırakılması büyük değişimlerden biri olacak. Buna bağlı olarak üretimde insan faktörüne duyulan ihtiyacın daha da azalması beklenmekte. Değişim yalnız bununla da sınırlı değil. Örneğin, ulaşım ve lojistikte de yapay zekanın belirleyici bir gücü olması beklenmekte. Sürücüsüz arabalar ve yapay zeka seyahat planlayıcıları bunlardan bazıları. Sağlık hizmetleri, eğitim, medya gibi alanlarda da iş modellerinin radikal değişikliklere gideceği öngörülmekte.
Peki toplum üzerinde yapay zekanın etkileri neler olabilir? Öncelikle ilk konu yukarıda da bahsettiğimiz gibi iş gücünde insan faktörüne ihtiyacın azalması. Bu, işten çıkarmaları artıracağı için toplumlarda işsiz oranı artabilir. Bu da tabii ki mutsuzluk, gelecek kaygısı gibi problemleri doğurur. Bunun yanı sıra gelecekte kodlama bilmeyenlerin işi daha da zorlaşacak gibi görünmekte. Bunun yanı sıra olumlu senaryolar da mevcut. Örneğin, sürdürülebilirlik, iklim değişikliği ve çevre sorunları üzerinde yapay zekanın olumlu etkileri olacağı da öngörülmekte. Tüm bunlar yapay zeka konuşmacıları tarafından da hala tartışılan konular.
Türkiye’nin En İyi Yapay Zeka Konuşmacıları
Türkiye’nin en iyi yapay zeka konuşmacıları için İndeks Konuşmacı Ajansı listesini keşfedin! Yapay zeka uzmanları, teknoloji yazarları, iletişimciler, dönüşüm uzmanları gibi kişilerden oluşan yapay zeka konuşmacıları, işletmeler ve toplumlar için büyük değer taşıyor. Kuruluşların hayatta kalabilmeleri ve ilerleyebilmeleri için bu gelişen teknolojilerle etkileşime geçmesi çok önemli. Bu gibi ihtiyaçlar doğrultusunda derin niteliklere sahip yapay zeka konuşmacıları bir adım öne çıkıyor. Fütüristlerden IoT liderlerine, siber güvenlik uzmanlarından ödüllü proje sahiplerine kadar yapay zeka konuşmacıları listesini hemen keşfedin! Alanında uzman, zengin bilgi birikimini etkili metotlar sayesinde dinleyiciler ile buluşturan yapay zeka konuşmacıları, yerli – yabancı isimleri ile sizi bekliyor! Dilerseniz, hemen Tüm Konuşmacılar sayfamıza gidebilir ve yapay zeka konuşmacıları listesindeki isimleri inceleyebilirsiniz.
Finans Piyasaları Konuşmacıları
Finans piyasaları konuşmacıları Türkiye ve dünya ölçeğindeki ekonomik gelişmeleri izleyen, yorumlayan, analiz eden profesyonellerdir. Bu isimler sürdürdükleri analiz ve yorum kabiliyetleri ile öne çıkar. Bunun yanı sıra finans piyasaları konuşmacıları, kurumlara ekonomi ve finans alanında doğru öngörülerde bulunmaları için kritik veriler sunar. Ekonomi ve finans alanlarında öne çıkan konuşmaların konuları ise geniş bir yelpazede hareket eder. Finans piyasaları konuşmacıları uzmanlık alanlarına göre geniş bir alana yayılır: Borsadan hisse senetlerine, kripto paralardan forex ticaretine kadar Siz de temel yatırım stratejileri, finans yönetimi, blok zinciri gibi konular hakkında içeriğimizi keşfedebilir, Türkiye’nin en iyi finans piyasaları konuşmacıları hakkında bilgi alabilirsiniz.
İş Dünyası ve Finans Yönetimi
Finans yönetimi nedir bakıldığında; bu kavram işletmelerin ihtiyaç duyduğu fonların en uygun koşullarda bulunması ile ilgilidir. Finansal yönetim olarak da literatüre geçen bu terim, aynı zamanda nereye yatırım yapılacağına ilişkin kararlar konusunda da avantaj sağlar. Bir diğer ifade ile; İhtiyaç duyulan finansal kaynakların en uygun biçimde bulunması ve sağlanması amacıyla mâlî işlerin yönetilmesidir. İşletmelerin, şirketlerin varlığını sürdürebilmesi için kaynaklarını verimli ve efektif şekilde kullanması gerekir. Böyle bir rota oluşturabilmek açısından ise finansal yönetim çok değerli bir yaklaşımdır. Bu nedenle her işletmenin kendine özel bir finans yönetim anlayışına sahip olması elzemdir. Finansal yönetimin amaçları da işletmelere göre farklılık gösterebilir. Genel olarak bakıldığında finans yönetiminin amacı, işletmelerin kendi sektörlerinde ayakta kalmasını sağlamaktır. Finans yönetiminin çeşitli amaçları ve hedefleri vardır. Bunlar; kâr düzeyini en üst seviyeye çıkarmak, nakit akışını takip etmek, piyasa koşullarına göre önlem amacıyla tahminlerde bulunmak olarak sıralanabilir.
Finans yönetimi içerisinde kapsam da çok önemlidir. Mâlî işlerin etkin bir şekilde yönetilmesi işinde bu kapsama göre hareket etmek önem teşkil eder. Buna göre ilk adım planlamadır. Finans yönetiminde sürekli nakit akışını sürdürmek, yeni faaliyetler için fon bulmak, olası riskler ile başa çıkmak sıkı bir planlamadan geçer. Ardından bütçeleme aşaması gelir. Maaş, hammadde, kira gibi maliyetlerin karşılanması için etkili bir bütçe planlaması şarttır. Ayrıca acil durumlar ve olası kötü sürprizlere karşı belli bir finansal miktarın da muhafaza edilmesi önemlidir.
Ardından üçüncü adıma, yani risk yönetimine geçebilirsiniz. Kredi riski, likidite riski, siber saldırı riski gibi maddeler risk yönetiminde toplanır. Son olarak prosedürler vardır. Bu aşamada ise faturalar, ödemeler ve raporlar gibi finansal verileri güvenli bir şekilde nasıl işleneceği vardır. Bu yazılı prosedürler aynı zamanda şirkette mali kararların alınmasından kimin sorumlu olduğunu ve bu kararları kimin imzaladığını da belirtir. Tüm bu amaç, kapsam ve yöntemler finans piyasaları konuşmacıları tarafından da sıklıkla işlenin konulardır.
Hisse Senetleri ve Temel Yatırım Stratejileri
Yatırımcılar için son derece kıymetli finansal varlıklardan biri hisse senetleri. Hisse senedi nedir ifade etmek gerekirse; şirketlerin kendi ortaklarına paylarını ve ortaklıklarını belgelemek için verdiği kıymetli evraktır. Esasında hisse senedi mantığı, daire tapularına da benzer. Bir apartman dairesinin tapusunu düşünün. O dairenin sahibinin kim olduğunu tapu gösterir. Hisse senedi de bir şirketin paydaşlarını gösterir. Halka açık bir şirketin en ufak bir hisse senedine dahi sahipseniz, siz de o şirketin ortağısınızdır. Bu nedenle hisse senedinin diğer adı pay senedidir. Hisse senetleri, paydaşlara (yatırımcılara) çeşitli avantajlar da sağlar. Öncelikle bir yatırımcı olarak hisse senedi aldığınız şirket yıllık gelirinin bir bölümünü dağıtma kararı alabilir. Bu durumda hisse senedi sahipleri kâr payından almaya hak kazanır. Bir diğer önemli avantajı ise oy kullanma hakkıdır. Bazı şirketler, genel kurulunda yatırımcılarına oy kullanma hakkı verir. Böylece, ilgili şirketteki paydaşlar (hisse senedi sahipleri) şirket genel kurullarında oy kullanır.
Borsada yatırım stratejisi olarak da hisse senetleri çok yaygındır. Genel olarak bir yatırım stratejisi belirlerken uzun vadeli düşünmek daha olumlu sonuçlar getirir. Bu noktada fiyatı düşen hisse senetlerini satın almak ve uzun vadede fiyatlar yükseliş yaşadığında hisseleri satmak iyi getiri sağlayabilen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım sahip yatırımcılar, stratejik olarak uzun vadeli düşünürler. Temel analizini yaptıkları hisseleri fiyatlar düşerken satın alırlar. Ardından gelecekte fiyatların dengeye kavuşacağı ve iyi bir fiyatlandırma olacağı günü sabırla beklerler. Bunun yanı sıra yatırım stratejileri, davranış şekillerine göre farklı gruplara sahiptir. Büyüme yatırımı stratejisi, aktif yatırım stratejisi, değer yatırımı stratejisi, al ve elde tut yatırım stratejisi bunlardan bazılarıdır. Şimdi hisse senetleri özelinde bu stratejileri biraz inceleyelim.
Yatırım Stratejisi Çeşitleri
- Büyüme Yatırımı Stratejisi: Bu strateji en eski, en klasik en temel yatırım stratejilerinden biridir. Bu yaklaşımda temel analiz vardır. Bu yaklaşımda amaç gelecekte büyüme potansiyeli olan şirketlerin hisselerini satın almaktır. Bu nedenle hisse senedinin mevcut fiyatına daha az önemlidir. Esas odak noktası, şirketin gelecekteki potansiyel getirisidir.
- Aktif Yatırım Stratejisi: Bu strateji, bir hisse senedinin aktif fiyat hareketlerine odaklanır. Aylar, haftalar, günler, hatta dakikalar bu yaklaşımda çok önemlidir. Bu nedenle aktif yatırım stratejisini takip etmek güç bir iştir.
- Değer Yatırımı Stratejisi: Değer yatırımında amaç, değerinin altında bir fiyata işlem gören hisse senetlerini bulmaktır. Böylece değerinin altında işlem gördüğü düşünülen hisse senetlerine yatırım yapmak vardır. Bu stratejide şirketin finansal itibarını kayba uğratabilen hisse senetleri satın alınır. Bu nedenle bu yöntemde kazanç elde etmek o kadar kolay değildir.
- Al ve Elde Tut Yatırım Stratejisi: Bu stratejide piyasaların uzun vadedeki getirisine odaklanılır. Buna göre kısa vadede yaşanan fiyat hareketliğinin üstesinden uzun vadedeki değişiklikler gelecektir. Uzun vadeli bir bekleyişi kapsadığı için doğası gereği pasif bir yatırım stratejisidir.
Kripto Paralar ve Blok Zinciri
Merkeziyetsiz para birimleri (kripto paralar) popülerliğini her geçen gün artırmakta. Dünya genelinde sayısız yatırımcı geleneksel paraya ve yatırım stratejilerine alternatif olarak kripto para yönelmekte. Finans piyasaları konuşmacıları tarafından da sıklıkla ele alınan kripto paralar, bir şifreleme bilimi olan kripto ile ilişkilidir. Bu şifreleme yönteminde yazı, rakam, sayı gibi veriler şifrelenir ve güvenli bir ortamda muhafaza edilir. Kripto paralarda genel olarak banka, hükümetler gibi bir merkezi otorite yoktur. Bu şekilde üretilen dijital finans varlıklarıdır.
İşlemci gücü yüksek PC, çok hızlı bir internet bağlantısı ile teknik bilgisi olan kişiler kripto para üretir. Bu üretim işlemine “veri madenciliği” denir. Yatırımcılar kripto para ile de çeşitli gelir stratejilerini yürütür. Bu yatırım alanı içerisinde de farklı alım – satım stratejileri vardır. Örneğin, yüksek frekanslı alım – satım (HFT) bunlardan biridir. HFT ile amaç, uygun maliyetli işlemlere öncelik verilmesidir. Scalping ise kısa ve hızlı fiyat hareketlerinden yararlanır. Yeniden satış yoluyla küçük fiyat dalgalanmalarından kâr etmek esastır. Kripto para dünyasında trend takibi de bir stratejidir. Kısa, orta, uzun vadeli trendlere göre yatırımcı, trendlere göre alım-satım yapar.
Kripto paraların temelinde blok zinciri (blockchain) teknolojisi yatar. Bilginin bloklar halinde eklenmesi, her bloğun kendi şifrelemesi ile güven altına alındığı bir sistemdir. Blok zinciri, dağılmış defter teknolojisi (distributed ledger technology) ile öne çıkar. Kripto paralar kadar NFT’ler de (Non Fungible Token) blok zinciri teknolojisi kullanılarak ortaya çıkar. Blok zincirinde, bir zincir üzerinde birbirine bağlı bloklarda verileri toplar. Adı da buradan gelir. Blok zinciri neden önemlidir? Finans piyasaları konuşmacıları tarafından da anlatılan blok zinciri, özellikle güvenlik noktasında öne çıkar. Örneğin, geleneksel sistemde bir satıcı ile alıcı tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olsa dahi satıcı, parayı almadığını iddia edebilir. Alıcı da benzer şekilde parayı ödememiş olsa bile ödediğini iddia edebilir. Oysa blok zincirinde alıcı ve satıcı için bir defter oluşturur. Tüm işlemler her iki tarafça onaylanmalıdır. Geçmiş işlemlerdeki herhangi bir bozulma tüm defterin bozulmasına yol açar.
Döviz Piyasası ve Forex Ticareti
Döviz piyasası nedir nasıl çalışır merak ediyorsanız; yurt dışı tüm yabancı paraların alınıp satıldığı mali piyasalar demektir. Dolayısıyla ulusal paranın, yabancı paralar ile değiştirilebildiği bir piyasadır. Dövize konu olan ticari işlemler ise kambiyo işlemlerini oluşturur. Aynı zamanda dünyada işlem hacmi en yüksek mali piyasa da hâlihazırda döviz piyasasıdır. Uluslararası döviz piyasası, bir diğer adı ile forex, kaldıraçlı alım satım işlemleridir. Yetmişli yıllarda başlayıp bugünlerine gelen forex piyasasında hisse senedi, gümüş, petrol, altın ve pamuk gibi pek çok emtia işlem görür. Finans piyasaları konuşmacıları da forex ticaretini konuşmalarında, sunumlarında sık işler. Global çaplı olduğu için forex ticaretinde manipülasyon olasılığı da son derece düşüktür.
Genelde piyasa dinamiklerine göre hareket ettiği için küçük yatırımcı da forex ticareti yapabilmektedir. Bunun için tek yapmanız gereken SPK lisanslı bir kurum aracılığıyla kendinize yatırım hesabı oluşturmanız ve işlemlerinize başlamanızdır. Bunun için yalnızca iyi bir internet bağlantısına ve akıllı telefon, bilgisayar ya da tablete ihtiyacınız vardır. İşlemlerinize başlamadan önce gerekiyorsa temel düzeyde bir eğitim almayı da unutmayın. Bunun için online ve ücretsiz derslerden yararlanabileceğiniz gibi finans piyasaları konuşmacıları tarafından anlatılan konuları da dinleyebilirsiniz. Ayrıca deneyim kazanmak için aracı kurumlarda bir demo hesabı da açabilirsiniz. Bu demo hesaplarında sanal bir bakiye vardır. Bakiye size ait olmasa dahi fiyatlar gerçektir. Burada bir süre alım satım denemeleri yapıp tecrübe kazanabilirsiniz.
Türkiye’nin En İyi Finans Piyasaları Konuşmacıları
Finans piyasaları konuşmacıları, Türkiye’nin en iyileri listelerinde yer alan isimleri ile İndeks Konuşmacı Ajansı’nda! Profesörlerden yöneticilere, yazarlardan ekonomi danışmanlarına kadar finans piyasaları konuşmacıları pek çok meslek grubunda yer alır. Ayrıca finans piyasaları konuşmacıları tarafından işlenen konular uzmanlık alanlarında göre çeşitlilik gösterir. Böylece kendiniz, işletmeniz, çalışanlarınız için finans piyasaları konuşmacıları arasından en doğru seçimi kolayca yapabilirsiniz. Ticaret anlaşmalarının etkileri, kriz yönetimi, sürdürülebilir ekonomi, küresel trendler, uzun vadeli yatırım stratejileri gibi aklınıza gelebilecek pek çok alan, finans piyasaları konuşmacıları tarafından ele alınır. Siz de İndeks Konuşmacı Ajansı’nın Tüm Konuşmacılar sayfasını ziyaret edebilir, finans piyasaları konuşmacıları arasından beklentilerinize yanıt veren profesyonelleri keşfedebilirsiniz. Derin bilgi birikimlerini etkili metotlar ile aktaran finans piyasaları konuşmacıları sizi bekliyor! İçlerinde Şebnem Kalemli Özcan, Sadi Uzunoğlu, Emre Alkin, Atilla Yeşilada, Şeref Oğuz, Can Fuat Gürlesel, Hakan Güldağ, Uğur Gürses gibi isimleri bulabileceğiniz finans piyasaları konuşmacıları ile irtibata geçebilir, talep gönderebilir ve birbirinden etkili finansal öngörülere sahip olabilirsiniz.
Kişisel Dönüşüm Konuşmacıları
Kişisel dönüşüm konuşmacıları, insanların özellikle kendi benliklerine dönmesine odaklanır. Hayatlarında istedikleri gibi gitmeyen konuların kaynağını insanların kendi iç dünyalarında bulmalarını teşvik eder. Zira kimi durumlarda, hayatta tıkanıklık yaşanan konuların sebebi sosyal şartlar değil, kişinin kendisidir. Çeşitli kişisel danışmanlık hizmetleri sunan kişisel dönüşüm konuşmacıları da ilham ve cesaret veren, farklı bakış açıları sunan anlatıları ile insanlara değer katmayı amaçlar. Böylece bireyler kendilerine “olduğum kişi, olmak istediğim kişi değil” ya da “yaşadığım hayat, yaşamak istediğim hayat değil” der ve belki harekete geçer.
Bu nedenle Kişisel Dönüşüm, bizi “Olmak istediğim kişiyim, yapmak istediğim şeyi yapıyorum ve istediğim hayatı yaşıyorum” diyebileceğimiz noktaya getirmeyi amaçlar. Kişisel dönüşüm konuşmacıları tam da burada devreye girer. Bireyin istediği gibi bir hayata ulaşması noktasında ona farklı bakış açıları, felsefe ve yaklaşımlar sunar. “Her şey kendinde başlar” mottosunun da pek çok senaryo için geçerli olduğunu unutmayın.
Bu konuşmacılar, alanlarında yetkin, derin bilgi birikimine sahip profesyonellerdir. Psikolog, akademisyen, müzisyen, yazar, sporcu, yönetici, gazeteci, girişimci gibi pek çok uzman kişisel gelişim alanında hizmet sunar. Bu halde kişisel dönüşüm konuşmacıları, kişisel danışmanlık hizmetleri, eğitimleri verebilir. Peki tüm bunlar ışığında kişisel dönüşüm ne demek? Bu alandaki uzman konuşmacılar size neler sunar? Kişisel dönüşüm alanında ne gibi temalar var? Tüm sorularınızın yanıtlarını bir araya getirdik!
Kişisel Dönüşüm Konuşmacılarının Rolü ve Önemi
Kendi hayatını değiştirmek, dönüştürmek isteyenler kimi zaman bir ilhama ya da itkiye ihtiyaç duyarlar. Kişisel dönüşüm ya da kişisel gelişim konuşmacıları tam da bu noktada devreye girer. Dolayısı ile bireylerin değişme arzusuna destek olurlar. Kişilik özelliklerini, alışkanlıklarını ve davranışlarını dönüştürmek özveri ve disiplin gerektirir. Kişisel dönüşüm konuşmacıları bu noktada aranan taze kan olabilir! İnsanlara daha iyisini yapmaları, farklı düşünmeleri ve hayallerinin peşinden gitmeleri konusunda ilham vermeye yardımcı olurlar. Bu alandaki konuşmacılar genelde kişisel deneyimlerinden söz açarlar. Sundukları farklı bakış açıları, dinleyicilerin de bakış açısını yeniden şekillendirebilir. Bu sayede dinleyiciler, göz ardı ettikleri bazı gerçekleri ve hakikatleri keşfedebilir. Ayrıca kişisel dönüşüm konuşmacıları yalnızca muazzam başarılar elde etmenize yardımcı olmazlar. Aynı zamanda başarı yolculuğunuzun her adımında belki ilhama ihtiyacınız vardır. Örneğin, sizin şu soruyu derin bir şekilde düşünmenizi sağlayabilirler: “En son ne zaman kendinize bir şey yapacağınızı söylediniz ama bir türlü cesaret edemediniz?”
Konuşmacıların size katacağı farklı değerler de vardır. Örneğin, bazı zamanlarda hepimizin farklı bir bakış açısına ihtiyacı olur. Böylece başarıyı engelleyen olumsuz iç konuşmaları veya verimsiz düşünceleri ortadan kaldırabilirsiniz. Dünyaya bakışınızı değiştirin ve kişisel yaşamınızda yeni bir dinamik yaratın! Yenilikçi ve pratik çözüm önerilerine de ihtiyacınız olabilir. Kişisel dönüşüm konuşmacıları bu noktada da kişisel gelişim tavsiyeleri ile size destek olurlar. Bu alandaki konuşmacılar kimi zaman dinleyiciyi özel bir alana odaklar. Yargılama ya da kınama olmadan, safiyane bir şekilde bilgilerini paylaşırlar. Böylece günlük hayata dair pratik çözümlere ulaşın ve kendi sezgisel yeteneklerinizi keşfedin. Ve tabii ki kişisel dönüşüm konuşmacıları ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi depolamanız için de bir vesiledir.
Kendini Geliştirme
Peki kişisel gelişim planı nasıl yapılır? Bireyin kendini geliştirmek için nelere ihtiyacı vardır? İlk adımı atmak için gereken motivasyona nasıl ulaşılır? Tüm bunlar kişisel dönüşüm konuşmacıları tarafından da sık sık ele alınır. Bu adımlardan biri pek tabii ki okumaktır. Anı kitapları, denemeler, kişisel gelişim kitapları, psikoloji kitapları ve benzeri çalışmalardan faydalanın. Bunlar, kendinizden çok daha zor durumda kalmış bireylerin engelleri nasıl aştığını anlamanıza yardımcı olur. Ayrıca çocuklukta yaşanan acı deneyimler, bunlarla yüzleşme, çeşitli çözüm önerileri gibi birçok faydaya okuyarak ulaşabilirsiniz. Unutmayın, kitap okumak hayatınızı değiştirmenizi sağlar!
Bir diğer faktör dinlenmektir. Arada bir kendinizi şımartmayı unutmayın. Bunun için dinlenin, hatta biraz tembellik edin. Özellikle kendinizi dinlemeyecek kadar yoğun çalışıyorsanız… Zira kişisel gelişime geçmeden önce temel ihtiyaçlarınızı karşılamanız gerekir. Bunun bir kısmı dinlenmeye zaman ayırmaktır. Peki nasıl dinlenebilirsiniz? Farklı pek çok yöntem var. Hiçbir şey yapmama, sessizce oturma, internet ve sosyal medyadan bir süre uzaklaşma, öğle uykusu, güzel bir masaj ya da sıcak havada çimlere uzanmak! Bunlar, hem bedeniniz hem de zihninizi dinlendirmenize yardımcı olur.
Hiç meditasyon yapmayı denediniz mi? Kimi insanlar buna zaten yatkındır fakat bazıları da önyargılıdır. Yatkınsanız işiniz kolaydır. Ancak önyargınız varsa deneyene kadar bekleyin! Meditasyon size hızlı tempolu bir dünyada yavaşlamanın harika bir yolunu sunar. Günde sadece birkaç dakika dahi meditasyon yapın. Bu bile zihinsel sağlığınızı iyileştirmenize yardımcı olur. Hatta bilindik meditasyondan ziyade, kimileri ufka bakarak, hayaller kurarak meditasyon yaptığını söyler. Belki siz de kendinize has bir meditasyonu keşfetmelisiniz. Bu farkındalık, zamanla kendiniz hakkında daha fazla şey öğrenebileceğiniz anlamına gelir. Meditasyon aynı zamanda dikkatli nefes almanıza da yardım eder.
Günlük tutmayı denemiş miydiniz? Kişisel dönüşüm konuşmacıları tarafından da sık sık tavsiye edilen günlük tutma, harika bir yeni hobidir. Aynı zamanda geçmiş zamanlardaki düşünceleriniz, kalıplarınız ile bugününüz arasında kıyas yapmanıza yardımcı olur. Günlük tutarken kendinizi sansürlememek için yoğun çaba göstermeyi unutmayın. Aklınıza geleni yazın, kendinizi yargılamayın, halı altına süpürmeyin.
Öz Motivasyon
Öz motivasyona da değinelim. İngilizce “self motivation” olarak bilinen bu kavram, bir şeyi yapmak için kendinizi motive etmekle alakalıdır. Öz motivasyon bizi devam etmeye iten güçtür. Başarmaya, üretmeye ve ilerlemeye devam etmemizi sağlar. Bunun için kişisel motivasyon testlerine katılıp kendi sonuçlarınızı öğrenebilirsiniz. Bunun yanı sıra kendine güvenmek, gelecek hakkında olumlu düşünmek, güçlü hedefler oluşturmak, odaklanmak ve motive bir ortamda olmak çok değerlidir. Örneğin, kendinize güvenmek için hayatta başarılı olduğunuz alanları düşünün. Ardından kendinize gerçekçi hedefler belirleyin ve onlara ulaşmak için çalışın. Olumlu düşünmek için de olumsuz düşüncelerinize meydan okuyarak pratik yapın. Son olarak size hedeflerinizi hatırlatacak, motivasyonunuza yardımcı olacak insanlarla vakit geçirin.
Kişisel Dönüşüm Konuşmalarında İşlenen Temalar
Konuşmacılar, anlatılarında farklı pek çok konuyu ele alırlar. Kişisel tecrübeleri ve bakış açılarına göre farklı temaları işlerler. Peki konuşmalarında ne gibi konulardan söz ederler? Bunlar kişisel dönüşüm konuşmacıları içerisinde değişkenlik gösterir. Meslek, tecrübe, kişisel deneyim, bakış açısı, sosyal şartlar, karakter özellikleri gibi faktörlere göre birçok tema var. Örneğin, bir klinik psikolog kaygı yönetimi ile ilgili konuşurken, bir meditasyon öğretmeni ofis yogasından söz eder. Bunlar aslında ana konuyu, temayı anlatırken kullanılan örneklerdir. Tema ise konuşmacının ana mesajını ifade eder. Tüm bu çeşitliliğe göre kişisel dönüşüm konuşmacıları tarafından işlenen bazı popüler temalar aşağıdaki gibidir:
- Kaygı Yönetimi: Özellikle psikologlar tarafından ele alınan bir konudur. Kaygı yönetimi için ise çeşitli adımlar gerekir. Kaygıyı öğrenmek, farkındalık, rahatlama teknikleri, doğru nefes alma teknikleri, egzersiz, benlik saygısı ya da profesyonel destek bunlardan bazılarıdır.
