Skip to content

Uzmanlar

[vc_row css=”.vc_custom_1586197115242{margin-top: 30px !important;}”][vc_column][vc_column_text]Dikey uzmanlıkta geliştirdikleri bilgilerini cömertçe paylaşan konuşmacılarımız, bilim-inovasyon-tıp-teknik-sanat ve çapraz birikimleriyle ihtisaslarını konuşturuyorlar.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_column_text]

Uzman Ara

En Geniş Konuşmacı Portföyü



Deniz
Türkali

Oyuncu, Senarist, Yazar

Biyografi

Deniz Türkali Türk sinemasına emek vermiş tecrübeli bir oyuncu ve senarist. Oyunculuk, konuşma sanatı üzerine dersler konferanslar veren Türkali, DOT Tiyatro ve 2. Kat Tiyatro’da oyunlar sergiliyor. Hayatımın Yemekleri adlı kitabı yayına hazırlanan oyuncunun hayat öyküsünü ise Murat Çelikkan yazdı. Hazırlığı tamamlanmak üzere olan nehir sohbetleri yakın bir zamanda yayınlanacak.

Oyuncunun “Mine” ve “Minik Serçe” olmak üzere kaleme aldığı iki farklı senaryosu da bulunuyor. Türkali’nin hayatında sinemanın yeri çok özel. Yönetmen Atıf Yılmaz ile ikinci evliliğini gerçekleştiren Türkali için sanat ve edebiyatla yoğrulmuş bir ailede dünyaya geldi. Babası yazar Vedat Türkali, Deniz Türkali’nin kültürel ve siyasi çizgisinde çok önemli rol oynadı.

Sinemayla iç içe yaşayan oyuncunun hayatında Nişantaşı Kız Lisesi’nde okuduğu yıllar bir dönüm noktası kabul edilebilir. O yıllarda tiyatroyla tanışan oyuncu Şişli Koleji’nde eğitimi sürdürdükten sonra Konservatuar Tiyatro Bölümünü kazandı. Türkiye’de iki yıl okuduktan sonra eğitimine Londra’da devam etti. İtalyada Dario Fo, Franca Rame ile çalıştı. Müzik çalışmalarını yürütürken bir yandan da Milliyet Yayınları’nda yayın danışmanlığı yaptı. Yıllar 1980’i gösterdiğinde Türkali yeniden oyunculuğa döndü. Elbette müziği tamamen bırakmadı. Üstelik müziğe olan tutkusu Türkali’ye tek kişilik tiyatro oyunlarında başarıyı getirdi. Radyo programları hazırlayıp sundu, köşe yazarlığı yaptı, sinema ve televizyon filmlerinde oynadı, senaryo yazdı. “Kaktüs”  dergisinde, Milliyet gazetesinde, Hayat Dergisinde gazetecilik yaptı. Milliyet, Hürriyet, Radikal gazetelerinde çeşitli konularda yazdı. Kamelyalı Kadın müzikalinde Prudence Duvernoy’u canlandırdı. Sanatla uğraşırken bir yandan da iş hayatına atılan Türkali 5. Kat Restaurant ve Leyla Café’yi işletti.

Türkali, konservatuar eğitimini Londra’da tamamladı. Sosyal ve siyasi yazılar yazdı, etkinliklere katıldı. dergisinde ve “Kriter” dergisinde Avrupa Birliği ülkeleri sinema tanıtım yazıları yazdı. “Şehvet” adlı bir albümü bulunan oyuncu Galip Derviş, Hürrem Sultan, Gece Melek ve Bizim Çocuklar, Eylül Fırtınası, Dudaktan Kalbe gibi birçok sinema ve televizyon filminde rol aldı. Deniz Türkali yalnızca sinemayla ilgilenmedi, müzik de onun hayatında önemli bir yer tutuyor. İlk evliliğini İtalyan şarkıcı Ernesto Casalini ile yapan oyuncu ömrünün neredeyse yarısını ünlü sinema ustası Atıf Yılmaz ile geçirdi.

Konuşma Konuları

HERKES OYNAYABİLİR Mİ?

BEDEN DİLİMİZİ KULLANMAYI BİLİYOR MUYUZ?

Çocukken oynadığımız oyunları hatırlarsak oynamanın hiç de o kadar zor olmadığının ilk işaretlerini görürüz.

Oyun, hayatın her alanında  hayatımızın tam da göbeğinde var olan bir eylem. Her zaman sahneye çıkarak ya da kamera önünde oynanmak gerekmez. Bazen bilerek, bazen kendiliğinden “oynarken” buluruz kendimizi. Kendinize bir sorun kimseyle paylaşmanıza gerek yok, yalnız kendinize sorun; inanmadan ama inanırmış gibi yaparak söylediğiniz ne çok şey var değil mi? İş hayatında, sosyal hayatta, aile ilişkilerinde, arkadaşlıklarda… Hayatta ne  isle uğraşırsak uğraşalım oynamaya mecburuz. Başta uygarlık gereği… Güne çok kötü başladınız başınız ağrıyor, eşiniz ya da sevgilinizle tartıştınız, işe geldiniz bir çalışma arkadaşınız ya da yöneticiniz size “günaydın” dedi. İçinizden geçeni burada tekrarlamayalım ama  cevabınız eğreti bir gülümsemeyle de olsa “günaydın” olacaktır. Şimdi iyi oynamak var kötü oynamak var. Eğer o selamdan yöneticiniz sıkıntınızı anladıysa başınız dertte demektir. İki kez daha tekrarlandığı takdirde hakkınızdaki izlenim hiç de iyi olmayacaktır.

