Skip to content

Uzmanlar

[vc_row css=”.vc_custom_1586197115242{margin-top: 30px !important;}”][vc_column][vc_column_text]Dikey uzmanlıkta geliştirdikleri bilgilerini cömertçe paylaşan konuşmacılarımız, bilim-inovasyon-tıp-teknik-sanat ve çapraz birikimleriyle ihtisaslarını konuşturuyorlar.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_column_text][default-available-countries]

Uzman Ara

En Geniş Konuşmacı Portföyü



Dilek Cindoğlu
Prof. Dr.

Akademisyen, Sosyoloji Profesörü

Biyografi

Prof. Dr. Dilek Cindoğlu, Türkiye’deki çalışma hayatı, göç sosyolojisi, siyaset sosyolojisi ve gündelik hayat sosyolojisi konularına toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri perspektifinden yaklaşıyor. Cindoğlu, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi Dekan Vekili olarak görev yapıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine sosyolojik bakış

“Kadınlar gelecek nesilleri biyolojik, sosyal ve kültürel olarak yeniden üretiyorlar. Yeni nesilleri doğuranlar da dilin, kültürün aktarımını sağlayanlar da çocuklara o toplumun tarihini, düzenini, adetini öğretenler de temel olarak kadınlar. Bu bağlamda düşünüldüğünde kadın bedeni sadece kendisi olarak değerlendirilmeyip gelecek nesillerin, toplumun geleceğinin de garantisi olarak görülüyor” diyen Cindoğlu

Uluslararası çalışmalar

Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünden mezun oldu.  Prof. Dr. Cindoğlu, aynı üniversitede yüksek lisansını yaptı. Ardından New York Eyalet Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı, Fulbright bursu ile Wisconsin Üniversitesinde Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’nde çalışmalarını sürdürdü. Oxford, St. Anthony’s College’da üst düzey ziyaretçi öğretim görevlisi olarak bulunan Prof. Dr. Cindoğlu, New York Üniversitesi’nde Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi’nde ziyaretçi öğretim görevlisi olarak varlık gösterdi. Gerçekleştirdiği çalışmalarla Miami Üniversitesi tarafından Fulbright’ın ‘Müslüman Dünyasına Doğrudan Erişim’ ödülüne de layık görülen Cindoglu, Columbia Üniversitesi’nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bulundu. Bilkent Üniversitesi’nde, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde akademik kariyerine devam eden Cindoğlu, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi Dekan Vekili olarak görev yapıyor.

Prof. Dr. Dilek Cindoğlu’nun araştırmaları TÜBİTAK, KSGGM, AAK gibi ulusal ve IDRC, Ford Foundation, Dünya Bankası, ILOIPEC, EU gibi uluslararası kuruluşlar tarafından da destekleniyor. Uluslararası Sosyoloji Derneği’nin (ISA) Yönetim Kurulu üyesi de olan Prof. Dr. Dilek Cindoğlu’nun 30’un üzerindeki çalışması ulusal ve uluslararası akademik dergilerde ve kitaplarda kendisine yer buldu.

Konuşma Konuları

Çalışma Sosyolojisi

  • Kadınların Çalışma Hayatın Katılımı;
  • Kadınlar Neden Evde?
  • Çalışma hayatında neden bu kadar az kadın var?

Türkiye ekonomisi, dünyanın sayılı ekonomilerinden birisi olmakla birlikte, kadınların işgücüne katılımı açısından dünya ortalamasının oldukça gerisinde kalıyor. Orta gelir tuzağından çıkabilmek için çalışma hayatında kadınların katılımı çok önemli. Bu çerçevede kadınların iş piyasalarına girmelerini engelleyen ya da girdikten sonra caydıran ayrımcılık pratiklerin üst düzey yöneticiler tarafından öngörülmesi önemli. Dilek Cindoğlu, bu konuşmada Türkiye’de kadınların çalışma hayatına katılımı meselesindeki ataerkillik, ayrımcılık gibi temel sosyolojik süreçler ve kadınların iş hayatına katılımı ve yükselmeleri konusundaki “iyi örnekler”i katılımcılarla paylaşıyor.

Türkiye’de Kadın Girişimciliğin Sarp Yolları: Çok Laf, Az İş Türkiye’de neden bu kadar az kadın girişimci var?

Kadın girişimciliği özellikle son yıllarda kamuoyunun gündemindeki bir konu olmasına rağmen, kadın girişimciliğinin Türkiye’de ve dünyada gelişimi önündeki engeller fazla konuşulmuyor. Dilek Cindoğlu, bu konuşmada Türkiye ekonomisinde KOBİ’lerin yapısı ve kadın girişimcilerinin ve kadın girişimciliğinin düzeyi, fırsatlar ve darboğazları üzerine yoğunlaşıyor.

Siyaset Sosyolojisi

Yerel Siyasette Kadınlar: Evden Meclise Giden Yolda Darboğazlar ve İyi Örnekler Yerel siyasette neden bu kadar az kadın var? Siyaset doğası gereği erkeklerin kontrolünde ve erkek egemen bir alan. Dilek Cindoğlu, özellikle kadınların yerel siyasete katılımında karşılaştıkları sosyal, siyasi ve kültürel darboğazları tartışmaya açıyor. Kadınların siyaset alanına erkeklerle eşit düzeyde katılamamasına engel süreçlerin ve yapıların alan araştırmalarından da yola çıkan Dilek Cindoğlu, kadınların siyasette daha fazla temsil edildiği “dünyadaki iyi örnekler” üzerinde duruyor.

Eşitliğin Neresindeyiz: Bir Demokrasi Meselesi Olarak Kadın Erkek Eşitliği Kadın Erkek eşitliğinin neresindeyiz? Bir toplumdaki kadın-erkek eşitliği, toplumun yarısını oluşturulan kadınların erkeklerle eşit vatandaşlık haklarına erişimi bir demokrasi meselesidir. Dilek Cindoğlu, kadın erkek eşitliğinin nesnel temellerde nasıl ölçüldüğü konusunda dünya sosyoloji literatüründeki temel kavramları ortaya koyarak Türkiye’deki kadın erkek eşitliğinde hangi noktada olduğumuza dair tespitlerde bulunuyor.

