Her gün farkında olmadan onlarca karar alırız. Bazı kararlar küçük ve rutin kararlardır. Bazen de çok önemli kararlar almak zorunda kalırız ve bu karara varmak için seçenekler arasında gider geliriz.
Hemen her konuda seçim için olan alternatiflerin çokluğu, hata yapma endişesi, mahcup düşme ya da başarısız olma korkusu, olduğumuz ile olunması gereken durum arasındaki araf halleri, insanı kararsızlığa sürükleyen nedenlerden sadece birkaç tanesidir.
Kimileri için herhangi bir konuda karar verip eyleme geçme çok kısa sürerken, kimileri için aynı konuda karar vermek anlamsızca uzun zaman alır. Bazıları da vardır ki karar verememe konusunda kararlıdırlar.
Bazen hayatımızla ilgili bir değişiklik yapmayı isteriz. Spora başlasam mı? Kendime bir takım elbise alsam mı? Saçlarımın rengini değiştirsem mi? Bu hafta sonu maçı statta mı yoksa arkadaşlarla ev de mi izlesem?
Bazen ise almaya çalıştığımız kararlar hayatımızın geri kalanını etkileyecek kadar büyüktür. Aldığım iş teklifini kabul etmeli miyim? İkinci bir çocuk yapmalı mıyız? Ev borcuna girsek mi? Bu ortaklığa evet demeli miyim? Evlenme teklifi etsem mi? vb.
Hayati konularda akıllıca bir karar vermek için düşünmek ve sonrasında karar verirken zorlanmak aslında normaldir ama çok basit ve küçük konularda anlamsızca bir türlü karar verememek ve buna bağlı olarak harekete geçememek günümüzde birçok insanda görülen problemli bir konu.
Mesela şu soruları yanıtlar mısınız?
“İş ve özel ajandam uzun zamandır yapılmayı bekleyen işlerle dolu.”
“Bir işi yapmaya başlamak için en uygun zamanın gelmesini beklerim.”
“Sadece canımın istediği işleri hızlı yapıyorum.”
“İşler üzerinde o kadar çok düşünürüm ki harekete geçemem.”
“Sabahları alarmı en az üç kere ertelerim.”
“İşlere zamanında başlayamadığım için içim sıkılır ve her şeyi ertelemek zorunda kalırım”
“Bekleyen işlerim yüzünden gündemi kaçırdığım olur”
Tanıdık geliyor mu?
Erteleme davranışı kısaca, yapmak istemediğimiz şeyler için sürekli bahaneler bulmaktır. Zaten o işi yapmayı istiyor olsak, hiçbir bahane bize engel olmaz. Yani ertelemenin en temel sebebi, o işi o anda yapmayı istemiyor oluşumuz ya da seçenekler hakkında detaylı analiz yapabilme yeteneğimizin olmayışıdır. Aslında karar verememe de durum çok farklı değildir. Çünkü karar verilemediği için erteleme yaşanır. Harekete geçme konusunda kararlı olmama hali ertelemenin bir adım öncesidir.
Ben kararsız kaldığımda SWOT analizi yaparım zihnimde. Seçenekler arasında artıları, eksileri, fırsatları ve riskleri adaletli şekilde mukayese ederim. Bu mukayese de tabii somut ve soyut olarak maddeler bir arada olur. Hele bunu kağıt üzerinde yapınca sonucu görmek yani hangi seçeneğin yapılması gerekliliği o kadar rahat ortaya çıkar ki, inanamazsınız. Zaman zaman danışanlara hatta firma danışmanlıklarında bile bu yöntemi hızlıca uyguladığımız çok olur.
Florida Eyalet Üniversitesi, kararlarını sık sık değiştiren insanlar üzerine bir araştırma yapmış. Çıkan sonuçlardan biri, verdiği kararlardan emin olmayan insanlar, sıklıkla kararlarını değiştiriyor veya pişmanlık duyuyorlar. Prof. Joyce Ehrlinger, bu yapıdaki insanların doğru tercihi yaptıklarından emin olmak istediklerinden, verdikleri kararın arkasında sağlam duruş sergileyemediklerini söylüyor. Ehrlinger, sürekli memnuniyetsizlik halinin, strese sebep olduğunu ve ruh/beden sağlığını olumsuz etkilediğini, depresyona sebep olduğunu da ekliyor, diğer taraftan yetinmeyi bilen ve kararlarını kabullenebilen kişilerin, daha rahat bir hayat sürdüğünü vurguluyor.
Amerikalı yazar Charles Bukowski de “Ya düşlerinin peşine düşmeyi seçersin ya da olanları kabullenmeyi. ‘İyi ki’lerinle güçlenir, ‘keşke’lerinle tükenirsin. Karar senin!” sözleriyle tam da bu noktaya değiniyor
Size bu konuyla ilişkili çok güzel bir hikâye aktarmak istiyorum.
Bir gün, Profesör elinde bir fare ve kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı.
Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek: “Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan bu dersi geçemez!” dedi ve salondan çıkıp gitti.
Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama cesaret edemedi.
İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı. Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.
İki gün sonunda tekrar dersi olan profesör salona girdi ve kutuya yaklaşarak açtı. Tabi ki, kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu. Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü. Profesör sınıfa dönerek farenin neden ölmüş olabileceğini sordu. Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;
─ Havasızlıktan…
─ Açlıktan…
─ Susuzluktan…
Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı. Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı. Ardından devam etti;
Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz.
Ancak şu var ki fareyi sizin dediğiniz gibi ne havasızlık ne de açlık öldürdü. Farenin ölümüne neden olan iki şey var; Kararsızlık ve Korku…
Kararsızlık, çünkü fare kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.
Korku, çünkü eğer siz öğrenciler benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz.
Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır, kararsızlık ve korku. Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin. Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın. Göze batmaktan, ses çıkartmaktan korkmayın.
Japonya’da ya da Çin’de hat sanatı, pirinç kâğıdı üzerinde yapılır. Çok hassas, çok narin, bir çeşit kağıdın üzerinde. Eğer bir an kararsız kalırsan hemen anlaşılır. Yüzyıllar boyunca hat sanatçısının ne zaman kararsızlığa düştüğü her zaman anlaşılmıştır. Çünkü mürekkep pirinç kağıdına yayılır ve yazıyı bozar. Pirinç kâğıt üzerinde aldatmak çok zordur.
Psikiyatrlar depresyonun belirtilerinden birini de karar verememek olarak görüyorlar. Ve diyorlar ki, depresyonu yaratan da “umutsuzluk, çaresizlik duygusu, kararsızlık, harekete geçememe durumu”.
Depresyondan kurtulmak da aynı yollardan geçiyor:
Umudunu yaratan kararlılık, çarenin kendi olduğu bilinci, harekete geçme, mücadele etme, risk alma.
Mükemmeliyetçilik, kararsızlığın veya sürekli karar değiştirmenin en büyük düşmanıdır. Her seçimin iyi ve kötü tarafları vardır.
Önemli olan vakit kaybetmeden fırsatları kaçırmamak, kararsızlık duygusunun yarattığı huzursuzluk hallerinden bir an önce sıyrılıp alınan kararı hayata geçirme konusunda iradeli olabilmektir.
Şimdi biraz düşünün, kararınızı bekleyen kaç konu var?