- Kendin Olabilmek: Unutmayın ki insan doğduğunda bir süngerdir ve farkına bile varmadan çevresini emerek büyür. Aslında kim olduğumuzun kaynağı çocukluğumuza kadar uzanır. Sonra kendimiz hakkında doğru olduğunu düşündüğümüz bir fikir oluştururuz. Ancak bu belki de başkalarının bizden istediğidir.
- Öz Motivasyonu Korumak: Öz motivasyon, en basit haliyle, sizi bir şeyler yapmaya iten güçtür. Kendi kendini motive etme önemli bir beceridir ve kişisel dönüşüm konuşmacıları, uzmanlık alanları ne olursa olsun bu temayı sıklıkla işler.
- Ebeveyn Olmak: Genelde psikologlar ve çeşitli alanlardaki akademisyenler tarafından işlenen bir temadır. Dijital çağda ebeveynlik, çocuklarda duygusal zekanın desteklenmesi, çalışan ebeveyn olmak gibi alt başlıkları vardır.
- Liderlik: Meslek hayatına ve iş yaşamına dair olsa da liderlik de kişisel dönüşüm konuşmacıları tarafından ele alınan bir temadır. Patronlar, yöneticiler kişisel yaşamlarındaki değişiklikler ile daha iyi bir lider olur.
- Stres Yönetimi ve Beyin: Özellikle tıp eğitimini tamamlayan uzmanların işlediği bir temadır. Psikolojik dayanıklılık, beyni güçlendirmenin yolları gibi alt başlıkları vardır.
Kişisel Gelişim Seminerleri ve Etkinlikleri
Kişisel dönüşüm konuşmacıları, dinleyicileri ile farklı pek çok aktivitede bir araya gelir. Seminer, etkinlik, eğitim gibi programlar yılın pek çok zamanında hem online hem de fiziksel ortamda gerçekleşir. Bir işletme sahibiyseniz bu seminerlere çalışanlarınız ile birlikte katılmayı düşünün. Bunun yanı sıra bireysel olarak inisiyatif alın ve kişisel gelişim seminerlerine katılın. Beden dili, liderlik, problem çözme, yaratıcılık, iletişim becerileri gibi pek çok konu bu seminer ve eğitimlerde ele alınır. Bunun için etkinlik ve seminerleri düzenli olarak takip edin. Fiziken katılamayacaksanız online seminer ve etkinliklere de mutlaka göz atın. Ek olarak pek çok konuşmacının kendine ait bir sosyal medya hesabı da var. Bu kanallar aracılığıyla beğendiğiniz konuşmacıların paylaşımlarını takip edin. Ayrıca kayda alınan etkinlikleri YouTube gibi video platformlarında ücretsiz bir şekilde de dinleyin, izleyin.
Kişisel Dönüşüm Konuşmacısı Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Yukarıda kişisel dönüşüm konuşmacıları tarafından işlenen pek çok temadan bahsetmiştik. Bu nedenle kişisel dönüşüm konuşmacıları arasından bir tercihte bulunmak için öncelikle ilgi duyduğunuz temayı seçin. Hangi alanda kendi kör noktalarınızı keşfetmek istiyorsunuz? Kaygı mı yoksa motivasyon mu? Liderlik mi takım kaynaşması mı? Öncelikle kendiniz, işletmeniz, çalışanlarınız için hangisine ihtiyaç duyduğunuzu belirleyin. Ardından seçtiğinizi temalarda hizmet veren kişisel dönüşüm konuşmacıları içerisinde incelemelere başlayın. Bu noktada da kişisel dönüşüm konuşmacıları formel eğitimleri, iş tecrübeleri, yayınları, işledikleri konular, sahip oldukları prestij gibi pek çok faktöre göre değerlendirin.
Bu konuşmacılar yaşadığınız sorunlarda yalnız olmadığınızı size hatırlatabilirler. Motive edici kelimeler, sorunlara karşı cesaret veren sözler ile değişiminizin tetikleyicisi olabilirler. Konuşmacıların en önemli faydalarından biri de korku – kaygı faktörünü azaltmaya yardımcı olmalarıdır. Utanç ve korku yerine gurur ve cesaret duygularınızı uyandırırlar. Konfor alanınızın dışına çıkmanız gerektiğini size hatırlatabilirler. Üstelik bunları beylik laflarla değil, kendi hayatlarındaki gerçek deneyimler ile size sunarlar. Bunları etkin metotlarla dinleyiciye anlatan kişisel dönüşüm konuşmacıları, değişim için gereken heyecan ve dinamizmi ortaya çıkarabilir.
Dilerseniz, İndeks Konuşmacı Ajansı’ndaki Konuşmacılar sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Burada kategori ve konu filtrelerine göre seçim yapabilirsiniz. Bu şekilde listeyi kendi ihtiyaçlarınıza göre özelleştirebilirsiniz. Ardından konuşmacıların detay sayfalarına tıklayın ve her bir anlatı ustası hakkında tüm merak ettiklerinizin yanıtlarını öğrenin. Türkiye’nin en iyi konuşmacılarını keşfedebileceğiniz İndeks Konuşmacı Ajansı’nda ilham veren, fark yaratan konuşmacıları hemen incelemeye başlayın!
Değişim Yönetimi Konuşmacıları
İşletmelerin kendilerini devamlı yenilemesi gerekli bir halde. Özellikle dijital dönüşüm ve yeni pazarlama trendleri gibi unsurlardan ötürü. Bu noktada değişim yönetimi her daim güncel bir alan. Değişim yönetimi konuşmacıları da giderek daha çok değer kazanıyor. Değişimi tetikleyen unsurlar, yeni teknolojiler, çağa ayak uydurma, işletmelerin kendilerini revize etmeleri gibi konular da değişim yönetimi konuşmacıları tarafından sıklıkla vurgulanıyor. Değişim yönetimi, bir kuruluşun süreçlerinin, teknolojilerinin dönüşümüyle ilgilenmeye yönelik sistematik bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın amacı ise değişimi etkilemek, kontrol etmek ve insanların değişime uyum sağlamasına yardımcı olmak için stratejiler uygulamaktır.
Değişim insanlara veya kuruluşlara doğal olarak gelmez. Bu nedenle uygun yönetim olmazsa büyük olasılıkla engellere çarpar. Hem zaman hem de para kaybedersiniz. Bu nedenle net hedefler belirleyin. Değişimin etkili bir şekilde uygulanmasına yönelik standartlar oluşturun. Çalışanların değişime daha hızlı yön vermelerini sağlayacak önemli stratejiler oluşturun. Peki tüm bunlar ekseninde değişim yönetimi nedir? Ne tarz eğitimler içerir, değişim yönetimi konuşmacıları hangi rollere sahiptir? Tüm sorularınızın yanıtlarını içeriğimizde bir araya getirdik.
Değişim Yönetimi Konuşmacılarının Rolü ve Önemi
Değişim yönetimi konuşmacıları değişime dair direnci kırmada kitleleri, işletmeleri önemli ölçüde etkileyebiliyor. Şirketler, değişim süreci içindeki çalışanların direncini azaltmayı ve başarıya ulaşmalarını amaçlar. Bu gibi durumlarda değişim yönetimi konuşmacıları önemli roller üstlenir. Yeni bir ürün, hizmet, teknoloji veya yönetim sistemleri gibi değişikliklerde uygulama süreci için değişim yönetimi konuşmacıları fayda sağlar. Değişen çalışma modellerine karşı personelde direnç de ortaya çıkar. Değişim yönetimi konuşmacıları sayesinde bu durum kolay azalır. Özellikle değişimin etkilerini anlamakta zorlanan ve mevcut alışılmış modelleri korumak isteyen çalışanlar da kendi önyargılarını bu şekilde kırar.
Ayrıca değişimin işletmeye pozitif katkılar sunması, başarılı bir geçiş sürecinin sağlanması amacıyla da bu konuşmacılardan destek alın. Tüm bunların yanında değişim yönetimi konuşmacıları sayesinde yakın ve uzak geleceğe dair öngörüleriniz de sağlamlaşır. Bu kişier ileride ortaya çıkması muhtemel yeniliklerin de habercisidir. Üstelik kuşaklardan iş yaşamına, teknolojilerden yeni politika anlayışlarına kadar… Tüm bunlar hem çalışanlar hem de işletmeler için çok değerlidir. Aksi takdirde yeni nesil iş modelleri veya değişen müşteri anlayışları gibi pek çok konudan bihaber kalma riski vardır. Bu nedenle değişim yönetimi konuşmacıları beyanlarına kulak kesilmek önem teşkil ediyor.
Değişim yönetimi konuşmacıları, yüksek düzeyde iç katılım sağlanmasına da önayak olur. Değişimden en çok etkilenen kişilerin desteğini almanız elzem. Bunun için bu konuşmacılardan çeşitli hizmetler ve danışmanlıklar da alabilirsiniz. Benzer şekilde değişime yönelik belirsiz duyurulardan kaçınmanız ve açık, spesifik değişim iletişimine odaklanmanız için de yine uzmanlardan danışmanlık, sunum, konuşma hizmetleri alabilirsiniz. Sadece bunlar da değil. Değişimi etkin bir şekilde yönetmek için fayda sağlayacak pek çok ipucuna da bu konuşmacılar aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Tüm bunları hesaba kattığınız zaman, konuşmacılardan yardım almak gerekliliği biraz daha artıyor.
Değişim Yönetimi Etkinlikleri ve Seminerleri
İşletmeler, teknolojideki değişikliklerden rakiplerin yükselişine veya temel ekonomik eğilimlerdeki değişikliklere kadar çeşitli zorlukların üstesinden gelmelidir. Bunu yapmamak durgunluğa veya daha kötüsü başarısızlığa yol açabilir. Bu nedenle değişim yönetimiyle alakadar etkinlik ve seminerler işletmeleri diri tutar ve eğitir. Değişim yönetimi eğitimleri, seminer ve etkinliklerinden de yararlanabilirsiniz. Özellikle değişim yönetimi konuşmacıları bu aktiviteler içerisinde farklı pek çok konu başlığında hareket edebiliyor. Değişim yönetiminin nasıl yapılması gerektiği, konu hakkındaki başarılı uygulama ve örnekler var. Bunlar ilgili eğitim ve etkinlikler kapsamında ele alınabiliyor. Gerek online gerek fiziksel olarak organize edilebilen bu etkinliklerde değişim yönetimi nasıl yapılır gibi pek çok sorunun da yanıtı da ele alınıyor. Bu eğitim ve etkinliklerde değişim yönetimi modelleri, türleri, stratejileri gibi pek çok konu başlığı bulunuyor. İşte ilgili etkinliklerde değişim yönetimi konuşmacıları tarafından ele alınan bazı konular:
- Değişim Yönetimi Modeli
- Değişim Yönetimi Türleri
- Vizyon Belirleme
- Değişimi Tetikleyen Kuvvetler
- Değişimin Önündeki Engeller
- Değişime Direnç
- Zaman Planlaması
- Değişim Yönetimi Ekibi ve Roller
- Değişimi Benimseme
- Değişimin Aşamaları
- Değişim Yönetimi Planı
- Değişim Geçiş Planı
- Değişim Yönetiminin Maliyeti
- Değişim Yönetimi için Sorular
- Değişim Yönetimi Geri Bildirimi
Sıfırdan bir değişim yönetimi programı geliştiren şirketler çoğu zaman göz korkutucu zorluklarla karşı karşıya kalır. Değişim yönetimi süreci, şirket kültürünün tam olarak anlaşılmasının yanı sıra, değişimden etkilenecek sistemlerin, uygulamaların ve çalışanların doğru bir şekilde koordine edilmesini de gerektirir. Ayrıca bir iş çerçevesi olarak değişim yönetimi, kritik projelerin başarısını artırır ve bir şirketin hızla uyum sağlama yeteneğini geliştirir. Fakat değişime karşı çeşitli dirençler ile karşılaşmanız da olasıdır. Bu direnci azaltmaya yardımcı olacak en iyi uygulamalardan bazıları şunlardır:
- Yapılan değişikliğin amacını netleştirin ve bunun başkalarına nasıl fayda sağlayabileceğini belirleyin.
- İtirazları dinleyin ve bunları çözmenin yollarını bulun.
- Muhalif fikirler ile fikir birliği oluşturmaya zaman ayırın.
- Geri bildirimi bir engel olarak değil, bir rehber olarak düşünün.
- Değişiklik istenen hedefler karşılanmadığında geri adım atmaya istekli olun.
Değişim Liderliği ve Süreç Yönetimi
Değişim yönetimi süreci içerisinde, liderlik ve yönetim can alıcı noktalar. Genelde en başarılı değişim liderleri, organizasyonlarını oluşturan kişilerle iyi iletişim kuran profesyonellerdir. Önceliklerin belirlenmesi noktasında da değişim liderleri organizasyonlarını oluşturan kişiler dinlemeyi ihmal etmez. Zira alışılageldik iş modellerinin muhafaza edilme isteği ve değişime karşı direncin olacağını da öngörmek gerekir. Tüm bunları bir küskünlük ya da kafalarda soru işareti olmadan giderin. Bunun için değişim liderliği değer kazanıyor. Değişim gibi geçiş süreçlerinde kuruluşlara yardımcı olan değişim liderlerinin genelde benimseyeceği üç dört yaklaşım vardır. Bunlardan bazıları aşağıdaki gibidir:
Empati Gösterme: Değişmesi istenen çalışanları dinlemek ve anlamak için empati kurmak büyük önem teşkil ediyor.
Bir Adım Önde Olma: Liderlik, genellikle her zaman herkesten birkaç adım önde olmayı da beraberinde getiriyor. İnsanları sabırla bir araya getirmek bu noktada çok önemlidir.
Yenilikçi Olma: Değişim süreci içerisinde yenilikçi olmak, engelleri de öngörmek demektir. Sorunları incelemek, çözüm sağlamaya odaklanmak bu değer içerisinde öne çıkıyor.
Geri Bildirimleri Benimseme: Gerçekçi ve geri bildirime açık olmak daha başarılı değişim liderliğiyle sonuçlanır.
Uzun Vadeli Düşünme: Liderler bu süreçte çalışanların yeni iş modellerine uyum sağlaması için uzun vadeli düşünmeli ve kapsayıcı olmalıdır.
Değişimi Fırsat Olarak Görme: Değişim aşılması gereken bir engel belki. Fakat etkili değişim liderleri değişimin onları heyecanlandırmasına ve motive etmesine veriyor.
Değişim yönetimi stratejileri içerisinde liderlik vasfına sahip kişiler bu gibi adımları atar. Süreç ise herhangi bir değişim yönetimi stratejisinde yer alan aşamaları kapsar. Bir stratejiye sahip olmak, değişim sürecinin başarılı olmasına yardımcı olur. Örneğin, yeni bir teknolojinin işletmeye dâhil edilmesi yalnızca teknoloji değişikliği demek değildir. Personelin çalışma şeklini etkiler ve hatta işten çıkarmalar gerektirir. Bu nedenle değişim yönetimi sürecinin her şeyi kapsadığını unutmayın. Süreç içerisinde personeli ve paydaşları değişime hazırlamak, değişim için bir gerçekçi bir vizyon yaratmak, çalışanların hâlâ mutlu olduğundan emin olmak, değişimi gözden geçirip analiz etmek gerekir.
Değişim Yönetimi Araçları
Yönetici veya liderlik pozisyonunda çalışıyorsanız farklı değişim yönetimi araçları hakkında bilgi edinin. Değişim yönetimi araçları, değişim sürecini destekleyen yazılım ve uygulamaları içerir. Bunları eğitim sağlamak, bilgi tabanları oluşturmak, ilerlemeyi takip etmek vb. için kullanabilirsiniz. Değişim sürecinizin ilerleyişini takip edin ve ekibinizden geri bildirim toplayın. Bunun için çeşitli değişiklik yönetimi araçlarından faydalanın. Pek çok kuruluş, çalışanlardan geri bildirim almak, insanların tercihlerine ilişkin notlar tutmak ve planları buna göre ayarlamak için Google Formlar kadar basit araçları kullanıyor. Bu araçlar, yöneticilerin ve diğer şirket liderlerinin, ekibin geri kalanı için geçişi kolaylaştıracak süreçler geliştirmelerine yardımcı oluyor.
Ayrıca eylem adımları, çalışan geri bildirim seçenekleri de bu formlarda sunulan özellikler arasında. Bu araçlar iletişimi geliştirmeye ve bir işletmenin uzun vadeli başarısını artırmaya da yardımcı olur. Bunun için bu araçları kullanmaktan çekinmeyin. Son olarak ekip üyeleri arasında da daha fazla güven yaratır. Çalışanları elde tutma oranlarını da artırır. Şirketiniz için en iyi sonucu verecek değişim yönetimi aracı değişir. Şirketinizin büyüklüğüne, çalıştığınız sektöre ve işletmenin hedeflerine bağlı olarak elbette seçenekler vardır. Bu araçlar şu gibi işlevleri sunar: Özelleştirilebilir kontrol paneli, analiz panosu, gerçek zamanlı analiz, anonim test ortamı, dosya depolama, planlama.
Değişim Yönetimi Konuşmacısı Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Değişim yönetimi konuşmacıları, farklı pek çok sektör, deneyim, formel eğitim, bilgi birikimine sahip profesyonellerden oluşuyor. Bu açıdan işiniz ile alakadar, trendleri iyi takip eden, liderlik noktasında da hizmet alabileceğiniz değişim yönetimi konuşmacıları arasından bir seçim yapabilirsiniz. Bu konuşmacıların akademik kariyerini, iş tecrübelerini, yarattıkları farkları, kitap ve benzeri çalışmalarını da incelemenizde yarar var. Tüm bunların yanı sıra değişim yönetimi konuşmacıları arasında yakın ve uzak geleceğe dair öngörüler paylaşan isimler de oluyor. Tahminlerin tutarlılığı, geleceğe dair yorum ve analizler, bunlar ekseninde sunulan önerilere göre de bir seçim yapabilirsiniz.
Dilerseniz, İndeks Konuşmacı Ajansı’nın Konuşmacılar sayfasını da ziyaret edebilirsiniz. Bu sayfada kategori, konu, etiket seçimi gibi filtrelerden yararlanıp zaman kazanabilirsiniz. İlham ve liderlik, teknoloji ve inovasyon, güncel gündem analizi, iş dünyası gibi pek çok kategori içerisinden birini seçin. Ardından değişim yönetimi konuşmacıları arasından işiniz, sektörünüz ve beklentilerinize uygun isimleri keşfedin!
Geleceğin Değişim Yönetimi Konuşmacıları
Geleceğin önde gelen değişim yönetimi konuşmacılarını keşfedin! Bu isimler iş hayatından teknolojiye kadar pek çok alanda ileriyi doğru okuyabilenlerden oluşuyor. Bu açıdan; vizyoner, gelişmeleri doğru okuyabilen, tahmin becerisi yüksek isimler daha çok değer kazanıyor. Gerek Türk gerek yabancı pek çok önde gelen konuşmacı arasından siz de bir tercihte bulunun. Yepyeni bir deneyime merhaba deyin. Bu sayede şirketiniz, çalışanlarınız ya da kendi işiniz ile ilgili ilham veren, ufuk açan değişim yönetimi konuşmacıları arasından bir seçim yapabilirsiniz. Medyadan kültür sanata, siyasetten çevreye, inovasyondan uluslararası ilişkilere kadar pek çok kategori özelinde usta anlatıcılar var. Önde gelen pek çok konuşmacıyı siz de İndeks Konuşmacı Ajansı’nda bulabilirsiniz. Bu isimler ilgi ve birikimlerini hedef kitlelerle etkin metotlarla buluşturur. Böylece değişim yönetimi konuşmacıları, fikirleriyle kitleleri harekete geçiren isimler.
Girişimcilik Konuşmacıları
Girişimcilik konuşmacıları, özellikle sayısız girişimcilik örneğinin görüldüğü çağımızda daha da değer kazanıyor. Girişimcilik yeni bir iş kurmak anlamına geliyor ve günümüzdeki dijital dönüşüm ile de giderek artıyor. Bu nedenle işletmeler ve bireyler girişimcilik konuşmacıları da önem teşkil ediyor. Farklı pek çok alanda en iyi girişimcilik örneklerine imza atan uzmanlar da girişimcilik konuşmacıları arasında parlıyor. Peki girişimcilik fikirleri nelerdir? Girişimcilik konuşmacılarının özellikleri nelerdir? Tüm merak ettiklerinizi için içeriğimizi okumaya devam edin!
Girişimcilik İçin Fikirler
Yeni girişimci fikirleri farklı pek çok sektöre göre şekil alıyor. İnşaattan e – ticarete, finanstan online fırsatlara kadar yeni girişimcilik fikirleri geniş bir alana yayılıyor. Eğer hangi işe başlayacağınızdan emin değilseniz, dünya genelinde popüler pek çok alan var. Bunlar için aşağıdaki listeyi takip edin. Ek olarak; sürekli güncel kalmak için trendleri takip etmeyi de unutmayın. İşte yeni girişimci iş fikirleri:
- Çevrim İçi Satış: Özellikle giyim kuşam, yeni girişimcilik için fikirler arasında öne çıkıyor. Bunu çevrim içi olarak hazırlamak ve online alışveriş kanalları oluşturmak son derece popüler. Yeni elbiseler, tişörtler, spor giyim ürünleri vs. tasarlayın ve bunları çevrim içi varlığınız üzerinden satışa sunun.
- Çevrim İçi Eğitim: Çevrim içi eğitime olan talep girişimciler için fırsatlar yaratıyor. Hakim olduğunuz bir konuyu seçin ve online eğitim vermeye başlayın.
- Danışmanlık: Dijital pazarlama, SEO, sosyal medya, insan kaynakları, sürdürülebilirlik gibi sayısız alanda profesyoneller danışmanlık veriyor. Siz de uzmanlık alanınıza göre şirketlere danışmanlık hizmeti verebilirsiniz.
- Etkinlik Planlayıcısı: Bu, yaratıcı küçük işletmelerin kapsamına girebilir. İnsanlar her zaman doğum günlerini, düğünlerini planlamada yardıma ihtiyaç duyacaktır.
- Evcil Hayvan Bakımı: Dünya genelinde popülerlik kazanan işlerden biri de evcil hayvan bakıcılığı. Bu alan, her türlü küçük işletme fikri için fırsatlarla doludur. Aksesuar, yiyecek veya oyuncak satışı gibi hizmetlerden birini seçebilirsiniz.
- Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluş: En popüler sosyal girişimcilik örneklerinden biridir. Hayır amaçlı bir iş başlatabilir.
- Çocuk Bakımı: Çocuklarla ilgilenmeyi seviyorsanız ve uygun lisansları alabiliyorsanız, yeni bir çocuk bakımı işi sizin için iyi bir iş fikri olabilir.
- İşletme Açmak: En yeni girişimcilik fikirleri arasında kahvaltıcı, kafe, SPA merkezi, parti evmek açmak gibi seçenekler de var. Üstelik bunlar, az sermaye ile denenebilecek girişimler arasında yer alıyor.
Girişimcilik fikirlerini genişletmek, kategorize etmek mümkündür. Örneğin, evden – uzaktan çalışabileceğiniz seçenekler de vardır: Metin yazarlığı, online antrenörlük bunlardan bazıları. Bunun için girişimcilik konuşmacıları neler anlatıyor keşfedebilir, iş hayatındaki trendleri sıklıkla takip edebilirsiniz.
Başarılı Girişimcilerden Öğrenilecek Dersler
Bill Gates’ten Elon Musk’a, Acun Ilıcalı’dan Eren Bali’ye yerli – yabancı pek çok girişimcilik konuşmacıları ve yazıları ile size de ilham olabilir. İlgi çekici pek çok deneyime sahip bu kişiler, zaman yönetimi, hatalardan ders çıkarma, büyük hayaller kurma alanlarda sayısız anekdota sahip. İşte “kıssadan hisse” misali öğrenilecek bazı dersler:
- Başarısızlık Normaldir: Önce madalyonun diğer yüzüne bakalım! Girişimcilikle ilgili mutlaka bilinmesi gereken konulardan biri başarısızlık ihtimalidir. Genelde ilham veren girişimciler, başarısızlıkları bir son değil, yeni bir başlangıç olarak değerlendiriyor. Başarısızlık, sizi başarıya giden yola geri döndüren başka bir derstir. Bunu bilirseniz daha iyi bir bakış açısına sahip olursunuz.
- Hatalar Derstir: Mükemmele giden yol, bir dizi hatadan da geçer. Bu tıpkı, bisiklete ilk kez binen çocuğun düşmesi gibidir. Yapa yapa, deneye deneye hatalar artsa da günün sonunda özgünlüğe yaklaşırsınız.
- Büyük Hayallerin Peşinde: Rakibinizin yaptığı şeyin aynısını yapmayın. Sektörünüz ne olursa olsun kendi imzanızı atmalısınız. Richard Branson’ı ele alalım. Onun Virgin Atlantic fikri, British Airways’in hizmetlerinden memnun kalmaması ile ortaya çıktı. Havayolunu bir numara yapmak için gösterdiği özveri onu zafere taşıdı.
- Para ve Parasızlık: İşinin ilk yılında neredeyse iflas eden sosyal medya kralı ve multimilyarder Mark Zuckerberg’i hatırlayın. Hatta, Airbnb’nin kuruluş hikayesini de unutmayın. 22 Eylül 2007’de Joe Gebbia, oda arkadaşı Brian Chesky’ye biraz para kazanabilecekleri bir fikirden söz etmişti ve gel zaman git zaman Airbnb şirketini kurdular.
- Öğrenme Süreklidir: Sektörü, işi ne olursa olsun akıllı girişimciler kendilerini sürekli olarak eğitmenin çok değerli olduğunu biliyor. Bu nedenle okuma ve öğrenmeye zaman ayırmanız çok önemlidir.
- Ekip Her Şeydir: Zaman alacağı kesin ama kendinize mükemmel bir ekip oluşturmalısınız. İnsanlar işinize yaptığınız en büyük yatırımlardan biridir.