Türkiye’nin Kırılgan Eksenleri; Muhafazakarlık, Modernlik ve Dindarlık Muhafazakarlık, modernlik ve dindarlık Türkiye’nin temel kırılgan eksenleri. Her toplumda tarihsel, kültürel ve yapısal süreçlerle belirlenen çatışma alanları mevcut. Dilek Cindoğlu, Türkiye toplumunun temel meselelerini sosyal bilimlerin temel kavramları üzerinden tartışıyor. Türkiye modernleşme tarihi çerçevesinde, muhafazakarlık, modernleşme ve dindarlık temel kırılgan eksenler olarak ortaya çıkaran Dilek Cindoğlu, aynı zamanda bu süreçlerin hangi şekillerde çatışmalar yarattığını araştırmalardan yola çıkarak tartışıyor

Suriyeli Göçmenlerle Türkiye’nin Karşılaşması: Toplumsal Barış Mümkün mü? Türkiye, Suriye iç savaşının neticesi olarak tarihinin yaşadığı en kitlesel göç hareketi ile karşı karşıya kaldı. Üç milyonun üzerinde Suriyeli nüfusu misafir eden Türkiye, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ve etnik kimlik üzerinden farklı ayrımcılık pratiklerinin de ortaya çıktığı bir süreci yaşıyor. Dilek Cindoğlu, Suriyeli kadınları “potansiyel kuma”, Suriyeli erkekleri “potansiyel terörist” olarak algılayan toplumsal muhayyile, Suriyeliler üzerinden toplumsal “öteki”ni yaratarak hep birlikte huzurlu yaşamanın önünde engel oluşturduğuna vurgu yapıyor.

Sosyal Psikoloji

İş Hayatında Duygusal Zekâ; Ne İşe Yarar, Nasıl Geliştirilir Duygusal Zekâ ne işimize yarar? Sosyal psikoloji alanındaki araştırmalar “Duygusal Zekâ”nın kişinin iş ve hayat başarısını ve hayat doyumunu etkileyen ve geliştirilebilen en önemli psikolojik becerilerden birisi olduğunu ortaya koyuyor. Dilek Cindoğlu, katılımcıları Duygusal Zekanın temel süreçleri ve duygu okur yazarlığı konusundaki temel kavramlarla tanıştırıyor.

Videolar

Olcay
Silahlı

Sosyal Girişimci, Fazla Gıda CEO’su, Whole Surplus CEO’su

Biyografi

İndeks Konuşmacı Ajansı Üyesi Olcay Silahlı, bir sosyal teknoloji girişimi olan Fazla Gıda’nın kurucu ortaklarından ve aynı zamanda bu yapının CEO’su. Henüz 28 yaşındayken bu platformun kurulmasına öncülük eden genç girişimci aynı zamanda Whole Surplus’ın da kurucularından biri ve CEO’su.

Whole Surplus markasıyla Almanya’ya açılan Fazla Gıda girişimi, Techstars Berlin hızlandırma programından 120 bin Euro tutarında bir yatırım almayı başardı. Ayrıca Accelerate 2030 programına seçilen tek Türk proje oldu. Sosyal teknoloji girişimi olarak The Good Kitchen programına da kabul edilen Fazla Gıda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedeflerinden “Açlığa Son” ve “İklim Eylemi” konularında çalışıyor.

72 ton gıda atığı kurtarıldı

Kısa bir süre içinde 72 ton gıda atığını önleyen Fazla Gıda, sunduğu kurumsal çözüm kapsamında iş ortaklarına sosyal etki yaratan projeler hazırlıyor. Bu sayede raf ömrü dolmak üzere olan gıdalar israf edilmiyor ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. İhtiyaç sahipleri ile kurumlar arasında sanal bir köprü gibi çalışan bu yapı, sosyal etki odaklı iş yapış biçimlerini perakende ve gıda sektöründe bir norm haline getirmekte kararlı. Fazla Gıda platformunda kalite ve muhasebe raporlamaları, platform üzerinden süreç ve dokümantasyon takibi, sosyal metrik raporlama, veri analizi ve saha danışmanlığı hizmetleri sunuluyor. Böylelikle yapı, gerçekleştirilen bağışları ve toplam atık gıda ile mücadeleyi, ölçülebilir bir olgu hale getiriyor.

Paydaşlar elini taşın altına koyarsa sorunlar çözülür

Fazla Gıda CEO’su Silahlı “Doğru mekanizmalar ve koordinasyonla, gıda atığı gibi tarladan tabağa her aşamada herkesin ürettiği küresel bir sorun karşısında bile etkili çözümler üretmek mümkün. Fazla Gıda’nın sağladığı teknolojik alt yapı sayesinde büyük, küçük tüm perakendeciler ve gıda üreticileri gıda bankalarına sistematik ve sürdürülebilir şekilde gıda bağışında bulunabilirler. Üstelik artık bu hizmetimizi gıda tedarik zincirinin her aşamasında gıda atığı üreten her ölçekte işletme için ücretsiz sağlıyoruz. Bu mücadele hepimizi ilgilendiren bir sorun. Gıda israfını çözmek için tüm paydaşların bir araya gelmesi, emek ve kaynak harcamayı göze alması, gıda bankacılığı ya da geri dönüşüm inisiyatiflerini desteklemesi ve sorumluluk alması gerekiyor” diyor.

Olcay Silahlı kimdir?

