Yerel oyuncuların oynamasını zorunlu kılan bir madde var mı?
TFF’nin yabancı sınırını kaldıran kararının sonuçlarını değerlendirdiğimiz yazımıza tespit ve çözüm önerileriyle devam ediyoruz…
**********************
Neydi çıkış noktamız? “Türkiye’de yetişen oyuncular neden yurtdışında forma giyme şansı bulamıyor” diye sormuştuk. Bir önceki yazımızda, TFF’nin yabancı sınırını kaldıran kararının ardından ligde nasıl bir tablo oluştuğuna baktık, rakam ve yüzdelerle ortaya koyduk. Hiç de iç açıcı olmayan bir tabloyla karşılaştık. Bir ülkenin futboldaki en önemli sahnesi olan milli takımın başarısı için yerli oyuncuların daha çok oynayabileceği koşullar oluşturulmalı dedik. Şimdi de bu koşullar nasıl oluşturulur, yeni karar buna ne kadar imkan sağlıyor, ona bakalım… Son olarak da naçizane çözüm önerilerinde bulunalım.
İsterseniz öncelikle ana hatlarıyla yeni kuralın üzerinden bir geçelim:
1. Kadroda toplam 28 oyuncu olabilir.
2. 28 oyuncunun 14’ü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak zorunda.
3. Sınırsız yabancı alabilir ancak en fazla 14 yabancı tescil ettirebilirsiniz.
4. En fazla 3 kaleci bildirebilirsiniz ama 1 tanesi T.C. vatandaşı olmak zorunda.
5. 2015-2016 sezonu öncesi başka ülke milli takımlarını seçmiş Türk oyuncular yerli statüsünde kabul edilir. Sonraki sezonda seçenler yabancı statüsünde kabul edilir.
6. Türkiye Futbol Federasyonu’na bildirilen 28 oyuncudan 3 tanesi 15-21 yaşları arasında kendi kulübünde tescilli, 4 tanesiyse 15-21 yaşları arası TFF liglerinde tescilli olmak zorunda.
7. Türk Milli Takımlarında oynama uygunluğuna sahip 21 yaş altı istediğin sayıda oyuncuyu 28 kişiden bağımsız olarak sisteme yükleyebilir ve oynatabilirsin.
8. 18 kişilik müsabaka listesine 1’i kaleci en az 7 Türk oyuncu yazmak zorundasın. Yoksa kadronu eksik kişi kadar düşük yazmalısın.
Şimdi oturup dikkatli bir şekilde tüm bu maddeleri okuduğumuzda ne anlıyoruz? Yerel oyuncuların oynamasını zorunlu kılan bir madde var mı? Kafalar karışıyor, değil mi?
Açıklayayım. Şimdi tüm bu maddelerin anlattığı şey şu:
11 yabancı oyuncuyla müsabakaya başlayabilirsin, yeter ki yedeklerin Türk olsun. Araya biraz da ‘club-trained’ ve ‘homegrown’ oyuncu serpiştirdik mi, tamam! Hani şu 15-21 yaş arası oyuncularla ilgili madde… Eni konu bu kadar işte!
Hadi Türk oyuncular konusunu bir kenara bırakalım, herhangi bir maddede genç oyuncuların oynatılması veya kadroya yazılmasından bahsediliyor mu? Hayır! Genç oyuncuları sadece 28 kişilik kadroya yazma zorunluluğu var. Peki, 28 kişilik kadroya yazdığınız genç oyuncuyu A Takım antrenmanına alma zorunluluğunuz var mı? Yok! Peki, o zaman bu kural gerçekte kimi koruyor?
Söyledik ya, ülke futbolunun gelişimi bir yerde yerel oyuncuların korunmasına da bağlı. Öyle ki Süper Lig’de değiştirilen yabancı oyuncu kuralı sonrası asıl deprem alt liglerde oldu. Vitrini toplayalım derken mağazayı dağıttık. Yeni kural sonrası Süper Lig’de her takım 6 – 7 adet daha yabancı oyuncu bünyesine kattı. Bunun sonucunda her takımdan aynı sayıda oyuncu da açığa çıkmış oldu ve 18 takımdan yaklaşık 100’e yakın oyucu alt liglere inmek durumunda kaldı. Ne güzel işte alt liglerinde kalitesi artmıştır demeyin. Alt liglerde de iniş aşağı doğru bu silsile ile devam etti. Sonuç olarak nispeten alt liglerde oynama fırsatı bulan genç oyuncular bu şanslarını da yitirmiş oldular. Zaten sağlıklı bir altyapı eğitiminden geçmeyen gençler, profesyonel alt liglerde oynayarak gelişme imkanlarını da böylece kaybetmiş oldular.