Beden dilinin önemi işte bu örnekte öne çıkar. Oynamak’la numara yapmak arasındaki fark yalnız tonlamayla değil vücut dilini nasıl kullandığınızla da ortaya çıkar. Yani hayattaki iyi oyunculukta önemli olan, karşınızdakine ya da karşınızdakilere oynadığınızı belli etmemek. Karşınızdaki ya da karşınızdakiler oynadığınızı anlamışlarsa büyük ölçüde çuvallamışsınız… Bir başka ifadeyle çok kötü oynadınız demektir. İkna etmek, sahiciliğe inandırmak zor iş. Hele içten içe söylediklerinize kendiniz bile inanmıyorsanız, hemen açık vermeniz işten bile değil. “Güzel soru”, “tam da bunu söyleyecektim” tarzı klişeler çok geçmişte kaldı. Seçilen cümleler, o cümlelerin tonlamaları çok önemli. Vücut dilini spor yaparak da doğru kullanamazsınız. Her duruşun her hareketin her mimiğin bir anlamı var. O zaman nasıl iyi oynayacağız?

BİR MOTİVASYON OLARAK AŞK’A VAKİT VAR MI?

Çok sevdiğim genç bir arkadaşıma “Eşinle flört ediyor musun?” diye sormuştum. Biraz da şaşırarak “Deniz hanım hiç vaktim olmuyor çok çalışıyorum” demişti. “Çok üzücü” diye düşünmüştüm. Ona  “sakın ha sakın, ne yap yap vakit ayır” diye sıkı sıkı tembih etmiştim. Çalışma hayatımız evdeki flörtü bile engelliyorsa, ya hayatı en keyifli kılan unsurlarından biri olan “flört etmeyi” bilmiyoruz ki bu hayatı nasıl yaşadığımıza dair birçok sorunu birlikte getirir, ya da gerek duymuyoruz ki bu belki daha da vahim bir durumla karşı karşıyayız demektir. Hayatını sadece işten ibaret sananlar iş hayatında asla uzun süreli başarılı olamazlar. Hayatı tek bir şey üzerine kurmak sadece o şeye konsantre olmak asla başarının sırrı değildir.

Yaşamayı bilmek bir tür sanattır. İş hayatını zevkli kılacak küçük hazları asla es geçmemek gerekir. İş hayatı asık suratla lanet ederek sürdürülemez. Her an ne yaparsanız yapın yaratıcılığınızı kullanmak zorundasınız. Ne kadar çok “Endorfin” salgılarsak o kadar enerjik oluruz. Aşk hali zaten mutluluğun zirve yaptığı bir durum. Bu, herkes için, her an ele geçirilebilecek bir bağış değil biliyorum. Ama bir de şuradan bakalım; aşk bir ruh hali; o zaman, birine aşık olmuyoruz. Önce aşık oluyoruz sonra biri giriyor devreye… Hiç kimse olmasa da denk düşmese de o aşk halidir asıl önemli olan. Sizi motive edecek “endofin”e zirve yaptıracak olan da budur. Yani başarının sırrı ufak tefek ayrıntılarda gizlidir. O ayrıntı dediğimiz şeyler bizi motive ederken çalışmalarımızda da verimi artırır.

ZAMANI KULLANMAK HAYATI KULLANMAK

Hayatımızı nasıl kullanıyoruz? Üstelik bir daha ele geçirmemize imkan olmayan bir zaman dilimiyle kısıtlı. Bu iki dinamik aynı zamanda birbirleriyle var olabiliyor. Ve ayrıca herkesin hayatı ve zamanı bir bakıma çok benzer, bir bakıma çok farklı. Hepimizin hayatı birbiriyle son derece ilişkili…

Hayatın ve zamanın kullanımını ele geçirmemiz zaten “bir zaman” alıyor. Bunu farketmemiz “hay allah zaman nasıl da çabuk geçiyor” demeğe başlamamız da gene epey bir zaman alıyor. Bir yandan kendi hayatımızı elden kaçırmamaya çalışırken ihtiyaç duyduğumuz diğer hayatlarla da ilişki içinde olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Ne işle uğraşırsak uğraşalım zamanı kullanmayı bilmiyorsak hayatımızı bir anda alt üst edebiliriz. Yalnız kendi hayatımızı da değil birlikte çalıştığımız, yaşadığımız diğer insanların hayatlarını da…

İş hayatında en önemli şeylerden biri bilgi paylaşımı, yönetimi. Bir o kadar da önemli olan zamanı paylaşmak ve yönetmek. İş hayatımızı, zamanın boşa harcanmasına asla göz yummadan nasıl yönetebiliriz? Zamanın boşa harcanmasını nasıl önleriz? Bunu nasıl mümkün kılabiliriz?

Unutmayalım “Money is time, time is money!”

İLETİŞİM BECERİLERİ

Yaşamımızda her dokunuş bir iletişimdir. Her ne yaparsanız yapın doğru İletişim kurmak size başarı, mutluluk, keyif, güçlü ve sağlıklı ilişkiler olarak dönecektir. Biraz özen, biraz sabır biraz pozitif düşünce ve güçlü bir dille başarır mıyız dersiniz?

Gülsen
Çeliker

Innov’Coat A.Ş Kurucu Ortak, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, CTO

Biyografi

Gülsen Çeliker, nanoteknoloji konusunda Türkiye’deki en yetkin ve en deneyimli isimlerden biri. Türkiye’de ilkleri teşkil eden çalışmaları nedeniyle uluslararası basında büyük ilgi görüyor, Avrupa’daki pek çok konferansa konuşmacı olarak katılıyor.