- Özgüven: Özgüvensiz bir girişimci tanıyor musunuz? Genellikle girişimcilik konuşmacıları içerisinde bunun tam tersini görürüz. Girişimciler, o güne kadar sektörlerinde bilinmeyen pek çok yaklaşımı popüler kılabiliyor. Tüm bunlar da kendine inanmaktan geçiyor.
Genç Girişimciler Ne İş Yapabilir?
Genç girişimci, genelde üniversiteden yeni mezun olduğu veya iş piyasasına ilk kez girdiği için fazla deneyimi olmayan ve yeni bir girişim başlatmak isteyen kişidir. Peki günümüzde genç girişimciler için iş fikirleri nelerdir? Aşağıdaki adımları inceleyin:
- Web sitenizi kurun: Bugünün dünyasında girişimciler için web sitesi kurmak olmazsa olmazdır. İşiniz, sektörünüz ne olursa olsun önce kendinize bir web sitesi açmayı ihmal etmeyin.
- Stok fotoğraflar çekin: Birçok girişimci, hem ek hem de ana gelir olarak stok fotoğraf çekmeyi tercih ediyor. İşletmeler genellikle web sitelerinde veya pazarlama materyallerinde kullanmak üzere stok görseller satın alıyor. Yiyecek, içecek, manzara, hayvan, araba vs. pek çok temada stok fotoğraf çekin, Shutterstock veya iStock gibi stok fotoğraf sitelerinde satışa sunun.
- Affiliate marketing yapın: Affiliate marketing, başkalarının ürün ya da hizmetlerini pazarlayarak satışlardan komisyon kazanılan bir modeldir. İkna ve pazarlama yeteneklerinize güveniyorsanız spesifik bir alan belirleyin ve affiliate marketing yapın.
- Özel makyaj hizmeti verin: Kişilere özel olarak makyaj hizmeti vermek de çok popüler. Bu alanda yeteneğiniz varsa, profesyonel bir makyaj hizmeti sağlayabilirsiniz.
- Gıda kamyonu sahibi olun: Genç girişimci iş fikirleri arasında gıda da önemli ölçüde öne çıkıyor. Bunun özelinde ise bir gıda kamyonunu satın almak ya da kiralamak mümkün.
- El yapımı ürün satın: Dekoratif ürün ve objeler her zaman ilgi görüyor. Bu küçük, şirin ve estetik ürünleri el yapımı olarak satmak da ciddi bir potansiyele sahip.
Bunların yanı sıra yaşam koçluğundan mankenliğe, hediyelik eşya üretiminden etkinlik organizasyonlarına kadar pek çok fikri de değerlendirebilirsiniz.
Girişimcilik Konuşmacıları İle Yeni İş Alanları ve Potansiyelleri İnceleme
Gelecek vadeden pek çok yeni iş alanı var. Bunlardan girişimcilik konuşmacıları da sık sık bahsediyor. Mesela 3D baskı makineleri gelecekte çok daha yaygınlaşacak. Böylece bu makineler bugün olduğu kadar pahalı olmayacak. Düşük maliyetli 3D baskı makineleri objeler üretmek ciddi bir potansiyel taşıyor. Evde spor sektörünün de büyüdüğünü unutmayın! Özellikle COVID – 19 pandemisi ile insanların spor rutinlerinde de değişiklikler oldu. Bu nedenle evde spor yapmak gelecekte çok daha büyüyecek bir sektör. Ve tabii ki sürdürülebilirlik! Geçmişe kıyasla bugünün insanları çok daha çevre bilincine sahip. Bu durum, alışveriş tercihlerine de yansıyor. Çevre dostu ürün ve hizmet sunan şirketler, gelecekte çok daha önemli bir konuma yükselecek. Gökdelen seraların da ciddi bir potansiyeli var, çünkü nüfus her geçen gün daha çok artıyor. Bu nedenle her katta farklı taze meyve ve sebzeler sunan gökdelen seralara gelecekte epey ihtiyaç olacak gibi.
Elektrikli araçların yükselişi ile şarj istasyonlarına da ihtiyaç artıyor. Elektrikli araçlar popüler oldukça şarj istasyonlarına ihtiyaç da artacak. Peki ya şişelenmiş oksijen nedir? Doksanlı yıllarda epey popülerlik kazanan bu ürünler, hava kirliliği karşısında tekrar yükselecek gibi. Bir diğer potansiyel ise nakliyat sektöründe. Özellikle ulaşımın sıkıntılı olduğu kırsal kesimler bu noktada öne çıkıyor. Kentsel yapılaşmanın olmadığı yerlerde depolar kurun ve kargo firmaları ile işbirliğine gidin. Bambaşka bir alan olarak sosyal medya ajansları da öne çıkıyor. TikTok, YouTube, Instagram gibi sosyal medya platformları artık işletmeler için olmazsa olmaz. Bu nedenle pek çok işletme, iyi bir sosyal medya ajansı ile çalışmak için can atıyor. Yine Güneş enerjisi, evcil hayvan hizmetleri, nano medikal, veri güvenliği ve koruma gibi pek çok alan da yüksek potansiyele sahip sektörler.
Girişimcilik Konuşmacısı Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Girişimcilik konuşmacıları, sayısız sektörde bulabileceğiniz isimler. İşletmeniz için bir seçim yaparken dikkat edebileceğiniz pek çok kriter de var. Bunlardan ilki pek tabii ki kendi sektörünüz ile ilgili girişimcilik konuşmacıları incelemeniz olacaktır. Bu nedenle listeyi öncelikle buna göre daraltabilirsiniz. Ardından kendi diğer kriterleriniz de bakın. Formel eğitim, tecrübe, ödüllü proje, yurt dışı deneyimi, mevcut işler gibi pek çok dikkat edebileceğiniz husus var. Dilerseniz, İndeks Konuşmacı Ajansı’nın Tüm Konuşmacılar sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Burada kategori ve konulara göre konuşmacı listelerini kişiselleştirebilirsiniz. Böylece girişimcilik konuşmacıları içerisinde beklentilerinize uygun en iyi isimleri inceleyebilirsiniz. İlgili sayfamızda girişimcilik konuşmacıları biyografi, eğitim, iş, video gibi pek çok niteliğine göre sıralanıyor. Ayrıntılı olarak inceleyin ve işletmeniz için en ideal girişimcilik konuşmacıları isimlerini keşfedin.
Türkiye’nin En İyi Girişimcilik Konuşmacıları
Türkiye’nin en iyi ve ilham veren girişimcilik konuşmacıları listesine İndeks Konuşmacı Ajansı’nda ulaşın! Ödüllü proje sahipleri, yurt dışında ilklere imza atanlar, niş bir konuda üst düzey ustalığa sahip olanlar, kendi sektörüne yön verenler ve çok daha fazlası sitemizde sizi bekliyor. Girişimcilik konuşmacıları içerisinde yerli – yabancı pek çok popüler ismi bulabilirsiniz. Bu isimler, kendi alanlarında sahip oldukları derin bilgi birikimi ve tecrübe ile de en iyiler listelerinde yer alıyor. Farklı pek çok meslek dalında girişimcilik konuşmacıları, ilham veren hikayeleri ile de birbirinden harika hayat dersleri sunuyor. Ajansımız içerisinde bulabileceğiniz girişimcilik konuşmacıları, tüm deneyimlerini etkin metotlarla sunmaları bakımından da takdire şayan. Böylece dinleyiciler için en iyi anlatım tekniklerini öne çıkaran girişimcilik konuşmacıları, adeta etkileyici bir sahne performansı ortaya koyuyor. Liderlikten inovasyona, bilişimden kültür sanata, tıptan çevreye, medyadan iletişime Türkiye’nin önde gelen girişimcilik konuşmacıları için hemen ajansımızı keşfedin.
Cesaret Veren Konuşmacılar
Hepimizin hayatında dönüm noktaları olan sözler vardır. Bunlara bazen bir roman sayfasında bazen cesaret veren konuşmacıların ilham veren sözlerinde rastlarız. Moralinizi yüksek tutacak, sizi çekincelerinizden arındıracak, belki korkularınız, kaygılarınızın üzerinize gitmenizi sağlayacak sözlere rastlamanız önemlidir. Bundan dolayı cesaret veren konuşmacılar bazen tam da bunun için vardır! Hem günlük yaşam hem de iş hayatında sizi etkileyebilecek bu profesyoneller, zorlukların üstünden gelmek için aradığınız ipuçlarını size verebilir. Siz de cesaret veren konuşmacılar ve özellikleri için blog yazımızda keşfedebilir, Türkiye’nin bu alandaki üstün nitelikli isimlerini İndeks Konuşmacı Ajansı’nda bulabilirsiniz!
Cesaret Veren Konuşmacı Olma Süreci
Profesyonel bir motivasyon konuşmacısı – cesaret veren konuşmacı olmak için atılması gereken pek çok adım var. Yaşam deneyimleri ile insanlara ilham veren bu konuşmacılar, zorlukların üstesinden nasıl gelineceğini öğrenmeniz, herkesin birtakım engellerle karşılaşabileceğini hatırlamanız bakımından değerlidir. Bu uzmanlık içerisinde ikna sanatı, ilham ve cesaret verme, motivasyon kazandırma gibi unsurlar vardır. Cesaret veren konuşmacılar, fikirlerini olumlayarak sunarlar ve başkalarını da düşünce tarzlarını takip etmeye teşvik ederler. Bunun yanı sıra ustalık için zaman ve pratik gereklidir.
Bu konuşmacılarının kendilerini başarılı kılan belli becerileri vardır. Ayrıca siz de kendi becerilerinizi geliştirmeyi düşünebilirsiniz. Cesaret veren konuşmacılar olma yolunda anlatma tutkusu büyük bir değer taşıyor. Dolayısıyla bu anlatı ustaları, yaşamlarındaki deneyimlerden ilham alarak benzersiz bir anekdot anlatıyorlar. Bunun için; liderlik, iletişim, kendinden emin olma, hikaye anlatıcılığı, etkili sunum, tutku, özgünlük, empati, zaman yönetimi gibi davranışlara ihtiyaç vardır. Bazı adımlar aşağıdaki gibidir:
- İyi bildiğiniz, deneyimlediğiniz bir konuyla başlayın. Konuya hakim değilseniz, bu durum dinleyici için de ilgi çekici olmaz.
- Uzmanlık alanınızı seçtikten sonra bilginizi daha da derinleştirin. Konunuz hakkında kitaplar okuyun, diğer konuşmacıları gözlemleyin.
- Deneyimler aynı olabilir ama anlatınızda benzersiz olun. Unutmayın ki insanlar daha önce duymadıkları yeni fikirlerden daha çok etkilenirler.
- Dinleyici kitlenizin dinamiklerini anlayın. Sosyal medya ve e – posta gibi platformlar aracılığıyla dinleyicileriniz hakkında çok şey öğrenebilirsiniz.
- Topluluk önünde konuşma becerilerinizi geliştirin. Harika içeriğinizi, insanları heyecanlandıracak şekilde sunmalısınız.
- Yaşadıklarınızdan ilham veren sonuçlar çıkarın.
- Başlamadan önce özel yaşamınızda pratik yapın. İşleyen demir ışıldar!
- Çeşitli konuşma tarzlarını deneyin. Bazı konuşmacılar kişisel hikayelere ve deneyimlere güvenirken, diğerleri mizah, hikaye anlatımından yararlanır.
- Temel mesajınızı oluşturun. Tüm bu adımlar günün sonunda, kendi mesajınızı iletmeniz için vardır.
Bunun yanı sıra kariyeriniz açısından da yapabilecekleriniz var. Örneğin, çevrim içi bir varlık oluşturarak insanların sizin hakkınızda bilgi sahibi olmasını sağlayın. Uzmanlığınızı, mesajınızı ve konuşma etkileşimlerinizi sergileyen profesyonel bir web sayfası oluşturabilirsiniz. Sosyal medya ağınızı güçlendirmek, reklam oluşturmak gibi hamlelerle de çevrenizi genişletebilirsiniz.
Cesaret Veren Konuşmacıların Ortak Özellikleri
Cesaret veren konuşmacılar, zamanla kendilerine göre farklı tarzlar oluşturabilir. Bunun yanı sıra tamamını kapsayan ortak özellikler de olabilmektedir. Bu özellikler, farklı stillere yönelebileceğiniz ana kategoriler gibidir. Örneğin, iyi bir artikülasyona sahip olmanız gerekiyor fakat bunun içerisinde anlatım tarzınızı siz seçebilirsiniz. Tüm bunlara göre kabaca 7 ortak özelliği beraber inceleyelim:
- Uzmanlık: Kendinizden daha az bilen birinden ders almak ister miydiniz? Bu epey kötü bir deneyim. Dolayısı ile cesaret veren konuşmacılar belli uzmanlık alanlarına sahiptir. Sağlam bir bilgi altyapısı, başarılı konuşmanın da anahtarıdır. Dinleyiciler de, konuşmada geçen bilgiler gerçek dünyadaki durumlara uyarlamak isterler. Bu nedenle tüm cesaret veren konuşmacıların bir uzmanlık alanı vardır.
- Özgünlük: Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır! Başarılı bir konuşmacının bir numaralı özelliği özgünlüğü olabilir. Dolayısı ile konuşmacılar, anlattıklarının canlı birer örneği olduklarını ve özgün olduklarını gösterirler.
- Tutku: Konuşmacıların sırrının bir kısmı, cümleleri aktarma biçimindedir. Eğer konuşmacı söylediklerinden etkilenmiyorsa, dinleyiciler de etkilenmezler. Kısaca söyleyecek olursak insanların kalbine tutku ile girilebilir.
- Güzel Konuşma Becerisi: Gerek doğal bir şekilde gerek saatler süren provaların sonunda fark etmeksizin, güzel konuşma bu işin vazgeçilmezidir. Düşük ifadeler, etkisiz cümleler, net olmayan mesajlar bu işin düşmanıdır.
- Empati: Her dinleyici birbirine benzemez. Dolayısı ile dinleyici kitlesine göre de konuşmalar farklılık göstermelidir. Usta konuşmacılar, konuşmalarını optimize edebilenlerdir. Dinleyicilerin ihtiyaçlarına uyacak şekilde performanslarını revize edebilirler.
- Fiziksel Devinim: Cesaret veren konuşmacılar yalnızca sesleri ile değil, tüm vücutları ile iletişim kurarlar. Çok fazla hareket elbette dikkat dağıtabilir fakat beden dilinin etkili kullanımı mesajın çok daha iyi bir şekilde iletilmesini sağlayabilir.
- Özveri: Cesaret veren konuşmacılar, genelde başkalarına yardım etmeye de eğilimlidir. Kendi deneyimlerini başkaları ile paylaşma arzusu içindedirler.
Cesaret Veren Konuşmacıların Etkili İletişim Becerileri
En usta cesaret veren konuşmacılar hangileri derseniz; etkili iletişim becerilerine sahip olanlardır, diyebiliriz. Harika bir konunuz olabilir fakat işin zor kısmı, bunu dinleyicileri heyecanlandıracak şekilde anlatmaktır. Bu iletişim becerileri içerisinde açık sözlülük de çok etkilidir. Usta konuşmacılar, hikayelerinden gereksiz kelimeleri, tekrarları çıkarırlar. Bunun yerine, izleyicileri üzerinde güçlü bir etki yaratmak için genelde daha az kelime kullanırlar. Genelde iyi bir mizah anlayışına sahip olmaları da önemli bir iletişim becerisidir. Canlı ve esprili olmaları, onları daha değerli kılıyor. Bunun yanı sıra cesaret veren konuşmacılar, genelde korkusuz gibi görünür. Konfor alanlarının ötesine geçen konuşmacılar, konuşmalarına keskinlik ve netlik katarlar. El hareketlerinin doğru kullanımı, cümlelerdeki can alıcı noktalarda vurgu ve tonlama, izleyicileri etkinliğe dahil ederek etkileşim oluşturma gibi unsurlar da önemli iletişim becerileridir.
Cesaret Veren Konuşmacıların Motivasyon Stratejileri
Cesaret veren konuşmacılar hangileridir sorusunun bir diğer yanıtı da burada yatıyor. İyi bir strateji şu beş adımı takip edin:
- İşin mutfağını, zayıf yanlarınızı ortaya dökmeyin. Bir konuşmacının hiç “bu konuda gerçekten iyi değilim” deyip sempati topladığını gördünüz mü?
- Göz temasından kaçınmayın. Konuşmanızı bir kağıttan okumayın ve bunun yerine ele almanız gereken ana noktaları size hatırlatan kartlar ile sahneye çıkın.
- Bir izleyici kitlesiyle bağlantı kurmanın anahtarı, onlardan biriymişsiniz gibi görünmektir. Hedef kitlenizin aşina olduğu bir kimliğe bürünün.
- Muhteşem bir şakanız yoksa kötü mizaha şans vermeyin. Şüpheniz varsa dikkatli ilerleyin.
Türkiye’nin En İyi Cesaret Veren Konuşmacıları
Türkiye’de cesaret veren konuşmacılar kimlerdir merak ediyorsanız; İndeks Konuşmacı Ajansı içerisindeki isimleri keşfedin! Akademisyenlerden dağcılık gibi outdoor sporlarla ilgilenenlere, psikologlardan savaş fotoğrafçılarına kadar farklı pek çok meslek dalındaki cesaret veren konuşmacılar sizi bekliyor. Birbirinden zorlu, eşsiz, dikkat çekici deneyime sahip bu usta isimler, etkili anlatım teknikleri ile bildiklerini dinleyicilere aktarıyor. İşletmeniz, çalışanlarınız, kendiniz için ilham veren hikayeler duymak istiyorsanız Türkiye’nin en iyi cesaret veren konuşmacılar listesi için bizimle iletişime geçin! Dilerseniz, Tüm Konuşmacılar listemizi inceleyebilir, farklı kategorilerdeki anlatı ustalarını da tanıyabilirsiniz. Konuşmacı detay sayfalarına giderek merak ettiğiniz profesyonellerin eğitimini, kariyerini, işlerini de inceleyebilirsiniz.
Bilişim Teknolojileri Konuşmacıları
Bilgi teknolojisi (BT), bilgiye erişmek için bilgisayar sistemlerinin veya cihazlarının kullanılması demektir. Çağımızda işletmelerin günlük faaliyetlerinin çoğunu oluşturması bakımından da büyük derece önem teşkil ediyor. Yazılım, donanım, ekipman ve hizmet gibi farklı kategorilere sahiptir. Bilişim teknolojileri, hem dünya genelinde milyonlarca insana iş imkanı sağlıyor hem de değişen teknolojiler ile beraber sürekli yeni trendler meydana getiriyor. Bu nedenle bilişim teknolojileri konuşmacılarına ihtiyaç da her geçen gün daha çok artıyor. İşletmeler, iyi bir şekilde rekabet edebilmek, daha sistemli iş modelleri için bilişim teknolojileri konuşmacılarına başvurabilirler. Hatta bu konuda danışmanlık hizmetlerinden de yararlanabilirler. Bilişim teknolojileri alanı hakkında bilgi almak için okumaya devam edin! Bu alandaki ilham veren konuşmacıları da vakit kaybetmeden keşfedin.
Bilişim Teknolojileri Alanı Nedir?
Bilişim kullanım alanları nelerdir bakmak gerekirse; farklı pek çok meslek dalı için birden fazla alt kategori vardır. Bu alanlar aşağıdaki gibidir:
- Günlük Yaşam: Bilişim teknolojileri, günlük hayatta sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bilgisayar, tablet, akıllı telefon, oyun konsolu gibi pek çok cihaz buna örnektir.
- Eğitim: Günümüzde anaokulundan üniversiteye kadar her kademedeki eğitim kurumunda öğrenciler notlarını, devamsızlık bilgilerini vs. internet ortamında görebiliyor. Ayrıca öğretmenler açısından da etkileşimli – akıllı tahtalar öne çıkıyor. EBA ya da farklı e-öğrenme portalları da yine eğitim alanındaki bilişim teknolojileri örnekleri arasında.
- Sağlık: Bilişim teknolojilerinden sıklıkla fayda sağlayan alanlardan biri de sağlık. Bilgisayarlı tomografi, online randevu sistemleri, akıllı saatler üzerinden sağlık uygulamalarına erişim bunlar arasında popüler örnekler.
- Ulaşım: Ulaşım, başlı başına bilişim teknolojilerinden yararlanan bir sektör. Sürücüler için artık vazgeçilmez olan navigasyon uygulamaları, online taksi çağırma uygulamaları, internet üzerinden uçak bileti satın alma işlemleri, taksi çağırma uygulamaları bunlardan bazıları.
- Güvenlik: Bilişim teknolojileri alanları arasında güvenlik sektörü de çok önemli bir yerdedir. Örneğin, güvenlik kameraları ve sistemleri, ses ve ışık sensörleri, yangın alarmı, akıllı saatler üzerinden ebeveynlerin çocuklarını kontrol edebilmesi buna örnektir.
- Bankacılık ve Alışveriş: Bankacılık ve alışveriş sektörleri de birbiri ile kopmaz bağlara sahiptir. Günümüzde neredeyse tüm bankacılık işlemleri, bankaya gitmeden mobil uygulamalar üzerinden gerçekleştirilebilmekte. Ayrıca bankamatikler de bilişim altyapısı ile çözümlerdir. İnternet üzerinden alışveriş yapmak ise hem bankacılık hem de alışverişi kapsayan örneklerden biridir.
- Mühendislik ve Mimarlık: Özellikle 3 boyutlu modelleme programları, günümüzde bilişim teknolojileri ile bu alanı yan yana getiriyor.
- Üretim ve Sanayi: Gün geçtikçe her fabrika giderek daha akıllı ve hatta insansız şekilde işlemekte. Endüstri 4.0 kavramı da bu bağlamda ortaya çıkan bir kavram.
Bilişim Teknolojilerinde Temel Kavramlar ve Gelişmeler
Temel kavramlar üzerinden bilişim teknolojileri alanı nedir ifade etmek gerekirse madde madde beraber ilerleyelim:
- Bilgi: Öğrenme, gözlem veya araştırma yolu ile elde edilen tüm öngörü, algı, gerçek ve hakikatler bilgidir. Bilginin bir amacı, paylaşılabilmesi, doğruluğu ve kolayca ulaşılabilir olması gerekir.
- İletişim: Bilgi, bir göndericiden alıcıya aktarılmaktadır ve bu olaya “iletişim” denmektedir.
- Teknoloji: İnsanın tasarladığı, ürettiği faydalı veya faydasız her türden alet, araca teknoloji denir.
- Bilişim Teknolojisi: Bilişim teknolojisi; bir bilginin bulunması, toplanması, saklanması, işlenmesi gibi adımları otomatik olarak sağlayan teknolojiler bütünüdür. Kimi kaynaklarda “bilişim teknolojileri” yerine “bilgi ve iletişim teknolojileri” olarak da geçer.
- BT: BT ise bilişim teknolojilerinin kısaltmasıdır.
- İnovasyon: “Yenilikçilik, yenilik” olarak tariflenir. Hem bir süreci (yenilenmeyi) hem de bunun neticesindeki bir sonucu (yeniliği) ifade eder.
Bunların yanı sıra bilişim teknolojilerinin 4 temel kavramı da vardır. Bunlar; hizmet, yazılım, donanım ve ekipmandır. Hizmet, bilginin hazırlanması ve işlenmesi gibi süreçleri kapsar. Yazılım ise bilişim teknolojilerinde kullanılan her çeşit program ve uygulamadır. Donanım, bilişim teknolojileri içerisinde kullanılan parça, cihaz ve aletlerdir. Son olarak ekipman ise ilgili donanımların çalışmasını sağlayan ürünlere denir.
Bilişim Teknolojilerindeki Gelişmeler
Bilişim teknolojileri konuşmacıları kapsamında hizmet almadan önce, bu alandaki önemli gelişmeleri bilmeniz de avantajınıza olacaktır:
- Örneğin, bu alanın artık olmazsa olmazlarından biri yapay zeka (AI) alanıdır. Günümüzde makine öğrenmesi, derin öğrenme, doğal dil işleme gibi pek çok yapay zeka türü var. Artık her gün yapay zeka ile ilgili yeni bir gündemin içerisinde yaşıyoruz.
- Robotik Süreç Otomasyonu da (RPA,Robotic Process Automation) yine işleri otomatik hale getirmesi bakımından büyük önem taşıyor. Verileri analiz etme, sözlü çeviri gibi pek çok yeniliğin arkasında bu teknoloji yatıyor.
- Yine sanal ve artırılmış gerçeklik oyun dünyası başta olmak üzere eğitim amaçlı simülasyon yazılımı şeklinde de kullanılıyor.
- Tabii ki bunların yanı sıra blockchain teknolojisi de artık gündelik yaşama giren gelişmeler arasında. Bitcoin gibi kripto para birimleri ile ilişkilendirilse de aslında yüksek güvenlik hizmeti de sunan bir teknoloji.
Türkiye’nin En İyi Bilişim Teknolojileri Konuşmacıları
Türkiye’nin en prestijli ve nitelikli bilişim teknolojileri konuşmacıları için İndeks Konuşmacı Ajansı ile tanışın! Hem Türk konuşmacıları hem de popüler yabancı konuşmacıları ağımızda bulabilirsiniz. Böylelikle sektörünüz ve işletme ihtiyaçlarınıza uygun danışmanlık hizmetlerine erişebilirsiniz. Ödüllü proje sahiplerinden yeni nesil girişimcilere, bilim insanların nanoteknoloji konusunda uzman isimlere kadar Türkiye’nin en iyi bilişim teknolojileri konuşmacılarına ilgili sayfalarımız üzerinden ulaşabilirsiniz.
Dijital Dönüşüm Konuşmacıları
Dijital dönüşüm, günümüzde işletmelerin göz ardı edemeyeceği şekilde ivme kazanıyor. Yaşanan bu gelişmeler kurumların dijital dönüşüm konuşmacıları davet etme ihtiyacını da giderek artırıyor. Dijital dönüşüm konuşmacıları, trendleri anlatan, işletmelerin dijital çağda nasıl başarılı olabileceklerini öğreten profesyonellerden meydana geliyor. Türkiye’de de dijital iş stratejileri tasarlayan, dijital iletişim uzmanlığı yapan, nanoteknoloji alanında üstün bilgi birikimine sahip pek çok profesyonel var. Türkiye’nin dijital dönüşüm denildiğinde akla ilk gelen pek çok ismini İndeks Konuşmacı Ajansı’nda keşfedebilirsiniz!