1988’de Çorlu – Tekirdağ’da dünyaya gelen Olcay Silahlı 2001’de girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nin ardından 2005’te Kara Harp Okulu’na devam etti. Silahlı, okul üçüncüsü olduğu Harbiye’den ayrılarak İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliğine devam etti. Bu okulu ise üç yılda bitirerek 2011’de iş hayatına atıldı. Deloitte Consulting’te İş Analisti, Unilever’de Marka Yöneticisi ve Akbank’ta Think Tank Koordinatörü gibi pozisyonlarda çalışan Olcay Silahlı, 2017’de, ortağı Arda Eren ile beraber, web tabanlı bir B2B atık yönetim platformu olan Fazla Gıda’yı kurdu.

Konuşma Konuları

  • Atık gıda yönetimi
  • Açlık ve yoksullukla mücadele
  • Sosyal teknoloji girişimi nasıl kurulur?
  • Sosyal girişimcilere öneriler

Videolar

Şafak
Özsoy

Jeoloji Mühendisi, TULİP Sürdürülebilir Merkezi Kurucusu

Biyografi

Şafak Özsoy, uzun yıllardır sürdürülebilirlik konusuna emek veren fikir önderlerinden. Birleşmiş Milletler Risk ve Afet Ofisi Türkiye Temsilcisi. Birleşmiş Milletler (UNDRRMCR 2030 – İklim değişikliği karşında şehirler güçlendirilmesi programı) Danışmanı. Özünde yer bilimci, İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği mezunu.

36 yıllık sanayi tecrübesiyle, değişen ve dönüşen yönetsel süreçlerin tasarlanması, şirketlerin sürdürülebilirlik yol haritalarının oluşturulması odağında çözümler oluşturuyor. İklim risk ve kırılganlıklarına karşı dirençli şirketlere dönüşüm için entegre çözümler üretiyor.

Şafak Özsoy, 21. yüzyılı bir iklim yüzyılı olarak tanımlıyor ve zor bir dönüşüm süreci içinde olduğumuzu vurguluyor. “Küresel anlamda iklim değişikliğine bağlı dünyanın ısınması ve beraberindeki sistemler devam ediyor. Biz karbondioksit emisyonlarını ya da sera gazı emisyonlarını, durdurmadıkça bu etki devam edecek. Bugün bile durdursak sonuçları yine devam edecek…”

Şafak Özsoy’a göre, dünya artık “yeter” diyor. İklim değişikliğinin yaratacağı farklı durumlarla her gün karşı karşıya geleceğiz; artık “gardımızı almanın zamanı”. Özsoy, daha dayanıklı şehirler, dayanıklı bireyler, dayanıklı şirketler için araştırma geliştirmeye ve dönüşüme ihtiyacımız olduğunu ifade ediyor. Çevre ve doğa konusundaki hassasiyetin sürdürülebilirlik bakışı için yeterli olmadığını vurgularken sürdürülebilirlik denildiğine sosyal altlığı mutlaka geniş çerçevede düşünmenin, kadın, çocuk ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularının önemli olduğunun altını çiziyor.

Konuşmalarında iklim değişikliği kadar “İklim mültecileri” sorununu da dile getiriyor. “Netice itibarıyla bu iklim yüzyılının baskısı içinde hepimiz bir dönüşüm içinden geçiyoruz. Ne kadar farkındayız, bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim birey olarak evlerimizde, ülkeler nezdinde iş yapma modellerimizde, ulusal hükümetlerde ve yerel boyutta belediyeler nezdinde yapacak çok şey var…”

Özsoy’un 2002 yılında kurduğu Tulip Sürdürülebilirlik Merkezi, eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunmaya devam ediyor.

Konuşma Konuları

  • ŞİRKETLERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YOLCULUĞU
    Sürdürülebilirlik yolculuklarında şirketlere yol gösteren, uzun dönemde yol haritalarına odaklı yetkinliklerin yönetimi ve sistemsel dönüşümü ele alan bütüncül bir yaklaşım

  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK STRATEJİLERİ
    Şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuklarında uygunluk yükümlülükleri ile şirket yönetimlerinin 21. yy gerekliliklerine yanıt veremeyeceği gerçeğine doğru bir gidiş söz konusu. Bu bağlamda sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarda stratejik dönüşüm önemli bir nokta. Bütüncül bir bakış içinde sürdürülebilirliğe geçiş dönüşümü odaklı bir yol haritası ile yapılmalı
  • SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLERE DOĞRU
    Cazibe merkezlerine dönüşen şehirler ekonomik kalkınmanın da odağında yer alıyor. 21.yy’da iklim baskısı altında bütüncül bir dönüşümle şehir yönetimlerinin yeniden ele alınarak yönetsel süreçlerinin de dönüşümünü sağlamak gerek

  • İKLİM YÜZYILI VE DİRENÇLİLİK MEKANİZMALARI
    21.yy bir yanda azaltım taahhütlerinin giderek netleştiği diğer yanda uyum özelinde hayatın her alanında yapısal değişim ve dönüşümlere bizleri ulaştıracak nitelikte. 21.yy’da riskin dirençliliğe kayışı ve tüm süreçlerin bu doğrultuda ele alınması temel amaç. İklim yüzyılı sadece azaltım hedefleri ile değil enerjinin karbon arındırılmasını ve sistemsel bir dönüşümü de gerekli kılıyor

Sadi Uzunoğlu
Prof. Dr.

Ekonomist, Akademisyen

Yatırım Ekonomisi

Sermaye Piyasaları

Sermaye Araçları

Finansman Teknikleri

Makro Ekonomik Gösterge

Aktif Pasif Yönetimi

Biyografi

Sadi Uzunoğlu, ekonominin karmaşık yapısını basit bir dille halka aktarmasıyla ün yaptı ve para piyasalarını hem teorik hem de birbirinden ilginç yaşanmış örneklerle tarihsel bir perspektiften ele alıyor. Uzunoğlu’nun ekonomi dinletileri keyifle öğretiyor.

Ekonomist Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Sadi Uzunoğlu, akademik çalışmalarına 1985 yılında İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olarak başladı. Ekim 2001 tarihine kadar aynı üniversitede doçent olarak görevini sürdüren Uzunoğlu, akademik kariyerine İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde devam etti. Sadi Uzunoğlu, çalışmalarını 2004 yılından bu yana Trakya Üniversitesi İİBF’de sürdürüyor.