Kurucu ortağı olduğu firma Türkiye’de seramik, beyaz eşya, cam, alüminyum, halı sektörleri için projeler yapıyor. Pek çok yerli ve yabancı firma, Innov’coat’un geliştirdiği malzeme ve kaplamaları uygulayarak inovatif, çok fonksiyonlu ürünler sunuyor.

Nanoteknoloji hayatımızı nasıl etkiliyor?

Çeliker, projelerini nanoteknolojiyle ilgili çalışmalar yapan üniversitelerle birlikte yürüterek, üniversite-sanayi iş birliği konusunda da önemli bir örnek sergiliyor. Çeliker, üniversite, devlet ve özel sektör üçlüsünün “nanoteknoloji stratejisi” etrafında buluşması gerektiğine dikkat çekiyor. İleri teknolojinin gelecekte hayatımızı fazlasıyla değiştireceğini belirten Çeliker birkaç örnekle ufkumuzu açıyor: “Arabalarımızın malzemeleri ileri teknoloji olacak ve çarpmaya karşı dayanıklılık kazanacak. Ortam havasının temizliği kontrol altına alınacak. Giysilerimizi bir UV lambadan geçirdiğimizde temizlenecekler. Böylece temizlik için zararlı kimyasalları kullanmayacağız. Aslında işin özü şu; nanoteknoloji hayatımızı değiştirecek. Bugün görebildiklerimiz, duyduklarımız ve yaşadıklarımız yalnızca ilk çalışmalar. Dünyada çok sayıda Ar-Ge çalışması yapılıyor; ileri teknolojiye ciddi bütçeler ayrılıyor.” Çeliker gibi araştırmacılar bize geleceğin kapılarını aralıyorlar.

İnovatif  projeler

Çeliker ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun. Aynı bölümde yüksek lisans ve doktora çalışmaları yaptı. ODTÜ’de araştırma görevlisi olarak çalıştı. Akzo Nobel’de araştırma uzmanı olarak sanayideki ilk görevine başladı. DYO’ya geçti. Önce otomotiv ve sanayi boyalarında yöneticilik, ardından Yaşar BASF’da Genel Müdür Yardımcılığı yaptı, Ar-Ge ve Kalite ekibini kurdu.

Yaşar Boya ve Kimya Grubu Ar-Ge Koordinatörlük görevini üstlenen Çeliker, 2009’da Avrupa’nın üçüncü büyük boya firması Materis ile ortaklık yaparak nanoteknolojik kaplama ve malzemeler geliştirmek, üretmek ve satmak üzere kendi şirketini kurdu. Çeliker, halen, her biri kendi sektöründe öncü sanayi firmalarına projeler yapıyor, inovatif ürünler geliştiriyor.

Konuşma Konuları

  • Türkiye’de Nanoteknoloji
  • Gelecek Ne Getirecek?
  • Yeni Fonksiyonlar ve Yeni Pazarlar
  • Yeni Teknolojiler, İnovasyon ve Girişimcilik
  • Nanoteknoloji Uygulamaları – Sektörel Fırsatlar

Videolar

Itır
Erhart

Akademisyen, Sosyal Girişimci

Adım Adım Hareketi

Sosyal Farkındalık

Sivil Vatandaş

Takım Olmak

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Sivil Toplum

Biyografi

Itır Erhart, Chicago’da (2004) bir otobüs durağında “Koşmak zor mu geliyor, kemoterapiyi dene!” sloganını görünce hayatını değiştirecek farklı bir yönelime girdi;  sivil toplum kuruluşları için kaynak ve farkındalık yaratmak. Sosyal Aktivizmin fitilini  sekiz maraton, 20 yarı maraton koşarak ateşledi. Türkiye’nin ilk yardımseverlik koşu oluşumu Adım Adım’ın kurucuları arasında yer aldı. Şirket takımları oluşturup bir STK yararına koşmanın şirket içi iletişim, aidiyet, motivasyon üzerindeki etkileri üzerine ufuk açıcı konuşmalar yapan Erhart bu ve benzeri kampanyaların iletişim çalışmalarının nasıl yapılması gerektiğini ve medya yansımalarını dinleyicileriyle paylaşıyor. Konuşmalarında takım olmanın önemine vurgu yapan Erhart spor yoluyla kaynak yaratmak ve farkındalık yaratmak için neler yapılabileceğini de dinleyicilerine aktarıyor.

Doç. Dr. Itır Erhart, Lisans ve Lisansüstü eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili Edebiyatı (BA) ve Felsefe (BA & MA & Phd) bölümünde, tamamladı. Cambridge Üniversitesi Felsefe Bölümünde  M.Phil. derecesini kazandıktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet, insan hakları, spor ve medya üzerine ders vermeye başladı. Itır Erhart, sivil toplum alanında yaptığı çalışmalardan dolayı “Fark Yaratanlar” programına konuk oldu (2009) ve Ten Outstanding Young Persons (2010) jüri özel ödülünü aldı, Ashoka Fellow seçildi (2014).