Peki dijital dönüşüm neden bu kadar önemli? Dijital dönüşüm, işlerin yapılma şeklini değiştiriyor ve yeni iş modelleri oluşturmanızı gerektiriyor. Dijital dönüşüm ile birlikte şirketler iş uygulamalarından müşteri etkileşimlerine kadar her şeyi yeniden ele alıyor. Nitekim bu rekabeti bol dünya içerisinde ayakta kalmak için küçük – büyük fark etmeksizin tüm işletmelerin kendine bir yol çizmesi elzem. Dolayısı ile teknolojiden yararlanarak çok daha hızlı, akıllı ve verimli bir iş modeline geçmek gerekiyor. Bu, dönüşüm oranları, hedef kitlenin büyümesi, öncü olmak gibi pek çok alanda fayda sağlıyor.
Dijital Dönüşüm ve İş Danışmanlığı
Kısaca söyleyecek olursa günümüzde hemen her işletme için dijital dönüşüm bir zorunluluk. Küçük, orta ya da büyük ölçekli fark etmeksizin. Bunun yanı sıra COVID – 19 pandemisinin de dijital dönüşüme önayak olduğu unutulmamalı. Demek ki dünya giderek daha da dijital bir hale geliyor. İşletmelerin de rekabet edebilmesi ve ayakta kalabilmesi için bu dijital dönüşüme sırt çevirmemesi gerekiyor. Demode yaklaşımları geride bırakmak ve trendlere ayak uydurmak elzem. Nitekim bunlar kârlılık oranını, müşteri kitlesini, marka imajını büyütmek ve beslemeye fayda sağlıyor.
Bunun yanı sıra dijital dönüşüm nedir kısaca tarif edelim: Teknolojinin bir işletmenin tüm alanlarına entegrasyonudur, diyebiliriz. Bunun sonucunda işletmenizdeki çalışma biçimlerinde ve müşteri ilişkilerinde değişiklikler yaşayabilirsiniz. Dijital dönüşüm esasında bir kültürel değişimi beraberinde getiriyor ve şirketlerin geleneksel iş süreçlerinden uzaklaşıp yeni uygulamalara geçmesi anlamına da geliyor.
Bu noktada dijital dönüşüm konuşmacılarının hizmetlerinden yararlanmak, danışmanlık almak da önem teşkil ediyor. Uygun dijital teknolojilere sahip olmak, iş modellerini buna göre güncellemek, yeni trendlerden erkenden haberdar olmak gerekiyor. Bu amaçlarla dijital dönüşüm alanında danışmanlık almak önemli. Bu sayede işletmeler ve firmalar dijital dönüşümün neresinde olduğunu tespit edebilir. Yeni aksiyonlar alabilir ve çağa ayak uyduracak hamlelerde bulunabilir. İşletmeler, yeni teknoloji ve yeni iş yapış modellerine adaptasyon sağlamak amacı ile dijital dönüşüm danışmanlığı hizmetlerinden yararlanabilir. Firmanızın ihtiyacı olan dijital dönüşümleri görmek, dijital geçişleri sağlamak ve bununla hem verimliliği hem tasarrufu artırmak, yeni teknolojilere hızla ayak uydurmak için siz de dijital dönüşüm danışmanlığı alabilirsiniz.
Dijital Dönüşüm Konuşmacı Portföyü
İndeks Konuşmacı Ajansı’nın zengin dijital dönüşüm konuşmacı portföyünü keşfetmek ile işe başlayın! Sitemizde yerli – yabancı popüler dijital dönüşüm konuşmacıları var. Nitekim bilim insanı, girişimci, fütürist konuşmacı gibi unvanlara sahip olan dijital dönüşüm konuşmacılarımız popülerlik kazanıyor. Yılların getirdiği bilgi birikimi ve deneyimlerini hedef kitlelere etkin metotlarla aktarıyor. Konuşmacılarımızın öne çıkan bazı özellikleri de şu şekilde:
- Türkiye ve dünyada teknoloji danışmanlığı verenler
- Yeni nesil girişimciler
- Ödüllü proje sahipleri
- İnovasyon tutkunları
- Gıda güvenliği ekip liderliği
- Kuluçka merkezlerinde mentorluk
- “Dünyanın En Başarılı Gençleri” listesinde yer alma
- Stratejik planlama uzmanlığı
Kısaca söyleyecek olursak dijital dönüşüm konuşmacıları arasından size heyecan verecek profesyonelleri bulmanız işten bile değil! Bunun yanı sıra güçlü dijital dönüşüm stratejileriniz için altyapınızı kurmanıza yardımcı olacak üstün nitelikli profesyoneller ile hemen tanışabilirsiniz. Konuşmacılarımız hakkında bilgi almak için Tüm Konuşmacılar sayfamızı ziyaret etmeniz ve kategori, konu gibi filtreleri seçmeniz yeterli. Ardından ilgili sayfalara tıklayabilir ve dijital dönüşüm konuşmacıları hakkında bilgi alabilirsiniz.
Türkiye’nin En İyi Dijital Dönüşüm Konuşmacıları
Türkiye’nin en iyi, geniş perspektifli ve ufuk açan dijital dönüşüm konuşmacılarını İndeks Konuşmacı Ajansı’nda keşfedin! İşte onlarca üstün nitelikli konuşmacılarımızdan yalnızca bazıları:
- Dijital dönüşüm ve inovasyon konularının aranan ismi Doğan Taşkent
- Türkiye’nin fütürist kadın konuşmacısı Ufuk Tarhan
- Siber güvenlik uzmanı Harmonie Toros
- Farklı girişimleriyle öne çıkan Alphan Manas
- Şirketler içim dijital dönüşüm iş süreçleri tasarlayan Erkan Yıldırım
- Udemy’nin dünya üzerindeki en popüler eğitmenlerinden ve dijital kodlama efsanesi Atıl Samancıoğlu
- Yurt dışındaki başarılı kariyeri ve melek yatırımcı kimliği ile dikkat çeken Başak Özer
Konuşmacılarımız hakkında daha fazla bilgi almak için konuşmacı detay sayfalarından da yararlanabilirsiniz. Biyografi, konuşma konuları, röportaj ve videolar gibi her bir konuşmacının kendine özel bilgilerine bu detay sayfalarından ulaşabilirsiniz.
Siz de işletmenizin ihtiyaçlarına göre alanında ilham veren dijital dönüşüm konuşmacılarımızı tanımaya başlayabilirsiniz. Veya dilerseniz, Kategori ve Konular sayfamız üzerinden farklı alanlardaki uzman konuşmacılarımızı da keşfedebilirsiniz.
Sunum Teknikleri Rehberi | İpuçları ve Yöntemler
Sunum teknikleri etkili bir şekilde kullanıldığı takdirde dinleyicilerin aklını ve gönlünü çelmekle ünlüdür. Şöyle düşünün: Leziz bir yemek, düzensiz ve alelade bir sofrada sunulursa yeme isteği uyandırmayabilir. Bu da ilgi ve alakanın başka bir yere yönlenmesine neden olacaktır. Tıpkı yemek sunumlarındaki gibi başarılı sunum hazırlamada da benzer etkiler söz konusudur. Etkili sunum teknikleri sayesinde, dinleyicilerinizin ilgisini kaybetmeden çalışmalarınızı ortaya koyabilir, onları ikna edebilirsiniz. İş yaşamının önemli bir parçası olan sunum teknikleri hakkında ayrıntılı bilgiler edinmek için okumaya devam edin!
Sunum Teknikleri Nedir?
Başarılı bir sunum yapabilmek için sunumun düzeni ve içeriğinin ikna edici olması beklenir. Bu minvalde, etkili bir sunum oluşturmak için başvurulan pek çok teknik ve yöntem vardır. Göz temasını korumak, yüz ifadelerinin etkili bir şekilde kullanımı, dikkat dağıtıcı unsurlardan kaçınmak, pratik yapmak etkili iletişim ve sunum teknikleri arasında öne çıkan değerlerdir ve bunların sayısı artırılabilir. Bu teknikler özümsendiği takdirde, sunum da dinleyicileri kendisine çeker ve hedeflenen sonuca ulaşmak kolaylaşır.
Etkili Sunum Tekniklerinde Hazırlık Aşamaları
En etkili sunum nasıl hazırlanır bakıldığında; öncelik sunum aşamalarına riayet etmek önem kazanır. Bu aşamalardan ilki hazırlıktır ve kendi içerisinde 2’ye ayrılır. Önce içerik hazırlığı gerekir. Sunumunuz için ilgi çekici, etkileyici bilgileri, dinleyici kitlesinin niteliğini de gözeterek derlemeniz gerekir. Daha sonra sunuma hazırlık vardır. Sunum teknikleri içerisinde hazırlık aşamalarının detayları aşağıdaki gibidir:
- Sunumunuz dinleyici odaklı olmalıdır.
- Dinleyici kitlenizin niteliğini belirlemelisiniz.
- Örneğin, sektörel bir sunum hazırlıyorsanız dinleyici kitlenizin mesleklerini, ünvanlarını, tecrübelerini dikkate alın.
- Başrolde her zaman dinleyici vardır ve siz konuşmacı olarak sunumunuzun daha kolay anlaşılabilmesini sağlamalısınız.
- Sunumunuzda bir ana mesaj, ileti de olmalıdır ve tüm slaytlarınız bu mesaja hizmet etmelidir.
- Daha çok konuşma ve anlatma dürtüsü ile tüm bilgilerinizi aktarmaya çalışmayın.
- Dinleyici için kritik bilgileri sunumunuza ekleyin.
- Teknik terimler, çok hâkim olunmayan yabancı ifadeler ve jargonlar dinleyicinin ilgisini dağıtır ve sunumdan uzaklaşmaya neden olur.
- Bu nedenle “Sunumunuzda anlattıklarınız, dinleyicinin anladığı kadardır.” ilkesinden şaşmayın.
- Sunum akışını da iyi planlamalısınız.
- Bu nedenle giriş kısmında sunum amacınızı ve çerçeveyi çizin.
- Gelişme kısmında problem tespitinizi sunun ve idealde ne olması gerektiğini anlatın.
- Sonuç kısmında iyi mesajınızı, varsa duyurularınız ve tekliflerinizi anlatın.
Etkili sunum teknikleri içerisinde hazırlığın ikinci ayağı sunuma hazırlıktır. Özellikle yabancısı olduğunuz bir ortamdaysanız sunum öncesinde dinleyicilerin birkaçı ile sohbet edebilirsiniz. Bu hem üzerinizdeki gerginliği alacak hem de kendinizi tanıtmanıza yardımcı olacaktır. Sunumunuza birden fazla kez prova etmelisiniz. Yeterince prova edilen sunumlar, dinleyicide doğaçlama etkiyi uyandıracaktır. Hatta provalarınızı videoya kaydedip daha sonra kendinizi değerlendirebilirsiniz. Provaları ayna karşısında yapmak ise yanıltıcı olabilir, çünkü jest ve mimiklerinize odaklanmaktan rahat hareket edemeyebilirsiniz. Ardından sunum ortamını ses, ışık, masa düzeni açısından kontrol edin. Gerekirse noksanları gidermeye çalışın. Son olarak sunumuzu “yazım denetimi” ile kontrol edin ve düzeltmelerinizi yapın.
Sunum Tekniklerinde Metnin Formatı
Başta da belirttiğimiz gibi; leziz bir yemeğin kötü bir sunum nedeniyle iştahı kesmesi mümkündür. Tıpkı bunun gibi, çok önemli bir konuda hazırlanan kötü formatlı bir slayt da yeterince ilgi görmez. Bu nedenle etkili sunum teknikleri nelerdir bakıldığında içeriğin formatı, biçimi, şekilsel kurallar da çok önem kazanır. Bunları madde madde beraber inceleyelim:
- Etkili slaytların ortak özelliklerinden biri “az yazı – çok görsel” denklemidir.
- Bir diğer ise slaytların şeklen birbiri ile uyumlu olmasıdır.
- Bu nedenle sunumunuzu yazılara boğmayın ve her slaytta aynı yazı fontunu, benzer renkleri ve büyüklükleri kullanın.
- Duruma göre değişse de en etkili sunum örneklerinde öne çıkan şekilsel standartlar şöyledir: Başlıklar en fazla 32 punto, birincil maddeler en çok 28 punto, kaynakça bölümü en fazla 11 – 12 punto olmalıdır.
- Ayrıca yaygın bir standart olarak; bir slaytta en çok 60 sözcük, görsel olmayan slaytlarda en fazla 6 adet madde kullanabilirsiniz.
Sunumlarda Görsel Seçimi
Dinleyicinin, seyircinin ilgisini kaybetmeyecek etkili bir sunum tekniği için görsel seçimi de işin yapı taşlarından biridir. Yaygın bir kanaat olarak; insanlar öğrendiklerinin büyük bir bölümünü görerek öğrenme eğilimindedir. Bu nedenle sunumunuzdaki slaytlarda yazı ve görsel uyumuna mutlaka özen göstermelisiniz. Resim, grafik, infografik gibi görseller, dinleyicilerin ilgisini çekebilmesi, anlatılan konuların zihinlerinde canlanabilmesi için çok değerlidir. Bu nedenle sunum teknikleri içerisinde görsel seçimini şu kıstaslara göre belirleyebilirsiniz:
- Yazı ile görsellerin birlikte kullanımı, bilginin özümsenmesi ve hatırlanması açısından çok etkilidir.
- Görselleriniz, slaytta iletmek istediğiniz mesajla ilgili olmalıdır.
- Tablolar, grafikler de konunuz ile ilgili olmalı.
- Örneğin, oransal dağılımları göstermek için pasta grafikler idealdir.
- Ayrıca görseller, sizin açıklamanıza gerek kalmadan kendini anlatabilmelidir.
Sunum Esnasında Yapmanız Gerekenler
Sunum teknikleri içerisinde sunun anında yapmanız gerekenler de başlı başına bir konudur. İlgiyi, anlattıklarınıza çekmeli, ses tonunuzu ve mimiklerinizi ona göre ayarlamalısınız. Genelde sunum esnasında çok gergin veya heyecanlı olduğunuzu, ilk sunum deneyiminiz olduğunu söylememeniz beklenir. Bu, işin mutfağını gösterdiği için negatif etki yaratabilir. Tüm bunlar minvalinde şunları söylemek mümkün:
- Genelde dinleyicinin ilgisi 10 – 15 dakika sonra düşmeye başlar.
- Bu nedenle sunumunuz 10 – 15 dakikayı geçiyorsa, ilginin düşebileceği noktaları yeniden dikkat çekecek şekilde kurgulayın.
- İlgiyi toplamak için en etkili yollardan biri duygusal etki yaratmaktır.
- Dinleyicilerin gülmesini sağlamak, onların hayal güçlerini kullanmalarını teşvik etmek, ilgi çekici anekdotlar aktarmak duygusal etki yaratır.
- Bu nedenle 10 – 15 dakika gibi belirli aralıklarla bu şekilde duygusal etki yaratabilirsiniz.
- Dinleyiciler ile göz teması kurmaktan kaçınmayın. Bu eylem, sunum anında “orada” olduğunuzu gösterecek ve dinleyicilerin ilgisinin azalmasını önleyecektir.
- Vücut dili ve ses tonu da mesaj iletiminin önemli bir parçasıdır.
- Bu nedenle doğal konuşma tonunuz ve hızınızı koruyun. Ayrıca yüksek ses ile ve tane tane konuşmayı ihmal etmeyin.
- Vücut dilinizi kullanırken kolları önde ya da arkada birleştirmek, bilekleri kilitlemek gibi kapalı vücut duruşlarından kaçının. Bunlar güvensiz bir görünüm oluşturur.
- Samimi ve kendiniz olmayı unutmayın.
- Sahnede dinleyiciler ile karşılıklı olarak birbirinizi rahatlıkla görebileceğiniz bir noktada durun.
- Hatta kritik bir bilgi vereceğiniz zaman birkaç adım daha öne gidin.
Sunum Sonrasındaki Soru – Cevap Bölümü Hakkında
Genelde sunumlar tamamlandığında, konuşmacı dinleyicilere döner ve “Sorusu olan var mı?” minvalinde bir açık kapı bırakır. Bu nedenle muhtemel sorulara ve vereceğiniz yanıtlara önceden çalışmalısınız. Soru geldiğinde savunmaya geçmek yerine önce soruyu düşünün ve özümseyin. Yanıtını bilmediğiniz sorular gelirse, politik karşılıklar vermeyin. Bunun yerine kibar bir şekilde yanıtı bilmediğinizi belirtebilirsiniz. Hatta o anda yanıtını veremediğiniz sorular için, ilgili dinleyicinin irtibat bilgilerini alabilir ve yanıtını bu şekilde daha sonra vereceğinizi belirtebilirsiniz.
Sunumlarda Bu Hatalara Dikkat!
Sunum teknikleri, aynı zamanda yaygın hataları bilmek ve bunlara karşı önlem almaktan da geçer. Bu nedenle aşağıdaki sık tekrarlanan hataları da gözden geçirebilirsiniz. İlk sunum tecrübenizde bunlara dikkat edip geçmişteki sunumlarda bu hatalardan hangilerini yaptığınızı tespit edebilirsiniz:
- Konuşmacının, sık sık ekrandan ya da elindeki notlardan okuması.
- Slaytlarda gereksiz yere uzun yazı ve görsellerin kullanılması.
- Slayt ekranının önüne geçilmesi.
- Sık sık konu dışına çıkılması.
- Slaytlara, söyleneceklerin birebir kopyalanması.
- Anıların ve esprilerin uzatılması ve sunumun kişisel bir sohbete çevrilmesi.
- Slayttaki yazılarda sık sık farklı yazı karakterlerinin, boyutlarının kullanılması.
- Görsel ve yazının boyutlarının okunabilirliği olumsuz etkilemesi.
- Görsellerde çok fazla renk kullanılması.
- Konuşmacının sunum anında sırtını dinleyicilere dönmesi.
- Dinleyiciler ile göz temasının kurulmaması.
- Hedef kitlenin yeterince tanınmaması.
- Kötü diksiyon, özensiz kılık – kıyafet seçimi.
- Teknik problemler yaşanması ve ekipmanların önceden kontrol edilmemesi.
Dilerseniz, başarılı sunum teknikleri hakkında profesyonel hizmet almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
İletişim Danışmanı Yaprak Özer’in dinleyiciler, izleyiciler önünde başarılı bir sunum ve konuşma performansı için Medya İlişkileri Eğitimi‘nden yararlanabilirsiniz. Beden dili, nefes kullanımı, konuşma ve sunum teknikleri, algı yönetimi gibi alanlarda becerilerinizi geliştirmek için hizmetlerimizi keşfedebilirsiniz!
Müzakere Teknikleri Nelerdir? Nasıl Geliştirilir?
Müzakere, özellikle iş yaşamının ayrılmaz bir parçası. Bu nedenle profesyonel hayatta müzakere teknikleri nelerdir öğrenilmesi, bu becerilerin geliştirilmesi de fazlasıyla önem kazanır. Esasında fikir alışverişinde bulunmak anlamı taşısa da müzakerenin amacı genelde karşı tarafı ikna etmektir. Finansal konular, yeni projeler, şirket yapısının değiştirilmesi gibi ikna gerektiren alanlarda da müzakerenin göz ardı edilemez bir etkisi vardır. Peki tüm bunlar ışığında müzakere teknikleri nelerdir, müzakere yapmak nedir, bu beceri nasıl kazanılır? Konu hakkındaki tüm merak ettiklerinizi keşfetmek için siz de içeriğimizi incelemeye başlayın!
Müzakere Nedir?
Müzakere ne demek kısa tanımı ile bakmak gerekirse; TDK bu kelimeyi “Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma; oylaşma” şeklinde tarif eder. Bu doğrultuda müzakere etme nedir bakıldığında ise bir konuda en az iki kişinin fikir teatisinde bulunmasıdır. Taraflar, spesifik ya da genel bir konuda kendi görüşlerini karşı tarafa aktarır ve fikir alışverişi başlar. Önemli noktalardan biri de müzakere etmek genelde karşı tarafı ikna etmek üzere kurulan bir iletişim biçimidir. Bu iknanın amacı ise konuya göre değişkenlik gösterir. Tarafların beklenti ve hedefleri birbirinden farklı olduğunda, her tarafın ihtiyaçlarını karşılamak üzere müzakereye başvurulabilir. Sonuç olarak bir fikir birliğine varmak ve bir fikir alışverişini sonuçlandırmak büyük ölçüde müzakere yeteneğine bağlıdır.
Müzakere Özellikleri Nelerdir?
Müzakere özelliklerini keşfederek müzakere nedir nasıl yapılır daha iyi öğrenebilirsiniz. Alana, sektöre, tarafların beklentilerine göre değişkenlik gösterse de müzakere kuralları ve özellikleri hakkında bir standart çizmek mümkündür. Bu maddeler genel olarak aşağıdaki gibidir:
- İki veya daha fazla tarafın olması gerekir.
- Tarafların ihtiyaç – çıkar çatışması ve beklentisi olmalıdır.
- Tarafların kendileri için aşılması gereken hususlar vardır.
- Her taraf, istediklerini elde etme alanını büyütmek ister.
- Etkileyici iletişim ve ikna kabiliyetleri ile her taraf kendi isteklerine ulaşmayı amaçlar.
- Taraflar müzakere içerisinde kendi çıkarları doğrultusunda taviz vermeye hazırdır.
- Bu nedenle tarafların bazı isteklerinden vazgeçmeleri mümkündür.
- Görünen ve görünmeyen olmak üzere 2 farklı unsur vardır.
- Görünen unsurlar, daha çok fiyat, sayı, tarih, koşul, yöntem gibi maddi unsurlardır.
- Görünmeyen unsurlar ise duygu, ego, baskın gelme isteği, kaygı, şüphe gibi soyut kavramlardır.
- Genellikle diğer tarafın / tarafların bir dereceye kadar anlaşılmasını gerektirir.
- Fikir alışverişini sonuçlandırmak için taraflar pazarlığa da hazır olur.
- İkna etmek için çeşitli iletişim teknikleri faydalı sonuçlar doğurur.
Genel olarak müzakere teknikleri nelerdir öğrenmeden önce, bu iletişim yönteminin özelliklerini, kurallarını, dinamiklerini özümsemek önem taşır. Diğer türlü, yalnızca müzakere yapmak ne demek teorik olarak öğrenilebilir. Bu da istikrarlı ve uzun soluklu bir şekilde başarılı bir müzakere becerisine sahip olmaya ket vurabilir. Bu nedenle müzakerenin niteliklerini benimseyerek işe başlayabilirsiniz.
Müzakere Sürecine Nasıl Hazırlanmalısınız?
Peki müzakere süreci nedir ve hangi bileşenlerden oluşur? Burada da yine farklı pek çok dinamik olmasına rağmen ortak bir standarttan söz etmek mümkündür. Buna göre müzakere süreci 4 temel bileşenden oluşur. Bunlar aynı zamanda müzakere teknikleri nelerdir keşfetmenin yollarından da biridir. Bu aşamalar; hazırlık ve planlama, giriş, sonuçlandırma, değerlendirme aşamalarıdır:
- Hazırlık ve Planlama: Bu aşamada bir ön müzakere gerçekleşir. Uyuşmazlıkların hangi konularda olduğu, güçlü ve zayıf yönler, zaman analizi, taktik belirleme gibi tutumlar bu aşamada ortaya çıkar.
- Giriş: Taraflar giriş aşamasında birbiriyle tanışır. Gündem maddelerine sıra gelir, usul ve ilkeler netleşir. İlk izlenim giriş aşamasında olduğu için karşılıklı güven duygusu, pozitif söylem oluşturma, hangi terminoloji ile konuşulacağının tespiti bu aşamada gerçekleşir.
- Sonuçlandırma: Bir diğer adı anlaşmadır. Taraflar müzakeredeki fikir alışverişlerini bir sonuca bağlar ve gerekirse bir sonraki toplantıyı da planlar.
- Değerlendirme: Müzakere bittikten ve taraflar dağıldıktan sonraki aşamadır. Burada taraflar “ne oldu, nasıl oldu, neden olmalıydı, müzakere beklentilerimi karşıladı mı?” gibi soruları kendilerine sorarlar. Ortaya çıkan yanıtlar, tarafların hedeflerine ulaşıp ulaşmadığının da göstergesi olur.
Müzakere Teknikleri Nelerdir?
Müzakere tekniği nedir sorusunun tek bir yanıtı yoktur. Empatiden duygulara hakim olmaya, müzakere yönetiminden ne zaman taviz verilebileceğine kadar pek çok teknik vardır. Bunlar özellikle diplomaside ve iş yaşamında sıklıkla başvurulan yöntemlerdir. Tüm bunlar ışığında müzakere teknikleri nelerdir gelin birlikte bakalım:
1. Duygularınızı Yönetin
Müzakere becerisi nedir bakarsak, en etkili stratejilerden biri duygu yönetimidir. Duygularınızı yönetmeyi öğrenmek, her teklifte bilinçli kararlar vermenize ve karşılıklı yarar sağlayan bir anlaşmaya varmanıza yardımcı olacaktır. Örnek vermek gerekirse; sakinliğinizi korumak için nefes alma tekniklerinden yararlanabilirsiniz. Ek olarak, kaygınızı bir heyecan olarak yeniden tanımlayabilirsiniz. Benzer şekilde; bazı olumsuz duygularınızı yeniden tanımlayarak niteliklerini değiştirebilirsiniz. Bunu yapmak, müzakerede beklediğiniz olumlu sonuçlar için gereken sabrı göstermenizi de sağlar.
2. Uyum Sağlayın
Her ne kadar bir işletme sahibi veya profesyonel olsanız da siz de bir insansınız. İnsan tanıdığı, sevdiği, özdeşlik kurabildiği insanlarla daha kolay çalışır. Bu nedenle uyum sağlamak yerine göre oldukça değerlidir. Doğru uygulandığı takdirde uyum; güveni, anlayışı ve iletişimi artırır. Genellikle iyi müzakereciler, her şeyden yakınlık kurmanın istediklerini elde etmelerine kolaylaştıracağını bilirler. Bunun için de doğru bir uyum yeteneği geliştirirler.