Uzunoğlu, akademisyen ve ekonomist kimliğini kusursuz bir şekilde sentezlemesi sonucunda mikro ve makro ekonomiye dair isabetli öngörülerde bulunuyor. Güçlü bir ekonomik duruş sergilemenin yolunun üretimden geçtiğini kaydeden Uzunoğlu, ancak ve ancak yüksek teknolojiye sahip, katma değeri yüksek ürünler üreterek dışa bağımlılıktan kurtulmanın mümkün olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Dünyanın ekonomik sınavdan geçtiğine işaret eden Sadi Uzunoğlu, “Artık eski alışkanlıklardan kurtulup kendimiz ve dünyamız için daha bilinçli yaşama zamanı” diyor.

Uzunoğlu’nun konuşmalarında da sıklıkla ifade ettiği önemli bir tespitini şöyle özetleyebiliriz; “Sıklıkla yaşanan finansal krizler dikkatleri finansal piyasalar ve işleyişi üzerine yoğunlaştırdı. Bankalar, finansal sistemin en önemli kurumları olarak başı çekerek ön plana çıktı. Artık ekonomi denince akla maalesef, finansal sistem ve bankalar gelmeye başladı. Reel ekonomi ikinci plana itildi. Oysa reel ekonomi olmadan finansal sistemin var olması mümkün değil.”

Uzunoğlu, aktif bir yazar ve çok sayıda kitabı var; Para ve Döviz Piyasaları, Temel Ekonomi, Finans Matematiği Çalışma Kitabı, HP Uygulamalı, Güncel ekonomik Sorunlar: Dünya Ekonomisi, Güncel ekonomik Sorunlar: Global Kriz.

Konuşma Konuları

  • Yatırım Ekonomisi
  • Sermaye Piyasası ve Araçları
  • Türkiye Ekonomisi ve Makro Ekonomik Göstergelerin Yorumlanması
  • Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Beklentiler
  • Bankalarda Aktif – Pasif Yönetimi
  • Yeni Finansman Teknikleri
  • Bankalarda Kaynak Maliyeti Hesaplama Yöntemleri ve Finansal Matematik

Hakan
Kırkoğlu

Danışman Astrolog, Eğitmen, Yazar

Burçlar

Astroloji Haritası

Yıldız Haritası

Fütüroloji

Biyografi

Hayatın DNA’sı

R. Hakan Kırkoğlu, astrolog, fütürist, tarihçi, geleceği okuyan renkli bir kişilik. Bir astrolog trendleri yakından takip ederek, geleceği gerek bireyler gerekse kurumlar için anlamlandırabilir. Farklı disiplinlerde eğitim alıp, farklı disiplinlerde kariyer peşinde koşan Kırkoğlu’nun gelecek analizindeki isabet oranı tesadüf değil. Başarılı bankacılık kariyerini hayalini gerçekleştirme pahasına bırakabilecek kadar cesur.

Kırkoğlu, İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. 1993-2000 yılları arasında bankacılık sektöründe Hazine, Araştırma ve Finansal Kurumlar bölümlerinde görev aldı. En son 2000 yılında DenizBank’ta çalışırken bankacılık kariyerini bırakarak, astroloji konusuna yöneldi. İngiltere’de Faculty of Astrologicial Studies’de eğitim aldı. Türkiye’de kendi danışmanlık şirketini kurdu. Kırkoğlu bir grup arkadaşıyla birlikte, 2000 yılında Astroloji Birliği Derneği’ni (Astrobil) kurdu. ABD’de yapılan Birleşik Astroloji Kongresi’nde (UAC 2008) Dünya Astrolojisi Koordinatörü olarak görev aldı. Kırkoğlu, ülkemizde ilk defa astrolojinin üniversite çatısı altında yer almasını sağladı.

1997 yılında Londra’daki Faculty of Astrological Studies’den diplomasını Cordelia Mansall Veritas Award ile birlikte alan Kırkoğlu, ayrıca bu fakültede 2009 yılına kadar Türkiye temsilcisi ve uzaktan öğretim görevlisi olarak yer aldı.

2003 yılında ISAR (International Society for Astrological Research) temsilcisi olarak Los Angeles’ta gerçekleşen konferansta Orta Doğu’da savaş ve barış döngüleri ve Arap noktaları adlı sunumları gerçekleştirdi.

Uzun yıllara dayanan eğitim çalışmalarını 2005 yılından itibaren “Göklerin Bilgeliği Okulu” adı altında üç yılı kapsayan bir sertifikasyon programına dönüştürdü.

Astrolojiyi, insanın yapısına dair genetik kodların saklı olduğu DNA’ya benzeten Kırkoğlu, astrolojinin de insan yaşamının DNA’sı olduğunu söylüyor. “DNA yapımız bizim saçımızın, gözümüzün rengini ve hangi hastalıklara karşı hassas olduğumuzu gösteriyor. Astrolojik harita hayatın DNA’sı gibi değerlendirilebilir. Bir başka bakış açısıyla, manyetik kartlar vardır. Aynı bu kartlar gibi harita hayatımızda belli kapıları açıyor, belli kapılarıysa açmıyor. Hayat bizi başka kapılara doğru yöneltmeye çalışıyor. Astroloji, hayatın içinde, hayatla beraber nasıl akabileceğimizi gösteriyor. Astroloji, hayatın ritmine kendimizi uydurmakla ilgili. Astroloji, son derece basit ve aynı zamanda mükemmel bir dil. Bu dille, karşımıza çıkan birtakım olayları ve zamanları tanımlayabiliyoruz. 12 burç bunu kategorize ederek gösteriyor. Bu 12 burç içinde hayatın bütün boyutlarını görebiliyoruz. Koç burcundan Balık burcuna kadar hayatta karşımıza çıkan farklı davranış şekillerini görüyoruz” diyor.