Onbinlerce üyeye ulaşan Adım Adım, bir yandan dayanıklılık artırıcı sporlar aracılığıyla bireyleri toplumsal sorunların çözümü için harekete geçirirken, öte yandan da sivil toplum kuruluşlarını şeffaf ve hesap verebilir olmaya teşvik ediyor. Adım Adım’a katılan bireyler ve kurumsal koşucular spor yaparak destekledikleri STK’lar için kaynak yaratıyor. Dünyada “charity run” olarak bilinen bu model, etki alanını artırarak büyüyor. Bağışçılar pek çok ihtiyaç sahibinin hayatına dokunuyor.  Sistem içinde yer alan her koşucu yaklaşık 200 kişiye mesaj atıp desteklediği projeyi anlatıyor. Böylece hem bağış toplanmasına yardım ediyor hem de farkındalık yaratıyor.

Konuşma Konuları

  •  Spor yoluyla kaynak ve farkındalık yaratmak ve birleştirici güç olarak spor
  •  Adım Adım Hareketi
  •  Takım olmak
  •  Toplumsal Cinsiyet 101
  • Toplumsal Cinsiyet Eşitliği; “Kadınlar ofsayttan anlar mı?”
  • Sivil Toplum ve Hesap Verebilirlik

Videolar

Bihter
Ayyıldız

Lüks Marka Danışmanı

Biyografi

Bihter Ayyıldız, iletişim dalında farklı şapkaları olan bir reklamcı, gazeteci, danışman ve pazarlama uzmanı. Fransa’da aldığı sanat tarihi eğitiminin ardından, reklam sektöründen marka iletişimi tecrübelerini lüks markaların iletişimlerinde kullanmak üzere sektör değiştirdi. Moda ve lüks marka severlerin yakından takip ettiği Ayyıldız, önemli markaların yol arkadaşı. Profesyonel hayatına gazetecilikle başlayıp stratejik pazarlama danışmanlığı yapan Ayyıldız, son zamanlarda yoğun mesai harcadığı influence marketing ve uzantısı olan Love and Hate Marketing’le pazarlama iletişiminin sınırlarını zorluyor.

Bihter Ayyıldız, Saint Benoit Fransız Lisesi’ni bitirdikten sonra, Fransa’da Charles de Gaulle-Lille Üniversitesi’nde sanat tarihi eğitimi aldı. Fransa’da bulunduğu süre zarfında Paris’te Latin-Jockey Tour’da VIP incoming yönetimi ve Nice’de Cigale Orientale adlı firmada özel davet organizasyonlarına imza attı. Lüksün ve modanın anavatanı olan Fransa’da geçirdiği yıllar profesyonel hayatını şekillendirmesine de katkıda bulundu. Türkiye’ye döndüğünde MARKA Reklam Ajansı ile başlayan kariyerine Balizza ile devam etti. Ardından Tiffany & Co., Omega, Montegrappa, Jaquet Droz, Davidoff, Pequignet, Montblanc gibi dünyanın en değerli lüks ve mücevher markalarının pazarlama ve PR yönetimini üstlendi.

Aynı zamanda Vatan Gazetesi hafta sonu ekleri Bizim Kahve ve Vatan Pazar’ın yanı sıra Milliyet’te köşe yazarlığı yapan Bihter Ayyıldız,Tempo, XOXO ve Luxos gibi dergilere de yazılar yazdı.

2020 yılının başında kurduğu BA Projectz’in çatısı altında  global ölçekli lüks markalara ve kültür sanat projelerine stratejik danışmanlık vermektedir. Güncel haber sitesi www.plumemag.com ‘un da kurucusu olan Bihter Ayyıldız’ın uzmanlık alanı Sürdürülebilir marka ve iletişim stratejileridir. Konuşmalarında da lüks kavramını ele alan, lüksün tarihteki yolculuğuna dikkat çeken Ayyıldız, stil sahibi olmanın püf noktalarını, trendlere dair bilgiler aktarıyor.

Konuşma Konuları

  • Influencer Marketing
  • Influencer İletişimi
  • Love and Hate Marketing

Lüksün tanımı değişiyor peki ya kendisi?

Alışılagelen lüksün tanımı değişiyor. Deneyim ve duygusal etkileşim ise, en katı kurallara sahip köklü markaların kilit noktasına dönüşmüş durumda. Dijital iletişimde yenilikçi olup, mağaza içi deneyimde öncü adımlar atan markalar yerini koruyor. Lüks tüketicisi çok üstün kalite malzeme ve essiz tasarım kadar samimi bir içerik iletişimi de arıyor. 

  • Dijital çağda lüks perakendecilik

Günümüzde dijitalleşme her yere nüfuz etti. Moda dünyası da bundan nasibini aldı. Tüketim artık dijital kanallar aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Eğer bu kanallar aracılığıyla da müşteriye dokunmazsanız yok olup gidersiniz. 

  • Stil sahibi doğamayız ama olabiliriz

Audrey Hepburn ve Grace Kelly gibi bir ikonu kopyalayarak ya da stil danışmanlarıyla çalışıp başkasının hayal gücünün, zekasının ve zevkinin yansıması olan parçaları üzerinde taşıyarak stil sahibi olunur mu? Yoksa stil sahibi olmak kişinin genetik kodlarında mı vardır?

  • Gardıropta “Top Ten”

Yıllar değişse de gardırobun değişmeyen ikonik parçaları neler olmalı? Hangi parçalarla zamansız bir şıklık yaşamanız mümkün. 

  • Sanat ve lüks: Markaların bitmeyen aşkı

Lüks markaların sanatçılarla olan iş birlikleri lüks tüketicisinin her zaman çok olumlu cevap verdiği bir formül. Fakat çok sık tekrarlandığı zaman, ticari algıya neden olup, müşteri gözünde sorgulanan bir alan olmaya da açık. 

