Dünya bir alışveriş merkezi!..
Hem de herkez için, kendi etrafında dönen bir alışveriş merkezi…
Evet; Dünya dönüyor!..
Peki… soldan sağa mı? Yoksa sağdan sola mı?
Belki de, kuzeyden güneye veya güneyden kuzeye…
Sonuçta nerden nereye dönerse dönsün, kesin olarak; Siz’in etrafınızda döndüğü bir gerçek!..
Yani, Nicolaus Copernicus’in söylediği gibi…
“Herkezin Dünya’sı, kendi etrafında döner.” Ve bu dünyada en değerli şey? Tabii ki, Siz’siniz!.. yani “Siz ve Markanız!..”
Yaşamda marka olmak; yaşamımız’da, kaliteyi yakalama çabasıdır…
Yani, insanların… her zaman daha iyiye ve daha güzele ulaşma içgüdülerini, geliştirme uğraşlarıdırıdır.
Sizlere, hepimizin hemen hemen her gün yaptığımız “ortak yaşamsal hareket” nedir? diye sorsam… Cevabınızın; önyargılı veya önyargısız, olumlu veya olumsuz yönde… “Hayatımızı Sorgulamak” şeklinde olacağını, biliyorum. Hayatımızda, bizi… zorlayan, düşündüren, üzen, strese sokan, sıkan ve aşamayacağımızı zannettiğimiz bir çok olay yaşıyoruz. İster istemez pek çok kişiyle de bir aradayız. Bunun yanı sıra yaşamımıza renk katan bir çok güzelliği de bir arada tadıyoruz. Çoğu zaman güzel insanlarla da birlikte oluyoruz.
Peki ama, neden başkalarının sorunları farklıyken, bizimkiler başka? Neden genelde bazı durumlar hepimiz için geçerli, bazıları ise değil?
Okul, iş, kariyer, ilişki, sağlık, sosyal yaşam, para, karizma, inanç dünyamız, korkularımız, endişelerimiz… çoğu zaman tıkandığımız konular!.. Bunların ardında yatan derin anlamlar neler? Neden istediğimiz mana’da daha mutlu olamıyoruz?
Milyonlarca insanın çeşitli yerlerde yaşadığı inanılmaz problemler yanında, belki de bizim kendimize özgü problem olarak gördüklerimiz çok komik kalabilir!.. İsterseniz; çevrenize, gazetelere, televizyonlara ve internet sitelerine, birde bu gözle bir bakın…
Peki… Ömrümüzün hangi evresinde olduğumuzu ve de daha ne kadar yaşayacağımızı bilmememize rağmen, ciddi fiziksel ve yaşamsal problemlerinizi tenzih ederek söylemek
gerekirse, bir çoğunu kendimizin yarattığı bu kadar çok problem’le, niye ve neden boğuşuyoruz ki?
Cevabı; ben, söyleleyim mi?
“Marka” olmak için!..
Yani… artniyetleri gözardı edersek; Rahat yaşamak… Farklı olmak… İlgi çekmek… Ön plana çıkmak… Takdir edilmek… Gündem yaratmak ve İzlenmek için!..
Bu sözlerimi başka bir yöne çekmeyin lütfen. Bunlar çok doğal…
Zaten öyle olduğu için, bu yazı da… birlikte değil miyiz?
Genellikle, herhangi bir şeyden veya konudan söz edildiğinde isimleri hemen aklımıza gelen bazı insanlar vardır.
Bu insanlar, aynı şeyleri yapan binlerce hatta onbinlerce insan arasından çıkmış, fark yaratmış, örnek olmuş, iz bırakmış, gıpta ile bakılmış ve bu itibarla bulundukları ortamlarda “Marka” olmuş kişilerdir.
Yakın tarihimize baktığınız zaman, yurtiçinden ve yurtdışından marka olmuş kişiler konusunda, sizin aklınıza gelenler başta olmak üzere… iş, sanat veya bilim dünyasından pek çok örnek vermek mümkün.
Bu örneklere baktığımızda, aynen ticari markalarda olduğu gibi, 4 önemli marka dinamiğini görürüz.