Astroloji konusundaki bilgi paylaşımını Milliyet Gazetesi’nde yazdığı yazılarla devam ettiriyor.

Konuşma Konuları

Astrolojik HR; Burçlara göre yetkinlikler
Bir kişinin astrolojik haritası değerlendirildiğinde, o kişinin sadece psikolojik eğilimlerini değil, aynı zamanda yeteneklerini, duygusal açıdan rahat bulduğu ve motive olduğu yönleri, dikkatini nasıl kullandığını ve ilişkiler alanında nasıl tepkiler geliştirdiğini de analiz edebilirsiniz. Astrolojik haritanın tamamı bize iş hayatındaki yetkinliklerle ilgili bütüncül bilgiler verir. Bu konuşmada, kişilerin hem çevreleri hem de geçmiş-gelecek tasarımları düzlemindeki etkinlikleri üzerinde duruyoruz. Aynı zamanda kariyerin dönüşüme uğradığı kriz ve gelişme fırsatlarından söz ediyoruz.

Türkiye ve Dünya Sosyal, Ekonomik, Politik Trendler
Tarihsel döngüler göz önüne alındığında, aslında olayların hiç de rastlantısal olmadıklarını, tarihin belirli kalıplar izleyerek yeni gelişim çizgilerine doğru ilendiğini görebiliriz. Satürn ötesindeki yavaş gezegenlerin döngüleri, geçtikleri burçlar hem dünyasal trendleri, hangi konuların öne çıktığını, kısaca zamanın kalitesini ortaya koyarlar. 20 yılda bir gerçekleşen Jüpiter-Satürn birleşimleri özellikle ekonomik, politik paradigmaları öne çıkan çıkar. Çatışmalarını ve dünya çapında düzeyde ekonomik dalgalanmaları gösterirler. Bu sunumda, hem Türkiye’nin gelişim süreçlerini tarihsel açıdan ortaya koyacağız hem de dünya çapında trendlere, olası krizlere ve fırsatlara değineceğiz.

Şirketlerin astroloji haritaları; grup haritası
Kişilerin doğum haritaları olduğu gibi, şirketlerin de doğum anları vardır ve bu an Ticaret Sicil Gazetesi’ne geçmeleri ile hukuki bir anlam kazanır. Bir şirketin kuruluş haritasına bakıldığında, SWOT analizinin kullanılabileceğini görebiliriz. Şirketin güçlü olduğu alanlarını, yönetimini, liderlik yeteneğini, çalışanlarının kapasitelerini, medya ve halkla İlişkilerini ele alabiliriz. Bu buluşçu yaklaşım bize sadece şirketin bize vadettiği kapasiteyi açıklamakla kalmaz aynı zamanda farklı zaman aralıklarında hangi yönde ilerleyebileceği yönünde, stratejik bilgiler sunar. Kuşkusuz şirket yönetiminde, yöneticilerin astrolojik analizleri, bir araya geldiklerinde nasıl bir sinerji oluşturacakları, yöneticilerin ortak, kompozit haritaları üzerinde görülebilir. Yönetimden bir kişinin ayrılması ya da yeni bir kişinin katılması ile ortaya çıkabilecek yeni dinamikleri görmek, ilgi çekici olabilir. Bu çalışmada, şirket haritasının nasıl değerlendirilebileceği örneklerle ele alınıyor.

Fütüroloji
Orta ve uzun vadede döngüler incelendiğinde, sosyal trendlerin, teknolojik açılımların incelenmesi, geleceği düşünmek ve tasarlamak açısından zengin ipuçları sunar. Bu sunumda, 20. yüzyıldan devralınan gezegen döngülerinin 2020’lere doğru hangi yönlere gidebileceği konusunda ipuçlarını araştıracağız. Gezegen döngüleri eşliğinde, global siyasi ve ekonomik konjonktörler, yeni siyasi politikaların ortaya konması ve değişik ülke ve organizasyonların astrolojik haritalarının değerlendirilerek özetlenmesi ana baslıklarımızı oluşturmakta.

Videolar

Deniz
Türkali

Oyuncu, Senarist, Yazar

Biyografi

Deniz Türkali Türk sinemasına emek vermiş tecrübeli bir oyuncu ve senarist. Oyunculuk, konuşma sanatı üzerine dersler konferanslar veren Türkali, DOT Tiyatro ve 2. Kat Tiyatro’da oyunlar sergiliyor. Hayatımın Yemekleri adlı kitabı yayına hazırlanan oyuncunun hayat öyküsünü ise Murat Çelikkan yazdı. Hazırlığı tamamlanmak üzere olan nehir sohbetleri yakın bir zamanda yayınlanacak.

Oyuncunun “Mine” ve “Minik Serçe” olmak üzere kaleme aldığı iki farklı senaryosu da bulunuyor. Türkali’nin hayatında sinemanın yeri çok özel. Yönetmen Atıf Yılmaz ile ikinci evliliğini gerçekleştiren Türkali için sanat ve edebiyatla yoğrulmuş bir ailede dünyaya geldi. Babası yazar Vedat Türkali, Deniz Türkali’nin kültürel ve siyasi çizgisinde çok önemli rol oynadı.

Sinemayla iç içe yaşayan oyuncunun hayatında Nişantaşı Kız Lisesi’nde okuduğu yıllar bir dönüm noktası kabul edilebilir. O yıllarda tiyatroyla tanışan oyuncu Şişli Koleji’nde eğitimi sürdürdükten sonra Konservatuar Tiyatro Bölümünü kazandı. Türkiye’de iki yıl okuduktan sonra eğitimine Londra’da devam etti. İtalyada Dario Fo, Franca Rame ile çalıştı. Müzik çalışmalarını yürütürken bir yandan da Milliyet Yayınları’nda yayın danışmanlığı yaptı. Yıllar 1980’i gösterdiğinde Türkali yeniden oyunculuğa döndü. Elbette müziği tamamen bırakmadı. Üstelik müziğe olan tutkusu Türkali’ye tek kişilik tiyatro oyunlarında başarıyı getirdi. Radyo programları hazırlayıp sundu, köşe yazarlığı yaptı, sinema ve televizyon filmlerinde oynadı, senaryo yazdı. “Kaktüs”  dergisinde, Milliyet gazetesinde, Hayat Dergisinde gazetecilik yaptı. Milliyet, Hürriyet, Radikal gazetelerinde çeşitli konularda yazdı. Kamelyalı Kadın müzikalinde Prudence Duvernoy’u canlandırdı. Sanatla uğraşırken bir yandan da iş hayatına atılan Türkali 5. Kat Restaurant ve Leyla Café’yi işletti.