  • Sadeleşme/100 ürünle yaşanır mı?

Sahip olduklarımızın bizi esir almasını daha çok dile getirdiğimiz dönemde, azalarak çoğalmak konusu üzerine düşünceler tartışmaya çok açık.

  • İşte bunlar hep lüks…

Yüzyılı aşan hatta bazıları neredeyse 2 asra yaklaşan markaların da dünyanın dört bir yanındaki taleplere cevap vermek için üretim ağlarını geliştirmesi aynı ürüne gereğinden fazla kişinin sahip olabilme fırsatını doğurdu.

  • Çağdaş Moda – Kavramsal Moda

Moda artık sadece tasarım ve kumaştan ibaret değil. Tüm bunların yerine çağdaş sanatta olduğu gibi fikir aldı. 

  • Marka olmak ya da olmamak

Marka olunmaz doğulur diyebiliriz. Bir markanın sadece ürünlerinin kalitesi ve popülaritesi o markanın değerini maalesef belirleyemiyor. Günü doğru değerlendiren ve geleceğe yatıran markalar dışındakilerin pek şansı olmayan bir dönemdeyiz.

  • Doğru parçalara yatırım (Minimum parça maksimum şıklık)

Eskilerin bir sözü vardır: Nicelik değil, nitelik önemlidir. İngilizler de “Ucuz ürün alacak kadar zengin değilim”, derler. Bu sözler boşuna söylenmiş değil. Doğru ve sürdürülebilir bir gardırop kendinize yapacağınız en iyi yatırımlardan biri. Ve bunu çok az parçayla yapmak mümkün.

Videolar

Metin
Çorabatır

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı, Medya Analisti, Gazeteci

Biyografi

Metin Çorabatır deneyimli bir gazeteci. Akademisyen olmak üzere yola çıkıp gazeteciliğin büyüsüne kapılanlardan… İyi ki de öyle olmuş; bir dönemin en başarılı dış habercilik örneklerini Çorabatır’ın çalışmalarında görmek mümkün. Bir gün bir baktık ki, haberlerini yaptığı Ankara’da, Birleşmiş Milletler’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Dış İlişkiler Sorumlusu ve Sözcü görevini üstlenmiş.  Bu noktadan sonra genç meslektaşlarının haber kaynağı olan Çorabatır, masanın diğer tarafındaki sorumluluklarını tamamlayarak hep istediği boyuta geçti; akademik hayatı günlük hayatına entegre etti.

Göç sorunu, mülteci hakları

Çorabatır, küreselleşmenin sonucunda ortaya çıkan, 21. yüzyılın en kötü insani krizi “Mülteciler Sorunu” ve “Göç” konuları üzerinde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıdaki uzmanlarımızdan biri. Başarılı medya kariyerini uluslararası görevi için noktaladı. Uluslararası organizasyonlarda çalışma ve sözcülük konusunda da deneyimlerini paylaşmaya hazır olan Çorabatır, mülteciler konusunun tüm dünya için en önemli sorunlardan biri olduğuna dikkat çekiyor: “Bütün dünya güvensiz göçe karşı neler yapılabileceğini tartışıyor. Türkiye’deki sistemde bazı açıklar ve eksiklikler var. Bunların giderilmesine çalışıyoruz. Türkiye uluslararası çabalara ortak olmalı, daha fazla iş birliğine gitmeli, çözüm arayışlarında aktif rol almalı.”

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanlığını da yapan Çorabatır, BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi STK Komitesi’nin IGAM’ı mültecilere ve göçmenlere yönelik yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığa karşı mücadelede dünyadaki en iyi sekiz uygulamadan birisi olarak seçmesiyle New York’da çalışmalarıyla ilgili detaylı bir sunum da yaptı.

İnsan hakları, uluslararası ilişkiler

Uluslararası ilişkiler deneyimi olan bir gazeteci, BM sözcüsü, eski BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Dış İlişkiler Sorumlusu Çorabatır’ın yetkinlik alanlarını sığınma, insan hakları hukuku, anayasa hukuku, Türkiye, Birleşmiş Milletler ile kurumsal ve kişisel gelişim konuları oluşturuyor. Amerikan Gazete Editörleri Derneği’nden gazetecilik bursu alan Çorabatır, bugüne kadar çok sayıda basın kuruluşunda önemli görevlerde bulundu. Çorabatır ayrıca 1997 ve 2000 yıllarında yayımlanan Dünya Mültecilerinin Durumu adlı raporların Türkçe editörü.

Çorabatır, son yıllarda yaptığı konuşmaların neredeyse tamamını küresel ve milli sorunumuz mülteci sorunu, göç alma ve göç verme ile bu iki temel başlığın çevresindeki alt temalara vakfediyor. Çorabatır, deneyimli bir gazeteci ve çok deneyimli BM profesyoneli olarak medya ilişkileri çatısı altında kritik meslek sözcülükle ilgili en kapsamlı deneyime gazeteci ve iletişim profesyonellerinden biri.