3. Tartışmayı Yönetmeye Çalışın
Bir müzakereye liderlik etmek genellikle ilk teklifin sunulması ile mümkündür. Böylece çerçeveyi siz çizebilirsiniz. Bunu yapmak, müzakereyi yönlendirmenize de yardımcı olur. Örneğin, bir müşteriyle tedarik konusunda pazarlık yapıyorsunuz diyelim. Ürün fiyatlarını ve ilgili diğer hizmet ücretlerini içeren bir satın alma teklifi sunabilirsiniz. Bu sayede müzakere süreci, sizin belirlediğiniz seviye üzerinden devam eder. Bu şekilde müşteriniz sizin ilk teklifinize odaklanır ve bunu müzakere süreci boyunca bir referans noktası olarak görür. İlk adımı atmak için taslak anlaşma veya örnek sözleşme de sunabilirsiniz. Bu teknik birçok müzakerede fayda sağlar.
4. Sessizliği Avantaja Çevirin
Müzakere yönetimi nedir denildiğinde yerine göre en etkili stratejilerden biri de sessizliğin gücünden yararlanmaktır. Sizinle pazarlık yapan tarafın teklifiniz düşünmesi için sessizlikten yararlanabilirsiniz. Ayrıca savunma refleksinizi azaltmak, karşı tarafı daha aktif bir şekilde dinlemek için de sessiz kalmak, iyi bir dinleyici olmayı sağlayabilir. Sessizlik, tartışmalara devam etmeden önce duygularınızı yönetmenize de yardımcı olabilir. Örneğin, bir müşteriniz, sektör ortalamasından farklı bir fiyat teklifi sundu diyelim. Siz, sektörünüzün ortalamasından bahsetmek için hemen pazarlık yapmak yerine duygularınızı yönetmek için birkaç saniye sessiz kalabilirsiniz.
5. Bir Değer Sunun
Başarılı bir müzakere herkesin kazandığını hissetmesi ile mümkündür. Değerli bir teklif götürmek müzakere örnekleri içerisinde özellikle maaş konularında öne çıkar. Örneğin, size bir iş teklifi geldi fakat maaştan memnun olmadınız. Bu konuda bir pazarlığa girişmek niyetiniz varsa, karşı tarafa değerli bir şey teklif edin. Ardından “eğer bu konuda bir aksiyon alabilirseniz, bugün teklifi kabul edebilirim” diyebilirsiniz. Böylece bir işverenin sizi kazanması için mücadele etmesi edebileceği bir alan açabilirsiniz.
6. Diğer Müzakere Teknikleri Önerileri
Müzakere teknikleri nelerdir keşfetmek için farklı önerilere de kulak verebilirsiniz. Bunlar içerisinde maaş gibi bazı konuları kişisel algılamamak, bir başka deneyimli müzakereci tarafından tavsiye almak, müzakere süreci için bir hakemi görevlendirmek, ne zaman taviz vereceğinizi bilmek de vardır. Örneğin, taviz konusunda tüm taraflar mutlu edecek bir sonuca ulaşmak amacıyla birçok durumda uzlaşmaya çalışabilirsiniz. Hakemler ise genelde müzakerelerde anlaşmazlıkları çözmek ve nihai teklifi ele almak üzere atanan bağımsız bir kişi ya da şirkettir.
Müzakere becerinizi profesyonel bir hizmet alarak geliştirmek isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Kapsayıcı Liderlik Nedir? Ne İşe Yarar?
Kapsayıcı liderlik, çağımız iş yaşamında günden güne değerini artıran bir kavram. Salt liderlik davranışının ötesine uzanan kapsayıcı liderlik, eski nesil iş yaşamındaki hiyerarşik yapıya karşı da bir alternatif olarak öne çıkıyor. Literatüre 2006 yılında geçen kapsayıcı liderlik nedir, gereken beceriler nelerdir, nasıl kapsayıcı lider olunur keşfetmek için içeriğimizi takip edebilirsiniz!
Kapsayıcı Liderliğin Kısa Tarihi
Kapsayıcı liderlik kavramı ilk olarak Nembhard ve Edmondson tarafından 2006 yılında ortaya atıldı. Nembhard ve Edmondson, bir liderin kapsayıcılığı adı altında bu kavramı ortaya çıkararak literatüre de yepyeni bir ifade kazandırdı. İkilinin çalışmalarına göre bir şirkette çalışanlara kulak verilmesi, personelin katkılarının takdir edilmesi gerekmekte. Bu sayede çalışanların şirket içerisinde kendilerini değerli hissetmeleri sağlanabilir. Bunlar, çalışanlara gereken değerin verilmesini sağladığı gibi şirkete olan aidiyeti de artırabildiği için önem kazandı.
Pelled ise kapsayıcılığı, “bir çalışanın başkaları tarafından kabul edilme derecesi olarak” açıklamıştır. Dahası, “kişinin iş yerine katkıda bulunmasına izin verilmesi” şeklinde benzer tanımlamalar da akademik çevrelerce yapılmıştır. Tüm bunların ortak özelliklerine bakıldığında ise çalışanların bir şekilde ilgili sürece dâhil olması anlamı çıkar. Tüm bunlar, kapsayıcı liderlik nedir hakkında daha çok bilgiye ulaşmamızı sağlayan kilometre taşları oldu.
Kapsayıcı Liderlik Nedir?
Sektörden sektöre, şirket dinamiklerine göre kapsayıcı liderlik nedir sorusunun yanıtı değişse de şöyle bir genel tanım yapabiliriz: Takımdaki her bir üyeye değer verilen, çalışanların farklı özelliklerine önem gösterilen, özgün ve farklı bakış açılarına saygı duyulan liderlik türü kapsayıcı liderliktir. Aynı zamanda bir kapsayıcı lider, önyargılarından olabildiğince uzaklaşmalı ve yeni fikirlere kulak vermelidir. Bu anlamda; kapsayıcı liderler klasik güç hiyerarşisi anlayışını da geride bırakır. Böylece kişilik, bakış açısı, yorum, beceri gibi alanlardaki farklılıklar kapsayıcı liderler tarafından bir zenginlik olarak değerlendirilir. Çalışanların dâhil olduğu, katılımcı bir iş sürecine saygı gösteren kapsayıcı liderler, aynı zamanda çalışanları ile iş birlikleri de yapar. Yeri geldiğinde kendi fikirlerinin eleştirilmesinden rahatsız olmadıkları gibi, bunu çalışanlarından talep de ederler. Bu bağlamda kapsayıcı liderlik, değişen iş yaşamına adapte olmayı amaçlayan şirketler için artık en önemli liderlik türüdür.
Kapsayıcı Liderliğin Özellikleri Nelerdir?
Kapsayıcı liderlik modelinde öne çıkan özellikler, klasik liderlik vasfındaki değerlerle birebir örtüşmez. Bunun nedeni ise kapsayıcı liderliğin, farklılıklara ve çok sesliliğe verdiği değer derecesidir. Tüm bunların toplamında kapsayıcı liderlikte öne çıkan özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
- Kapsayıcı liderlik, iş birliğine saygı gösterir.
- Kapsayıcı lider, takımındaki her çalışana değer verir.
- Kişiler arası iletişime özen gösterir.
- Farklı bakış açıları, özgün yorumlar, klasik değil alternatif öneriler, farklı özelliklere sahip çalışanlar kapsayıcı liderler tarafından değer görür.
- Astlar, lideri etkileme gücüne sahiptir.
- Çalışanlar, kapsayıcı liderin altında aktif bir rol sahibi olur.
- Kişiler arası ilişkiler ön plana geçer.
- İş ve karar alma süreçlerine çalışanlar da dâhil edilir ve onların da söz hakkı vardır.
- Tüm ekip üyeleri kapsayıcı liderliğin altında fikir alışverişi yapabilir, tartışabilir ve alınan kararlarda fikrini beyan edebilir. Dahası, bu fikirler etkili olabilir.
- Kapsayıcı lider, görüşlerinin göz ardı edilme ihtimaline rağmen tüm takımın farklı bakış açılarını sunmasını ister.
- Geri bildirim kültürünü kapsayıcı liderler kendileri için de talep eder.
Kapsayıcı Liderlik İçin Beklenen Nitelikler
Kapsayıcı liderlik becerileri yaygın araştırmalara göre altı farklı başlık altında toplanır. Bunlar, bir liderin kapsayıcı olma yolunda sahip olması beklenen niteliklerdir. Klasik güç hiyerarşisine bağlı kalmadan, çok sesliliğe önem vererek liderlik vasfını sürdürmek isteyen profesyonel şu altı niteliğe dikkat etmesi gerekir:
- Önyargı Farkındalığı: Kapsayıcı liderlik nedir, bakıldığında en önemli niteliklerden biri budur. Bir lider, eğer kapsayıcı olmak istiyorsa kendi önyargıları ile mücadele etmek durumundadır. Kapsayıcı lider, kişisel önyargıların yanı sıra sistem içerisindeki kusurların da farkında olmalıdır. Bu da ancak farklı özelliklere sahip ekip üyelerinin de sürece dâhil edilmesi ile mümkündür.
- Hiyerarşi Karşıtlığı: Elbette finansal gerçeklikler söz konusu olduğunda ya da şirket adına çok kritik bir karar vermek gerektiğinde bir kapsayıcı lider de son sözü söylemeyi tercih eder. Bununla beraber, kapsayıcı liderlikte hiyerarşiye ve statükoya meydan okumak da vardır. Bunun için süreçlere çeşitlilik ve katılım sağlanmalıdır.
- Alçakgönüllülük: Kompleks ya da ego şişmesi gibi davranışların genel olarak kapsayıcı liderlik stratejilerinde yeri yoktur. Bir kapsayıcı lider, kendi hatalarının farkında olur ve bunları kabul eder. Dahası, bu hatalarını çözmek için aksiyon almaktan da geri durmaz. Ayrıca problemlere başkalarının katkı sağlayabileceği alanlar açar.
- Duygusal ve Kültürel Zeka: Kapsayıcı liderlikte, tabiri caizse “halden anlamak” davranışı da öne çıkar. Böylece kapsayıcı lider, farklı kültürel ortamlarda kolayca hareket eder ve başarılı bir iletişim kurar. Gerektiğinde çalışanların kültürel ve duygusal durumlarına uyum sağlamak, kapsayıcı liderin yapısında vardır.
- İş Birliği: Kapsayıcı liderin olduğu bir çalışma ortamında, kararlar yalnızca üst yönetimce alınmaz. Bu, bir ayrıcalık olmaktan çıkar ve karar alma süreçlerine tüm takım dâhil olur. Böylece kapsayıcı liderler, korkulan patronlar olarak değil, rol modelleri olarak görülmeye başlanacaktır.
- Değişkenlik: Kapsayıcı liderlikte sabit kurallar pek yoktur. Değişime açık olmak, çalışanlardan gelen farklı talepleri değerlendirmek ve buna göre aksiyon almak gerekir.
Kapsayıcı Liderlik Stratejileri
Kapsayıcı liderlik yönetimi içerisinde, bilmeniz ve pratiğe dökmeniz gereken çeşitli stratejiler de vardır. Bunlar taktik düzeyde doğrular değildir. Daha çok, kapsayıcı olmayı şirket kültürü içerisine sokmak için gereken stratejik adımlardır. Bu stratejik hamleler ile beraber, kapsayıcı liderlik anlayışı şirket atmosferine daha etkili ve gerçekçi bir şekilde geçer. Bu stratejiler şu şekildedir:
- Paydaşları bilgilendirin: Önce -varsa- şirketinize finansal yatırım yapan kişileri ve kurumları belirleyin. Sonra onları şirketinizdeki gelişmelerden haberdar edin ve kapsayıcı liderliğin faydalı, kazançlı olduğunu onlara bildirin. Ayrıca, paydaşları kapsayıcı liderliğin ne anlama geldiğiyle ilgili de bilgilendirin. Gerekirse bu konuda bir sunum hazırlayın.
- Açık iletişimi benimseyin: Açık iletişim anlayışı, hem kıdemsiz hem de kıdemli personel için geçerlidir ve altın değerindedir. Çalışanların iş deneyimleri hakkında nasıl hissettiklerini söylemeleri için açık iletişim iyi fırsattır. Liderler ekip üyeleriyle birebir görüşmeli, onların mesleki ve duygusal durumlarını düzenli olarak kontrol etmelidir. Gerekirse tüm ekibin dahil olduğu retrospektif toplantılar da yapabilirsiniz.
- Ortamda çeşitliliği sağlayın: Kapsayıcı ve çok sesli bir ortam oluşturmak, farklı geçmişlere sahip çalışanların bakış açılarından yararlanmak demektir. Bu yaklaşım sayesinde sektörünüze dair daha geniş anlamlara ulaşabilirsiniz. Ayrıca ortamda çeşitlilik sağlamak, şirketlerin kendi çalışanlarını daha kolay anlamalarına da olanak tanıyacaktır.
Kapsayıcı Liderlikte Çalışanların Değeri ve Önemi
Kapsayıcı liderlik nedir, diye bakıldığında kapsayıcı liderlik hakkında bilgilerden biri de çalışanların değeri ve önemi üzerinedir. Bu liderlik türü sayesinde çalışanların psikolojik olarak güven duygusu artar. Söz konusu psikolojik güvenin artması ise çalışanların yaratıcılıklarını da yükseltir. Kapsayıcı liderlik tüm ekip üyelerinin tartışmalara ve karar alma süreçlerine dahil edilmesini teşvik eder. Bu sayede farklı bakış açılarının getirdiği yorumlar, çözüm önerileri de açıkça değerlendirilir. Tüm bunlar, kapsayıcı liderliğin insan odaklı yaklaşım ile ilişkili olduğunu gösteren bilgilerdir. Doğal olarak böyle bir ortam, çalışanların motivasyonuna, güven duygusuna, yaratıcılığına, huzuruna da fayda sağlar.
Liderler kapsayıcı bir davranışı benimsediği zaman; daha düşük statüdeki çalışanların da kendilerini desteklenmiş hissetmesi çok olasıdır. Dahası, düşük statüdeki çalışanlar böylece kendilerini takımın önemli üyeleri olarak görmeye de eğilimlidir. Farklı statülere sahip çalışanlar arasında karşılıklı saygı ortamı gelişir. Böylece, kıdemsiz, düşük statülü çalışanlar hem kendilerini daha da geliştirir hem de dışta kalmış hissetmez. Tüm bu yaklaşımlar, ekipteki herkes tarafından hissedilen güven duygusunu artırır. Daha az deneyimli ya da kıdemsiz, düşük statülü çalışanlar için bu iş ortamları özellikle değerlidir. Diğer türlü, kıdemsiz çalışanların yeteneklerini ortaya koyması, inisiyatif alarak yöneticilik becerilerini geliştirmesi de zorlaşır.
Kapsayıcı Liderlik Sergilemek İçin İpuçları
Artık kapsayıcı liderlik nedir, ne işe yarar gibi soruların yanıtlarını öğrendiğimize göre çeşitli püf noktalarından da bahsetmekte yarar var. Siz de kapsayıcı liderlik tarzınızı geliştirmek istiyorsanız aşağıdaki önerilere kulak verebilirsiniz:
- Sahip olduğunuz önyargılar, tahminler veya varsayımlar üzerinde düşünün. Her ne kadar zor da olsa başkaları ile olan iletişimlerinizde peşin hükümlü olmamaya çalışın. Gerekirse bu noktada kariyer danışmanlarından destek alın.
- Toplantılar, birebir görüşmeler ve tartışmalar içerisinde açık iletişimi benimseyin ve pozitif kalın. Dışlayıcı davranışlardan ve öfke patlamalarından uzak durun.
- Ekip içerisindeki daha sessiz ve / veya pasif çalışanların da süreçlere dâhil olmasını teşvik edin. Çalışanların fikirlerine değer verildiğini ve dinlendiğini gösterin ki pasif üyeler de rahat bir şekilde kendilerini ifade etmeye başlasın.
- Kendi kör noktalarınızı ve zayıf yanlarını öğrenmek için ekibinizden geri bildirim almaktan çekinmeyin. Dahası, bu hatalarınızı başkalarının görmesine de izin verin. Böylece bu davranışınız, çalışanlarınız için de bir örnek teşkil eder.
- Ekibinizi nasıl ki destekliyorsanız sizin de desteklenmeye ihtiyacınız olabilir. Bu nedenle birden fazla ekibi yönetme konusunda deneyimli uzmanlardan danışma hizmeti alın.
Dilerseniz, İndeks Konuşmacı Ajansı’nın liderlik konuşmacılarını kurumsal toplantılarınıza davet edebilirsiniz. Lider iletişiminden satış ve pazarlama danışmanlığına kadar pek çok alanda verdiğimiz hizmetler içerisinde siz de hizmetlerimizden yararlanabilirsiniz. Böylece şirket içi kültürünüzde istediğiniz atmosferi yakalar, değişen iş yaşamı ve liderlik anlayışlarına adapte olursunuz. Danışmanlık desteği kapsamında kurum ihtiyacına uygun zaman ve kapsamda farklı iş modelleri için hizmetlerimizden yararlanabilir, hemen bizimle irtibata geçebilirsiniz!
Teknoloji İnovasyon Konuşmacıları
Son yıllarda tüm insanlık, dünyanın hiç olmadığı kadar hızlı değiştiğini anladı. Hatta bu duruma alışmaya başladık. Bu değişimin öncü güçlerinden biri teknoloji. Kendisini sürekli yenileyen teknoloji, beraberinde her şeyin değişmesini sağlıyor. Bu açıdan teknolojiyi hayatın kendisinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu konuda en geniş bilgileri teknoloji inovasyon konuşmacıları ile edinmek mümkün.
Yüzü geleceğe dönük bir sektör olan teknoloji, sürekli dönüşüp evrimleşirken günümüzün de ihtiyaçlarını karşılamak için mevcut durumlara uyum sağlıyor. Başta yapay zekâ olmak üzere teknoloji alanında neler olup bittiği, yani güncel teknolojik konular ve bunların sosyal, ekonomik hayatın içerisinde nasıl kullanılacağı her zamankinden daha fazla önem kazanıyor.
Her organizasyon belli bir rekabet ilişkisi içindedir. Kuruluş amaçlarının farklı olması bu gerçeği değiştirmez. Hatta faaliyet alanları da bunu değiştirmez. Organizasyonların daima yenilikçi olması gerekir. Bu da ancak inovatif liderlere sahip olmayla gerçekleşir. Çünkü bu liderler teknolojiyi doğru anlamayı başarıyor. Böylelikle kendilerini ve ekiplerini değişen şartlara adapte ediyorlar. En iyi teknoloji inovasyon konuşmacıları bu liderlerin başarılarını anlatıyor. Artık iş modellerinin geçmişin ötesine geçmesi gerekiyor. İşte bu liderler inovatif kültürü yaratmak için herkese ilham oluyor.
Teknoloji ve inovasyon konuşmacıları, en yeni teknolojiler konusunda bilgili, teknolojiyi anlayarak hayatlarına adapte eden kişilerdir. Bu sayede teknolojiyi anlamamıza ve iş fikirlerine yöneltmemize yardımcı olurlar. Siz de teknoloji ve inovatif düşünceyi benimsemiş ve başarıyla uygulamış konuşmacılar arıyorsanız İndeks Konuşmacı Ajansı’na başvurabilirsiniz.
Neden İnovatif Gelişmeler Hakkında Bilgi Sahibi Olmalısınız?
Günümüzde rekabet sadece ülke sınırları içinde değil; uluslararası boyuta taşınmış durumda. Rekabetin kurallarına uyup buna adapte olan şirketler ayakta kalıp büyüyor. Ancak organizasyonlar hangi büyüklükte olursa olsun bir zaman sonra bir ışığa, bir ilhama ihtiyaç duyuyor. İşte bu noktada teknoloji inovasyon konuşmacıları devreye girmekte.
Kuruluşunuzun artık en yeni stratejileri kullanamadığı, geleneksel ve denenmiş yöntemlere geri döndüğü bir noktaya geldiğini görebilirsiniz. İşler aynı kısır döngüde, zaman içerisinde sıkışmış ve ilerlemiyor gibi görünebilir. Sonuç olarak yaptıklarınızın yetmediği durumlarda artık diğer kuruluşların gerisinde kalabilirsiniz. Daha fazla kaynağa ya da daha iyi yeteneklere sahip olmak bile firmaların geride kalmasını engelleyemiyor. Ancak bu döngüyü aşmak zor değildir. Tek yapmanız gereken, teknolojinin değişen ve farklılaşan yönünü yakalamaktır.
Unutmayın ki inovatif düşünce bulaşıcıdır. İşte teknoloji inovasyon konuşmacıları bilgi ve deneyimleriyle sizi teknolojiyle buluşturan kişilerdir. Başka bir deyişle sizleri teknoloji ve yaratıcılığın büyülü dünyasına taşıyan kişilerdir. İş dünyasında yaratıcı düşünceler geliştirip risk alan liderleri dinlemek bu yüzden önemlidir. Siz de kuruluşunuz için itici gücü böylelikle kazanabilirsiniz. Teknoloji inovasyon konuşmacıları ihtiyaç duyduğunuz motivasyonu sizlere kazandıracaktır.
İnovasyon modelleri, sektöre bağlı olarak çeşitli farklılıklara sahiptir. Uyum sağladıkça iş trendlerini daha iyi anlarsınız. Böylelikle geleceğin bilinmezliğine karşı daha güçlü hale gelirsiniz. Kurum kültürünüzü değiştirip dünyanın ritmine ayak uydurabilirsiniz.
Geleceğin Global Trendleri Nelerdir?
Pandemi sadece ülkemizde değil, dünya üzerinde de altüst edici dalgalanmalara neden olmuştur. Bu yüzden öngörülen trendler değişikliğe uğramış, olasılık dahilinde görülmeyen trendler ise gündemin merkezine oturmuştur. İklim değişikliği başta olmak üzere birçok konu yakın gelecekte hayatımıza daha da etki edecek gibi duruyor. Bunlar arasında örneğin yapay zeka, dijitalleşme ve demografik değişimler oldukça önemli. Teknoloji inovasyon konuşmacıları işte tüm bu trendler hakkında bilgi sahibidir. Ve bu bilgileri analiz ederek dinleyicilerde yepyeni farkındalıklar geliştirirler.
Sürdürülebilir ekonomiye yönelik artan ihtiyaçlar ve devam eden iklim krizi dünyamızın karşı karşıya olduğu en önemli sorunlar arasındadır. Yenilenebilir enerji sistemlerine geçiş ve depolamada artan verimlilik bu bağlamda önemli gelişmelerdir. Üstelik yakın gelecekte bu konuların daha sık gündeme geleceği açıktır.
Eğer birisi gelecek teknolojisi nedir diye sorarsa cevap artık yapay zekâ olacaktır. Yapay zekânın hızlı yükselişi ve kısa sürede hayatın içerisine girmesi geleceğin bu teknolojiye doğru kayacağının en büyük göstergesidir. Tabii tüm bu gelişmeleri takip etmek kolay değildir. Oysa teknoloji inovasyon konuşmacıları sayesinde birçok bilgiye daha kolay ulaşmak mümkün.
Veriler de artık işletmeler için önemli bir varlık haline geliyor. Oysa günümüzde veri üretimi ve işleme her zamankinden daha zor hale gelmiştir. Hızlı büyüyen dijitalleşme ve yeni veri ekonomisi ile yapay zekânın birleşimi farklı potansiyelleri ortaya çıkarmaktadır. Örneğin bulut teknolojisi ve bulut tabanlı iş modelleri bunlardan biridir. Hepimiz adeta bir bulutun üstüne oturup geleceğe doğru hareket ediyoruz.
Günümüz dünyasında sınırların kalkması demografik yapıların değişmesini tetikliyor. Kentsel yayılma tüm dünyada gerçekleşen bir olgu olarak ekonomik ağırlıkların sürekli değişmesine neden oluyor. Demografik değişiklikler gelecekte eğilimleri daha fazla etkileyecek gibi duruyor. Teknoloji inovasyon konuşmacıları ile gerçekleştireceğiniz etkinlikler bu konulardaki farkındalıklarınızı artıracaktır.
Sanayide Dijital Dönüşüm Nedir?
Dijital dönüşüm kısaca, dijital teknolojilerin bir kuruluşta ya da organizasyondaki tüm alanlara entegrasyonudur. Dijital dönüşüm, firmaların iş yapış şekilleri açısından önemli bir konudur. Hizmet sağlayıcıların sundukları değer ve bunu sunum şekilleri birçok kararı etkiliyor. Sanayide dijital dönüşüm günümüzde tüm işletmeler için zorunlu hale gelmiştir. Bunun en önemli nedeni dünyanın giderek daha dijital hale gelmesidir. Ve işletmelerin daha rekabetçi olmaları için bu dönüşümü gerçekleştirmeleri şart. Dolayısıyla işletmelerin yeni dönemde nasıl ayakta kalacakları bu konuda takınacakları tutumla yakından ilgili.
Müşteri deneyiminden operasyonel çevikliğe kadar her alanda dijital dönüşümden bahsetmek mümkündür. Nitekim kültürden liderliğe, iş gücünün etkin yönetiminden dijital teknolojilere kadar birçok alanda bunu görüyoruz. Dolayısıyla dijital dönüşüm artık bir hayatta kalma sorunu haline gelmiştir. Teknoloji inovasyon konuşmacıları bu sorunu en çarpıcı örneklerle ortaya koymakta.
Siz de çağı yakalamak ve farklı teknolojileri işinize adapte etmek için bize ulaşabilirsiniz. Doğan Taşkent ya da Ufuk Tarhan ile inovasyon modelleri üzerine bir konuşma etkinliğine ne dersiniz? Bu etkinliğin işinizde ve hayatınızda çığır açacak değişiklikler getireceğine eminiz. Teknoloji inovasyon konuşmacıları hakkında merak ettiğiniz tüm konular için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
İklim ve Çevre Konuşmacıları
Günümüzde iklim ve çevre sorunlarının etkileri hemen her alanda görülmektedir. Üstelik bu etkiler çok hızlı şekilde yayılmaktadır. Her ülkede ve her sektörde benzer sonuçlar doğurmaktadır. Geçmişte sadece istatistikleri ve öngörüleri içeren durumlar artık birer gerçeğe dönüşmüştür. Ekonomiden sosyal yaşama kadar her alanı etkisi altına almıştır. Bu açıdan iklim değişikliği konuları gittikçe artan şekilde gündemi meşgul etmektedir. Bu nedenle iklim ve çevre konuşmacıları eskiye oranla daha fazla ilgi görmektedir.