Türkali, konservatuar eğitimini Londra’da tamamladı. Sosyal ve siyasi yazılar yazdı, etkinliklere katıldı. dergisinde ve “Kriter” dergisinde Avrupa Birliği ülkeleri sinema tanıtım yazıları yazdı. “Şehvet” adlı bir albümü bulunan oyuncu Galip Derviş, Hürrem Sultan, Gece Melek ve Bizim Çocuklar, Eylül Fırtınası, Dudaktan Kalbe gibi birçok sinema ve televizyon filminde rol aldı. Deniz Türkali yalnızca sinemayla ilgilenmedi, müzik de onun hayatında önemli bir yer tutuyor. İlk evliliğini İtalyan şarkıcı Ernesto Casalini ile yapan oyuncu ömrünün neredeyse yarısını ünlü sinema ustası Atıf Yılmaz ile geçirdi.

Konuşma Konuları

HERKES OYNAYABİLİR Mİ?

BEDEN DİLİMİZİ KULLANMAYI BİLİYOR MUYUZ?

Çocukken oynadığımız oyunları hatırlarsak oynamanın hiç de o kadar zor olmadığının ilk işaretlerini görürüz.

Oyun, hayatın her alanında  hayatımızın tam da göbeğinde var olan bir eylem. Her zaman sahneye çıkarak ya da kamera önünde oynanmak gerekmez. Bazen bilerek, bazen kendiliğinden “oynarken” buluruz kendimizi. Kendinize bir sorun kimseyle paylaşmanıza gerek yok, yalnız kendinize sorun; inanmadan ama inanırmış gibi yaparak söylediğiniz ne çok şey var değil mi? İş hayatında, sosyal hayatta, aile ilişkilerinde, arkadaşlıklarda… Hayatta ne  isle uğraşırsak uğraşalım oynamaya mecburuz. Başta uygarlık gereği… Güne çok kötü başladınız başınız ağrıyor, eşiniz ya da sevgilinizle tartıştınız, işe geldiniz bir çalışma arkadaşınız ya da yöneticiniz size “günaydın” dedi. İçinizden geçeni burada tekrarlamayalım ama  cevabınız eğreti bir gülümsemeyle de olsa “günaydın” olacaktır. Şimdi iyi oynamak var kötü oynamak var. Eğer o selamdan yöneticiniz sıkıntınızı anladıysa başınız dertte demektir. İki kez daha tekrarlandığı takdirde hakkınızdaki izlenim hiç de iyi olmayacaktır.

Beden dilinin önemi işte bu örnekte öne çıkar. Oynamak’la numara yapmak arasındaki fark yalnız tonlamayla değil vücut dilini nasıl kullandığınızla da ortaya çıkar. Yani hayattaki iyi oyunculukta önemli olan, karşınızdakine ya da karşınızdakilere oynadığınızı belli etmemek. Karşınızdaki ya da karşınızdakiler oynadığınızı anlamışlarsa büyük ölçüde çuvallamışsınız… Bir başka ifadeyle çok kötü oynadınız demektir. İkna etmek, sahiciliğe inandırmak zor iş. Hele içten içe söylediklerinize kendiniz bile inanmıyorsanız, hemen açık vermeniz işten bile değil. “Güzel soru”, “tam da bunu söyleyecektim” tarzı klişeler çok geçmişte kaldı. Seçilen cümleler, o cümlelerin tonlamaları çok önemli. Vücut dilini spor yaparak da doğru kullanamazsınız. Her duruşun her hareketin her mimiğin bir anlamı var. O zaman nasıl iyi oynayacağız?

BİR MOTİVASYON OLARAK AŞK’A VAKİT VAR MI?

Çok sevdiğim genç bir arkadaşıma “Eşinle flört ediyor musun?” diye sormuştum. Biraz da şaşırarak “Deniz hanım hiç vaktim olmuyor çok çalışıyorum” demişti. “Çok üzücü” diye düşünmüştüm. Ona  “sakın ha sakın, ne yap yap vakit ayır” diye sıkı sıkı tembih etmiştim. Çalışma hayatımız evdeki flörtü bile engelliyorsa, ya hayatı en keyifli kılan unsurlarından biri olan “flört etmeyi” bilmiyoruz ki bu hayatı nasıl yaşadığımıza dair birçok sorunu birlikte getirir, ya da gerek duymuyoruz ki bu belki daha da vahim bir durumla karşı karşıyayız demektir. Hayatını sadece işten ibaret sananlar iş hayatında asla uzun süreli başarılı olamazlar. Hayatı tek bir şey üzerine kurmak sadece o şeye konsantre olmak asla başarının sırrı değildir.

Yaşamayı bilmek bir tür sanattır. İş hayatını zevkli kılacak küçük hazları asla es geçmemek gerekir. İş hayatı asık suratla lanet ederek sürdürülemez. Her an ne yaparsanız yapın yaratıcılığınızı kullanmak zorundasınız. Ne kadar çok “Endorfin” salgılarsak o kadar enerjik oluruz. Aşk hali zaten mutluluğun zirve yaptığı bir durum. Bu, herkes için, her an ele geçirilebilecek bir bağış değil biliyorum. Ama bir de şuradan bakalım; aşk bir ruh hali; o zaman, birine aşık olmuyoruz. Önce aşık oluyoruz sonra biri giriyor devreye… Hiç kimse olmasa da denk düşmese de o aşk halidir asıl önemli olan. Sizi motive edecek “endofin”e zirve yaptıracak olan da budur. Yani başarının sırrı ufak tefek ayrıntılarda gizlidir. O ayrıntı dediğimiz şeyler bizi motive ederken çalışmalarımızda da verimi artırır.