Konuşma Konuları

  • Sözcülük
  • Sosyal Sorumluluğun Diğer Yüzü: Bağışım Nereye Gidiyor?
  • Uluslararası Kurumlarda Kariyer Seçenekleri
  • Küreselleşmenin Yeni Sonucu; Göç
  • Çatışmaların Önlenmesi, Barışın Korunması ve Barışın Tesisi
  • İnsan Haklarının 21. Yüzyıldaki Statüsü

Medya İlişkileri Eğitimi

Sahip olduğu uluslararası deneyimle İndeks Medya İlişkileri Eğitimleri’ne renkli bir perspektif katan Metin Çorabatır;

Birleşmiş Milletlerle İş Yapmak,

Uluslararası Kurumlarda Kariyer Seçenekleri,

İnsan Haklarının 21. Yüzyıldaki Statüsü konularındaki deneyimlerini konuşmacı olarak paylaşıyor.

Ayrıca;

Medya İlişkilerinde Kurumların İhtiyacı Olan Uluslararası Örgütlerle İlişkiler,

Uluslararası İlişkiler,

Dış Dünyayla İletişim,

Karşı Tarafın Dil Kodunu Çözmek-Anlamak-Karşılık Vermek konularındaki butik çalışmalarla medya ilişkilerinde ihtiyaçlarınıza yaratıcı katkılar sunuyor.

Videolar

Murat Yülek
Prof. Dr.

İktisatçı, Akademisyen

Biyografi

Murat Yülek, bir akademisyen, yönetici ve yazar, aynı zamanda çok yönlü bir ekonomist. Ufuk açıcı, vizyon geliştirici fikir yazılarıyla gündemin nabzını tutuyor.

Yülek, geniş spektrumda çalışma yürüten ekonomistlerden. Uluslararası finans, makroekonomi ve ekonomik kalkınma konularında önemli bir deneyime sahip olan Yülek, bugüne kadar IMF, İslam Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası gibi kurumlarda 15’ten fazla ülkede farklı görevlerde bulundu. Finans ve finans dışı şirketlerde üst düzey yöneticilik yaptı. Üniversitede İşletme Fakültesi Dekanlığı yapan Yülek, ABD’de Georgetown ve Yale Üniversitelerinde ders verdi. Yurt içi ve dışında kitapları ve makaleleri yayımlandı. Bu geniş yelpazede farklı konular üstünde çalıştı: sanayi, teknoloji ve finans politikaları, kamu alımı politikaları, uluslararası yatırımlar, makroekonomik dengeler. Yülek’in, uluslararası saygın bilimsel yayıncı Springer tarafından yayımlanan sanayi politikaları, ekonomik kalkınma ve ekonomik planlama konularında kitapları bulunuyor.

TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi ve UNDP İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi Danışma Kurulu üyesi olarak görev yapıyor. Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayan Yülek, Boston, Yale ve Bilkent üniversitelerinde işletme ve iktisat yüksek lisansları ve yine Bilkent Üniversitesi’nde doktorasını yaptı.

Brüksel’de Avrupa Topluluğu Komisyonu’nda Avrupa yapısal fonları üzerine çalışmalar, Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman ve koordinasyon başkanı olarak çeşitli iktisadi raporların hazırlık süreçlerini yürüttü. Washington’da Dünya Bankası için danışmanlık, Etibank’ta Pazarlama ve Satış Dairesi Başkanlığı yaptı. Suudi Arabistan’da Islamic Development Bank’ta iktisatçı ve proje uzmanı, Islamic Corporation for the Development of Private Sector bünyesinde Asya Endüstriyel Yatırımlar Operasyonları Grup Başkanı olarak görev aldı. International Monetary Fund (IMF), Afrika departmanında para, bankacılık, ödemeler dengesi, reel sektör, yapısal reformlar (yatırım ortamı, sektörel strateji) ve finansal programların hazırlanması ile müzakeresini yürüttü. Haliç Leasing Genel Müdürlüğü, TAIB Yatırım Bank Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkanlığı görevlerinde bulundu. THK Ünivesitesi’nde İşletme Fakültesi Dekanlığı ve rektör yardımcılığı görevlerinde bulundu. Yülek, OSTİM Üniversitesi Rektörü.

Küresel Ekonomi Sempozyumu, Ekonomik İş birliği Teşkilatı, Dubai Ekonomik Konseyi, Enterprise Qatar, The Economist Round Table, Wirtschaftsrat gibi uluslararası kurum organizasyonlarında, Yale ve Duke Üniversiteleri’nde konuşmalar ve çalışmalar yaptı. İstanbul Finans Zirvesi’nin Danışma Kurulu Başkanlığı ve Saraybosna İş Forumu’nun Danışma Kurulu Üyeliği’ni yürüten Yülek, çeşitli uluslararası ve ulusal kurum, platform ve akademik dergilerin danışma kurullarında yer alıyor. Yülek, halen İstanbul Ticaret Üniversite’sinde ekonomi profesörü olarak dersler veriyor. Aynı zamanda uluslararası danışmanlık hizmetleri veren PGlobal Küresel Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri şirketinin ortağı ve Ostim Yatırım A.Ş.’nin Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi.

Konuşma Konuları

  • Türkiye ve Dünya Ekonomisi
  • Kalkınma
  • Sanayi, Bilim ve Teknoloji Politikaları
  • Yenilikçilik ve Girişimcilik
  • Firma Değeri Belirleme

Videolar

Sinan
Ülgen

Risk Yönetimi Uzmanı, EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi) YKB, İstanbul Ekonomi Danışmanlık Kurucu Ortağı

Ekonomik Gelişmeler

Siyasi Analizler

Kamuoyu Araştırmaları

Türk Dış Politikası

Jeostratejik Öngörü

Biyografi

Sinan Ülgen, Brugge Avrupa Koleji’nde Avrupa Topluluğu konusunda yüksek lisans eğitimi aldı. Dışişleri Bakanlığı’nda Birleşmiş Milletler Dairesi’nde çalıştı. Brüksel’de AB nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği’nde görev yaptı; Gümrük Birliği’yle ilgili olarak Türkiye’nin müzakere pozisyonunun belirlenmesine katkıda bulundu. 1996’da T.C. Trablus Büyükelçiliği’nde görev aldı.