İklim konuşmacıları için araştırma yaptığınızda ne yazık ki sürdürülebilirlik alanında değişime ilham verecek bilgi, deneyim ve tutkuya sahip kişileri bulmanın zor olduğunu göreceksiniz. Çünkü bu konuda konuşma yapmak sadece mevcutta ya da gelecekte olan olayları anlatmak değil, gezegenimizi kurtarma amacıyla hareket etmeyi de içerir. İklim ve çevre konuşmacıları tutkuları, adanmışlıkları ve prensipleri uğrunda yaptıkları davranışlarıyla farklarını ortaya koyarlar. Dolayısıyla iş insanı, politikacı, akademisyen ya da farklı meslek ve iş gruplarında olsun, iklim konuşmacıları gözlerini gezegenimizi korumaya dikmiş, bulundukları alanda rol modeli olmuş kişilerdir.
İklim konuşmacıları ve özellikleri oldukça geniş bir perspektife sahiptir. Sadece tek bir alanda değil, farklı birkaç alanda bilgi sahibidirler. Bu bilgileri sürdürülebilir stratejilerden temiz enerjiye, çevre politikalarından yeşil harekete kadar birçok alanda uygun şekilde sunarlar. İklim ve çevre konuşmacıları, insanları motive edip harekete geçirirken bu konuları iş stratejilerine dönüştürmede yetenekli kişilerdir. Bu yüzden bir iklim konuşmacısını dinlediğinizde bir konuşmadan daha fazlasıyla karşılaşırsınız.
İndeks Konuşmacı Ajansı, her sektörde ihtiyacınız olacak iklim konuşmacıları araştırma hizmetleri sunmakta. Nitekim iklim konuşmacıları belirlemeden çevre konuşmacıları araştırma hizmetlerine kadar pek çok hizmeti İndeks Konuşmacı Ajansı hizmetleri kapsamında bulabilirsiniz.
Çevre Konuşmacıları Kimlerdir?
Bu soruya kısa bir cevap vermek zordur. Onlar her şeyden önce, gezegenimizi etkileyen sorunların çözümü için uğraşırlar. Bunun için farkındalık yaratırlar. Sorunlarla ilgili bilinci artırarak çözüm önerileri paylaşırlar. Bu konuda faydalı bilgileri açık ve net şekilde ortaya koyarlar. Gittikçe artan çevre sorunlarına karşı dinleyenleri motive edip harekete geçirirler.
Çevre konuşmacıları akademisyen, iş dünyası lideri, fütürist, politikacı ya da tutkulu bir iklim aktivisti olabilir. Bu bakımdan çevre konuşmacıları araştırma ve seçim sürecinde ihtiyacınıza en uygun bilgi ve deneyime sahip konuşmacıyı seçmek önemlidir.
İndeks Konuşmacı Ajansı olarak kapsamlı sektör deneyimlerimiz ve uçtan uca müşteri desteği sunan ekibimizle bugüne kadar birçok başarılı projeye imza attık; canlı etkinlikler, hibrit ya da çevrim içi etkinlikler bunlardan birkaçı. Bu etkinlikler sayesinde birçok çevre konuşmacısının farklı dinleyici kitleleriyle bağ kurmasını sağladık.
Unutulmamalıdır ki iklim değişikliği konularında düzenleyeceğiniz etkinliklerde konuşmacı ajansı çalışmaları daha başarılı sonuçlar elde etmenizi sağlar. İndeks Konuşmacı Ajansı olarak sizlere beklentilerinizin üzerinde hizmetler sunuyoruz. Eğer iklim konuşmacıları hakkında bilgi edinmek isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.
İklim ve Çevre Konuşmacıları Neden Önemlidir?
İklim, çevre ve sürdürülebilirlik herkesin önem vermesi gereken ciddi konulardır. Çünkü dünya üzerindeki tüm canlıları etkilemektedir. Firmaların yanı sıra kişisel tercihlerde de çevre sorunlarının izlerini görmek mümkündür. Öyle ki iklim krizine çözüm sunan seçeneklere ilgi her alanda artmaktadır. Özellikle tüketim alanında pek çok insan sürdürülebilirlik ilkesini benimseyen markaları tercih etmektedir. Yapılan araştırmalara göre bu oran %34 dolayındadır.
Bu açıdan ekonomik sürdürülebilirlik ile çevresel sürdürülebilirlik yakın bir ilişki içindedir. İklim konuşmacıları bu konuda size harika bir perspektif kazandırır. Nitekim çevre ve iklim konuşmacıları gezegenimizi korumanın yanı sıra sürdürülebilir iş fırsatları gibi birçok konuda da farklı bakış açıları kazandırmaktadır. Çevre konuşmacıları araştırma ve bilgi konusunda ajans hizmetlerimizden yararlanabilirsiniz.
Sürdürülebilirlik Firmanıza Nasıl Katkı Sağlar?
İklim ve çevre konuşmacıları ile sürdürülebilirliği firmanıza getirdiniz diyelim. Bu durumda elde edeceğiniz maddi ve manevi kazançlar yüksek olacaktır. Gerçi herkes farklı nedenlerle bu durumu önemseyebilir. Ve farklı şekilde destek verebilir. Ancak çevreye duyarlı bir şirket olmanın en önemli faydalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Çalışanlarınız, dünyanın kurtarılmasında fark yaratmak için çalışan bir şirkete daha güçlü bir aidiyet duyar.
- Kendileri kadar çocuklarının da geleceğini önemseyen bir şirkette çalışmaktan memnuniyet duyarlar. Çevreye duyarlı şirketlerinin kendi haklarına da duyarlı olacağını düşünürler.
- Küresel bir sorun çerçevesinde çalışmak şirketinizde olması muhtemel büyük kuşak çatışmalarının önüne geçer.
- Böyle bir bilinçle yerel üreticileri destekleyip doğal içeriklerle ürünlerinizi sunabilirsiniz.
- Sürdürülebilirlik çalışmaları farklı iş stratejilerinin oluşmasına ve maddi destekler almanıza da olanak verecektir.
Sonuç olarak çevre konuşmacılarımız iklim, çevre ve sürdürülebilirlik konusunda birçok farklı bakış açısı sunacaktır. Bu sayede ekibinizin, müşterilerinizin, hedef kitlenizin bu konularda ufkunu genişletecektir. Böylelikle sizlere rehberlik edecek, öyküleri ile motivasyon yaratacaktır.
Ekibimizde, iklim ve çevre alanında deneyimli birçok konuşmacı mevcut. Siz de daha yaşanabilir bir dünya için katkı sağlamak istiyorsanız bir sonraki etkinliğiniz için İndeks Konuşmacı Ajansı’ndan destek alabilirsiniz. Üstelik sadece iklim alanında değil, enerji alanında da geniş konuşmacı seçeneklerimizle profesyonel konuşmacı ajansı çalışmaları sunuyoruz.
Ekonomi Anlatan Konuşmacıları-1
Ekonomi ve finans, hayatın her alanında karşımıza çıkan çok önemli konulardır. Ekonomiyi anlamak ve yorumlamak sadece iş hayatı için önemli değildir. Aslında hayatın her alanında başarılı olmak için gereklidir. Finans dünyasını anlamak için ise daha büyük bir uzmanlık gerekir. Bu yüzden ekonomi ve finans konuşmacıları iş dünyasında her zaman itibar görür. İş çevreleri için önemli birer rol modelleridir.
Ekonomi ve finans konuşmaları dinleyicilere birçok bakımdan fayda sağlar. Örneğin ekonominin mevcut durumunu ortaya koyar. Ardından yatırım fırsatlarına dikkat çeker. Bölgesel, ulusal ya da uluslararası ekonomik durumları analiz eder. Böylelikle birçok alanda güncel ekonomik konular hakkında bilgi paylaşımları gerçekleştirir. Yatırım gibi riskli alanlarda farklı stratejik yöntemler sunarlar. Bu yolla yatırımcıları doğru noktalara yönlendirirler. Ekonomi ve finans konuşmacıları, kuruluşların sağlam mali temeller üzerinde strateji geliştirmelerinde oldukça etkilidir. İnovatif düşünüp farkındalık yaratmalarına yardımcı olurlar.
İndeks Konuşmacı Ajansı olarak ekonomi ve finans alanında birbirinden değerli konuşmacıları portföyümüzde barındırıyoruz. Yenilikçi stratejileri ve vizyoner bakış açılarıyla size yön verecek kişilerle buluşmanızı sağlıyoruz. Bu hizmetlerle iş dünyasında daha emin adımlarla ilerleme sağlamanız mümkün. Örneğin dünya ekonomisi nereye gidiyor, şirket olarak nasıl bir yol haritası çizmemiz gerek diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu konuda belki de Emin Çapa ile ekonomi ile konuşma dinlemenin tam zamanı gelmiştir.
Türkiye Ekonomisinin Geleceği Üzerine Konuşmalar
Finans ve ekonomi üzerine konuşma yapan kişiler ekonominin mevcut durumuna hakim kişilerdir. Aynı zamanda da ekonominin argümanlarını başarılı şekilde kullanırlar. Mevcut durumu iyi analiz ederek dünya ve Türkiye ekonomisinin geleceği üzerine konuşmalar yaparlar. Böylelikle finansal planlamalarda ve yatırım stratejilerinde çok faydalı bilgiler sunarlar.
Hayat sürekli değişiyor. Bu değişimleri anlamak ve bunlara uyum sağlamak her bakımdan önemlidir. Şirketler her gün çeşitli verilere dayanarak onlarca karar alıyor. Aldıkları bu kararlar belli birtakım riskleri hesaba katmayı gerektiriyor. Sınırları gittikçe belirsizleşen dünyada olup bitenler herkesi etkiliyor. Birçok dönüm noktası ekonomik verilerin sapmasına neden oluyor. Mesela, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali tüm dünya ekonomisini etkiledi. Hiçbir şirket kendisini bu konunun dışında tutamaz. Bu savaşın etkileri halen devam ediyor. Benzeri pek çok gelişmeyle varlığını hissettiren dünya ekonomik krizi her alanda karşımıza çıkıyor.
Diğer taraftan pandeminin ekonomi üzerindeki etkileri halen devam ediyor. Küresel salgının izlerini taşıyan dünya ekonomisi birçok şeyin değişmesine neden oluyor. Bu değişimler nedeniyle gelecek hakkında öngörü yapmak oldukça zor. İklim krizi, dijitalleşme, demografik yapının öngörülemezliği ekonomi konuşmacıları özelinde uzman yorumu gerektiren konulardır. Gelecekle ilgili öngörüler yapmak zorlaşırken gelişmeleri doğru okuyacak konuşmacılara her alanda ilgi artıyor.
Ekonomi ve finans alanında lider kişiler belirsizlik perdesini aralayıp insanlara yol gösterir. Ekonomik durum hakkında geçmiş bilgileri doğru şekilde kullanırlar. Deneyimleri ve öngörüleriyle risk yönetiminde başarılı olurlar. Dünya ekonomik göstergeleri anlama ve yorumlama becerileri sayesinde Türkiye ekonomisinin geleceği üzerine konuşmalar daha anlamlı hale gelir. İndeks Konuşmacı Ajansı olarak sizleri işte bu konuşmacılarla buluşturuyoruz.
Finansal Piyasalardaki Gelişmeler Hakkında Güncel Bilgiler
Finansal piyasalarda tüm işleyişler veriler üzerinden ilerler. Örneğin Türkiye ve dünya ekonomisi büyüme oranları, işsizlik oranları, cari işlem dengeleri, enflasyon ve daha birçok veri, finansal piyasalardaki gelişmelere yön verir. Yatırımcıların aldıkları kararlara etki eder. Ekonomi konuşmacıları iş dünyasının içinde olduğu için bu verileri daha başarılı şekilde yorumlar. Bilgi ve deneyimleriyle kuruluşların rakiplerini ve hedef kitlelerini doğru anlamalarını sağlar. Ayrıca kurumların analiz ve planlama becerilerini artırırlar. Genel ekonomik durumun yanı sıra birçok alanda da önemli ipuçlarını ortaya koyarlar.
İş hayatında ekonomik verileri anlayıp yorumlamak, yatırım fırsatlarına aşina olmak çok önemlidir. Bu noktada bilgi ve deneyimleri harmanlayan doğru öneriler şirketler için kritik önemdedir. İş dünyasında girişim ve yatırım fırsatlarını takip etmek zordur. Bu konuda doğru kararları almak ve riskleri minimalize etmek için ekonomi konuşmacıları ile çeşitli çalışmalar yapabilirsiniz. Dünya ekonomisi büyüklüğü, argümanlarının çeşitliliği ve sürekli değişmesi bu sayede sizin için sorun olmaktan çıkıp anlamlı bir veri kümesi haline gelecektir.
İndeks Konuşmacı Ajansı olarak sizlere uzun yıllardır sektörün en iyi konuşmacılarını sunmaktayız. Ekonomi konuşmacıları konusunda talebinizi bize iletmeniz durumunda sizleri alanında uzman ekonomi ve finans konuşmacıları ile buluşturuyoruz. Örneğin dünya ekonomisi hakkında bilgi sahibi olmak için belki de Atilla Yeşilada ile dünya ve Türkiye ekonomisinin geleceği üzerine konuşmalar dinlemenin zamanı gelmiştir. Bizimle iletişime geçmeniz durumunda ekonomi ve finans okuryazarlığınızı geliştirecek uzman isimleri dinleme keyfine ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin İlham Veren Finans ve Ekonomi Konuşmacıları
Türkiye’nin önde gelen konuşmacıları arasında birçok ismi görmek mümkündür. Hepsi de ekonomik bilgilerden piyasaların analiz ve yorumlanmasına kadar geniş bir uzmanlığa sahiptir. Üstelik Türk ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri doğru şekilde yorumlamada uzun yılların deneyimlerine sahiptir. Küresel ekonominin geleceği, siyasi gelişmelerin ekonomik parametrelere etkileri, yapay zekâ, bankacılık sektöründeki gelişmeler ve daha birçok konuda derin bilgi sahibidirler. Türkiye’nin ilham veren bu konuşmacıları arasında örneğin Emin Çapa, Atilla Yeşilada, Emre Alkin, Can Fuat Gürlesel, Şebnem Kalemli Öczan, Uğur Gürses gibi ikonik isimleri bulabilirsiniz.
Diğer taraftan exclusive konuşmacılar, iş dünyasında rehberlik ederek başarıya giden yolun önünü açan konuşmacılardır. Bu konuşmacılara ulaşmak için siz de İndeks Konuşmacı Ajansı’ndan hizmet alabilirsiniz. Ekonomi ve finans alanında exclusive konuşmacılar ile bir araya gelip görüş ve önerilerinden yararlanabilirsiniz.
METAVERSE’ÜN HAYATIMIZA GETİRECEKLERİ – IV
Normların Değiştiği Bir Dünyada Ofise ve Hayata Dönmek
Çin alfabesinde “tehlike” ve “fırsat” kelimelerini ifade eden semboller bir araya geldiğinde “kriz” anlamını taşıyan sembolü oluşturur. Çin kültüründe her krizin bir tehlike ve fırsat içerdiği bu sembollerle anlatılır. Winston Churchill’in “İyi bir krizi asla ziyan etmeyin” sözü de bunu işaret eder. İçinden geçtiğimiz süreç hem kurumlar hem de çalışanlar açısından tehdit edici ögeler içerdiği gibi aynı zamanda fırsatlar da barındırıyor. “Belirsiz zamanlarda yaşayasın” bir Çin bedduasıdır. Belirsizlik gerçek bir lanettir çünkü insan büyük uyum yeteneğine sahip olsa da belirsizliğe uyum sağlayamaz.
Son aylarda her ortamda çok sık tekrarlanan bir söylem var: “Korona sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Krizler var olan eğilimleri güçlendirir ve bazı değişikliklerin hızla hayata geçmesine imkan verir. Geride bıraktığımız süreçte de yıldırım hızıyla yaşadığımız değişiklikler evden çalışma ve evden eğitim oldu. Ancak sağlık kaygılarının yol açtığı yeni koşullarda bu iki uygulama, başlangıcında tereddüt ve aksamalar olsa da günler içinde aşıldı ve “yeni normlar” olarak kabul gördü. Birçok kurumda yönetim zihniyeti nedeniyle düşünülmesi bile söz konusu olmayacak uzaktan çalışma uygulaması, tam zamanlı veya kısmen hayatın parçası oldu. Hiç şüphesiz uzaktan çalışmak ve yönetmek de birçok beceri gibi hem kurumlar hem de bireyler açısından gelişme alanı içinde sayılacak yeni bir yetkinliktir.
Bu değişimin uzun dönemde kalıcı etkiler yaratacak sonuçları olacak. Ancak hayatın asla eskisi gibi olmayacağını düşünmek insan doğasıyla ilgili temel gerçeklerle çelişir. Kurumların karşılaşacağı güçlük verimliliği ölçmek ve aidiyeti korumak, çalışanların yaşayacağı zorluksa iç disiplin geliştirmek ve dürtüsel davranışlardan kaçınmak olacak.
Alışkanlıklar ince ipliklerle dokunmuş halatlardır ve bu örgü on binlerce yıl içinde oluşmuştur. Bu nedenle bir kuşaktan diğerine bütünüyle farklılaşmaz, bir insan ömrü içinde değişmesiyse söz konusu olmaz. Örneğin günde 350 kez elini yüzüne götüme alışkanlığını kazanmış insan canlısı, bunun yanlış olduğunu öğrendiği halde bu davranışından kolayca vazgeçemez. Diğer taraftan önümüzdeki birkaç ay içinde hayatın dereceli biçimde alıştığımız düzene döneceği beklentisi birçok kişiye rahatlık veriyor. İnsanlar tehlikenin geçtiğine ikna olduklarında eski alışkanlıklarına dönmek için hızla ve birikmiş açlıkla hareket edecektir. Kısacası hepimiz alıştığımız hayata dönüş için yeşil ışığın yanmasını bekliyoruz. Birçok kişi sabah kahvesini içerek işe gitmeyi, hapşıran birine ters bakıp ondan uzaklaşmak yerine “çok yaşa” diyeceği günleri özlüyor. Ancak görünen o ki, beklediğimiz yeşil ışığın yanmasını daha uzun ve belirsiz bir süre bekleyeceğiz. Virginia Wolf’un söylediği gibi: “Hepimiz aynı dünyaya baksak da farklı gözlerle görürüz.” Bu nedenle bugüne kadar yaşadıklarımızda olduğu gibi, bundan sonra da yaşanacak değişiklikler benzer olsa da herkesi aynı biçimde etkilemeyecek.
Neler Değişecek, Neler Kalıcı Olacak?
Uzaktan eğitim ve çalışma uygulamalarının tetikleyeceği bazı değişiklikler birkaç yıl içinde hayatın doğal bir parçası olacak. Örneğin şirketlerde hiyerarşi zayıflayacak, buna bağlı olarak geleneksel yönetim yapısı değişecek ve karar mekanizmaları çeşitlenecek. Haftanın bir veya iki günüyle sınırlı da olsa evden çalışma, evi ve kariyeri arasında tercih yapmak zorunda bırakılan birçok kadının eğitiminin ve kurum içinde kazandığı deneyimin hakkını vermesine imkan sağlayacak. Böylece her kademede olduğu gibi üst yönetim kademelerinde de kadın sayısı artacak.
Türkiye’de şirket iflasları ve nakit akışını yönetemeyen işletmelerin el değiştirmesi kaçınılmaz olacak. İşsizlik artacak, emeklilik sistemleri zorlanacak, yeni vergiler gelecek, mülklerin değeri düşecek, gelir ve servetler küçülecek. Dünyada ekonomik toparlanmaysa zaman alacak. Ancak rezervi olan ve dünya ekonomisinin lokomotifi niteliğindeki ülkelerde devletlerin sisteme akıttığı kaynak, iki yıl içinde dengelenmeye imkan verebilir.
Covid-19 sadece vatandaşların sağlığını değil bağlı olduğumuz sosyal, ekonomik ve politik kurumları da tehdit ediyor. Birçok iş yeri açılmamak üzere kapandı, günlük hayat saymakla bitmeyecek şekillerde farklılaştı ve ekonomik politikaların değişimi hız kazandı. Sonuç olarak içinde yaşadığımız ve çalıştığımız sistem küçük veya büyük birçok açıdan değişti.Pandemi dünyada normal kabul edilen düzeni sarsabilecek potansiyel bir tehdit olma özelliği taşıyor. Başta sağlık sistemi olmak üzere politik ve ekonomik kurumlar olmak üzere tüm dünyada birçok kurum geçtiğimiz birkaç ay içinde sorgulanmaya başladı. Ancak bu sorgulamanın nasıl sonuçlar doğuracağı henüz açıklığa kavuşmuş değil. Bu sorgulamanın sonucu iki yönde gelişme gösterebilir: İnsanlar daha liberal ve çevreye karşı daha duyarlı olabilecekleri gibi daha hoşgörüsüz, yabancı düşmanı ve ırk ayırımı yanlısı olabilirler. Gelişmenin hangi yönde olabileceğini kestirmek henüz mümkün görünmüyor. Değişim neoliberal bir anlayışı besleyip devleti sadece yönlendiren ve kural koyan konuma getirebilir ve son 40 yılda olduğu gibi büyük şirketlerden alınan vergiyi düşürür, varlıklıları destekler ve gelir dağılımındaki adaletsizliği büyütebilir.
Jost ve arkadaşlarının yaptığı araştırma, sistemi yoğun olarak tehdit eden olaylardan sonra sosyal ve politik tutumların muhafazakar yönde kayma gösterdiğini ortaya koydu. Bir başka araştırmada Economou ve Kollias da Jost ve arkadaşlarının bulgularını destekledi: 1985’te Air India uçağına, 1989’da Nijerya’da Fransız uçağına, 1995’te Oklohama’da Federal Ofis binasına, 1996’da Kenya ve Tanzanya’da Amerikan Büyük Elçiliklerine, 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere ve Pentagon’a yapılan terörist saldırılarda, 2002’de Moskova’da bir tiyatrodaki rehine krizinde ve 2004 Madrid ve Londra’da tren bombalamalarında bunu doğrulayan gelişimleri bildirdiler. İnsanlar sosyal sistemlerinin tehdit edildiğini gördüklerinde daha önce sistemin bazı yönlerini eleştirseler ve değişime açık olsalar da savunmaya geçme ve statükoyla bütünleşme eğiliminde oluyor. Benzer şekilde yabancı düşmanlığı ve onlara yönelik şiddet, iklim değişikliği ve terörizm tehlikesinin yarattığı kitlesel göçler, dünyada ve Avrupa’da aşırı sağ partilerin oylarında artışa yol açmaya devam ediyor.
Koronavirüs Dönemi
İçinden geçtiğimiz süreci ikiye ayırabiliriz. Birinci dönemde Mart ayının ikinci haftası daha önce pek dile getirilmeyen bazı bilgilerin yüksek sesle dile getirilmesiyle doğan korku ve kaygı, heyecanlı ve belirsizliklerle dolu bir süreç başlattı. Bu dönemde birçok kişinin düşünce tarzı korku, endişe ve komplo teorileriyle beslenerek yeniden şekillendi.
Yönetimlerin tutumu çalışanların duygu durumunu ve ruh halini belirledi. Örneğin sık ve verimli toplantılar yapan ekiplerde belirsizlik ve dedikodu olmadı, verimlilik azalmadı, hatta bazılarında yükseldi. Buna karşın yöneticilerin kendi kaygılarını yönetemedikleri ekiplerde baskı, güvensizlik ve belirsizlik egemen oldu ve doğal olarak verimlilik de düştü. Kısacası bu süreç kişisel ve kurumsal değerlerin sınandığı bir dönem oldu.
Ofise dönüşün başladığı ikinci dönemde birçok kurumda bu dönüş kademeli olmaya başladı. Son gelişmeler uzun bir süre koronavirüs öncesi dönemde olduğu gibi bir çalışma düzeni olmayacağını gösteriyor. Bu dönemin ilk haftalarını misyonu öne çıkaran, geleceğe dönük fırsatlara odaklı projeler hazırlayan ve koronavirüs sonrası dönem için izlenecek stratejiyi oluşturan şirketler, süreci iyi değerlendirmiş ve krizden güçlenerek çıkan şirketler olacak.
Bireysel plandaysa hiç kimse hayatının sonuna kadar 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarını unutmayacak. Bu dönem çalışanların anlamsal hafızalarında olumlu veya olumsuz olarak sınıflandırılacak. Bunu da iş liderlerinin ve yöneticilerin tutumu belirleyecek. Bu nedenle her yöneticinin kendisine, “Ekibime güven mi aşıladım yoksa kaygı ve güvensizlik mi?” sorusunu sorması, astlarına yaşattığı duyguyu tanıması için yol göstericidir.
Evden çalışmanın yaygınlaşması özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde çalışanların zamanlarının ve enerjilerinin büyük bölümünü yolda harcamak yerine işlerine odaklamalarına imkan verir. (Evden çalışırken ihtiyaç duyacağınız yetkinlikler için “Evden Çalışma Yetkinlikleri” başlıklı kutuya bakınız.) Kurum hedeflerine ve zamanlamalara uyulması süreç içinde evden çalışılan gün sayısının artmasına zemin hazırlayacak. Bu gelişme çalışan açısından yaşam kalitesinin yükselmesi; kurumlar açısındansa ulaşım, yemek, aydınlatma, ısıtma ve ihtiyaç duyulmayan ofis alanı giderlerinden tasarrufa imkan sağlar.
Evden Çalışanları Yönetmek
Uzakta bulunan ekipleri yönetmek bazı yöneticiler için sorun, bazıları içinse imkansız bir uygulama olarak görünüyor. Bazıları evlerinde çalışanları yönetmek için çok farklı bir yöneticilik anlayışı gerektiğine inanıyor. Oysa aşağıdaki başlıklar üzerinde dikkatlice düşünüldüğünde hepsinin yakında bulunan insanları yönetmek ilkeleriyle uyum gösterdiği, bazılarında sadece araçların değiştiği görülür. Hoch ve Kozlowski, ampirik araştırmalardan elde edilen bulguları değerlendirerek sanal ekiplerin yüz yüze ekiplerle aynı düzeyde performans göstermesi için sanal ekip liderlerinin çok daha fazla zaman ve çaba harcaması gerektiğini bildirmiş. Liderlerin, ekiplerin sanallığı arttıkça hiyerarşik liderliğin etkisinin azalacağını anlamaları ve buna göre davranmaları önem kazanıyor.