Şimdi gelelim çözüm önerilerine…
Önce şunu söyleyelim… Bir ülkede futbolun gelişimi sadece liglerde oynayacak oyuncu uygunluğu düzenlenerek sağlanamaz. İşin içine eğitimi, finansal kriterleri, tesisleşmeyi eklemeden ilerlemek mümkün olmaz. Kaldı ki bu listeye eklenebilecek daha çok unsur var… Ama sadece bu bile doğru yapıldığında inanılmaz sonuçlar alınabiliyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nden bir örnekle anlatacağım. “Çok uzak olmadı mı hocam” diyebilirsiniz. Zaten hiçbir uygulamayı birebir ülkeye taşımak mümkün olmadığı gibi doğru da değil. Her ülkenin kendi kültür ve koşullarından kaynaklanan, yıllar içinde farklı ekleme ve düzeltmelerle oluşturduğu kendine has yapıları var. ABD bize uzak bir kültür, ancak özellikle son 25 yılda futbolda geldikleri nokta oldukça ilgi çekici. Örneği bu sebeple bu kadar uzaktan veriyorum.
ABD’de dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir durum var. ‘MLS’ yani Major League Soccer tüm futbol kulüplerinin sahibi. Amerikalılar her şeye olduğu gibi futbola da ticari öncelikli olarak bakıyor. Zaten pazarlama konusundaki başarıları da ortada.
İşte ABD’nin futbol ligi MLS, kulüplerin ekonomik yapısını korumak için bazı önlemler alıyor.
– Bunlardan ilki ‘salary cap’, yani sınırlı maaş. Takımdaki oyuncuların yıllık alacak ve maaşlarının toplamı MLS tarafından belirleniyor. Bu rakam yaklaşık en son toplam 3.5 milyon dolar olarak belirlendi.
– İkincisi ‘designated player’, yani seçilmiş özel oyuncu. David Beckham’ın MLS’e transfer olabilmesi için başlatılan, her kulübe ‘salary cap’ dışında tanınan yüksek bütçeli transfer izni.
“UEFA zaten bunu ‘Financial Fair Play’ olarak uygulamıyor mu” dediğinizi duyar gibiyim. Ama aynı şey değil. Financial Fair Play gelirinizle orantılıdır. Siz, Türkiye’de, Ulusal Kulüp Lisans Talimatınıza ‘seçilmiş özel oyuncu’ kuralı koyup esnetmeden takip edebiliyor musunuz? Veya kulüp altyapısında yetişmiş oyuncuları ilk 11’e veya 18’e yazma kuralı getirebiliyor musunuz? Maalesef hayır…
Halbuki;
1. İlk 11’de kulüp altyapısında 3 yıl eğitim almış (club-trained) 15-21 yaş arası en az 1 oyuncu oynatmak zorunlu olunsa,
2. Yaş sınırı olmaksızın kulüp altyapısından yetişmiş 3 oyuncu ilk 11’e alınsa,
3. Yine ilk 11’de yaş sınırı olmaksızın 2 adet Türkiye’de başka bir kulübün altyapısından yetişmiş (homegrown) oyuncu olsa,
4. 3 milyon eruo’nun üstünde maaş alabilecek oyuncu sayısı 2 ile sınırlı tutulsa,
5. Üzerine bir de yabancı oyuncu transferlerine mutlaka yaş, tecrübe, maliyet gibi kriterler getirilse…
Her şey bambaşka olabilir!
Çok radikal gelebilir. Ama bazı yaralara pansuman yetmez. Yarayı açıp, derinine inip müdahalede bulunmak gerekir. Türkiye futbolunun geldiği nokta da pansuman evresini çoktan geçmiş durumda. Kime danışsanız farklı önerilerle gelecektir. Olsun, danışalım, aldığımız fikirleri tartışalım, geliştirelim. Ama meseleyi en temelinden çözecek köklü bir çözüm bulalım. Kolay olmayacaktır, ama bunu yapmak zorundayız. Çünkü Türk futbolunun şu an içinde bulunduğu durumun reçetesi çok ama çok ağır…