Türkiye’nin Avrupa Birliği serüveninin en hareketli dönemlerinde, müzakere pozisyonunun belirlenmesinde görev yapmış deneyimli bir diplomat, risk yönetimi strateji uzmanı. Ülgen çalışmalarını Düşünce Kuruluşları, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) ile İstanbul Ekonomi Danışmanlık bünyesinde kurum ve kuruluşların gelecek analizleri ve pozisyon alma ihtiyaçlarını karşılayacak bilgi analizleri yaparak sürdürüyor. Yerel ve çok uluslu kurumların danışmanlığını üstleniyor, fikirlerini paylaştığı platformlarda uzun ve orta vadeli öngörülerle dikkat çekiyor.

Strateji oluşturma, risk yönetimi

“Ekonomik krizden sonra kapitalizm bir ana sistem olarak muhafaza edilecek. Ancak aşırılıklarının törpülendiği bir kapitalizme geçiş söz konusu olacak.” İfadeleriyle günümüz geçiş toplumuna açıklık getiren Ülgen’e göre dünya liderleri, parasını harcadıkları ve belirli bir dönem bazı sıkıntılara göğüs germesini istedikleri vatandaşlarına bugün yaşanan tipte bir krizle bundan 3-5 yıl sonra yeniden karşılaşmayacaklarının garantisini vermek zorunda. Bu tip garantilerin verilmesi ise nihayetinde uluslararası sistemin yeni ve farklı bir tasarımından geçiyor. Bu tasarım, etkinlik ile istikrar, risk ile getiri arasındaki dengeyi daha farklı kuracak. Bu açıdan bakıldığında bu krizin kapitalist sistem açısından da bir dönüm noktası olduğunu söylemek mümkün belki de. Kapitalizm bir ana sistem olarak muhafaza edilmeye devam edilecek. Ancak aşırılıklarının törpülendiği bir kapitalizme geçiş söz konusu olacak. Ülgen, AB ilişkilerinde Türkiye’nin önümüzdeki dönem yapacağı reformlar, başta bankacılık, enerji gibi kritik sektörlerde beklenen değişimler ve Türkiye’nin daha fazla yatırım çekmek için yapması gerekenler konusunda da danışmanlık veriyor.

Konuşma Konuları

  •  Dış Politika ve Ekonomide Sıcak Gelişmeler
  •  Risk Yönetimi, Jeostratejik öngörüler
  •  Türkiye ve Bölgesel İlişkiler
  •  Türkiye’nin Sürdürülebilir Kalkınması
  •  Küresel İklim Değişikliği ve Küresel Sosyal Sorumluluk Boyutu

Videolar

Dilek Cindoğlu
Prof. Dr.

Akademisyen, Sosyoloji Profesörü

Biyografi

Prof. Dr. Dilek Cindoğlu, Türkiye’deki çalışma hayatı, göç sosyolojisi, siyaset sosyolojisi ve gündelik hayat sosyolojisi konularına toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri perspektifinden yaklaşıyor. Cindoğlu, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi Dekan Vekili olarak görev yapıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine sosyolojik bakış

“Kadınlar gelecek nesilleri biyolojik, sosyal ve kültürel olarak yeniden üretiyorlar. Yeni nesilleri doğuranlar da dilin, kültürün aktarımını sağlayanlar da çocuklara o toplumun tarihini, düzenini, adetini öğretenler de temel olarak kadınlar. Bu bağlamda düşünüldüğünde kadın bedeni sadece kendisi olarak değerlendirilmeyip gelecek nesillerin, toplumun geleceğinin de garantisi olarak görülüyor” diyen Cindoğlu

Uluslararası çalışmalar

Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünden mezun oldu.  Prof. Dr. Cindoğlu, aynı üniversitede yüksek lisansını yaptı. Ardından New York Eyalet Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı, Fulbright bursu ile Wisconsin Üniversitesinde Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’nde çalışmalarını sürdürdü. Oxford, St. Anthony’s College’da üst düzey ziyaretçi öğretim görevlisi olarak bulunan Prof. Dr. Cindoğlu, New York Üniversitesi’nde Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi’nde ziyaretçi öğretim görevlisi olarak varlık gösterdi. Gerçekleştirdiği çalışmalarla Miami Üniversitesi tarafından Fulbright’ın ‘Müslüman Dünyasına Doğrudan Erişim’ ödülüne de layık görülen Cindoglu, Columbia Üniversitesi’nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bulundu. Bilkent Üniversitesi’nde, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde akademik kariyerine devam eden Cindoğlu, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi Dekan Vekili olarak görev yapıyor.

Prof. Dr. Dilek Cindoğlu’nun araştırmaları TÜBİTAK, KSGGM, AAK gibi ulusal ve IDRC, Ford Foundation, Dünya Bankası, ILOIPEC, EU gibi uluslararası kuruluşlar tarafından da destekleniyor. Uluslararası Sosyoloji Derneği’nin (ISA) Yönetim Kurulu üyesi de olan Prof. Dr. Dilek Cindoğlu’nun 30’un üzerindeki çalışması ulusal ve uluslararası akademik dergilerde ve kitaplarda kendisine yer buldu.