Evden ve uzaktan çalışma önümüzdeki dönemde çalışma hayatı için bir seçenek olacak. Bu nedenle hem var olan geniş literatürden hem de kendi uygulamalarımızdan aldığımız sonuçlardan yararlanarak liderlere evden çalışanları yönetirken yardımcı olacağını düşündüğümüz aşağıdaki adımları hazırladık.
Evden çalışma kılavuzu oluşturun. Evde sadece çalışmaya ayrılmış bir ortam oluşturmanın önemini vurgulayın. Ekip üyelerine güne sabah bakımını tamamlamış, şık ve spor bir şekilde giyinmiş, kahvaltısını yapmış, sabah toplantı saatinden beş dakika önce görüntülü oturuma bağlanmış bir şekilde, sandalyesinde dik oturarak söz almalarını beklediğinizi belirtin. Güne görüntülü toplantıyla başlamak herkesin günü programlamasına ve günlük etkinliklerine zindelikle odaklanmasına yardımcı oldu.
Beklentilerinizi açık ve net tanımlayın. Normal çalışma koşullarında da çalışanlar çoğunlukla yöneticisinin kendisinden ne beklediğini tam olarak bilmez. Yönetici ile çalışan arasında öncelikler konusunda algı farkı olması şaşırtıcı değildir ve bu farkı ortadan kaldırmak için bilinçli çaba harcamak gerekir. Uzaktan çalışma koşullarında bu konuya gösterilecek özen daha büyük önem taşır.
Yakınınızdaymış gibi yönetin. Çalışanlarınıza gün içinde randevu verin, sesli ve görüntülü olarak görevleri konusunda bir güçlük yaşayıp yaşamadıklarını izleyin.
Düzenli toplantılar yapın. Sabah toplantıları yapmanın kendi kurum içi uygulamalarımızda da yararını gördük. Pandeminin ilk döneminde her sabah 9’da ve akşam 5’te MS Teams uygulaması üzerinden iki toplantı yaptık. Uzaktan çalışmaya uyum sağladığımızı gördükten sonra yalnızca sabahları 9.30’da bir araya gelmeye başladık ve her arkadaşımız bildiği veya yeni öğrendiği bir konuda sunum yaptı. Bu sunumların konusunu hem işle hem de iş dışı ilgi alanlarını da kapsayacak şekilde serbest bıraktık. Yaptığımız tüm bu toplantılar bizi birlikte çalıştığımız dönemden çok daha fazla birbirimizden haberdar kıldı ve birbirimizi daha iyi tanımamızı sağladı.
Görüntülü koçluk oturumları planlayın. Bu gerçekte bir yöneticinin çalışanından en üst düzeyde performans elde etmesi ve çalışanın da potansiyelini bütünüyle kullanabilmesi için en temel yaklaşımdır. HBR Türkiye’nin Mart 2016 sayısında yayınlanan “Sayılarla Ölçülmeyen Performans Yönetim Modeli” bütünüyle bu ilkeye dayanır. Çalışanlarla sık, yarı yapılanmış görüşmeler yapmak aynı çizgide ilerlenmesini, yöneticinin beklentilerinin çalışan tarafından tam olarak anlaşılmasını ve düzenli geribildirim almasını sağlar.
Ekibinize güvenin. Güven sadece iş hayatında değil insan hayatının her alanındaki en temel ihtiyaçtır. Bu nedenle bir ekibin içinde güven ne kadar yüksekse o ekip yetenek ve becerisi oranında mümkün olan en yüksek performansı gösterir. Güvensizlik dedikoduya ve çalışanların enerjilerini kendi yarattıkları sorunlara harcamasına neden olur. Ekip içindeki güven duygusu ekip lideri tarafından belirlenir. Bu nedenle uzaktaki ekipleri yönetmek söz konusu olduğunda ekip ve kurum aidiyetini sağlamak açısından güven duygusunu geliştirmek büyük önem taşır. Yöneticinin bu konu için harcayacağı emek ve zaman karşılığını fazlasıyla bulur.
Dahil olduklarını hissettirin. Sadece iş ortamında değil aile hayatında da alınan kararlara diğerlerinin dahil olması, katılımı ve ortak gayreti kolaylaştırır. Bu nedenle yukarıda belirttiğim sabah ve akşam toplantıları veya alt gruplarla gün içinde yapılacak toplantılar hedeflere yönelik ortak heyecanı canlı tutar.
Kurum misyonu ve değerlerinin, kendi rolleriyle bağlantısını kurun. Hiç kimse şirketin hissedarlarının veya patronunun servetini artırmak için iki yıldan fazla yüksek heyecan duymaz ve kendini zorlamaz. İş hayatındaki toplantıların büyük çoğunluğu ne yapılacağı ve nasıl yapılacağı ile ilgilidir. Oysa insanları harekete geçiren “Yaptıklarınızı neden yapıyorsunuz?” sorusuna verecekleri cevaptır. Bu yüzden her çalışan gösterdiği gayretin ve verdiği emeğin son kullanıcı nezdinde neye yaradığını ve hayatında nasıl bir fark yaratacağını bilirse anlamlı bir iş yaptığı duygusunu yaşar. Bu köprüleri kurmak ve canlı tutmak yöneticinin görevidir.
Eylemlere değil hedeflere odaklanın. Hiç şüphesiz sonuçlar bir dizi eylemin sonucudur ancak çalışanlar, özellikle uzaktan çalışma koşullarında sonuç vermeyecek eylemlerle zamanlarını doldurup kendilerini çok çalışmış hissedebilir. Onlara soracağınız sorularla kendi cevaplarını bulmaları ve enerjilerini sonuç verecek eylemlere odaklamaları mümkün olur.
İletişim stratejisi oluşturun. Haberleşme ve iletişim düzeninin bütün ekip üyeleri tarafından anlaşıldığından emin olun. Haftalık rapor zamanlaması, grupların yapacakları toplantıların düzeni ve gündemin önceden belirlenerek herkesin toplantıya hazır olmasını sağlamak yöneticinin en baştan belirleyeceği konulardır. E-posta trafiğine ve düzenine dikkat edin. İlgili olmayanlara gereksiz e-postaların gönderilmemesi konusunda uyarıda bulunun ve bundan kaynaklanacak zaman kaybı ve gereksiz gerginlikleri en baştan önleyin.
Çalışanların gelişim ihtiyaçlarını karşılayın. İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri öğrenme ve gelişimdir. Uzaktan çalışma sürecinde bu ihtiyacın çeşitli webinarlar aracılığıyla karşılanmasına öncülük edin. Bu tür etkinliklere katılanlardan, öğrendiklerini gün sonunda veya haftanın son toplantısından sonra diğer ekip üyelerine anlatmalarını isteyin.
Bağ kurun. İlişkiye yatırım yapmak için fırsatları değerlendirin ve özel fırsatlar yaratın. Örneğin doğum günlerinde bütün ekibi toplayın ve her üyenin doğum günü sahibine özel bir mesaj vermesini sağlayın. Bu mesajların klişe olmaması için düşünülmesini ve zihinsel hazırlık yapılmasını teşvik edin. Gün sonu toplantılarının bazılarında çocukların da ekranda görünmesi için her hafta bir kişinin kendi özel ilgi alanıyla ilgili 30 dakikalık sunum yapmasını öneriye açın.
Yönetici İletişiminin Özellikleri
İletişim ve ilişki yönetimi her zaman önemlidir. Ancak bu konu yöneticinin krizli dönemlerde ve uzaktan çalışan iş arkadaşlarıyla ilişkisinde çok daha büyük önem kazanır. Stres verici bir durumla karşılaşmak herkesi farklı etkiler. Bu nedenle bir yöneticinin kendi stres düzeyini ve stresinin kaynağını tanıması ve anlaması önem taşır. Zira bu algı geçmiş yaşantılardan, maddi olarak borçlu olmaktan veya hayatın o dönemindeki özel bir sorundan kaynaklanabilir. Bu nedenle yöneticinin kriz karşısında kendi algısını referans almayıp ekip üyelerinin özel durumlarını anlaması ve bunlara ilgi göstermesi gerekir.
Duygusal dalgalanmayı kontrol etmek. Duygularını kolay ve hızlı biçimde dışa vuran yöneticiler eğlence parklarındaki hızlı trenlere benzer. Bu tür yöneticilerle çalışmak normal zamanlarda eğlenceli olabilir ancak kriz dönemlerinde çalışanın yöneticisinde görmek isteyeceği son şey duygusal dalgalanmadır. Bir yöneticinin baskıya dayanacak yeterliliğe sahip olması beklenir çünkü yöneticinin stresini yönetememesi, astlarının ve iş arkadaşlarının kaygısını kışkırtır ve büyütür. Ekip üyeleri, yöneticilerinin rehberliğine ve istikrarına ihtiyaç duyar. Duygularını kontrol etmekte zorluk çeken yöneticilerin, bu dönemde duygu denetimi konusunda özel çaba harcamalarında yarar vardır. Bunun için atılacak ilk adımlar iyi uyku, gevşeme teknikleri ve özellikle geribildirim almaktır. Duyularını kontrol etmekte zorluk çeken yöneticiler öfke patlamaları yaşayabilir, yüksek kaygı nedeniyle hareketsiz kalıp karar almakta zorluk çekebilir veya gereksiz özgüvenle riskli kararlar alabilirler.
Aşırı kötümserlik. Psikolojinin sahte bilim haline dönüştürülmesinden sonra iyimserlik yüceltildi ve kötümserlik çok olumsuz bir özellik olarak adeta günah sayılmaya başladı. Oysa geçek hayatta durum bazen göründüğünden daha kötü olabilir. Böyle durumlarda potansiyel tehditleri öngörmek yakın gelecekteki riskleri azaltır. Ancak belirsizliğin yüksek olduğu durumlarda kötümserlik çalışanların moralini bozar, motivasyonu düşürür ve yüksek olan kaygı düzeyini daha da yükseltir. Liderlik sadece bir pozisyon değil, yönettiği kişiler için bir kaynak ve örnek olmaktır. Bu nedenle iyimser olmanın gerçekçi olmadığı durumlarda bile felaket tellallığından kaçınmak gerekir.
Olumsuz dil kullanmaktan kaçınmak. İletişimin en önemli ögeleri olan bedenin dili ve ses tonunun olmadığı bir ortamda kelime seçiminin duygusal etkisi daha da büyür. İçinden geçilen süreci veya gelecek dönemi tanımlarken, “tehlikeli, şok edici, istenmeyen, potansiyel olarak çok zor, sorunlu” gibi ifadeleri kullanmak doğru değildir. Bunlar yerine, “ümit, gelişim, tünelin ucundaki ışık” gibi kelimeleri seçmek daha uygundur. Ekiple iletişimde karmaşık ifadelerle geleceği ekip üyelerinin tahminine bırakmak, ekibe en kaygılı olanın duygusu hakim olacağı için uygun değildir. İletişimi açık ve yapılanmış mesajlardan oluşturmak ve son anda değişiklik, erteleme ve iptallerden kaçınmak gerekir. Çalışanlar yöneticilerini güvenilir ve öngörülebilir bir kişi olarak algılamak ister. İş yapma biçiminde değişiklikler olsa da kriz öncesi rutini mümkün olduğu ölçüde sürdürmeye gayret etmek yararlıdır.
Ekiple bağ kurmak ve duyguları hesaba katmak. Krizli dönemlerde yapılacak en büyük hata, bütünüyle çıktılara odaklanmak ve ekibin duygularını görmezden gelmektir. Liderin kendi duygularına aşırı odaklanması ve önceliğini iş sonuçlarına vermesi, çevresindekilerin duygularını fark etmesini engeller. Yönetici kendi kaygısını fark eder ve bunu denetleyebilirse çevresindekilerin duygusunu anlar, yönetir ve güvenirliğini artırır. 30 yılı aşkın süredir yapılan çok sayıda araştırma duygusal zeka ile empati arasındaki ilişkiyi ve bunun yönetici performansı için bir kaldıraç olduğunu ortaya koymuştur. Zor zamanlarda insanların duygularını ve streslerini yönetmek iş performansına ve verimliliğe odaklanmaktan daha iyi sonuçlar verir. Ekibin duygularını ve endişelerini anlamak için bire bir toplantılar yapmak, iletişim fırsatlarını artırmak, açık uçlu sorular sormak bu konuda yardımcı olur. Bir yöneticinin insanlar üzerinde yarattığı etkiyi fark etmesi ve bunu önemsemesi çok değerlidir. Yöneticinin doğru davranması en zor zamanlarda bile insanların içlerindeki iyiyi ortaya çıkarmasına, uygun olmayan davranışlarsa iyi zamanlarda bile performans düşüklüğüne neden olur.
Yeni Normlar
Koronavirüs öncesi alışkanlıklarına yakın biçimde çalışmaya başlamak ve yeni normlara uygun davranmak herkesi zorlayacak. Bu konuda akla ilk gelen, çalışanların uzun bir süreyi evde geçirdikten sonra tekrar günlük trafik mücadelesini yaşamaları ve ofis ortamına uyum sağlamanın yaratacağı psikolojik zorlukları oluyor. Oysa yaşanacak zorluklar öncelikle duygusal değil, davranışlarla ilgili olacak. Yeni normlara alışmak çalışma koşullarına uyum göstermekle ilgili olmayıp öncelikle günlük davranışlarda yapılması gereken değişiklikleri içine alacak. Örneğin, bu zorlukların başında maske takma mecburiyeti gelecek. Maske takmak zorlayıcı ve bunaltıcı olmasının da ötesinde, beraberinde birçok kişinin henüz deneyimlemediği çok daha farklı bir sorun getiriyor. İnsanlar tarih sahnesinde var olduklarından bu yana duygularını mimikleriyle ortaya koyar ve karşılarındakini de aynı yolla anlar. Ortaya çıkan bu yeni durumda insanların ne kendi duygusunu yansıtması ne de karşısındakinin duygusunu anlaması mümkün olacak. Maske takmanın toplumda yetersiz olan empati düzeyini düşüreceğini ve insan ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini düşünmek abartılı olmaz.
Bir başka önemli nokta, temas konusunda yaşanacak tereddüt ve kuşkulardır. Türk kültüründe önemli bir yeri olan sarılma, kucaklaşma, arkadaşlar arasında öpüşme alışkanlıklarına ara vermek zorunlu olacak. Virüsün farklı nesneler üzerinde aktif kalma süresi kesin olarak bilinmediği için sorun nesnelere temas konusunda da kendini gösterecek.
Sosyal mesafeyi korumak bir başka önemli potansiyel çatışma alanıdır zira çalışanlar arasında yeni kurallara uymak konusunda anlayış farklılıklarının gerginliğe yol açması çok muhtemeldir. Bu tür sorunları önlemek için ekip yöneticilerinin sorunlar oluşmadan ekip üyelerini toplayarak anlayış birliği oluşturması yararlıdır. Üst yönetimin de çalışanların sağlığını göstermelik değil gerçekten gözetmesi ve bunu hissettirmesi önemlidir.
Bu dönemde iş seyahatleri azalacak, toplantıların çoğu ağ ortamında gerçekleşecek, kurumlar bu toplantılarla ilgili yeni düzenlemeler yapacak, eğitim çalışmalarının yapısı değişecek, webinar ve sınıf eğitimleri harmanlanarak eğitimin verimliliği yükselecek, işin doğasının elverdiği alanlarda haftada bir ila üç gün evden çalışmak birçok kurum tarafından tercih edilecektir. Eğitim bölümlerinin odaklanacağı ilk konularsa evden verimli çalışmak ve uzaktan çalışanları yönetmek olacaktır.
Denge
10 aylık bir bebeğin yürüme çabasını gözünüzün önüne getirin. Dengede durmanın zorluğunu, adımları birbirine uydurmanın acemiliğini ve ilk adımı atmak konusundaki yılmaz mücadeleyi hatırlayın. Bunu hatırlamak zor geliyorsa bisiklet, kaykay, sörf veya snowboard üzerindeki ilk denemenizi düşünün. Denge kurmak için verdiğiniz mücadeleyi hatırlayın. Daha sonra sürecin sonunda ulaştığınız yeterlilik düzeyini gözünüzün önüne getirin. Bazı çocuklar 10 ayda yürürken bazıları bunu ancak 15. ayda tamamlar. Benzer şekilde bazıları bir alet üzerindeki dengesini üçüncü veya dördüncü denemesinde sağlarken bazıları için yeterli düzeye ulaşmak sayısız başarısız denemeyi gerektirir. Ancak şikayet etmeyen, başkalarını ve aletin doğasını suçlamayanların hepsi sonunda başarır. Hayatta da iç dengenin dış koşullara uyum sağlaması süreyi kısaltır. Zihinsel, duygusal ve bedensel dengeyi kurmak dış koşulların kurbanı olmayı değil, kendi kaderini çizmeyi ve onu yönetmeyi mümkün kılar.
Edebiyattan Bir Ders
Albert Camus öğrencilik yıllarımda entelektüel olduğunu göstermek isteyen gençlerin kendilerini okumak zorunda hissettikleri ve okurken zorlandıkları bir yazardı. “Veba” bu dönemde okuma listemin ilk sıralarında yer alan ancak alt metnini çözemediğim bir kitaptı. Romanın konusu 1940’lı yıllarda Cezayir’in Oran kentinde yaşanan veba salgınıydı. Kentin papazı Tanrı’nın, günahlarının bedelini ödemesi gerekenleri bu yolla aldığına inanıyor ve duruma karşı çıkılmasının nafile olduğunu, yapılması gerekenin boyun eğmek olduğunu söylüyordu. Kentin doktoruysa bilimi ve direnmeyi temsil ediyor ve mücadele ediyordu. Zaman içinde günahkar olması düşünülemeyecek masum çocukların da ölmeye başlaması vebaya direnişte tüm safları birleştiriyordu. Bu süreç içinde insanlar korkudan sadece fiziksel değil duygusal bir uzaklaşma içine de giriyordu.
Camus için veba mikrobu insanların duyarsızlığını, bilinçsizliğini ve ben merkezciliğini; kısacası içlerindeki kötülüğü temsil ediyordu. Ona göre insanlar bu duygularını terk etmedikçe bu mikrop (bugün virüs) insanlık için tehdit olmaya devam edecekti. Salgın süresinde evlerine kapanıp dua eden, günahları için tövbe eden ve farklı bir insan olmaya söz verenler salgının bitmesiyle kapandıkları karantinaya vicdanlarını bırakıyor, sokaklara dökülüp kutlamalara katılıyor ve hızla eski alışkanlıklarına dönüyordu.
Gece yarısından iki saat önce iki gün için ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan izdiham, insanın bildiklerini dakikalar içinde unutarak kendini ve başkalarını tehlikeye atabildiğini gösterdi. Bir kere daha anladık ki, bilgi davranışı değiştirmiyor ve medeniyetin cilası çok ince. Eskiden kendine benzemeyenleri dışlayan ve onlardan uzaklaşan insanlar, herkesin birbirinden ve sevdiklerinden korktuğu bir dünyada yaşamaya başladılar. “Dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenler yaşamsal tehlike ve birbirlerine bulaştırdıkları korku ortadan kalktığında yukarda sıraladığımız sisteme dönük sınırlamaların ötesinde bastırılmış duyguların coşkusuyla eski alışkanlıklarına ve dünyaya zarar veren tüketim alışkanlıklarına geri dönecek ve Camus’nün 80 yıl öncesini anlattığı “Veba” romanında olduğu gibi bütün tövbelerini unutacaklar.
Hayat değişimlerle dolu. Bu değişimleri yönetme biçimimizse bizi şekillendiriyor ve dönüştürüyor. Bu dönüşümün ne yönde olacağı, herkesin özünde ve cevherinde var olan iyilik ve kötülük ikileminde neyi beslediğine bağlı oluyor. İçinden geçtiğimiz süreç hepimizi dönüştürecektir. Neye dönüştüreceğiyse herkesin yaptığı tercihe göre değişecektir. Koronavirüs krizi, son beş yıldır şirketlerin gündeminde olan VUCA, çeviklik ve değişime uyum konularının, kuramsal düzeyden uygulamaya geçmesi için bir test niteliğindedir.
Sonuç
Japon düşünür Haruki, “Fırtınadan çıktığınızda hiçbir zaman fırtınaya girenle aynı insan olmazsınız” demiştir. İnsanlık tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş bir dönemden geçtiğimiz bu süreçte, yöneticiler de kendi konfor alanlarının dışına çıkarak özlerindeki liderlik kapasitesini tanıma fırsatı buldu. Birçok yönetici bu deneyimden olgunlaşarak ve gelişerek çıktı, bazılarıysa gelişme alanlarını tanıma fırsatı yakaladı. Böylece bu yöneticilerin altında çalışanlar da gelecekte yönetmek durumunda kalacakları bir krizde nasıl davranacakları konusunda olumlu ve olumsuz örnek sahibi oldu.
Yaşanan pandeminin büyük resimdeki uzun dönemli sonuçları tarihte bir dönüm noktasını belirleyecek. Bu dönemin politik tutumlar, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük konusundaki etkileriyle ilgili hikayesi halk tarafından yazılacak. İnsanlara nasıl yaklaştığımız, sahip çıktığımız ve desteklediğimiz değerler sadece pandemiyle mücadele eden hükümetleri değil, ortadaki toz duman yatıştıktan sonra karşılaşılacağımız dünyanın gerçeklerini şekillendirecek. Geçirdiğimiz günler her bireye, eskisinin yerine koyacağımız yeni dünya anlayışına ilham verecek bir örnek olma sorumluluğunu yüklüyor. Kısacası şu an bir koza içindeyiz ve buradan dönüşerek çıkacağız. Neye dönüşeceğimize de halkların ortak bilinci karar verecek.
Özetle
Durum
Alışkanlıklarımız çok uzun yıllar boyunca işlenerek oluşmuştur ve bir kuşaktan diğerine bütünüyle farklılaşmaz, bir insan ömrü içinde de değişemez. İnsanlar tehlikenin geçtiğine inandıklarında eski alışkanlıklarına dönmeye yönelik hareket edecektir. Hepimiz alıştığımız hayata dönüş için yeşil ışığın yanmasını bekliyoruz ancak görünüşe göre, bu ışığın yanmasını daha uzun ve belirsiz bir süre bekleyeceğiz.
Sorun
Kriz dönemlerinde mevcut eğilimler güçlenir ve bazı değişiklikler hızla hayata geçer. Şu an yaşadığımız değişim de uzun dönemde etkili olacak sonuçlar getirecektir ancak hayatın asla eskisi gibi olmayacağı varsayımı insan doğasıyla ilgili temel gerçeklerle çelişir. Bu noktada kurumların zorlanacağı noktalar verimliliği ölçmek ve aidiyeti korumak, çalışanlarınsa iç disiplin geliştirmek ve dürtüsel davranışlardan kaçınmak olacak.
Çözüm
Yaşadığımız değişimlerin bizi ne yönde şekillendireceği ve dönüştüreceği, hepimizin içindeki iyiliği veya kötülüğü ne ölçüde beslediğine, yani bizim tercihlerimize bağlıdır. İçinden geçtiğimiz dönem hepimizin omuzlarına, yeni dünya anlayışına ilham verecek bir örnek olma sorumluluğu yüklüyor. Şu an içinde olduğumuz kozadan dönüşerek çıkacağız ve bu dönüşümün nasıl seyredeceği, halkların ortak bilinciyle şekillenecek.
Kaynaklar
- Jost, J. T., Stern, C., Rule, N. O., & Sterling, J. (2017). The politics of fear: Is there an ideological asymmetry in existential motivation? Social Cognition, 35(4), 324
- Economou, A., & Kollias, C. (2015). Terrorism and political self-placement in European Union countries. Peace economics, Peace Science and Public Policy, 21(2), 217
- Hogan, R. ve ark.: Webinar, 2020 Nisan
- Camus,A.: Veba
METAVERSE’ÜN HAYATIMIZA GETİRECEKLERİ – III
Aşırı İnternet Kullanımı ve Oyun Tutkunlarının Kişilik Özellikleri
Konumuz Metaverse’ün insan psikolojisiyle ilişkisi. İnsanların büyük çoğunluğu henüz pahalı donanımlar gerektiren Metaverse’ün derinliklerine dalmış değil. Bu konuda yakın gelecekte öte evrenin insanları nasıl etkileyeceğini öngörebilmek için, zamanının büyük bölümünü sosyal medya ve oyun gibi çevrim içi etkinliklerle geçirenlerin özelliklerini incelemek aydınlatıcı olacaktır. Çünkü bu kişiler birkaç yıl içinde öte evrende, gerçek dünyada geçirdiklerinden daha uzun zaman geçirmeye adaydır.
Kişilik özellikleri ve internet bağımlılığı
5 Faktör modeli esas alınarak yapılan değerlendirmelerde kişilik özellikleri de internet bağımlığı açısından önem taşır. Batıgün ve Kılıç’ın araştırmasında, kolay heyecanlanan/uyarılan duygusal dengesi zayıf (nevrotik) özelliği olanların, düşük ihtiyatlılık (prudence) ve dürtü kontrolü zorluğu yaşayanların internet bağımlığına daha yatkın olduklarını bulunmuş. Özgen ve Bavlı’nın Üniversite öğrencilerinde yaptığı araştırma da duygusal dengesi zayıf ve psikotiklik alt boyutunda yüksek puan alanların internet bağımlığına yatkın olduklarını doğrulamış. Kayiş ve ark.nın 12 araştırmayı içine alan meta analizi de benzeri sonuç vermiş, ayrıca ihtiyatlılık özelliğinin oyun oynama boyutunda koruyucu bir özelliğe sahip olduğunu bildirilmiş. Çınar ve Mutlu’nun araştırması, uzlaşabilirlik ve ihtiyatlılık boyutunda yüksek puan alanların, internet kullanımı açısından risk taşımadığını göstermiş.Psikiyatri dünyasının kutsal tanı kitabı olan DSM-V, aşırı internet kullanımına yer vermesine rağmen, sosyal medya kullanımına henüz yer vermemesi yadırganan bir durumdur. Casale, ve Fioravanti, aşırı internet kullanımı açısından risk altında olan iki grup tanımlamış. Birinci grubu oluşturan ergenler, “dışında kalma/kaçırma korkusu” (fear of missing out) FOMO olarak adlandırılan bir durumu yaşıyor. Bunlar sosyal medyada arkadaşlarının yaptıklarından haberdar olmadıkları için bazı şeyleri kaçırmaktan korkuyor. İkinci grup Facebook bağımlılığı gösteren üniversite öğrencilerinde görülen narsisizm. Şafak ve Kahraman araştırması da sosyal medya bağımlılığı ile narsistik kişilik özelliği arasında ilişki bildirmiş.
