Tüm dünyada spor denildiği zaman akla ilk gelen spor dalı futbol olarak karşımıza çıkar. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden milyonları etkileyen bir spor hatta bir sektör veya bir endüstri futbol. Dünyada özellikle birkaç ülke dışında futbol hep ilk sırada tabii bu kadar büyük bir endüstri haline gelen bu sistem yanında birçok kurumun oluşması, karar alması ve politikalar oluşturması konusunda da yol gösterici olmaya başladı. Dünyanın en büyük ekonomisi ve gelişmiş ülkesi olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllardır ana spor “Basketbol” ve “Atletizm” olarak kabul ediliyordu. Avrupa’daki futbol sisteminin yeni dünyayı keşfetmesi üzerine son 10 yıllık zamanda ABD de futbolun gelişmesine ve bir marka olarak dünya pazarına çıkmasına zemin oluşturmuştur. Güzel ve rahat bir ortamı seçen ünlü birçok isim son transferlerini yeni dünyaya yapmışlardır. Bu rüzgar en sonunda kıtada bir dünya kupasının ev sahipliğini yapma şansını bile getirmiştir.
“Spor”dan yola çıktığımız bu yazımızda “yine mi futbol” demeyin, ben burada daha çok spor endüstrisinin hayata geçirdiği sosyal sorumluluk anlayışından bahsedeceğim. Futbolla başladık ama basketbol, voleybol, yüzme, tenis, atletizm gibi sporlar da artık bir marka haline gelmeye başladı. Birçok kişiyi peşinden sürükleyen bu sporlar, yeni yatırımlarla birçok önemli markayı sponsorluk anlamında devreye sokabiliyor. Tabii ki bu alanlara yapılan yatırımlar en çok alt yapıda yetişen çocuklara yarıyor, onlar bu sayede gelişim imkanı buluyorlar. Böylelikle, sektörün yerli/yabancı girişimcilerinin bu işlere girmesi de kendi adlarına bir nevi sosyal bir proje sayılabiliyor. Bu da konumuzun bir başka parçası… Evet, şirketlerin özel/kamu demeden sponsorluk katkıları sayesinde bugün birçok alanda başarılı sonuçlar elde ediyoruz.
Buradan dünyadaki bazı önemli markaların sağladığı faydalarından ve önemli sosyal sorumluluk çalışmalarından bahsetmek isterim. Bildiğiniz gibi FIFA ve UEFA, dünya ve Avrupa futbolunu yöneten iki önemli kurum. Özellikle UEFA son dönemlerde saygı ve fair play’in yanı sıra, tüm Avrupa’yı aktif ve katılımcı olmaya davet eden ve aktif yaşamı destekleyen bir kampanya başlattı. Spor ve sosyal sorumluluk anlayışını bir yöntemle yayarak bu çalışma ile aktif vatandaşlık ve gönüllülük anlayışını tüm Avrupa’ya spor kanalı ile anlatmaya çalışıyor. Yine birçok özel ismi bir araya getirmek suretiyle özel maçlarla çocuklar, açlık ve hastalıklarla mücadele konusunda da sosyal çalışmalara katkı sağlıyor. Biliyor ki dünyada milyonlar bu oyunu seviyor ve insanlar ne şekilde olursa olsun bir yerlerde sporu her zaman takip ediyor.
Bütün sporların atası olarak bilinen ve binlerce yıllık tarihi olan atletizm ise, insanlara birlik ve sevgi anlayışını en iyi anlatan organizasyonlarda karşımıza çıkıyor. Keza tenis markası da öyle… Bütün bunlar da aslında vermek istediğimiz sosyal mesajlarımızı spor kanalı ile duyurmaya ve daha çok insanın dikkatini çekmeye yarıyor. Evet bu spor markaları gelecekte de insanları bir araya getirecek ve spor yaparken de sosyal sorumluluk yapılabileceğinin en güzel örneklerini sunacaktır.
Binlerce yıl önce yanan olimpiyat ateşi kıtaları birleştirirken acaba yıllar sonra böyle bir misyona da vesile olacağını biliyor muydu? Gelecekte de spor; her dalıyla, evrensel düzeyde markalaşarak ve endüstrileşerek sosyal alanda var olmaya devam edecektir.