Konuşma Konuları

Çalışma Sosyolojisi

  • Kadınların Çalışma Hayatın Katılımı;
  • Kadınlar Neden Evde?
  • Çalışma hayatında neden bu kadar az kadın var?

Türkiye ekonomisi, dünyanın sayılı ekonomilerinden birisi olmakla birlikte, kadınların işgücüne katılımı açısından dünya ortalamasının oldukça gerisinde kalıyor. Orta gelir tuzağından çıkabilmek için çalışma hayatında kadınların katılımı çok önemli. Bu çerçevede kadınların iş piyasalarına girmelerini engelleyen ya da girdikten sonra caydıran ayrımcılık pratiklerin üst düzey yöneticiler tarafından öngörülmesi önemli. Dilek Cindoğlu, bu konuşmada Türkiye’de kadınların çalışma hayatına katılımı meselesindeki ataerkillik, ayrımcılık gibi temel sosyolojik süreçler ve kadınların iş hayatına katılımı ve yükselmeleri konusundaki “iyi örnekler”i katılımcılarla paylaşıyor.

Türkiye’de Kadın Girişimciliğin Sarp Yolları: Çok Laf, Az İş Türkiye’de neden bu kadar az kadın girişimci var?

Kadın girişimciliği özellikle son yıllarda kamuoyunun gündemindeki bir konu olmasına rağmen, kadın girişimciliğinin Türkiye’de ve dünyada gelişimi önündeki engeller fazla konuşulmuyor. Dilek Cindoğlu, bu konuşmada Türkiye ekonomisinde KOBİ’lerin yapısı ve kadın girişimcilerinin ve kadın girişimciliğinin düzeyi, fırsatlar ve darboğazları üzerine yoğunlaşıyor.

Siyaset Sosyolojisi

Yerel Siyasette Kadınlar: Evden Meclise Giden Yolda Darboğazlar ve İyi Örnekler Yerel siyasette neden bu kadar az kadın var? Siyaset doğası gereği erkeklerin kontrolünde ve erkek egemen bir alan. Dilek Cindoğlu, özellikle kadınların yerel siyasete katılımında karşılaştıkları sosyal, siyasi ve kültürel darboğazları tartışmaya açıyor. Kadınların siyaset alanına erkeklerle eşit düzeyde katılamamasına engel süreçlerin ve yapıların alan araştırmalarından da yola çıkan Dilek Cindoğlu, kadınların siyasette daha fazla temsil edildiği “dünyadaki iyi örnekler” üzerinde duruyor.

Eşitliğin Neresindeyiz: Bir Demokrasi Meselesi Olarak Kadın Erkek Eşitliği Kadın Erkek eşitliğinin neresindeyiz? Bir toplumdaki kadın-erkek eşitliği, toplumun yarısını oluşturulan kadınların erkeklerle eşit vatandaşlık haklarına erişimi bir demokrasi meselesidir. Dilek Cindoğlu, kadın erkek eşitliğinin nesnel temellerde nasıl ölçüldüğü konusunda dünya sosyoloji literatüründeki temel kavramları ortaya koyarak Türkiye’deki kadın erkek eşitliğinde hangi noktada olduğumuza dair tespitlerde bulunuyor.

Türkiye’nin Kırılgan Eksenleri; Muhafazakarlık, Modernlik ve Dindarlık Muhafazakarlık, modernlik ve dindarlık Türkiye’nin temel kırılgan eksenleri. Her toplumda tarihsel, kültürel ve yapısal süreçlerle belirlenen çatışma alanları mevcut. Dilek Cindoğlu, Türkiye toplumunun temel meselelerini sosyal bilimlerin temel kavramları üzerinden tartışıyor. Türkiye modernleşme tarihi çerçevesinde, muhafazakarlık, modernleşme ve dindarlık temel kırılgan eksenler olarak ortaya çıkaran Dilek Cindoğlu, aynı zamanda bu süreçlerin hangi şekillerde çatışmalar yarattığını araştırmalardan yola çıkarak tartışıyor

Suriyeli Göçmenlerle Türkiye’nin Karşılaşması: Toplumsal Barış Mümkün mü? Türkiye, Suriye iç savaşının neticesi olarak tarihinin yaşadığı en kitlesel göç hareketi ile karşı karşıya kaldı. Üç milyonun üzerinde Suriyeli nüfusu misafir eden Türkiye, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ve etnik kimlik üzerinden farklı ayrımcılık pratiklerinin de ortaya çıktığı bir süreci yaşıyor. Dilek Cindoğlu, Suriyeli kadınları “potansiyel kuma”, Suriyeli erkekleri “potansiyel terörist” olarak algılayan toplumsal muhayyile, Suriyeliler üzerinden toplumsal “öteki”ni yaratarak hep birlikte huzurlu yaşamanın önünde engel oluşturduğuna vurgu yapıyor.

Sosyal Psikoloji

İş Hayatında Duygusal Zekâ; Ne İşe Yarar, Nasıl Geliştirilir Duygusal Zekâ ne işimize yarar? Sosyal psikoloji alanındaki araştırmalar “Duygusal Zekâ”nın kişinin iş ve hayat başarısını ve hayat doyumunu etkileyen ve geliştirilebilen en önemli psikolojik becerilerden birisi olduğunu ortaya koyuyor. Dilek Cindoğlu, katılımcıları Duygusal Zekanın temel süreçleri ve duygu okur yazarlığı konusundaki temel kavramlarla tanıştırıyor.

Videolar



[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]