Amerikan Milli Sağlık Enstitüsü’nün 20’li yaşlardaki Amerikan vatandaşlarının yüzde 10’unun klinik olarak ağır narsist teşhisi alacak durumda olduğunu bildirmiş. Bu oran 60’lı yaşlarda olanlar için yüzde 3’tü. Narsist bir dünyada sosyal medya, gizledikleri kişilikleriyle kullanıcılarına ne kendilerini ne de başkalarını inandıran, bir yeterlilik ve özgüven illüzyonu vermektedir. Sosyal medya özellikle de Facebook özellikle narsist eğilimleri yüksek olan kişilere haz verir ve onların kendilerini överek yüceltmelerine ve yüzeysel ilişkiler kurmalarına imkân verir.Çok sayıda araştırmadan çıkan sonuç duygusal denge (nevrotiklik) boyutunda düşük puan alanların internet bağımlığına yatkın olduklarını ve oyun bağımlığı konusunda da risk taşıdıklarını ortaya koymuş. Öte dünyanın sunacağı imkanlar kolay heyecanlanan, sorumluluk duygusu düşük, dışa dönük ve yeniliğe açık kişiler için daha büyük bir risk oluşturmaktadır.
Sebep mi, sonuç mu?
Ancak bilimsel perspektiften değerlendirildiğinde önemli bir soru cevap beklemeye devam ediyor. Dijital kullanım, hezeyan ve zihinsel organizasyon bozukluğunu içine alan şizotipik eğilimlere mi neden oluyor, yoksa bu tip eğilimi olanlar dijital teknolojilerin kullanıcısı mı oluyor? Her ne kadar ilk seçenek daha korkutucu olsa da metaverse açısından her iki ihtimal de çok vahimdir. Schimmenti ve arkadaşları, şizotipik kişilerin özellikle oyunlara bağlı olarak sanal dünya ile sıkı bir ilişki içinde olduğunu göstermiş. Yaklaşık 2 milyar insanın sisteme dahil olacağı öngörülür ve toplumda ciddi psikiyatrik sorunu olanların oranı ve dijital teknolojinin aşırı kullanımının akıl ve ruh sağlığı sorunlarında binde 5 artışa yol açtığı verisiyle birlikte değerlendirildiğinde, her gün akıl ve ruh sağlığı sınırda olan bir milyon kişinin, ruh sağlığı sisteminin hizmetine ihtiyaç duyması çok mümkün.
Schimmenti ve ark., çok oyunculu çevrim içi oyun oynayan 83 kişiyi incelendikleri bir araştırmada, katılımcıların şizotipik davranışlarını değerlendirmiş. Oyunda yüksek şizotipik davranışlar gösterenlerin daha yüksek ölçüde dijital teknolojileri kullandıkları gözlenmiş. Ancak araştırmanın en çarpıcı bulgusu gerçek hayatta yüksek şizotipik davranışlar gösterenlerin, oyun sırasında bu davranışları daha az sergilediği yönündeki gözlem olmuş. Araştırmacılar bu durumu, şizotipik eğilimli insanların, gerçek problemlerinden kaçmak için oyuna ve dijital dünyaya yöneldikleri yönünde yorumlamış. Bu sonuç öte evrene yapılacak ziyaretlerin gerçek hayatla bağlantı kuramayacak insanları, bu evrene yönelmeye teşvik edeceğini düşündürüyor.
Aile ilişkilerinde doyumsuzluk yaşayan ergenler internet bağımlılığı açısından risk taşıyor. Bütün bu bulgular problemli internet kullanımının duygusal düzenleme zorluklarını telafi etmek için kullanıldığını gösteriyor ve bu durum kızlara kıyasla erkeklerde çok daha yaygın.
Metaverse kullanımı açısından daha yakından fikir verecek bulgular Oxford İnternet Enstitüsünün Başkanı Andy Przybylksi araştırmalarından geliyor. Przybylksi, video oyunlarının akıl ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söylüyor. Diğer taraftan Teknoloji Bağımlılığı uzmanı Dr.R. Graham’a göre, üreticiler oyun içine yerleştirdikleri ödüllerle gençleri kumar bağımlığına zemin hazırlayacak taktikler kullanıyor.
Dünyada oyun bağımlığı oranının yüzde 3 dolayında olduğu ve bu oranın aynı zamanda obsessif kompulsif bozukluk ve madde bağımlığı kadar olduğu bildiriliyor. Kumar bağımlığı çoğunlukla erkek lise öğrencilerinde yaygın ve rol oyunu oynayanlarda daha sık ortaya çıkıyor. Sosyal ilişki kurmakta güçlük çeken bu kişiler; kontrol kaybı, duygu durumunda dalgalanma, çatışma, yoksunluk belirtileri, kaygı bozukluğu, sosyal fobi, hiperaktivite, somatik semptomlar yaşıyor.
Kumar bağımlılarının beyinin farklı bölgelerini inceleyen bir fMRI çalışması, beyindeki olumsuz duyguları yöneten amigdala’da, korku ve acı duygusu hissinin oyunla yatıştığını göstermiş. Benzer şekilde video oyunları da olumsuz duygulardan kaçmaya ve onları bastırmaya yardımcı oluyor.
Sonuç
Bütün bu bulgular gençlerin sağlıklı internet kullanımı konusunda eğitilmesinin önemini ortaya koyuyor. Bu eğitim belirlenmiş bir içerikle okul öncesinden başlamalı, formel eğitim içine yerleştirilmeli, içeriği yıllar içinde geliştirilmeli ve ailelerin doğum öncesi eğitimlerinde de yer almalıdır.
METAVERSE’ÜN HAYATIMIZA GETİRECEKLERİ II
Dünyada önde gelen bir gündem maddesi olan metaverse konusundaki gelişmeler bizi ne kadar ilgilendirmeli? Türkiye bu teknolojiyi kullanmak için gerekli altyapıya ne ölçüde sahip? Bunun için Türkiye’nin, Dünya ölçülerine göre internet ve sosyal medya kullanımı açısından durumuna bir göz atmakta yarar var.
Türkiye’de ve Dünya’da internet ve sosyal medya kullanımı
TÜİK verilerine göre Türkiye’de internete erişim imkânı olan hane oranı yüzde 92’ye ulaştı. Datareport’un 2021 yılı verilerine göre Türkiye’de 66 milyon kişi internet, 60 milyon kişi de sosyal medyayı kullanıyor. 14-64 yaşa arasındaki nüfus günde sekiz saatini internette geçiriyor. Dünya ortalaması 6.54 saat ve bu kullanım süresi ile Türkiye Dünya’da sekizinci sırada. Herhangi bir cihaz üzerinden video oyunu oynayanların oranı yüzde 92.5 ve bu Türkiye’yi, bu tür oyunları pazarlayanlar için Dünya’nın en önemli altıncı ülkesi yapıyor.
Öztürk ve Alkaya yaptıkları araştırma Covid döneminde 13-16 yaş arasındaki ergenlerde günde üç saat ve üstünde internetin eğlence amaçlı kullanımının, her beş gençten birinde risk oluşturduğunu ve günlük internet kullanımının psiko-sosyal problem doğurma riskini artırdığını göstermiş. Aynı araştırmaya göre, kullanım süresi arttıkça risk yükseliyor ve sosyo-ekonomik statü düştükçe problemli internet kullanımı da artıyor.
İnsan psikolojisi nasıl etkilenecek?
Aşırı teknoloji kullanımının akıl ve ruh sağlığını nasıl etkileyeceği konusunda ip uçları veren çok sayıda araştırma var. Phil Reed’in Psychology Today’deki derlemesi bu konuda yaşanacaklar konusunda fikir veriyor. Sanal etkileşim içine girmenin en çarpıcı sonucu, Şizoid eğilimli insanların yaşadığı algısal bir bozukluk olan halüsinasyon (olmayanı görme/varsanı) ve bilişsel bir bozukluk olan hezeyanları (akıl dışı olana inanma) kışkırtması ve patolojilerini büyütmesi kaçınılmaz. Klinik bir sınırda olmayan “kafaya takma” (overvalued ideation) sorunları olan kişileri kolayca hezeyana yöneltmesi çok muhtemeldir. Bu açıdan öte evren psikotikler ve psikotik sorun potansiyeli olan kişiler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Şizoid eğilimi olan kişiler çabuk öfkelenir, otoriteyle çatışır, otoritenin koyduğu kurallardan şikâyet eder, bilerek insanları sinirlendirir, kin tutar ve kendi davranışının yol açtığı sonuçlardan başkalarını suçlar.
Doğacak olumsuz sonuçlar bunlardan ibaret değil. Yoo ve arkadaşlarının Kore’li çocuklar ile ilgili araştırması, dijital teknolojinin aşırı kullanımının somatik semptomlarda yüzde 6, depresyon semptomlarında yüzde 4, paranoid fikirlerde ve ciddi akıl sağlığı sorunlarında binde beş artış olduğunu ortaya koymuş. Facebook’un sanal gerçeklik evrenini günlük yaklaşık 1.9 milyar kişi tarafından kullanılacağı öngörüsü, metaverse’ün toplumdaki psikotik nüfus üzerindeki yıkıcı etki yapacağını düşünmek abartı olmaz. Facebook’un Reality Labs Bölümü, başkalarıyla oyun gibi etkileşim içinde olmanın yaratacağı duyguları yakından araştırıyor. Facebook bu laboratuvarın ortaya koyduğu sonuçların, dijital karşıtı propagandaya dönüşmemesi ve insanların seçim özgürlüğünün ellerinden alınmaması için büyük çaba harcıyor ve muhtemelen de olumsuz sonuçları gizliyor.
Freeman ve ark., bu tür sanal etkileşimlerin kontrollü klinik ortamlarda hezeyan ve halüsinasyonların tedavisinde olumlu sonuçlar verdiğini bildirmiş. Ancak ticari öte evren denetimli bir klinik çerçeve olmadığı için, yaratılan sanal ortam, gündelik hayata uyum sağlamakta zorlanan insanların sorumluluklarından kaçmaları için bir fırsat olacak.
Alışılmamış (garip) deneyimler, dürtüsel itaatsizlik ve zihinsel organizasyon bozukluğu (mantıklı düşünememe) ile dijital teknolojilerin aşırı kullanımı arasında sıkı bir bağ vardır. Truzoli ve ark., şizofrenik kişileri araştırma zorluğundan ötürü sub klinik (klinik öncesi / henüz uyumu tamamen bozulmamış) şizoit eğilimleri olan kişilerle yaptığı araştırma, gelecekte yaşanacak tehlikenin potansiyel boyutu konusunda fikir veriyor. Problemli internet kullanımı (PİK) olan 20-30 yaşlarındaki 100 kişi incelendiğinde bu kişilerde depresyon, kaygı ve güçlü şizoit eğilimler saptanmış. Ayrıca PİK ile depresyon ve kaygı arasında sıkı bir ilişki olduğu öteden beri biliniyor. Mittal ve ark. da ergenlik dönemindeki şizoit kişilerin, aşırı Facebook kullanmalarıyla PİK arasındaki ilişkiyi göstermiş. Kısacası aşırı dijital kullanım ile şizoit semptomlar ve şizofreniye paralel diğer psikozlar arasında güçlü bir ilişki olduğu tartışma götürmeyecek kadar açık.
Hou ve ark., Facebook gibi sosyal medyayı uzun süre kullananlarda stres, kaygı ve depresyon görüldüğünü ve bunun uzun dönemli iyilik halini olumsuz etkilediğini bildirmiş. Pantic ve ark. Sırbistan’da, Lin ve ark. da ABD’de lise öğrencilerinin sosyal medyada uzun süre vakit geçirmenin depresyona neden olduğunu ortaya koymuş. Ayrıca sosyal medya kullanımı ile düşük akademik performans arasındaki ilişki çok sayıda araştırma ile doğrulanmış. Junko’nun ABD’de 1893 kişiyi içine alan çalışması, Facebook’ta geçirilen zaman ile GPA notları arasında negatif ilişki bulmuş. Wood ve ark., mesajlaşma, e posta trafiği ve Facebook kullanımını çoklu odaklanma (multitasking) ile gerçek zamanlı öğrenme arasında olumsuz ilişki olduğunu göstermiş. Hou da benzer şekilde Çin’li öğrencilerde, tweetleşme ile bilgi özümseme arasında olumsuz ilişkiyi bulmuş.
Blachino ve ark, Satıcı ve Akın’ın araştırmaları sosyal medya kullanımının ağırlıklı olarak Facebook’a yönelik olduğunu ve artan kullanım süresinin; depresyon, kaygı ve yetersiz uykuya neden olduğunu gösteriyor. Bu kişilerde aynı zamanda iyilik hali, hayat enerjisi (vigor) ve yaşam doyumunda da düşüş görülmüş.
Rosenberg ve Egbert sosyal medya kullanımının olumsuz sonuçlarından birinin özsaygıda azalmaya neden olduğunu söylemişler. Her ne kadar kişinin kendi profilini gözden geçirmesi ve güncellemesi özsaygısını artırıyor gibi gözükse de kişinin çevrim içi temsilinin gerçekle uyuşmaması, kişinin kendi gözündeki değerini düşürüyor. Facebook’un yaygın kullanılmaya başlandığından bu yana bilinen gerçek, insanların buraya koydukları mutlu anlarının bir taraftan gerçeği temsil etmemesi, diğer taraftan da başkalarının yaşadığı mutlu anlarla ilgili kıskançlığa ve mutsuzluğa neden olması. Sosyal medya kullanımı özsaygıyı düşürüyor ve bu da akademik performansı ve ruh sağlığını olumsuz etkiliyor.
METAVERSE’ÜN HAYATIMIZA GETİRECEKLERİ – I
İnsanlık tarihinde, tek bir insanın hayat süresi içinde yaşanan ve bütünüyle yaşamı farklılaştıran iki büyük değişim gerçekleşmiştir. Bunu anlayabilmek için 1900 yılında şehrin merkez meydanını gören bir evin penceresinden dışarı bakan yirmili yaşlarında bir genci ve onun ne gördüğünü düşünün. Atlar, at arabaları ve faytonlar… Aynı kişi aynı yerden 30 yaşında bakmaya devam ederse otomobil, otobüs ve raylar üzerinde giden tramvayları görür. Trenler 19. yüzyılın ortalarında sınırlı ölçüde kullanılmaya başlamış olsa da Büyük Savaş’ın lojistik ihtiyaçlarını karşılamak için raylı sistemler hızla gelişmiş ve 1920 yıllarında motorlu araçlarla birlikte insan yaşamına büyük bir hareketlilik getirmiştir.
Mobilite insanların hayatında verdiği üç önemli kararı kökten değiştirdi. Bu kararlar “Nerede yaşayacağım…, ne yapacağım… ve bunu kiminle yapacağım…?” şeklinde özetlenebilir. Mobiliteye kadar bu üç karar kendiliğinden veriliyordu. İnsanlar doğdukları yerde yaşar, anne ve babalarının yaptığı işi yapar ve bunu da ya kuzenlerden biri ya da komşunun kızı veya oğluyla yapardı. İnsanların doğdukları yerin dışında bir hayat kurmaları toplum dinamiklerini kökten değiştirdi, ailelere yabancıların girmesine, kadınların çocuk doğurma ve bakım işlevinin ötesine geçip, çalışmaya ve üretime katılmaya başlamalarına, daha sonra da oy ve mirastan pay sahip olma hakkına giden yolu açtı. Bu değişiklikler büyük anne ve büyük babalarımızın hayatlarını ve psikolojisini derinden etkiledi. Bugün de otuzlu yaşlarında veya daha yaşlı olanlar benzer bir kökten değişimin içinde yaşıyor. 1980’lerden başlayarak, Nicola Tesla’nın hayalinin gerçek olup ağ üzerinde etkileşimin giderek günlük hayatın bir parçası olması, Metaverse ile yeni bir evreye giriyor.
Metaverse veya “öte dünya”
Metaverse veya “öte dünya” insanların birbirleriyle dijital kimlikleri ve avatarlarıyla etkileşim içinde oldukları internetin sanal dünyaya evrilmesi ve bir bakıma bilimkurgu hayallerinin gerçek olmasıdır. Bu süreçte bir taraftan bilimkurgudan gelen fikirler teknolojinin önünü açtı, diğer taraftan teknolojideki gelişmeler bilimkurgu roman ve filmlerine ilham verdi. Blokzinciri alanındaki gelişmeler de bu konuda son noktayı koydu. Yakın zamanda dünyanın en itibarlı olmasa da en değerli markalarından biri olan Facebook’un, büyük bir tanıtımla şirketi Meta markasının alt kuruluşuna dönüştürmesi, bu oluşum etrafındaki ilgiyi zirveye çıkardı. Bu tanıtımda Zuckerberg’in ne dediği pek anlaşılmasa da tamamlamadığı cümlelerin içine defalarca “deneyim” (experience) kelimesini yerleştirmesi, önemli bir şey olacağı izlenimini yarattı ve sözlerini, “Metaverse sosyal teknolojinin sınırlarını sonsuzluğa genişletmesidir”, diyerek bitirdi.
Yatırım piyasasında ise geleceğe yatırım yapmayı düşünenlere önerilen sepet yeniden tanımlandı. Meta (Facebook), Alphabet (Google), Microsoft, Amazon, Tesla, Apple’ın dâhil olduğu ve MAMATA olarak adlandırılan yaklaşık 10.7 trilyon dolarlık yeni bir sepet oluştu.
Zuckerberg’in Metaverse’ü tanıtımı sırasında açıkladığı, “Avrupa’dan on bin mühendis istihdam etme” ve yılda 10 milyar dolar yatırım yapma açıklaması ile birçok büyük şirket kendi öte evren projesini hayata geçirmeye başladı. Bu çalışmalar göz önüne alındığında, Metaverse’ün şu sırada Dünya’nın en büyük şantiyesi olduğunu söylemek abartılı olmaz.
Metaverse’ü 3D veya yapay zekâ ile karıştırmamak gerekiyor. Öte evrenin üç temel ayağı var. XR denilen burkulmuş, genişletişmiş gerçeklik (extended reality); 5G ile çok hızlı internetin bağlantısı ve bağımsız işletme modeli olan blokzincir teknolojisi. Bu oluşum bir anlamda fiziki uzayın soyutlanmış (demateriyalize) hali. Bir başka ifadeyle 3D oyunlarından Fortnite’ın veya Second Life’ın daha gerçekçi olarak hayata geçmesi. Öte evren uygulamaları çok yakın gelecekte Alexa’nın ev hayatının, Zoom’un iş hayatının bir parçası olması gibi gündelik hayatın bir parçası olacak. Bu hayata dahil olanlara gerçek zamanlı (real time) yaşantı sunacak. İçerik ise katılanlar tarafından oluşturulacak. İnternet mevcut içeriğe ulaşma imkânı verirken, metaverse sunduğu karma gerçekliğin içinde yer almayı mümkün kılıyor. Bu evrene dâhil olmak için VR (virtual reality) denilen sanal gerçeklik veya AR (augmented reality) denilen artırılmış gerçeklik gözlüklere ve eşlik eden kulaklıklara ihtiyaç var. Bunların yanı sıra giyilebilir teknolojiler, yapay zekâ, bulut teknolojisi, nesnelerin interneti ve sensör teknolojisi gibi daha birçok teknoloji bu evrenin ayrılmaz parçası olacak.
Yeni bir “para” NFT
Bu evrende değişim aracı olarak, blokzincire bağlı olduğu için, değiştirilemez olan ve adını yakın zamana kadar kimsenin duymadığı, “token” adı verilen paralar ve NFT (non fungible token) denilen mal/varlıklar kullanılacak. NFT satışlarında yaşanan patlamanın kanıtı, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde 10 milyar dolarlık işlem hacmine ulaşmış olması. Hiç şüphesiz bu evrendeki değişim aracı sadece tek bir blokzincir projesinin çıkarttığı çiplerle sınırlı kalmayacak. Bu evrende yer alan kurumlar kendi sanal varlıkları için bir değişim platformu oluşturacak, bir evrenden diğerine geçerken, bir ülkeden diğerine giderken yapıldığı gibi, geçerli kur üzerinden bu varlıkları değiştirmek ve gidilen evrendeki harcamaları karşılamak mümkün olacak. Kripto varlıklarla sahip olunan ve iNFT denilen sanal köleler, sahiplerinin her isteğini sorgulamadan yerine getirecek.
Bu dünyada kısaca gezinenler Twitch yayıncısı Amouranth’ın NFT’sinin 125 bin dolara satıldığını, Miami Beach’de ilk etkileşimli NFT sergisi açıldığını, hatta Türkiye’de Yapı Kredi Bankası’nın ilk tanıtımından günümüze kadar gelen 19 Vadaa karakterinden oluşan bir koleksiyon hazırlayarak öncüler arasında yer aldığını öğrenir. Cryptopunk sanat eserlerinin yüzbinlerce dolara el değiştirdi. Örneğin Christie’s müzayede evi Everyday adlı NFT eserini 69 milyon dolara satarak, bu alemin dışında olanlar için anlaşılması imkânsız bir rekora imza attı. Techspot’un haberine göre, helikopter pisti, dj kabini, jakuzisi olan “Metaflower Süper Mega Yat” 650 dolar karşılığı NFT’ye satıldı. Geçen ay Decentraland’da dijital bir arsa 2.5 milyon dolara alıcı buldu. Bunlar ve benzeri alışverişler bu alemin dışında olanlar için, anlaşılması zor hatta çılgınca. Ancak öte evrenin vatandaşları da kendilerini “normal” sayan insanların, mücevher ve markalı ürünlere yaptıkları ödemeleri, aynı ölçüde anlaşılmaz bulduklarını hatırlamakta yarar var. Çünkü sonuç olarak yüksek bedelle satın alınanların tümü statü sembolü ve insanlar servetlerini ve zevklerini ait olmak istedikleri gruba bu yolla gösteriyor.
Öte evrende ticari dünya renklenecek ve şirketler, kendi ürünlerini pazarlamak amacıyla kullanıcıları kendi dünyalarına çekmek ve orada tutmak için, etik sınırları en üst düzeyde zorlayacaktır. Kamu otoritesinin sansürcü olmayan bir yaklaşımla bu ortamı düzenlemek sorumluluğu vardır. Aksi takdirde psikolojinin karanlık tarafını kullanacak olanlar, insanları kolayca istismar edecek ve bunun adına da “özgürlük” diyecektir.
Sanal gerçeklik dünyasında kendi yarattığı öte evrende dolaşan kişi istediği filmi izleyebilir, maçı stadyumun en iyi yerinden seyredebilir, dilediği kenti gezebilir ve hatta taktığı başlığa bağlı sensörlerle dünyanın bir ucundaki bir restoranda avatarıyla boy gösterebilir, ünlü şefin hazırladığı suşileri (sanal olarak) yiyebilir ve seçtiği arkadaşlarıyla bir araya gelebilir. Bu durumun insanları ne kadar mutlu edeceğini, lezzet reseptörlerinden geçmeyen sanal suşinin ne kadar haz vereceği henüz bilinmiyor.
Sosyal medyanın bugünkü haliyle kişisel mahremiyeti ölçüsüzce ihlal ettiği ve sadece kullanıcılara belirli ticari ürünleri pazarlamakla kalmayıp, aynı zamanda siyasetçileri de pazarladığını ve referandumların sonucunu değiştirdiği biliniyor. Facebook 2012 yılında 61 milyon kişiye sadece bir kez üzerinde arkadaşlarının resimlerinin bulunduğu “seçim günü” mesajı gönderdi ve bunun sonucunda daha önce sandığa gitmeyen 300 bin seçmen oy kullandı. Bu bilgi Facebook açıkladığı için biliniyor. 2016 Seçimlerinin sadece 100 bin oy farkla belirlendiği düşünülürse, demokrasiyi bekleyen tehlikenin büyüklüğü anlaşılabilir. Çünkü politikacıların bu gücü sınırlamak istemeleri durumunda, kendilerinin seçilmesini önleyecek düzenlemelerden haberlerinin olması bile mümkün olmayacak. Buradan çıkacak sonuç Facebook’un isterse çekişmeli seçimleri değil, çekişmesizleri bile değiştirebileceğidir.
Bütün bunlar toplumsal hayatı nasıl etkileyecek?
İnternetin başlangıçta sınırlı ölçüde sunduğu imkanların zamanla genişlemesi ve gündelik hayatın “olmazsa olmaz” bir parçası durumuna gelmesi, insan ilişkilerinde ve sosyal hayatta birçok şeyi değiştirdi. Örneğin gerçek arkadaşlık Facebook ve benzeri platformlarla sanal arkadaşlıklara dönüştü. Bunun sonunda hastalandığında hatırını sorup, ilacını verecek bir arkadaşı olmayan ancak sanal dünyalarda yüzlerce arkadaşı olmak olağan sayıldı. E-Spor, meraklı gençlerin aralarında oynadığı bir oyun olmaktan çıktı, büyük spor arenalarında on binlerce izleyici önünde oynanmaya başladı ve olimpiyatlarda yer alacak bir etkinliğe dönüştü. Başka şekilde karşılaşması mümkün olmayan çok sayıda insan, sanal ortamlarda başlayan ilişkilerini evliliğe veya hayat arkadaşlığına dönüştürüyor ve bu hizmeti sunan platformların sayısı her gün artıyor.
Sonuç
Öte evrenin sunacağı imkanlar, insanlarda yaratacağı bağımlılık ve mahremiyet ihlalleriyle çok daha büyük bir sorun oluşturma potansiyeline sahip. Blokzinciri teknolojisi, denetimi kamu ve merkezi otoritenin elinden alıp, bireylere vermek ve böylece toplumları en üst düzeyde “demokratikleştirme” iddiasında. Ancak bu evreni ellerinde bulunduran teknoloji şirketlerinin, sahip oldukları gücü doğrudan kendilerinin kullanmaları veya bu gücü tercih ettikleri siyasal aktörlerin emrine sunarak “dijital diktatörlükler” doğmasına yol açmaları çok mümkün. Diledikleri zaman içine girebildikleri bu ortamın insanları yönlendirmesi, önlerine seçenek olarak “güvenlik istiyorsan özgürlüğünden”, “refah istiyorsan demokrasiden” vazgeçme ikilemine zorlaması çok mümkün.