Güvenilirlik… Fayda Sağlama… Fark Yaratma… Akılda Kalma…
Bu dinamiklerle birlikte, kişisel marka yönetiminde; belirgin hedefler, sabır, imaj, davranış biçimleri, çevreyle olan uyum, iletişim, bilgi ve donanım ve de bunlar arasındaki tutarlılık… diğer ön plana çıkan faktörlerdir.
Yani, kısaca; tabii ki bilgi ve kültürle birlikte… bakımlı ve özenli bir dış görünüm, yerine göre giyim, etkin bir iletişim tarzı, pozitif bir beden dili, sosyal çevre ve bu ortamlarda nasıl davranacağımızı iyi bilmek, marka olmak yolunda bize çok şey katacaktır.
Tabii, marka olmak kadar, marka olucaya kadar katettiğimiz yoldaki, her önemli noktayı iyi tespit etmek, o noktalarda sağlam durmak ve de gerekli fedakarlıklara da katlanarak bu sağlamlığı koruyup, sosyal çevremizi de genişleterek, yolumuza devam etmek gerekiyor.
Marka nedir? diye yaptığımız veya yapacağımız araştırmalar neticesinde, bir çok yerde “Marka, sadece… ne bir amblemdir, ne bir logodur, ne de sadece bir isim, bir ürün veya hizmettir… Marka kendine özgü karekteristik bir bütünlüğü içeren, fikirsel bir kavramdır.” tanımlamasıyla karşılaşmaktayız.
Aslında, tek tek de, bütünüyle de doğru bir tanımlama!..
Neticede “Marka olmak!” fark yaratmaktır. Ama gerçek anlamda “Marka Olmak!”, başkalarının yaşamında olumlu yönde fark yaratmaktır!.. Aynen, Müşteri İlişkileri Yönetimi’nde olduğu gibi…
Yaşamınızda veya Tanrı gecinden versin ama yaşamınızdan sonra… ne ile veya neler’le, hatırlanmak istediğinizi hiç düşündünüz mü?
Kendinizi irdeleyip, ön plana çıkan ve yaşamboyu kontrolunuz altında tutabileceğiniz önemli özellikleriniz ile bunlara karar verdiğiniz anda, markanızın odağını buldunuz… demektir.
Sır tutabilir misiniz?
Şimdi, sizlerle bir sır paylaşağım… Kim olursanız olun farketmez…
Herkez hayata aynı şeyle başlar!.. Neyle mi? ……………………….. Alışveriş’le!..
Yani “nefes” alıp, vererek başlar ve devam eder.
Sonraki yaşam ise kişilere ve/veya ülkelere göre değişir.
Ama, değişmeyen tek şey; yaşam boyu… alışveriş’tir.
Dünyaya gelip eğitim ve kültürle belirli bir yaşa eriştikten sonra yaşamımızın hayallerle geliştiği… gerçeğinden hareketle, hayalleri olmayanların, başkalarının hayalleri için yaşadığı bir dünya’da… başkaları için alışveriş yapmadan, kendimiz için yolumuza devam etmemiz gerekiyor, diye düşünüyorum.
Eğer; yola nasıl devam edeceğimiz, konusunu… merak ediyorsanız?
Facebook, Twitter, Linkedin, Xing, Google+, Blogcu.Com, KendiniGeliştir.Com ve diğerleri için, e-kitap olarak pdf formatında hazırladığım ve mail yoluyla ücretsiz olarak dağıtımını yaptığım, (Daha mutlu bir gelecek için, sosyal sorumluluk projeleri… konulu) 540 sayfalık 1.e-kitabım “Afedersiniz Bi’şey Sorabilir miyim?” ve (Network marketing… konulu) 80 sayfalık 2.e-kitabım “Türkiye’de Network’ün Kitabı” isimli çalışmalarımdan sonra, yine aynı şekilde tamamlanmak üzere olan 3.e-kitabım 120 sayfalık “Yaşamda Marka Olmak”ta buluşmak ve lafta değil gerçek anlamda bir “Dünya Markası” olmanız dileğiyle…
Sevgiyle kalın.
ALİ RIZA DEĞER