ZAMANI KULLANMAK HAYATI KULLANMAK

Hayatımızı nasıl kullanıyoruz? Üstelik bir daha ele geçirmemize imkan olmayan bir zaman dilimiyle kısıtlı. Bu iki dinamik aynı zamanda birbirleriyle var olabiliyor. Ve ayrıca herkesin hayatı ve zamanı bir bakıma çok benzer, bir bakıma çok farklı. Hepimizin hayatı birbiriyle son derece ilişkili…

Hayatın ve zamanın kullanımını ele geçirmemiz zaten “bir zaman” alıyor. Bunu farketmemiz “hay allah zaman nasıl da çabuk geçiyor” demeğe başlamamız da gene epey bir zaman alıyor. Bir yandan kendi hayatımızı elden kaçırmamaya çalışırken ihtiyaç duyduğumuz diğer hayatlarla da ilişki içinde olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Ne işle uğraşırsak uğraşalım zamanı kullanmayı bilmiyorsak hayatımızı bir anda alt üst edebiliriz. Yalnız kendi hayatımızı da değil birlikte çalıştığımız, yaşadığımız diğer insanların hayatlarını da…

İş hayatında en önemli şeylerden biri bilgi paylaşımı, yönetimi. Bir o kadar da önemli olan zamanı paylaşmak ve yönetmek. İş hayatımızı, zamanın boşa harcanmasına asla göz yummadan nasıl yönetebiliriz? Zamanın boşa harcanmasını nasıl önleriz? Bunu nasıl mümkün kılabiliriz?

Unutmayalım “Money is time, time is money!”

İLETİŞİM BECERİLERİ

Yaşamımızda her dokunuş bir iletişimdir. Her ne yaparsanız yapın doğru İletişim kurmak size başarı, mutluluk, keyif, güçlü ve sağlıklı ilişkiler olarak dönecektir. Biraz özen, biraz sabır biraz pozitif düşünce ve güçlü bir dille başarır mıyız dersiniz?

Saffet Emre
Tonguç

Tarihçi, Seyahat Yazarı, Profesyonel Rehber

Turizm

Butik Oteller

Büyük Oteller

Boğaz Turu

Gezilecek Yerler

İlginç Rotalar

Biyografi

Saffet Emre Tonguç tarihçi, gezgin, yazar. Türkiye’nin en ünlü rehberi. Duygularını, “Gitme tutkusu kişinin genetik kodlamasında var. Bu istek benim açımdan vizyonumu açan, ufkumu genişleten bir unsur oldu. Çoğu insan hayatı, çalışıp mal edinmek olarak görüyor. Oysa önemli olanın beyinsel anlamda bir zenginliğe ulaşabilmek olduğunu düşünüyorum” sözleriyle açıklıyor.

Bugüne kadar yüzden fazla ülkeye birçok kez giden Tonguç, Türkiye’nin dünyada görülmesi gereken ilk yerlerden biri olduğunu ancak tanıtımına yönelik önemli eksikliklerin bulunduğunu söylüyor. “A ile B arasındaki en kestirme yol Türkiye. Bu nedenle de inanılamayacak kadar çok sayıda uygarlık izlerini Türkiye’de bırakmış. En güvenilir rehber kitaplardan ‘Lonely Planet’ın Türkiye bölümünde; ‘Yunan kalıntılarını görmek istiyorsanız Yunanistan’a değil Türkiye’ye; Roma kalıntılarını görmek istiyorsanız İtalya’ya değil Türkiye’ye gidin’ diyor. Bu çok doğru bir tespit. Ancak bunun farkında değiliz ve değerini bilmiyoruz. 100’ün üzerinde ülkeye gittim, ancak hala en çok etkilendiğim yerlerden biri Anadolu” diyor.

Turizm Bölümü öğrencisiyken profesyonel rehberliğe adım attı. Amatör fotoğraf çalışmaları, ABD ve Avustralya başta olmak üzere, çeşitli uluslararası yayınlarda yer aldı. ABC Televizyonu’nun “Good Morning America” programında sunuculuk yaptı. Türkiye Turist Rehberleri Birliği tarafından  “Türkiye’nin En Çok Seyahat Eden Rehberi” seçildi, “Yılın Seyahat Yazarı” olarak ödüllendirildi.

Konuşma Konuları

  • Görülecek 101 Yer; Dünyada, Avrupa’da, Amerika’da, Türkiye’de…
  • Istanbul ve gece
  • Türkiye’nin zenginlikleri
  • Ayrıcalıklı rotalar

Videolar

Eralp
Caner

Terapist ve Değişim Yöneticisi

Biyografi

Eralp Caner, 17 yıl boyunca pek çok kuruma strateji ve iletişim alanında profesyonel hizmet verdi. 2010 yılında entelektüel kazanımlarını ve tecrübesini insanlığa yardım etmekte kullanmaya karar vererek kurumsal hayatına son verdi. Bu vizyon doğrultusunda araştırmalara ve eğitimlere başlayan Eralp Caner, halihazırda PSYCH-K®  (basic, pro, advanced, per-k ve health & wellness) uygulayıcısı ve eğitimcisi, 3. seviye diplomalı Domancic Bioenerji Terapisti, lisanslı Reconnective Healing ve Reconnection Uygulayıcısı, Osho Konstelasyon Terapisti, Gestalt ve Somatik Deneyimleme Terapisti ve lisanslı Bioelektrografi, Zyto ve Accugraph Operatörü olarak çalışmalarını sürdürüyor.

“Çoğu zaman gerçek potansiyelimizi bilinçaltı düzeyinde engelleyen, kendi gerçek sınırlarımızı keşfetmemizi imkansız kılan, farkında olmadığımız inanç kalıplarıyla yaşıyoruz. İnançlar gerçeğin önündeki filtremizdir. Biz nasılsak, tecrübelerimiz ne ise dünyayı öyle görüyoruz.”

Zihinsel değişim nasıl yönetilir?

Eralp Caner, bireysel ve kurumsal alanlarda potansiyeli gerçekleştirmeye yardımcı olacak zihinsel değişimi yönetiyor. Enerji tıbbı ve bilinçaltı travma terapileri alanlarında çalışan Eralp Caner, kurucusu olduğu PRS (prsprocess.com) çatısı altında kurumlara “kurumsal destek”, Healing Hall (healinghall.com) çatısı altında bireysel destek sağlıyor. Caner, aynı zamanda Kansersiz Yaşam Derneği Genel Sekreteri.

Konuşma Konuları

Yeni bir BEN

“Ne yapsam, ne kadar çabalasam da istediğim gibi olmuyor.”

“Verdiğim kararlar genelde yanlış çıkıyor.”

“Başkaları yüzünden (patronum, iş arkadaşlarım, eşim, vs.) hep sorun yaşıyorum.”

“Yeni veya riskli şeyler denemeye cesaretim yok.”

“Başkalarından yardım isterken zorlanırım.”

“Kendim gibi davranmıyorum.”

“Benim fikirlerime gereken değer verilmiyor.”

“Yaptıklarım hak ettiği değeri görmüyor. ”

“Bir türlü iyileşemiyorum.”

“Hayatımı değiştiremiyorum.”

diyorsanız HAKLISINIZ!

Bu ve bunun gibi düşüncelere sahip olduğunuz sürece hayatta yaşadıklarınız da bu düşüncelerinizi desteklemeye devam edecek. Bilin bakalım bu düşünceler nereden geliyor, neden başkalarından farklı? İlk akla gelenin aksine bu düşüncelerin asıl kaynağı doğuştan itibaren bilinç altına kaydolan İNANÇ KALIPLARIMIZ.Bilinçaltımız genellikle, gerçekten kim olduğumuz veya kim olacağımızla ilgisi olmayan, hatta bazen artık geçerliliği dahi kalmamış program ve inanışlarla dolu bir mayın tarlası gibi. Bu güçlü ancak sınırlayıcı program, ilişkiler, özgüven, finansal durum, kariyer seçimi, hatta sağlık ve fiziksel durum da dahil hayatımızı neredeyse her yönden ve sürekli olarak etkiliyor. Hayatımızda anlayamadığımız davranış ve performanslarımızın sebepleri de açıkta olmayan bu inanç kalıplarımız.

Caner, bilinçaltı inanç kalıplarınızı keşfedebileceğiniz ve size hizmet etmeyen kalıplarınızı kolayca değiştirebileceğinizi gözünüzle göreceğiniz uygulamalar ile tanışmanıza yardımcı oluyor. Dinleyenlerle sağlıksız zihinsel yapılanmaları, yepyeni ve faydalı bir bakış açısına ve düşünce şekline dönüştürebilmenin yollarını paylaşan Caner, ‘Yeni bir BEN’ yaratmanın kolay ve mümkün olduğunu ispatlıyor.

Şirket Zihni

“Başarı için Algı Çerçeveleme”- Perception Reframing for Success (PRS®)

PRS®, şirket ya da organizasyonun başarısının artması için hedeflenen performansı, o hedef için çalışan tüm kişilerin zihninde programlayan, aksiyona dönüştüren ve gelişimini takip eden ölçülebilir ve benzersiz bir süreçtir.

İnsanların aksiyon ve performansları zihinleri tarafından yönetilir. Şirket ya da bir organizasyonun çalışanlarının zihni, şirketle ilgili değiştirilmek ya da geliştirilmek istenen herhangi bir konuda %100 etkilidir. Kurumda değişim ve gelişim istenen her alanda PRS® etkı̇n olarak kullanılabı̇lı̇r.

Performans iyileştirme, üretkenlik, verimlilik/karlılık, stratejik düşünme ve önceliklendirme, sonuç odaklılık, işveren markası, ekip yönetimi ve iletişimi, değişim adaptasyonu, çatışma yönetimi, uyum, farkındalık ve sadakat PRS’in kullanılabileceği alanlardan bazılarıdır.

PRS® bir dönüşüm sürecidir. PRS®, sadece ilham ve motivasyon kaynaklı bir program değildir. İlham ve motivasyon kaynaklı programlar, insan performansının sadece %5’ini yönettiği bilinen “bilinçli zihin” ile çalışır. PRS®, bilinçli zihnin yanı sıra, performansların % 95’ini yönettiği bilinen “bilinçaltı (bilinçdışı) zihin” ile çalışır. İlham ve motivasyon kaynaklı programlar yoruma açıktır. PRS® sürecinde, “değişim” bilimsel olarak ölçümlenir ve bu veriler kullanılır. İlham ve motivasyon kaynaklı programlar “bütüne” (şirkete/bölüme/ekibe) seslenir ve “detayı” (bireyleri) etkilemesi hedeflenir. PRS® sürecinde ise “birey” değiştirilerek “bütün” değiştirilir. Diğer tüm programların aksine PRS® algı ve zihin değişimini bilimsel olarak ölçümler ve değişim net olarak görülür.

PRS®, kurumun bütünü ile uygulanabildiği gibi, organizasyon içerisindeki herhangi bir bölüm-ekip ile de uygulanabilir. Çalışanların, şirket hedefleri doğrultusunda ilerlerken, karşılaştıkları zorlukları aşmasına engel olan kısıtlayıcı inançları, bilinçaltı seviyesinde değiştirmeye izin veren ve değişimi ölçümleyebilen bugüne dek bulunmuş en etkin süreçtir.

Videolar



[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]